Showing posts with label Suna Uzun. Show all posts
Showing posts with label Suna Uzun. Show all posts

Friday, 17 April 2020

Karantina Günlükleri-2


Merhaba sevgili karantinadaki günlük,
Seni böyle adlandırmak da bir tuhaf oldu ama bu da senin diğer yazılardan farklı olmanın bir nedeni. Nasıl geçer diye düşünürken on gün daha geçti bile ve hayretle düşününce verimli bir o kadar eğlenceli zamanın dibine vurmuşuz.
İlk olarak karantina sebebiyle yapılan görüntülü aramalı ünlü KERIC toplantılarında en büyük kararımız eğitime devam etmekti. Toplanılan birkaç fikirle online derslere devam etmeye karar verdik. Bu pandemik olayın da eğitmi etkilemesine izin veremezdik ve bu haberi öğrencilerimizle paylaştığımızda harika dönütlerle karşılaştık. İlk haftamızı ders sonu değerlendimeleri sonucu başarılı bulduk. Bunun bir sebebi tabiki öğrencilerin özellikle okul çağındaki çocukların online dersi daha eğlenceli bulmalarıydı. Biz de bu durumun avantajından yararlandık diyebiliriz.
Peki biz internet üzerinden her şey normal devam ediyor gibi gözükürken nasıl yaşıyoruz diye düşündürür insana.Çünkü yurtdışında durum daha ağır gibi gözüküyor ya da daha büyük sorunlar varmış gibi. Bunların aksine karantina dönemine başladığımızdan beri yaşadığımız şartları biraz sınırlayarak günlük rutinlerimize devam ediyoruz. Cadca’nın çok küçük bir şehir olması belki büyük bir avantaj ama insanların bilinçli olması büyük bir avantaj.
Adım atamadığımız şehirlerin fotoğraflarına bakarken içimiz gidiyor ama biliyoruz ki bu süreci atlattıktan sonra oralara yürümek değil koşacağız. Arada doğaya çıkma kaçamaklarımız var ama onu haricinde evdeyiz. Evde gün geliyor yedi kişi birleşip dil öğreniyoruz ve öğretiyoruz, film izliyoruz, yemek yapıp gün boyunca yemek yiyiyoruz, oyunlar oynuyoruz, dans ediyoruz ve daha bahsetmediğim akla gelmeyecek ama karantina günlere yakışacak ne saçmalıklar. Yani diyorum ki evde kalıyoruz, siz de evde kalın. Eğer ne yapacağına dair bir fikriniz yoksa ulaşın bana çünkü artık bu konuda master olmuş durumdayım. Bundan sonrası nasıl olur biter hiçbir bilgim yok ama yine bir sürü anı ile bu sitenin bir köşesinde olacağım. Sağlıklı günler




