Thursday 30 December 2021

TUNUS MACERASINDA SONA GELDİK!

İki ay süren Tunus maceramın ilk bölümünde proje hakkında deneyimlerimi ve Tunus hakkında genel bilgiler paylaşmıştım. Eğer okumadıysanız şu linkten http://iyaca-evs.blogspot.com/search/label/Erdin%C3%A7%20Yermez ulaşabilirsiniz. Bu bölümde ise Tunus’da gezilebilecek yerler hakkında kısa bilgiler paylaşacağım. Tunus başkent dışında gezilecek TÜM yerler, genelde dar bir alanda toplanmış ve kısa sürede gezebileceğiniz yerlerdir. Şimdi  anılarımdan ve deneyimlerimden yola çıkarak sizlere önerilerde bulunacağım.



SOUSSA’YA DAİR

Tunus’un önde gelen büyük şehirlerinden biri olan Sousse, deniz-kum-güneş turizmi ile ön plana çıkmış genellikle yabancı turiste hitap eden şehir. Büyük otelleri ve uzun plajları ile öolan kentte Rusya ve Avrupa coğrafyasından turistler gelmektedir.. Plajları genel olarak güzel olsa da yer yer kirlilik ve deniz bitkileri nedeniyle rahatsız edicidir.

Eski dönemlerden beri şehir merkezi olarak kullanılan Medina’da, geçmiş dönemlerden kalma büyük bir kale, ribat, cami, kapalı çarşı, müze, yüzlerce ev ve işyerine bulabilirisiniz. Kentin çarşısını pazarını kısaca her şeyi burada bulabilirsiniz. Diğer taraftan bu kentte eğlence mekanları, barlar, farklı konsepte restoranlar, golf sahası, alışveriş merkezi, yat limanı (Port El Kantoui), lunapark (Hannibal), plajlar… bulmak mümkün. 




HERGLA

Tunus’un gelenksel mimarisini ve nispeten daha butik halini gözlemleyebileceğiniz uzun deniz kıyısı olan kent. Plajların bir kısmı kum iken bir bölümünde de fantastik bir kayalık kıyı bulabilirisiniz. Denizi genel olarak temiz ve berrak olan kent yerel turistlere daha çok hitap etmektedir.



MONASTIR

Tunus’un kurucu lideri Habib Bourguiba’nın doğum yeri ve kabrinin yer aldığı bu şehir aynı zamanda geçmişten günümüze önemli bir merkez olarak kullanılmaktadır. Bu şehirde Habib Bourguiba kabri ve müzesi, Ribat, Medina ve limanı gezebilir, güzel plajarında yüzebilirsiniz.




MAHDIE ve EL CEM

Roma döneminden günümüze kadar değişik medeniyetlere ev sahipliği yapan Mahdie, kale iki büyük Osmanlı eseri ve eski dönemlere ait liman, sur ve yerleşim yerleri kalıntıları ile öne çıkan bir yarımadadır. Eski kent yarımada üzerine kurulmuş olsa da içerilere doğru gittikçe şehrin yeni yerleri büyük bir alana yayılmıştır. 

El Cem, Roma dönemine ait gösterişli amfitiyatrosu ile Tunus’ta görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Kolezyumun küçük kardeşi sayılabilecek yapının büyük kısmı sağlam ve ziyarete açık. Burada gün batımında güzel fotoğraflar yakalayabilirsiniz. Amfitiyatronun yakınında bulunan aynı zamanda Zeugma açılana kadar dünyanın en büyük ünvanını taşıyan Mozaik Müzesinide aynı bilet ile ücretsiz ziyaret edebilirsiniz. 





TAKRUNA ve ENFIDA

Yüksek bir tepe etrafında kurulan Takruna, Tunus’un geleneksel köy mimarisini gözlemleyebileceğiniz eski yerleşim yerlerinden birisi. İçerisinde oval çatılı eski evleri ve kubbeli bir cami dikkat çekmekte olup burada yaşayanlar ise farklı yerlere göç etmiştir. Çok büyük bir yer olmaması nedeniyle bir saatte her yerini gezebilirsiniz. Zemindeki kayaç yapısı ve kayaçta yer alan deniz canlısı fosillerine bakılırsa burası deniz tabanının yükselmesiyle oluşmuş bir tepe olmalı.Takruna’ya gelmeden önce Enfida adında nispeten daha büyük yerleşim yeriyle karşılaşacaksınız. Burada mozaik müzesi olarak kullanılan eski Kiliseyi de ziyaret edebilirsiniz. Aynı zamanda deniz kıyısı yakınında TAV şirketinin işlettiği havalimanı da dikkat çekmektedir.


HAMAMET

Birçok otel ve yazlığın yer aldığı bölge, doğrudan yerli ve yabancı turistlerin tatil bölgesidir. Çok geniş bir yerleşime sahip olan bölgede farklı lezzetlerde birçok restoran ve mekan bulabilmeniz mümkün. Diğer eski kentlerde olduğu gibi burada da eski şehrin olduğu yerde Medina ve kale vardır. Medina’da yöresel ürünlerin yer aldığı hediyelikçiler bulabilirsiniz fakat pahalı sattıklarını bilmelisiniz.  Hamamet’de villa tarzı yerleşimler yaygınken, Yasmin Hamamet’de ise otellerin yoğundur. Bu bölgeyi önemli bir cazibe noktası yapan temel etmen temiz ve uzun plajlarının olmasıdır. Diğer taraftan birçok Avrupalı bu bölgeye yerleşip, emeklilik keyfini burada sürdürmektedir.


TUNİS/TUNUS,  CARTHAGE ve SİDİ BOU SAİD

Tunus’un en büyük şehri ve başkenti Tunis/Tunus. Birçok tarihi yapı, yüksek binalar, geniş yollar, müzeler, çarşısı, pazarı ile Tunus’un enlerinin olduğu kent. Burada Tunus adına birçok şeyi bulabilirsiniz. Aynı zamanda kentte tramvay ve büyük otobüsleri daha sık göreceksiniz. Her yerde olduğu gibi burada da sahte taksicilere dikkat etmenizi öneririm.

Tunus’un şehrin merkezi bir Tunus kentinden ziyade eski bir Fransız yerleşkesi gibidir. Şehrin simgesi sayılabilecek cami ve yapılar genelde içerlerde yer almaktadır. Şehrin geniş ve merkezi caddesinde ise çok da estetik olmayan bir saat kulesi vardır. Bu caddenin diğer başında ise şehrin simgesi denilebilecek Fransızların yaptığı güzel ve büyük bir Katedral vardır. Biz gittiğimizde ziyarete kapalı olsa da dışarıdan duruşu bile bayağı etkileyici denilebilir. 