Karantina Günlükleri-1



Bugün yaşamımıza sınırlar koyalı, bizim ev yaşantısına adım atalı, yaşadığım yerdeki herkesin panik haline geçeli, karantina duyurusu yapılalı tam bir hafta oluyor. Nasıl geçtiğine dair bir fikrim olmamasıyla beraber harika zamanlar geçirdiğimi sadece fotoğraflarıma bakarak anlayabiliyorum. Aklımdaki anılarımı konuya dahil etsem eminim ki siz okumaktan sıkılmazsınız ama bazı şeyler sadece akılda güzel. Beraber yaşadığım herkesi tek tek anlatmadığım gibi çünkü onlar en güzel aklımda duruyorlar.
Heralde ilerdedir yaşanacak günlerin en güzelleri diyerek gelecek karantina günlerini bekliyorumdur. Neler yaptım ve neler yaparım diye sorunca kendine karşıma kocaman bir liste çıkıyor. Öncelikle neler yapabilirim evden çıkmadan, olabildiğince az insanla görüşerek diyerek başladım hareket etmeye. Bu demek oluyordu ki yaşadığım mükemmel 6 kişiyle 7/24 ten ne kadar fazla olur bilmiyorum ama daha fazla beraber zaman geçirmeye,öğrenmeye, öğretmeye ve tabi ki eğlenmeye vaktimiz olacak. Biz de başladık dil, müzik, spor alışverişine. Bunlar ne demek oluyor diye soraca olursanız her şey demek benim için. Normalde sene başında öğrenmeye başladığım ama Slovakça’ya önem vermekten çalışamadığım İspanyolca ve Fransızca derslerine minik bir tekrarla yeniden başladık ve mükemmel bir motivasyonun başlangıcı oldu. Bir öğrenciye sahip olsam da Türkçe öğreterek kazanç sağlıyorum ben de bu alışverişte. Müzik alışverişine gelirsek herkesin farklı yeteneklere sahip olması büyük bir şans bizim için. Biz de arta kalan şimdilik iki hafta olarak konuşulan ama bir aya ya da daha fazla olacak olan bu zamanı değerlendirmenin yollarını ararken bir de müzikten yardım alalım dedik. Spor demişken de onu da açıklayayım. Geriye dönüp bakınca hiç olmadığım kadar aktif olmaya başladığımı farkettim. Öncelikle bu karantina olayından önce yogaya gidiyordum ki artık o devam etmiyor. Sonra koşuya başladım ve mükemmel olmasam da bu zamana kadar yaptığım en mantıklı  hareketlerden biriydi. Tabiki bisiklet sürmekten bahsetmiyorum çünkü en keyif aldığım şey şu hayatta. Ta ki en olmadık yerlerde sürmeye başlayınca farkettim bir kez daha her şeyin kondisyon olduğunu. Bakalım daha neler göreceğiz şu günlerde. Ben neymişim be dedim açıkçası.





Saturday, 14 March 2020

Şubat Ayı Da Bittiğine Göre Gelelim Z Raporuna


Ayın büyük sürprizi çalıştığım kurum; KERIC’in doğumgünü olmasıydı. 17. yaşına girmiş olması ne kadar başarısının, deneyiminin olduğunun kanıtıydı. Bunu 6 aydır burada çalışırken de hissediyordum. Bununla beraber 6 ayın bittiğini farkedince zamanda yolculuk yaptığımı düşünüyorum bazen. Bazen özlem de hissediyorum tabi aileme, arkadaşlarıma, yemeklere ama burada geçireceğim zamanın bir bu kadar daha olacağını anlayınca daha ne kadar uzun, kaliteli süre geçirebilirim diye de düşünüyorum. Her güne daha fazla iş ve etkinlik planlamaya çalışıyorum.
Yaşadığımız bölgedeki insanlarla daha farklı şeyler paylaşmak, zamanı daha iyi geçirmek adına her hafta gerçekleştirdiğimiz toplantılarda farklı etkinliklere yer veriyoruz. Her hafta cuma günleri olmak üzere müzik ve film gecesi yapıyoruz. Her ay gerçekleştirdiğimiz kültür akşamı programlarının arasında ise bu ay Fransız akşamıyken sırada Türk akşamı bizleri bekliyor. Bu etkinlikler buradaki insanların İngilizce konuşmasına bizim de Slovakça öğrenmemize ve daha da gelişmemize yardım ediyor. Konuşurken iletişim kurduğum kişilerin anlaması ve bana cevap vermesi bir motivasyon kaynağı diyebilirim. Bu aynı zamanda okulda ve kurumda eğitim verdiğim öğrencilerle iletişimimi etkilemekle beraber yaşadığım süre boyunca bana küçük de olsa destek olacak bir araç. En önemlisi de her hafta gittiğimiz ve farklı etkinlikler düzenlediğimiz engelliler ile çalışan derneğim Struzielka’daki birbirinden güzel insanlar ile iletişim kurarken inanılmaz etkili oluyor. Onlarla olan iletişimimizi güçlendirerek onlara ve bize motivasyon sağlıyor.
Ayın son haftası gerçekleştireceğimiz ırkçılık, ayrımcılık konulu etkinlikler düzenlediğimiz haftasonu eğitim kampını hazırlamakla geçti. Haftanın sonunda ise hayatımdaki ilk eğitim kampını beraber çalıştığım insanların yardımlarıyla düzenlemiş olduğumu farkettim. Kampın sonunda güzel dönütler almak bir yandan mutlu ederken bir yandan gelecek eğitimlerdeki eksikliklerimi tamamlamama yardım edecek. İlk defa eğitim vermek aynı zamanda bu eğitimde katılımcı olmak demekti çünkü hala bazı etkinliklerin akışı sana sürpriz olabiliyor. Bu durumda da bunu yönetmek gerekiyor ve o seviyede senin eğitimci olarak müdahale etmen gerektiğini anlıyorsun.
Altı aylık süre içerisinde bazen motivasyonumu etkileyen kötü durumlar da oldu. Yazılarım arasından ilk defa bu ay okuma fırsatı bulanlar için projemden bahsetmem gerekirse; eğitim kurumlarında her yaştan çocukla ve kendi kurumumda yetişkin insanlarla da ingilizce eğitimi üzerine çalışıyorum. Severek yaptığım için aslında tam olarak çalışmak denilemez. Fakat bu durumda önemli olan şey sizin isteğiniz, rolünüz olduğu kadar, karşınızdaki insanın isteği. Her ay bir kez daha anlıyorum ki eğitimi belirleyen sistem olduğu kadar eğitimi gerçekleştiren insanlar. Her geçen gün sorumluluğu üstümde çok fazla hissetsem de sonrasında öğretmenlik ruhunun bir parçası olduğunu farkediyorum ve bu eğitim mücadelesinde devam ediyorum. Bu hisleri yaşamanın da mükemmel olduğunu düşünüyorum çünkü kolaylık ve zorluk arasındaki farkı her gün anlamak bir çeşit keşif. Keşif demişken yaşadığım küçücük şehir olan Cadca’da her gün farklı bir nokta öğrenmek de paha biçilemez.
Son olarak bu ay bir ilk olarak yaşadığım şey; Kysucke bölgesinin gazetesinde adımın ve yapılan bir anma töreninde çektiğim fotoğrafın yer almasıydı. Hatıra kutuma Slovakça olan bir gazete ve bu alanda başarılı olduğum hissi eklendi. Yazmıştım daha önce de her gün kendimi keşfettiğimi. Yıl sonunda anlayacağım ki aslında yaşadıklarım beş-altı yıl yoğunluğunda bir gün hızında geçen bir yıldı.