Şehrin farklı noktalarında Zeytuna gibi büyük camiler bulabilirsiniz, para müzesi gibi farklı konsepte müzeleri ziyaret edebilir ve Roma ve Osmanlı medeniyettin izleriyle karşılaşabilirsiniz. Ziyaretlerin dışında alışveriş yapmak isterseniz, kapalı çarşı gibi bitmek bilmeyen uzunluktaki çarşısını ziyaret etmenizi öneririm. Eğer bu çarşıya Bab Bahar kapısından girerseniz doğrudan turiste hitap eden güzel hediyelikçiler bulabilirsiniz. Ancak başka bir yerden aldığım hediyeliği bu sokakta indirimli fiyat diyerek 5 katına sattıklarına şahit oldum. 

Kartaca, güzel ve ferah havasıyla genellikle villa tarzı yerleşimlerin olduğu bir bölge. Kartaca antik çağlarda bilhassa önemli bir liman olarak kullanılmıştır. Burada antik kent, müze ve Fransızlardan kalma devasa Katedral’e gidebilirsiniz.

Sidi Bou Said, başkent Tunus’ta gezilecek yerler denildiğinde akla gelen ilk yerlerden. Esintisiyle sizi rahatlatacak Tunus’un ender noktalarından. Buraya Tunus saat kulesinin ilerisindeki tren istasyonundan binerek gelebilrsiniz. Yalnız yoğun saatlerdeki kalabalık sizi rahatsız edebilir. 

Beyaza boyanmış evler, mavi kapı ve pencereleriyle Yunan adalarını andıran renkler ile ruhunuza dinginlik katan bir bölge. Turizmin de etkisiyle her yer cafe, restoran ve hediyelikçi dolmuş. Estetik mimari ve renkleriyle dikkat çeken bu yerde çok fazla ziyaret noktası olmasa da manzaralı bir cafeden denizi ve Tunus’u uzaktan seyredersiniz. Tepeye ilerledikçe kartpostallara konu olan meşhur manzaralı ve aşırı pahalı cafesiyle siz de karşılaşacaksınız. Günbatımı denize doğru olsa kıyak yer olacak da neyse yine de günbatımı keyfi yaşanır birkaç farklı teras cafeden. :)


SAHARA: TOZEUR, NAFTA, TAMERZA, CHİBİKA, DOUZ, MATMATA

Sahara, sonu gelmeyen düzlüklerin içinde saklı bir yaşamın olduğu büyük çöl. Geniş bir bölgeyi kapsayan Sahara, Tunus’un güney sınırlarını tamamen etkisi altına almış bulunmakta.  Güneye ilerledikçe yeryüzü şekilleri düzleşmeye, bitki örtüsü ise yerleşimlerin olduğu alanlarda veya su kaynakları dibinde gözlemleyeceksiniz. İç Sahara’ya doğru ilerledikçe, Hurma, Okaliptus ve Palmiye ağaçları görebileceğiniz tek yeşillik olmaya başlayacak. Arazide yer yer kumluk tepeliklerde olsa da genel itibariyle tuzlu ve sert bir yer yapının olduğu geniş düzlüklerle karşılaşacaksınız. Bu coğrafyada bir canlılık belirtisi yok diye düşünürken karşınıza birden gupça gezen develer çıkacak ve hayranlıkla izleyeceksiniz. 

Tozeur, Nefta, Chibika, Douz, Matmata: Tunus’un çöl sınırlarında yer alan büyük yerleşim alanları. Genellikle büyük Hurma bahçelerinin olduğu bu bölgelerde yaz aylarında 50 santigrat dereceyi aşan sıcaklıklar görülmektedir. Doğanın bu zor şartlarına ayak uyduran Berberilerin geleneksel evlerini ve kültürlerini doğrudan gözlemlemek mümkün. Doğal şartlar gereği geçmişte mağara ve doğal taştan inşa edilen bu evlerde yaşamış olsalarda artık birçok kişi tuğla ve briketten yapılmış betonerme evlerde yaşamaktadır. Avlu etrafında odacıkların olduğu mağaralardan oluşan geleneksel evler ise turistik mekanlar olarak ziyaret edilebilmektedir. Bu bölgeleri gezerken Hurma toptancılarından taze hurmalar satın alabilirsiniz. 

Sahra turuna katılmak isterseniz bir seyahat acentasından tur satın alarak veya bu yerlere otobüs ile gidebilirsiniz. Eğer aracınız yoksa farklı yerleri toplu taşıma ile ziyarete etmek rezillik olacak ve jeep safari gibi aktiviteleri doğru zamana bulmak biraz karmaşık olabilir. Aynı zamanda oteller sizden yüksek fiyatlar isteyebilmektedirler. Benim tavsiyem tur firmalarının tek ya da iki gecelik konaklamalı programlarına katılabilirsiniz. Tur ile bazı yerleri otobüsle gezeceksiniz bazı yerleri de yarım günlük Sahara jeep safari ile ziyaret edecek sonra da asfalttan çıkıp çölde Star Wars fim setlerinin olduğu bölgeleri gezdireceklerdir. Yer yer de kum tepelerine sürerek olaya aksiyon katacaklar. Bence bu turun en güzel olan aktivitesi kesinlikle jeep turu. Diğer taraftan gittiğiniz yerlerde ATV, deve, at gezintisi;  yılan, çöl tilkisi, şahin ile fotoğraf  çekilme gibi farklı hizmetlerle karşılaşacaksınız. Tek tavsiyem sıkı pazarlık eden kazanır, pazarlık etmeyen mislilerce para vermiş olur. Genelde bu turlar için 100 euro isteyen de var 100 dolar isteyen de, tek gece olduğunda daha uygun fiyatlar bulmak da mümkün biraz soruşturmanız lazım. 

TUNUS’TA BAŞKA NERELERE GİDİLİR

Gezmeye fırsat bulamadım ama daha nerelere gidilebilirdi derseniz: Ana karaya yakın Djerba adasına giderek Tunus Yahudilerine ait ünlü Sinagogu ve geleneksel evleri gözlemleyebilir. Medenine ve Tataouine’e giderek Roma devri kalıntıları ve Berberi kültürünü keşfedebilirsiniz. Bizerte ve Tabarka tarafına giderek Tunus’un ormanlarını ve dağlarını görebilir, aynı zamanda Akdeniz’in eşsiz manzarasını izleyebilirsiniz. Nabeul taraflarında güzel plajlarda yüzebilirsiniz. Kairouan tarafında İslam tarihi açısından önemli bir camiyi ziyaret edebilirsiniz. Yani gezmekteki arzunuza göre farklı yerlere gidebilirsiniz. Bu konuda Tunus’a ait https://www.discovertunisia.com/en/ sitesini incelemenizi tavsiye ederim. 