Saturday, 15 February 2020

Yarılanan Bir Proje, Yarım Kalmış Yeni Deneyimler


Her ay hızımı artırarak yol alıyorum bu gidişle yol bittiğinde başka yollar bulmam gerekecek : ) Bu süreçte her yaptığım bana farklı mutluluklar ve deneyimler eklemeye devam ediyor. Uzun bir seyahat sonrası evdeki arkadaşımla bir hafta kendimize fazlasıyla zaman tanıyarak geçirdikten sonra tekrar 9 kişi yaşamaya başlamak her ne kadar şok etkisi yaratsa da bu durumu ne kadar özlediğimi farkettim. Ev içinde paylaştığımız değerler her geçen gün artıyor ve bu bizi daha da takım yapıyor.  Tam beraber yaşamaya başlamışken proje dönemizin neredeyse yarısını tamamlamış olmamızdan dolayı varış eğitiminin devamı olan farklı bir eğitime çağırıldık. İlk yazımı okuyanlar çok iyi hatırlar ki her etkinlikle kendimle yeniden tanışıyordum. Bu sefer ilkinden farklı olarak gelecek ve neleri değiştirebileceğimiz hakkında konuştuk. Değiştireceğim şeyler öncelikle kendim, çevrem, projem ve kendime ekleyeceğim daha fazla bilgi olacaktı.
Eğitim ve bu zamana kadar yapılanlar hakkında konuşmak yaptıklarının sonuçlarını görmek insanın hayatındaki seviyesini belirlemesine yardımcı oluyor. İster bir projede olun, ister okuyun, isterseniz çalışın hayatınızda yapmanız gereken şeylerden biri mutlaka değerlendirme olsun. Siz kendini değerlendirmeye başladıkça hayatınızda ekleyecek ve çıkartacak şeyler sizi şekillendirecek.
Ocak ayının çok yoğun olmasının sebeplerinden biri de Litvanya’da gerçekleşecek olan bir projenin toplantısı ve eğitimiydi. Proje EU Aid olarak adlandırılan ve ‘İnsanlık için Gönüllülük’ kavramını ele alan bir yapıt. Biz de oda arkadaşım olan Mai ile beraber bu projenin toplantısına gitmek üzere seçilmiştik. İlk iki gün toplantılar biraz fazla arka planda olanlar hakkında konuşulmasından ve katılma zorunluluğu olmamasından dolayı biz de Vilnius’un sokaklarını keşfetmeye karar verdik. Öncelikle belirtmeliyim ki eğer Vilnius’a giderseniz farklı bir cumhuriyet daha görmüş olacaksınız. Oraya gider gitmez herkesin ve arkadaşlarımın da önerdiği Uzupis olarak adlandırılan ve kendi cumhuriyetini, yasalarını ilan eden bir bölgeyi tanımaya başladık. Sizlere oraya gittiğinizde pasaportunuza damga basabiliyorsunuz demem ne kadar farklı bir yer olduğunu anlatmak için yeterli heralde. Eğitimin amacına gelirsek; ‘Mental, Fiziksel Sağlık ve Gönüllülerle Çalışma’ hem kendi alanımdaki hem de farklı alandaki noktaları görmemi sağladı. Farklı insanlarla paylaşmam gereken bilgiler bu şekilde artmış oldu. Bu mükemmel bilgi yolculuğunun sonunda kendimizi Prag’ta bulduk. Yıllardır görmeyi hayalini kurduğum, okuduğumda anladığım ama her okuduğumda yeni anlamlar çıkardığım Franz Kafka’nın doğduğu şehri ve Çek sanatçı David Cerny’nin tarafından inşa edilen kinetik heykeli görmek paha biçilemezdi.
Gelir gelmez başlayan maratonda kaldığımız yerden koşmaya devam ediyorduk. Daha önceden eğitim aldığımız ve bu aydan sonra bizim gerçekleştireceğimiz ‘Irkçılık’ konulu eğitim çalışmaları başladı ve başarılı bir şekilde ilerledi. Hayatımızın her anında ve alanında olan ayrım yapmak yani fark gözetmek değiştirmemiz gereken ilk nokta ve biz buna buradaki öğrencilerle başladık. Onlardan her konuda aldığımız  yorumlar bizim aklımızda da farklı noktalara değindi.
Ocak ayının sonuna asla gelmek istemedik çünkü mükemmel bağ kurduğum ev arkadaşımın ayrılma zamanı yaklaşıyordu. KERIC’te gönüllü olmak demek aynı zamanda yeni aileye sahip  olmak demek benim için. Yaptığımız veda yemekleri ve etkinlikler hafızamıza hem hüzünlü hem de en mutlu anılar kazıdı. 

Ayın son gününü zirvede bırakmak istercesine KERIC ailesi olarak kayağa gittik. İlk kez yapılan kayak sonrası edinilen tecrübeler, çekilen videolar motivasyonumu artırdı ve farkettim ki sezon boyunca tekrar tekrar gideceğiz. Her ay, her hafta, her gün bir deneyim. Teşekkürler EVS.








Saturday, 25 January 2020

Bağlayın Kemerleri!


Sizin okurken bile hissedeceğiniz hızlı bir ay olacak!
Aralık ayının yoğunluğunu Kasım’dan planlamıştık aslında. Bunun en büyük sebebi ise tabiki Christmas ve yılbaşı planlamasıydı. Sonrasında gelen tatil planının yapılması iste paha biçilemez. Öncelikle bu ayda yapılan verimli etkinlikler sonrasında mükemmel gezimi, edindiğim deneyimlerimi, dinlenme  sürecimi tek tek okuyabilirsiniz. Eminim ki bu yazı size hayatınızda bir adım daha arttıracak.
Öncelikle Aralık ayının gelişini ‘Advent Calendar’ olarak adlandırılan bir rutinle ve her evde, okulda görebileceğiniz masalara konulan mumlarla anlayabilirsiniz. O zamandan itibaren christmas ruhu hayatınıza girmiş oluyor. Özellikle daha önce böyle bir şey yaşamadıysanız daha özel hissediyor, her gün farklı bir şey öğreniyorsunuz. Söyleyebilirim ki Aralık ayı diğer inanışlar hakkında bana hiç bilmediğim bir sürü şeyi öğretip, farklı etkinlikler yaratmamı sağladı.

Her hafta farklı bir etkinlik konusu belirleyip güzel zamanları geçirdiğimiz Struzielka ile ayın ilk haftasında Christmas dekorasyonları için atölye çalışması yaptık. Her zaman olduğu gibi farklı insanlarla farklı sonuçlar yaratmak insanoğlunun en güzel mutluluğu. Bu haftanın devamında ırkçılık konulu yapılan atölye çalışması ise haftanın verimlilik seviyesini iki katına çıkardı. Yaptığımız plana göre Ocak ayı sonrası biz de eğitim verdiğimiz okullardaki öğrenciler için gerçekleştirmeye başlayacağız. Christmas ve yılbaşı hazırlıkları devam ederken bir yandan evimizi dekore ediyorduk ve mentorlerimiz, arkadaşlarımız için düzenleyeceğimiz christmas yemeğini planladık. Genelde 24-25 aralık tarihlerinde gerçekleşmesi gereken bu yemeği biz bir hafta erken düzenledik çünkü o tarihlerde herkesin tatil zamanı olacaktı. Aslında noel zamanı benim ülkemde yaşadığım değerler, yapılan aktiviteler, yenilen yemekler tamamen farklı gibi görünse de önemli olan nokta bir arada ve mutlu olmaktı. Gecenin sonunda farkettik ki yorgun olduğumuz kadar biz gerçekten çok mutluyduk. Dünyanın 8 noktasından gelen 13 gönüllünün yaptığı yemekler ve Slovakya’nın christmas yemeğinde olmazsa olmaz dedikleri çorbası bizi ve misafirlerimizi daha da mutlu etti tabi.
Sonrasında dernek olarak düzenlediğimiz ‘International Christmas’ haftası bize ve etkinliğimize katılanlara diğer ülkelerde neler gerçekleştiğini, geleneksellik kavramının ne olduğunu gösterdi. En önemlisi de burada tanıştığımız insanlarla gerçekten aile gibi hissetmek, farklı tarihlerde de olsa christmas için aile yemeği yemek her geçen gün daha da aitlik hissi veriyor.