Erdinç Yermez

Haziran-Temmuz-Ağustos 2021

Romanya'da Cumhuriyet Bayramı!

Merhaba yine ben bu defa Romanya’daki ikinci ayımı sizinle paylaşmaya geldim. Öncelikle bu yazıyı mutluluğum yanında bir hüzün ile yazıyorum. Çok güzel geçen iki ayın sonundayım ve burada biraz daha durmak isterdim. Neyse sizi hüznüm ile sıkmak istemiyorum o zaman başlayalım güzel geçen günlerimi anlatmaya.

İlk ayıda daha çok tanımaya ayıran ben sıra keşfetme kısmına geçmiştim. Yeni yerler gezmeye, görmeye başlamıştım. Ekip arkadaşlarımız ile Roman vatandaşları ile sohbet etmeye çalışmaya onlarla anlaşmaya çalışmıştık ve üniversiteden kişiler ile arkadaş olmaya başlamıştık. Alina adında bir arkadaşımız kaldığımız yere bile geldi ve ona Türk mutfağından lezzetler ikram etmiştik. İkinci ayım gerçekten güzel geçmeye başlamıştı gezerken, sosyalleşirken zevk almaya başlamıştım. Arkadaşlarımız ile Roman takımı olan Steaua Bucuresti-Dinamo maçı için Arena Natolana stadına gittik dillerine çok hakim olmadığımız için maç sloganlarını anlamasak da onlara eşlik ederek eğlendik aynı zamanda da maçtaki skor için öğrendiğimiz Romanca sayıları pekiştirdik.

Romanya’da sevdiğim şeylerden birisi de park anlayışları idi. Parka gittiğimizde gerçekten eğlenebiliyor ve dinlenebiliyorsunuz eğer Romanya’ya yolunuz düşerse kesinlikle parklarına gitmelisiniz. Sakura’nın düzenlemiş olduğu bisiklet etkinliği vardı ve bu etkinlikte ne kadar eğlendiğimizi anlatamam bile hem Roman öğrenciler ile hem de kendi arkadaşlarımız ile bütün enerjimizi atmıştık.

Birkaç günümüzü kiliseleri ve manastırları gezmeye ayırdık. Bu gezi beni çok mutlu etti. Bir rahip ile tanıştık ve bize bizim dinimiz ve kendi dinleri arasındaki benzerlikleri anlattı bu durum benim paha biçilemez bir deneyim idi bölümümden dolayı farklı dinlerde onların dindar sayılan kesimleri ile konuşabilmek mükemmel bir şey.

Mutluluğumun zirve yaptığı hafta ise son haftam idi. Bu haftada 4 arkadaş araba kiraladık ve araba ile Timişoara iline gittik ve oradaki birçok yere gidebildik bu yerlerden en güzeli ve rüya gibi olanı Corvin Castle idi manzarası etrafı çok güzeldi.

Timişoara’dan geldikten yaklaşık 2 3 gün sonra ekip arkadaşlarımız ile Hrvatistan’a gittik burada da 2 şehir gezdik ve mükemmel günlerdi. Türkiye’ye dönüşümüzden 3 gün önce 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için Statuia Lui Mustafa Kemal Atatürk alanına gittik ve biz gibi o özel günde oraya gelen Türkler ile tanıştık sohbetler ettik. Sohbet arasında gelen topluluktan bir kaçı bize dönerek bizle gurur duyduklarını ve bizi tebrik ettiklerini gözleri dolarak aktardılar. Duygularımız aynı idi hepimiz orada olan kişiler ile gurur duyuyorduk.

Ve geldik en zor ve üzücü güne ekip arkadaşlarımızdan uzun dönem olan projeye katılan arkadaşımızı Ciorogarla’da bırakıp Türkiye’ye dönüyorduk.

Size Romanya serüvenimi az da olsa aktardım ve bu yazımda da size küçük bir öneri kısmı bırakmak istiyorum. Ekip arkadaşlarınız ile en iyi şekilde anlaşıp en güzel halde günlerinizi geçirmelisiniz. Yemek konusunda arkadaşlarınız ile yemek çok daha güzel olabileceğini düşünüyorum. Yanınıza alacağınız kıyafetler Türkiye mevsimine uyumlu olabilir çünkü sıcaklık açısından çok fazla bir fark yok. Ben gibi ütü takıntısı olan arkadaşlar içinse evet orda 1 tane ütü ve ütü masası var ama yine de kendi ütünüzü götürebilirsiniz bence beklememek için. Dönüşte bol bol çikolata getirin sevdiklerinize gerçekten çok mutlu oluyorlar. Elinizdeki imkanları tamamıyla Romanya’yı öğrenmeye, keşfetmeye kullanın ve bol bol şehir ve ülke gezin.

2 ay bana gerçekten kısa bir süre geldi. Her güzel şeyin bir sonu varmış bunu anladım ve daha fazla kalabilseydim düşüncesindeyim şu an. Umarım yine yolum o ekip arkadaşlarına ve Romanya’ya düşer.

Bu deneyimini bize yaşatan ekiplere Iyaca ve Sakura derneklerine teşekkür ederim.

Tuesday 28 December 2021

SZİ ASZTOOOOG !

 

Herkese Macaristandan selamlaaaar !

Sizlere Macaristanın küçük ama bir o kadar da sakin ve tatlı şehri olan Kaposvardan yazıyorum. Kasım ayının ilk gününde başlayan maceram,Budapeşteye olan heyecanlı inişimle birlikte başladı.Daha önce göderici kuruluşum olan IYACA sayesinde kısa ama çoook zevkli bir Tunus projesi geçirmiştim.Ve yine aklımda olan uzun dönem hayalimi IYACA ile gerçekleştirmekteyim. Öncelikle sizlere      bu güzel,doğa   harikası bir şehir olan Kaposvardan bahsetmek istiyorum.Sonbaharda burada olmanın güzelliğini ve bu tatlı şehirde bu mevsimi geçirmenin mutluluğunu yaşıyorum. Kaposvar, Macaristanın Somogy eyaletinin başkenti ve ülkenin güney kesiminde yer alıyor.Şehirde biraz genç nüfus az ve bundan kaynaklı sokaklar çoğunlukla bomboş diyebilirim.