Gelelim mükemmel İtalya turuna; deneyimlerime, mutluluğuma, arkadaş çevreme, güzel hatıralarıma, takıntı haline gelen rozetlerime, adım attığım ülkelere yenisini eklediğim müthiş İtalya seyahati. Bu yazıyı okuyan ve beni yakından tanıyanlar bilir ki bu seyahati beraber yaşadığım ve en çok eğlendiğim müthiş insan Jorge ile beraber planladık. Aslında planlama olayı biraz fazla gecikitiğinden zorluklar peşimizi bırakmadı ama biliyoruz ki bu da bir deneyim. Bolonya’ya planlanan uçuş sonrasında sırada bizi Floransa, Venedik ve sonrasında Slovenya’nın başkenti olan Lübliyana bekliyordu. Bir haftada ne kadar adım atıp, ne kadar güzel zaman geçiriği, ne kadar fazla insanla tanışırsınız diye bir rekor alanı düzenlense rekorlar kitabının sayfasında biz yer alabilirdik heralde. Bir haftayı nasıl planladığımızı özetlersem ulaşım yönünden biraz pahalı olduğundan dolayı için öncelikle otobüslerimizi planlayıp sonra kalacak yerlerimizi ayarladık. Harika zaman geçirmek açısından her rezervasyonumuzu halletmiştik. Tabi bunları söylerken otobüs saatini beklemek için sabaha kadar Floransa sokaklarında beklediğimiz, açık McDonalds aradığımız ve Türk kebab restaurantları bulduğumuz oldu. O anı yaşarken ara ara şikayet edip, eğlendik ve hep bunların da bir deneyim olduğunu hatırladık. Yanımda götürdüğüm ukulelemle İtalya’nın sokaklarında şarkılar çalmak ise her şeyi unutturdu. Adım attığın her yerde müzik yapmak insanı mutlu eden ve bunu insanlara bulaştıran harika bir fikirdi.
Dönerken her şehiri değerlendirirken farkettim ki İtalya her açıdan harika ve hep hayal ettiğim gibi bir ülke. İnsanları, tarih kokan ve her adımda farklı hikayeler duyabileyeceğiniz yapıları insanın gezme bakış açısını derinden etkiliyor. Yani bir kez daha derim ki gezelim görelim.
Aralık ayını bitişini ise dört aydır misler gibi yaşadığım, evim gibi hissettiğim Slovakya’ya dönerek yaptık. Şehirin meydanında hiç tanımadığımız insanlarla, bazı şehirlerin almış olduğu karardan dolayı akşam saat 6 da havaifişeklerle 2020 yılını karşıladık. Yılbaşını ayın başından beri büyük bir meydanda, başkentte kutlarız diye düşünürken kendimi her gün gittiğimiz mekana mercimek köftesiyle giderken buldum. Gerçekten çok küçük gözüken bu şehir Cadca sürprizlerle dolu. Bir haftalık tatil sonunda kalan bir haftayı evde dinlenerek geçirmek fikri çok sıkıcı gözükse de Ocak ayına enerji depolamamız gerekiyordu. Şimdiden spoiler vereyim Ocak ayı fazla bilgili, gezmeli, mutlu. Vicime saa!