Buraya ilk geldiğimde,ilk dikkatimi çeken nokta sokakta asla korna sesi duymamam oldu ve kalabalık bir şehir olan İzmirden gelen biri olarak buna çok şaşırmıştım,emin olun bu şehrin sakinliğine sizde alışamayacaksınız J Ev sahibi organizasyonum Compass,gerçekten Kaposvarda çok fazla bilinen bir gençlik merkezi ve organizasyonu.Özellikle yerel halk,yaptığı çalışmalardan dolayı bu kuruluşa çok hakim ve kuruluşun yerel halk için çok aktif olarak çalıştığını söyleyebilirim.Organizasyon eğitim,spor,gönüllülük ve istihdam alanında birçok çalışmalar yapıyor ve bizler de buranın birer gönüllüsü olarak bu çalışmalarda aktif olarak görev alıyoruz.

Burası genellikle çok soğuk bu nedenle gelirken mutlaka en kalın giysilerinizi getirin derim J.Saat 13.00 gibi Compass’a geliyoruz ve burada günlük olarak gençlerin katıldığı speaking(konuşma) kulüpleri düzenliyoruz.Bazı zamanlarda buradaki mesleki okullara gidip orada eğitim alan gençlerin kendilerini mesleki alanda geliştirmeleri için bazı seminerler düzenliyoruz.Tabii yalnızca bu alanlarda değil diğer alanlarda da farklı zamanlarda etkinlikler düzenliyoruz.(Diğer blog yazılarımda sizlere ev sahibi kuruluşum için daha fazla bilgi vereceğim. J) Compass aynı zamanda farklı ülkelere gerek Avrupa Dayanışma Birliği’nin staj programları gerekse kısa veya uzun dönemli projelerde de gönderici kuruluş pozisyanunda çalışıyor.Türkiyeye de farklı şehirlere de yerel gönüllü gönderiyorlar.

Bu şehir küçük bir şehir olduğu için gençler için çok eğlenceli bir şehir değil.Yani gece hayatı çok fazla hareketli değil fakat haftasonunda Pecs veya Budapeşteye gidebilirsiziniz. Şuana kadar Pecs şehrine seyehat edebildim ama inanılmaz bir şehir olduğunu söyleyebilirim. Eminim ki çoğunuzun merak ettiği diğer bir nokta ise market fiyatları J Yani market fiyatları burada diğer avrupa ülkelerinden daha uygun diyebilirim çünkü zaten macar forinti cinsinden market alışverişinizi,günlük yaşamınızı sürdüyorsunuz yani bu bir avantaj gibi diyebilirim. Burada noel zamanına yaklaştığımız için Kaposvar da çok sıcak ve samimi bir hava hakim,şehrin her tarafı süsleniyor ve biz de ofisimizi süslüyoruz.Bakalım christmas burada nasıl geçicek J Bunun dışında benim de ilk ayım olduğu için ancak bu kadar sizlere edindiğim tecrübeleri sunabildim.Şuanlık herşey yolunda,sizlerle maceramın geri kalan kısmını paylaşmaya devam edeceğim.

Vilnius'ta Havalar Soğuyor!

 

Tekrardan Merhaba, ben Seda. Sizlere gönüllüğümün ikinci ayını anlatmak için yazıyorum. Günler geçtikte şehri ve insanları daha çok benimser oldum. Ufak tefek aksilikler yaşanabiliyor ama üstesinden gelmeyi öğreniyor ve bu sayede güçleniyorsunuz.

İlk ayı hızlı şekilde bitirdim. Havalar soğudukça ister istemez evde daha çok vakit geçirmeye başladım. Yine de yılın ilk karının kasım ayında yağacağını tahmin edemezdim. Her ne kadar hazırlıklı geldiğimi düşünsem de daha kalın kıyafetlere ihtiyacım olduğunu yaşayarak öğrendim. Tabii bunların hepsine tecrübe gözüyle bakmak gerektiğini düşünüyorum. Düşe kalka karlı havalarda nasıl yürünmesi gerektiğini öğreniyor, insanlarla konuştukça ve vakit geçirdikçe kültürlerini daha yakından tanıyor ve adapte olmaya çalışıyorum.

Çocuklar sayesinde yeni kelimeler ve doğru telaffuzları öğreniyorum. Günler geçtikçe ilişkilerimiz daha da kuvvetlenmeye başladı. Sabahları sınıfa girdiğimde yüzlerinde gördüğüm mutluluk ve hemen sonrasında gelen karşılama sarılmaları ve öpücüklerle mutlu olmamak elde değil. Her biri birbirinden özel, değerli ve ben her birini ayrı ayrı seviyorum. Çocuklarla vakit geçirmekten keyif alan biri olarak IYACA’ya bana tanıdığı bu fırsat için tekrardan teşekkür ediyorum. Onlar sayesinde öğreniyor, gelişiyorum.

 

Tüm bu güzel gelişmelerin yanında yemek kültürlerine hâlâ adapte olamadım. Olabildiğince yerel yemekleri denemeye çalışıyorum ama birkaç tanesi dışında hepsi hüsranla sonuçlandı. Zaman geçtikçe tatlarının daha güzel gelmeye başlayacağını düşünüyorum.

Keşfedilmesi gereken güzel günler önümde bekliyor.

 

Gelecek ay görüşmek üzere…


   Seda ÇELİK

Monday 27 December 2021

BALKANLARDAN GELEN SOĞUK HAVA DALGASI VE ROMANYA

Romanya’da ikinci ayımı tamamlamak üzereyim. İkinci ayımdan herkese merhaba. Ekim ayı oldukça yoğun ve eğlenceli geçti. Bu ay uzun dönem gönüllüsü olduğum için oturma iznine başvuru evraklarını topladım. Bu süreçte mentörüm Georgiana oldukça yardımcı oldu.

Bu ay ilk etkinliğimiz çevre temizliği etkinliğiydi. Romanyalı gönüllülerle okulun bahçesini temizledik. Etkinliklerde gönüllülere bazı Türk sokak oyunlarını oynattık. Bunun için önce onlar bize renklerin Rumencesini; daha sonra biz onlara renklerin Türkçesini öğrettik.

Bu ay etkinliklerimize yeni bir okul daha eklendi. Braneşti’de bir liseye gidip orada iki farklı sınıfta hava, su, toprak kirliliği ve çözümler hakkında sunumlar yaptık. Ertesi hafta tekrar aynı okula gidip bu sefer geri dönüşüm kutularının renklerini öğretmek için eğlenceli bir oyun oynadık. Hatta bu oyunu daha eğlenceli hale getirmek için bir yarışma halinde yaptık ve tabii ki benim takımım kazandı .  Bunun yanı sıra Romanyalı gönüllülerle Gençlik Parkı’nda ( Parcul Tineretului) bütün gün bisiklet sürdük. Oldukça eğlenceli bir gündü. İki ayın sonuna geldiğimiz için kısa dönemli gönüllüler yakın zamanda ayrılacaklar. Ve onlar gitmeden önce Hırvatistan’a küçük bir tatil planı yapıyoruz. Umarım oldukça eğlenceli bir tatil geçireceğiz.

Bu ay hava koşulları Türkiye’den farklıydı; en azından İstanbul’dan. Haberlerde duyduğum “Balkanlar’dan gelen soğuk hava dalgası”nın ne olduğunu Ekim ayının gelişiyle anlamaya başladım. Zira kışın kapıdan göz kırpmış hali dahi oldukça soğuktu. Bu sebeple yağmurdan ötürü Bükreş’i keşfetme serüvenime ara vermiş bulunmaktayım. Havaların aşırı güzel olduğu bir pazar günü Bükreş’teki manastırları ve kiliseleri ziyaret ettiğimi söylemeden edemeyeceğim. Başta çekinerek içeri adım atsam da benim turist olduğumu anlayıp samimi bir tavır sergilediler, ikramda bulundular. Romanyalılar gerçekten sıcakkanlı insanlar bunu gün geçtikçe daha iyi idrak edebiliyorum. İkinci ayımın sonuna gelirken kafamı yastığıma koyup “İyi ki buradayım” diyorum. Umarım covid 19 yükselişini durdurur ve kalan 8 ayım da bu güzellikte geçer.

ŞEHİR ŞEHİR MACARİSTAN!

 

Selamlar(Szia), Ben Emre, 01.11.2021 - 30.05.2022 tarihlerinde Macaristan’ın Kaposvar şehrindeki projem hakkında yaptıklarımı anlatacağım. 10 Kasım’da İstanbul’da başlayan uçak yolculuğum Budapeşte’de sona erdi. Havalimanından çıktıktan sonra Nepliget-Budapeşte otogarına geldim. Yolculuk saatim için otogarda bir süre bekledikten sonra Kaposvar’a akşam saatlerinde ulaştım. Diğer proje gönüllüsü Nurettin beni otogarda karşıladı. Bir sonraki gün proje sürem boyunca gönüllü olarak çalışacağım Compass Derneği’ne geldim ve diğer gönüllülerle tanıştım. 11 Kasım’da gönüllülerden Nail’in Atatürk sunumunu ve Portekiz’de projeye katılan katılımcıların projelerini anlattığı sunumu dinledim. İlk hafta sonumda Pecs şehrine giderek tarihi mekanları görme fırsatım oldu. Bu arada Pecs şehri Unesco Dünya Kültür Miras Listesinde yer alıyor.       

Bir sonraki haftada oturum kartımı almak için Nurettin ve İyaca Gönüllüsü Nida ile birlikte göç idaresine gittik. Bu arada korona salgınından dolayı kapalı alanlarda maske zorunluluğu geldi. Derneğin yürüttüğü İngilizce konuşma kulüplerinde yer almaya başladım ve Emma ile çevre hakkında konuştuk. Dernekle ilgili çalışmalardan birisi daha önce 2 adet sahibi olduğum Youthpass’le ilgili araştırma yaptım. Yine Kasım ayı içerisinde Baczsak Turizm Lisesi’nden gelen gençlere dernek hakkında bilgiler verdik ve kurumun gelir kaynağı da olan Apponyi Guesthouse ziyareti gerçekleştirildi.

Sosyal medya aracılığıyla bulduğum Macarca Öğretmenimi buldum ve ücretsiz olarak derslere başladık. Koronadan dolayı kapanma olabileceğinden dolayı Avusturya ve Slovakya’ya gezi programı ayarladım. Önce Körmend şehrine otobüsle, oradan da trenle St.Gothard şehrine gittim. St. Gothard’da çok küçük bir sınır şehri olmasına rağmen Türk dönerci vardı. Yemek yedikten sonra Avusturya’nın Graz şehrine trenle geçtim. Graz’da bir web sitesi aracılığıyla ücretsiz 2 gece konakladım ve şehir turumda buraya yerleşmiş bir çok Türk olduğunu fark ettim. Graz’da Avusturyalıların çoğunun da bildiği Hauptplatz ve Schlossberg Tepesi’ne gittim. Kaldığım evde Avusturyalılara Türk yemeği yaparak onların Türklerin ne kadar iyi yemek yaptıklarını gösterdim.  Bana ilginç gelen bir şey de Graz şehrinde herkes birbirine selam vererek yürüyordu. Daha öncesinde bu kadar fazla selam diyebileceğimi tahmin edememiştim. Graz’da birinci günün ardından kapanma oldu ve restoranlar sadece paket servis ile çalışmaya başladılar. Ayrıca Avusturyalı arkadaşlarımla gece dağ tırmanışına katıldım. Graz’daki son günün ardından Bratislava’ya otobüsle gittim ve burada bir gece kaldım. Slovakya’nın yerel bir restorana gittim ve Orta Avrupa mutfağında çokça karşıma çıkan yemeklerden Gulaş yemeğini yedim. Bratislava’da hava soğuk olmasına rağmen 26 Kasım’da Bratislava kalesi ve eski şehir meydanına giderek ülkede günlük hayat nasıl devam ediyor bunun hakkında bilgi sahibi oldum. Aynı gün Budapeşte’ye geçtim ve orda bir gece kaldıktan sonra Kaposvar’a geçtim. Budapeşte’yi gezmeye zamanım olmadı çünkü evimin değiştiğini öğrendim ve Evimi değiştirmeye geçtim. Aralık ayının ilk haftasında Türkiye’den gelecek olan öğretmenler için genel bir toplantı yapıldı. Kasım ayı bu şekilde sonlandı.  Devamı gelecek… Takipte Kalın…
                                                              

Tuesday 21 December 2021

Winter is Coming for Romania!

 