Monday, 30 December 2019

GÖNÜLLÜ OLMAK!!!

Her ay daha da uzayan yazılar,
Farklı şehirlerde başlayan kasım ayı da farklı deneyimler, öğrendiğim yeni kelimeler, yerler, her gün çalmaya çalıştığım yeni notalarla sona ermiş bulunuyor. Bu ay neler yaptım diye arkama baktığımda koskocaman bir dağ görüyorum. Sanki ben her ay daha yüksek bir dağın zirvesine çıkan bir tırmanışçıyım. Yolda giderken yeni insanlarla tanışıyor, her seferinde daha yükseğe çıkıp daha geniş manzaralar görüyorum. O zirveye tırmanırken oksijen seviyesinden dolayı zorlandığım oluyor tabiki ama çabalamaktan başka çare yok çünkü amaç her zaman geri dönmek değil ileri gitmek. Bu kadar motivasyon konuşması yeter...
Bakalım neler anlatıcam bu ay size;
Tatilin son günleri olduğundan biraz hızlı başladık Kasım ayına. Presov, Kosice, Levoca gibi birkaç şehir gezdikten sonra evimize döndük ve bizi bekleyen yoğun programlar bizi bekliyordu. Her pazartesi KERIC günü ilan edildiği için Slovakça dersi ve toplantılar haricinde her ay küçük bir seyahat düzenliyoruz. Bu ay da Velky Rozsutec isimli 1610 m olan zirveye gittik. Her ay yapılan zirveler, her ay gezilen farklı şehirler insana daha da aitlik ve daha fazla şey keşfetme hissini veriyor. Fotoğraflarda göreceksiniz fazlasıyla kar var ama küresel ısınma sebepli hava değişimi her gün farklı bir ülkede hissettiriyor. Bir gün evde soğuktan donarken, diğer gün arkadaşınla parka gibi piknik yapabiliyorsun. 
Kışın gelmesiyle birlikte atkımın olmamasını farkettim ve en yakın tuhafiyeye gidip şiş ve ip almaya karar verdim. Eve geldiğimdeyse herkes görür görmez öğrenmek ve hemen almak  istedi. Şu an sonuç ne diye sorarsanız evin yarısı şapka, atkı örüyor ve her perşembe akşamı örgü gecesi yapıyoruz. Evet bu  kadarını ben de düşünmemiştim, sadece her ne olursa olsun nerede olursan ol üretmek insana iyi gelen bir aktivite.
Yemek konusunu konuşursak burada her şey anı tatta olmasa da bulduklarım beni o kadar mutlu ediyor ki buraya gelirken orada hiçbir şey yiyemezsin gibi uyarıların hepsine ters yaşıyorum şu an. Bal kabağı tatlısı, kısır ve mantının simülasyonu olan ‘Pirohy’ ve daha sayamadığım nice geleneksel Slovak yemekleri beni mutlu ediyor.
Her hafta gittiğim Struzielka’da bu ay kütüphaneye giderek ayın farklı etkinliği gerçekleştirdik ve çocuklar bizlere masallardan akıllarında kalanları çizip boyayarak yeteneklerini teker teker gösterdiler.
Aynı zamanda Struzielka’nın üye olduğu Rotary Kulübü’nün düzenlemiş olduğu klasik müzik konserine katıldık. Hayatımda ilk defa klasik müzik konserine gitmiş olmam sonucu normaldekinden iki kat daha fazla sevgim arttı.
Programım fazlasıyla yoğun gözüküyor ve her pazartesi üşengeçlik seviyem zirve yapıp lütfen bu yeni hafta başlamasın diyorum. Oysa hafta bittiğinde arkadaşlarımla, öğrencilerimle mükemmel zaman geçirdiğimi farkediyorum.  Geldiğimden beri kendim ve Türkiye hakkında kaç kez sunum yaptım bilmiyorum ama gelen farklı sorular, yorumlar insanı bir kez daha anlatmaya motive ediyor.
Her hafta okullarım için belli konular seçerek, derslerde öğretmenlere eğitici oyunlarla İngilizce öğretmeye yardım ediyorum. Her derse farklı bir şarkı seçerek çalmayı öğreniyor ve öğrencilere derste güzel zaman geçirilebileceğini bilincini yaratıyorum.
Her ayın yazılarımı tam zamanında bitireceğim diye düşünürken, her gün farklı farklı deneyimleri hatırlayıp onları ekliyorum ve ben yazıyı bitirmeden diğer ayın ortasına gelmiş bulunuyorum bile. Geçirdiğim bu üç ay hayatımın en hızlı, en zorlu, en dolu ve bir o kadar da kahkahalı geçti. Bir haftayı sekiz günmüş gibi yaşamak insanı yorar diye düşündürebilir ama yaşayınca farkediyorsunuz ki dokuz gün bile yaşarsınız. Belki EVS için genel olarak bunu söyleyemem ama kendi projemi size bu şekilde tanıtabilirim.
Gelecek ay Christmas hazırlıkları, tatil derken paylaşacak daha bir sürü şey olacak ki sadece Slovakya hakkında değil farklı ülkeler de eklenecek yazıma.
Geçirdiğim her gün sonrası dediğim gibi iyi ki EVS diyerek sonlandırayım yazımı.