Buna buna,

Romanya’daki üçüncü ayımı tamamladım ve bu ay oldukça hareketli ve dolu dolu geçti. Dün oturma izni başvurum için Göç Ofisi’ne görüşmeye gittim. Başta gergin olsam da olumlu sonuçlar ile ayrıldığım için huzurluyum.  Önce Hırvastistan seyahatimden başlayalım. Proje ekibinden arkadaşlarımızla Hırvastistan’da Zadar ve Zagreb şehirlerine gittik.  Hırvastistan’da geçiridiğim üç gün boyunca Romanya’yı özlediğimi belirtmeliyim. Gezmek için yanlış bir zaman seçmiş olmalıyız ki en çok görmek istediğim yerleri göremedim. İşin aslı 2015’te okuduğum lisenin düzenlediği Avrupa turu ile Zagreb’e de gelmiştik ancak gece boyunca şehirde olduğumuz için şehrin merkezinde yer alan oldukça görkemli Zagreb Katedrali’ni görememiştim. Benim gibi Gotik mimari aşığı olan bir insan için Zagreb’e gitmek için en büyük motivasyon kaynağı bu görkemli katedrali görmekti. Ancak bu sefer de restorasyonda olduğu göremeden ayrıldım. Yine aynı şekilde Parlamento Binası’nın yanında oldukça eski ve görkemli diğer önemli kiliseyi de geçen sene başbakana yapılan saldırıdan sonra alanı olduğu gibi koruma altına alıp kapattıkları için göremedim. Hava güneşli olsa da Romanya’ya kıyasla çok daha soğuktu ve bunu söylemek istemezdim ancak karşılaştığım insanlar da Rumenlere kıyasla çok daha soğuktu. Kısacası genele vurulunca üç günlük Hırvatistan tatilimiz keyifliydi, pek iç açısı şeyler söylemesem de yine keyif aldım. Özellikle Zadar, bir  zamanlar para karşılığı İtalyanlara satılmış bir şehir olduğu için İtalyan mimarisinin izlerini taşıyordu. Osmanlı İmparatorluğu ile Venedikliler arasındaki gerilimden kaynaklı şehri Türklerden korumak için kale ve surlar inşa edilmiş, kuşatmalarda su ihtiyacını karşılamak için su kuyuları yapılmış. Aynı zamanda Roma İmparatorluğu’ndan da kalan eserlerin de olduğunu varsayarsak Zadar, Zagreb’e kıyasla gezmekten daha keyif aldığım bir şehirdi.

Bu ayın önemli gelişmelerinden biri ise ilk kısa dönem grubunun Türkiye’ye geri dönmüş olması ve yerine ikinci kısa dönem grubunun gelmiş olması. Tabi ki Bükreş’e gelen her misafirimi götürdüğüm gibi onları da Dristor Döner’e götürdüm. Bu mekanın en önemli özelliği  Türkler tarafından açılmış olması ve çalışanlarının Türk olması. Türklerden ziyade Rumenlerin ve diğer yabancı insanların da oldukça sevdiği bir lezzet noktası. Soğuk Bükreş günlerinde içeriye girip sıcak bir mercimek çorbası içip yola devam etmek çok iyi oluyor. Piata Unirii’ye 15 dk yürüme mesafesinde olmasının da diğer avantajlı yönü olduğunu belirtmeliyim.

Bu ay öğrencilerin tatili bittiği için okula ve yurda geri döndüler ve bunun da etkisiyle etkinlikler çok daha aktif ve dolu dolu geçti. Cioragarla’daki lisenin yanı sıra Braneşti’de etkinliklere devam ettik. Braneşti’ki lisede Planetise oyununun masa değil de büyük, yer versiyonunu oynadık ve oldukça eğlenceliydi. Planetise oyunu, dört takımla oynanıyor. Her  takım oyuna başlamadan önce zar atıyor ve gelen sayı kadar ilerliyor. Eğer doğru cevap verilirse ilerleme korunuyor; yanlış cevap verilirse hiç ilerlenmemiş gibi başa dönülüyor. Ayrıca soruyu yanlış cevaplanırsa sonraki grup soruyu cevaplama hakkı kazanıyor. Sorular çevre ve ekoloji ile alakalı ve amacımız tabii ki çocukların bu konuda farkındalık sağlaması. Rekabetin had safhada olduğu, eğlenceli ve öğretici bir oyun. Ancak her nasıl oluyorsa benim olduğum takımlar hep sonuncu oluyor. Bu konuda pek iyi olamıyorum sanırsam J ,

Son olarak bu ayın en eğlenceli gününden bahsetmeliyim. Yani Türkiye – Romanya Kültür gününden. Daha önce hiç bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum. Çocuklar bize geleneksel oyunlarını; biz onlara geleneksel oyunlarımı öğrettik. Ayrıca Romanya ve Türkiye geleneksek yemekleri ile de ikramlarda bulunmayı ikram etmedik.  Oldukça eğlenceli ve hareketli bir gündü.

Romanya’daki üçüncü ayım da böyleydi. Hava gittikçe soğuklaşıyor ve “winter is coming”  J

Dördüncü ayımda görüşmek üzere, La Revedere


TUNUS'TA SON AY!

Herkese selaaaaam ! 

Bir önceki yazımda sizlere projem hakkında ve Tunusun genel özellikleri hakkında deneyimlerimi aktarmıştım. Bu yazımda ise ikinci ayımın sonunda edindiğim tecrübelere dayanarak Tunus'ta gezilecek mekanlar, ulaşım ve yaşadığım bazı tarihi tecrübeleri aktarmak istiyorum. 

Sizlere Tunus'taki ikinci ve son ayımı anlatmak için yazıyorum. Gerçekten ne kadar üzgün olduğumu anlatamam çünkü Tunus'a ve arkadaşlarıma çok alışmıştım ve oradan ayrılma düşüncesi bile beni üzüyordu. Tunus her özelliğiyle bambaşka bir ülke olarak aklımda kalacak diyebilirim.

Öncelikle ulaşım için iki yol var bunlardan ilki sarı minibüsler.( İsimlerinin doğru söylenişini hala çözemiyorum, yanlış yazmış olmayayım  ).Diğer yol ise taksi. Taksi covid döneminde olduğumuz için en fazla üç kişi alıyordu ama vaka durumuna göre bu durum değişiyor. Eğer bana sorarsanız taksinin her yönüyle daha kullanışlı ve uygun fiyatlı olduğunu söyleyebilirim.

Yemek kültürüne değinecek olursam, fastfood önemli yer kaplıyor. Pizza ve Fromage restoranlarda en çok rastlayabileceğiniz ürünlerden bazıları. Bunun dışında kuskus, Mlawi, Shawarma, Makloub en çok rastlayabileceğiniz yerel yemeklerden...

Sizlere  hayatım boyunca yaşayabileceğim en güzel deneyimlerimden biri olan muhteşem Sahra çölü deneyimimden de bahsetmek istiyorum. Maceramız, Sousse dan sabah 06.00 sularında yola çıkmamız sonrası öğlen saatlerinde Sahra çölüne ulaşmamız ile başladı. Diğer ülkelerden gelen gönüllüler ile Sahra çölünde üç gün süren bir maceramız oldu. Gerek Jip turu  gerekse  ATV  turlarıyla  çok zevkli aktiviteler geçirdik ve bunun yanı sıra çöl iklimini deneyimleme ve oradaki halkın yaşam tarzı hakkında bilgi sahibi olma fırsatını yakaladık. Özellikle Jip turunu deneyimlemenizi mutlaka tavsiye ederim, gerçekten inanılmazdı.

Burada bol bol hurma ağaçlarını görebilirsiniz özellikle Tozeur ve Nefta şehirlerinde bu ağaçlara bolca rastlayabilirsiniz. Bu arada Sahra çölünde sıcaklıklara çok dikkat etmenizi öneririm çünkü sıcaklıklar çok yüksek seviyelere kadar çıkabiliyor.

Sousse dan yaklaşık yarım saat uzaklıkta olan Medina (şehir merkezi) Sousse Medina ve Hamam Sousse olarak ayrılıyor .Eğer şehrin merkezine gitmek ve özellikle Tunus’ta çok meşhur olan ikinci el pazarına uğramak ,hediyelik eşya almak, ülkenin yerel kültürünü ve Pazarlarını gezmek istiyorsanız, Sousse Medinaya gitmeniz gerekmekte. Hamam Sousse tarafında daha çok Port el Kantaoui yani limanın olduğu yerde birçok güzel restoran ile karşılaşabilirsiniz.

Tunus'ta geçirdiğim iki ay sonunda Youthpass sertifikalarımızı aldık ve bunun için diğer uluslararası gönüllülerle kendi aramızda bir parti düzenledik. Gerçekten ekibimiz çok iyi anlaştığı için bizim için en duygusal anlardan bir tanesiydi diyebilirim. Kimse projeden ayrılmak istemiyordu. Bir yandan sertifikalarımızı almanın gururu ve mutluluğunu yaşarken diğer yandan bu güzel ekipten ayrılacak olmanın üzüntüsünü taşıyorduk.

Biz son ayımızdayken farklı bir politik olaya da şahit olduk . Ülkede küçük çaplı bir darbe girişimi oldu, ülkedeki yerel halk çok sevinçliydi ve sokakta gösteriler düzenlediler, bizde belki de Tunus tarihi için önemli bir döneme şahitlik etmiş olduk.

“Be Active Be Volunteer” projesi benim için her yönüyle çok farklı bir projeydi. Bambaşka bir kültürde yaşama ve oradaki kültürü deneyimleme fırsatını yakaladım.

Tunus hem bir Avrupa ülkesinden farklı hem de Türkiye'den farklı bir kültüre sahipti. Hem Fransız kültürü, hem Afrika kültürü hem de Orta Doğu kültürünü yakından deneyimleme şansı buldum. Ülkenin turistik bölgesinden iç kısımlarına doğru yaklaştıkça farklılıkları gözlemleyebildim ve bu bana bir ülkedeki farklılıklarını boyutlarını gözlemlememi sağladı. Projeden aldığım birçok informal öğrenme çıktısı kazandım ve dilimi geliştirme şansını yakaladım.

Kendimi bu projede yer aldığım için çok şanslı hissediyorum çünkü bu proje bana çok güzel öğrenme çıktıları, harika bir gönüllülük deneyimi ve muhteşem dostluklar kazandırdı. Projemin başından sonuna dek bana desteğini esirgemeyen gönderici kuruluşum IYACA’ya çok teşekkür ediyorum.

Thursday 16 December 2021

Avrupa Macaristan’dan selamlar

 

Kısaca kendimi tanıtmak istiyorum ismim Mert ve Ankara’da yaşıyorum 20 yaşındayım gönüllülük öncesi Istanbul’da kendi kafemin işletmesini ve aşçılığını ailem ile birlikte yapıyordum.  Daha sonrasında korona virüsten dolayı işimi bırakmak zorunda kaldım. Bir ara Pubg(PCS tournament) e-sportta hobimi profesyonel olarak gerçekleştirdim

Gelelim Iyaca'yı nasıl keşfettiğime dair hikayemi kısaca anlatmaya. İlk önce bir arkadaş tavsiyesi üzerine olarak gelsem de daha önce ofislerini görmüştüm ve ertesi gün içeri girip bütün bu programlar hakkında Gülcan hanım ile bir konuşma yaparak yeterli bilgiyi edinmem benim için çok büyük bir adımdı. Bunun için birçok kez sağ olsunlar Ayhan ve Serdar Bey gerekli ilgiyi gösterip benimle fazlasıyla ilgilendiler. Geriye kalan sadece bana uygun bir proje bulup katılmak istiyordum. Yaklaşık 2 ay sonra olacak olan Macaristan projesinden bahsedildi. Ve yakın bir  zaman içerisinde bütün gerekli işlemleri başlatmama dair bilgilendirildim. (Pasaport başvurusu ve Covid aşıları) daha sonrasında proje ilanını görüp katıldıktan sonra 2 aylık gönüllü olarak seçildim. Bu benim için çok heyecan vericiydi. 3 kasım 2021 de İstanbul’dan Budapeşt’e olan yolculuğum için gerekli hazırlıkları yaptım.

Kesinlikle yanınıza almanız gerekenler;
 -Türk bayrağı ve eğer bulabilirseniz Türk kültürünü tanıtabileceğiniz eşyalar ve materyaller(ben Türk kahvesi fincanı lokumlular ve cezve alabildim)
-powerbank yada taşınabilir batarya (havaalanında başıma geldiği için biliyorum şarjım tamamen bitti ve çok kötü bir deneyimdi)
-eğer varsa Laptopunuzu almanız size çok büyük bir avantaj sağlayacaktır. Gerek sunum vb. şeyler için kesinlikle büyük bir avantaj
-havlularınız ve terlik vb. gerekli temizlik eşyalarınız.


Ve sonunda Budapeşte vardığımda Macaristan’ın harika doğa ve mimarisi beni çok içten etkiledi. Tren ile Kapoşvar(Kaposvár) a geçip bir an önce konaklayacağım eve ulaşmam gerekiyordu. Gözlemlediğim ve yaşadığım kadarıyla Macaristan hakkında genel bilgi:
-Insanların genel olarak hiçbir acelesi yok ve trafikte oldukça kurallara uygun şekilde yaşıyorlar. (ilk dikkatinizi çekecek olan şey insanların trafikte yayalara çok saygılı oldukları)
-En kalabalık şehirlerinden biri Budapeşte ve Györ
-İngilizce dilinin yaygın şekilde kullanmadıkları pekte hoş değil. İngilizce anlama oranları 3/5
İngilizce konuşma oranları 2.5/5(genellikle gençler)
-Doğası ve insanların doğa ile iç içe yaşaması gerçekten harika bir şekilde mutluluk huzur veriyor -11 eyaletten oluşup her eyaletin başkentleri var ve genel olarak her eyalet arası trenler ile ulaşım sağlanabiliyor.
-Mutfak giderleri hakkında çokta ucuz değil aslında fakat ülkede anladığım kadarıyla enflasyon biraz diğer Avrupa ülkelerine göre fazla(elektronik aletler ve ulaşım araçları fiyatları biraz fazla)

Compass ve Kapoşvar hakkında deneyimlerim;
Eşsiz bir doğa manzarasına sahip olan Kapoşvar sizi gerçekten etkileyecektir.
Yaklaşık 66 bin nüfusa sahip kapoşvar çok sakin ve mutlu insanlarıyla size huzur veren ve kendinize zaman ayıracağınız bir ortam sağlayacaktır.
 Compass Eygyesület: Kurucusu ve yönetici kadrosuyla oldukça başarılı işler başaran Compass bir gönüllülük ve gençlik merkezi. Kurucusu Andrea Eglyné Katona. Yönetim kadrosu: Reni Nyàri(koordinatör) kendisi sadece İngilizce ve Macarca konuşabiliyor; Kármen Pergel(koordinatör) bizim gibi gönüllüler sayesinde Türkçe öğrenip kendisini geliştiriyor ayrıca Macarca da konuşabiliyor

İlk 1 ay içerisinde ülkeye ve yaptığınız işlere adapte olmanız biraz zaman alacaktır. Kendi fikrim hakkında bahsetmem gerekirse:
Kişisel gelişim oranı 6/10
İngilizce gelişimi 3/10(İngilizce konuşacak insan bulmak çok zor)
İletişim gelişim 5/10
İnsanların birbirine ve yabancılara saygınlığı 4/10 (birkaç konuda ırkçılığa maruz kaldım)
Genel olarak gıda ve temizlik fiyatları 6/10 (Yaklaşık olarak düzenli ve dengeli beslenmenin maliyeti 10.000 forint/haftalık)
2 aylık projemden elde ettiğim tecrübem bu şekilde bir sonraki ayda görüşmek üzere, Sağlıcakla kalın.
Iyaca’ya ve Serdar Bey’e teşekkürler!
                                                                                                                                                                                                    Mert Çiftçi


Vilnius'ta Gönüllü Olmak

 

Herkese merhaba, ben Seda. Sizlere gönüllülükte geçirdiğim ilk ayımdan bahsetmek istiyorum. Ekim ayının başında uzun dönem gönüllülük projeme Litvanya’nın Vilnius şehrinde başladım. İki günlük dinlenme sürecinin ardından Nendrė’de ilk günüm başladı. Çocuklar beni çok tatlı bir şekilde karşıladı. Hepsi sırayla benim için yaptığı resimleri, hediyeleri teslim etti ve günün kalanını onları tanımaya çalışmakla geçirdim. İsimleri ve telaffuzları öğrenmek biraz vaktimi aldı.

Günler geçtikçe birbirimize daha çok alıştık ve beraber oyunlar oynamaya, etkinlikler yapmaya başladık. Çocuklarla çalışmanın en güzel taraflarından biri günün çok hareketli geçiyor olması. Günü oyunlarla ve etkinliklerle geçirirken yorulduğunuzun farkına bile varmıyorsunuz. Burada çok yoğun bir programımız var. Etkinlikler yapıyor, oyunlar oynuyor, dil becerilerini geliştiriyor ve yürüyüşlere çıkıyoruz…

Çalıştığım saatler dışında şehri keşfetmeye çalışıyorum. Sonbahar mevsiminde burada olmak bana çok huzurlu geldi. Havalar yavaş yavaş soğumaya başladı, her geçen gün yaprakların biraz daha sararıp dökülmesini seyrediyor, uzun yürüyüşlere çıkıyorum. Şehrin en güzel tarafı doğayla iç içe olma fırsatına sahip olmak. Evde zaman geçirmek yerine yeşilliklerin arasında olmak istiyorsunuz. Haftasonları daha hareketli geçiyor. Diğer gönüllülülerle vakit geçiriyor, eğleniyoruz.

 

 


Buradaki ilk ayım çok hızlı geçti. İçine çok güzel anılar ve arkadaşlıklar biriktirdiğim için çok şanslıyım.

 

Seda ÇELİK

 

Tuesday 14 December 2021

GÜNEŞİN MEMLEKETİ PORTEKİZ!


Merhaba okuyucular, Ben deniz ; Emre GÖZÜM 28 yaşında 10’larca ülke sayısız şehir köy belde görmüş ve gerçek anlamda GÖNÜLLÜLÜK bilincine eriştiğini düşünen biri olarak PORTEKİZ’de Uzun dönem ESC yaparak yaptığım onca faaliyeti burayla taçlandırmak istediğim için buradayım. 1 aydır Arrouquelas’da yaşıyorum. Bahçeli güzel bir evimiz var 2 keçi 2 kuzu 2 tavuk 2 ördek, ve biz gönüllüler olarak 3 Fransız 1 Ermeni ve 1 Türk iyi geçinmeye çalışıyoruz. Geldiğim ilk hafta güzel bir kültür gecesi yaptım. Soslu leblebiye bayıldılar J Ertesi günde bir mangal partisi düzenledim çocuklar kafayı yemek üzereydi o kadar alkol tükettiler ve et yediler ki en son " chef Emre Show " diye tezahürat yapıyorlardı J Güzel bir tanışma ve kaynaşma yaptığımı düşünüyorum en azından geri dönüşler öyleydi J

 Gelelim  Güneşin memleketi olarak bildiğimiz Portekiz’e memleket meğer geceleri çöl iklimi gibi buz tutuyormuş bunu deneyimleyerek öğrenmiş oldum J. Geldiğim ilk gün iş günü bahçe ve peyzaj işleriyle tanıştım 4 gün boyunca peyzajla uğraştım ve 5. Günümde ilk öğretim okulunda Çalışmaya başladım. Allahın verdiği bir sihirli bir yetenek olmalı ki okulda ki çocukları büyülemiş gibi çocukların aşırı yoğun sevgisine maruz kaldım J Harika zaman geçirip mükemmel eğleniyorduk ki, farklı bir okula transfer edildim J burada da çocuklarla inanılmaz bir iletişimimiz var okulda ki çoğu çocuk bana sarılmadan gün geçirmiyor anlayacağınız çocuklarla aram müthiş aslına bakarsanız bu kadarını bende bilmiyordum J 

Geldiğim zaman herkes gibi bazı olumsuzluklarla karşılaştım tabi ki normal şartlarda dönmeyi düşünüyordum fakat çocukların sevgisini diğer olumsuzlukları kapatıyor J Okulumuza geçenlerde Portekiz başbakanı geldi bir yumruk tokuşturup tanışma ve kısa bir diyalog kurma fırsatımız oldu. Henüz bulunduğum köyden çıkma fırsatım olmadı ilerleyen günlerde seyahat edebilirsem kültürel yazı ve fotoğraf paylaşmaya çalışacağım. Şimdilik hoşça kalın <3