Thursday, 19 December 2019

SLOVAKYA’DAN ILK YAZI


Yaşadığı süre boyunca sürekli bir şeylere koşturan, hep dünyada barış sağlama hayali kuran bir kızın serüveninin ilk yazısı bu. Size 1 yıllık projesinden, anılarından bahsetmek için tee Slovakyalardan yazıyor.
Geldiğimde ilk bir hafta bile “Hala çok tuhaf” derken duyuyordum kendimi. Neyse şaşkınlığımı üstümden attım ve bu yazıyı yazarken ilk defa üşenmiyorum
3 Eylül sabahı İstanbul’da havaalanından başlayabilirim heralde. Check-in, pasaport kontrolü vs. 2 saat sonra kendimi Viyana’da valiz beklerken buldum.  Büyük bir mücadele sonucunda diğer Türk gönüllüyle Viyana’dan bir otobüsle Bratislava’ya ve sonra Zilina’dan aktarmalı bir trenle Cadca’ya ulaştık. Normal saatimizden iki saat geç gelsek de bu hayatta gördüğüm en minnoş ev sahiplerimiz bizleri karşıladı ve bir yıl geçireceğimiz şehirin ilk uykusunu uyumak üzere evlerimize gittik. İlk haftamızı oryantasyon amaçlı aile yanında geçirmek bizim için en doğru karardı heralde. Geldiğimdeki ilk İngilizce konuşma çalışmalarımı hatırlıyorum da konuşamıyordum resmen. Bir hafta sonra mentorum Zuzana sayesinde daha rahat anlıyor ve iletişim kuruyordum. İnsanların sorduklarını anlaması ya da senin uygun cevaplar vermen iç rahatlatıcı.

Slovakya’da ilk geçirdiğim haftasonu sonrasında artık bir yıl diğer gönüllülerle beraber yaşayacağım evime geçmemiz gerekiyordu. 
Ev yaşantısına alışmaya başlamışken iki gün sonra varış eğitimi için ben ve 4 arkadaşım Terchova’ya gittik. 5 gün süren eğitim sonucunda beynimin içinde yer kalmamıştı diyebilirdim size. Verilen bilgiler sayesinde hem kendimi daha iyi farkettim hem de geliştireceğim projelere fazlasıyla katkı sağladı. 
Eğitimden döndüğümüzden beri ise fazlasıyla yoğun geçiyor günlerimiz. Gelelim evdeki yaşama; Fransa, Avusturya, Ekvador, Vietnam, İngiltere ve bu hafta Myanmar ve Hindistan’dan gelen kısa dönem yeni gönllülerle şu an evde 11 kişi kalıyoruz. Çok kalabalık gelebilir kulağa çünkü öyle. Ama bu durum bizi hiç kötü etkilemeyip aksine avantajlarını önümüze sunuyor. Bunun en güzel yanı da her gün farklı bir dilde farklı kelimeler öğreniyoruz.
Her gün bir şeyler öğrenirken aynı zamanda öğretiyoruz. Öğretme demişken Ekimin ilk haftasında görevlendirildiğim okullarımla tanıştım ilk görüşme o kadar güzel geçti ki bir senenin ne kadar mükemmel geçeceğini anlamış oldum. Bunun yanında dernekte 8 tane öğrenciğimin olduğu bir sınıfım var. Her hafta farklı bir konu belirleyip eğlenceli bir şekilde ders işliyoruz. Ben ingilizce öğretirken aynı zamanda Slovakça, diğer gönüllü arkadaşlarımdan da Fransızca ve İspanyolca dersleri alıyorum. Yani Türkiye’ye dönerken 5 dil ile dönebileceğim.
Bir yandan bir şeyler öğrenmeye ve öğretmeye çalışırken bir yandan da gezmeye çalışıyorum. Denedim hepsi bir arada oluyormuş. Bu süre zarfında yaşadığım yer olan Cadca’ya yakın olan Zilina, Martin gibi küçük şehirleri ve gördüğünüzde yapılarla büyüleneceğiniz Bratislava’yı gezme şansım oldu. Tren gerçekten harika bir seyahat aracı; daha hızlı giderken ray sesleri büyülüyor sizi ve bir sürü anı biriktiriyorsunuz kompartımanlarda.
İlk ayın nasıl bittiğini anlamadım bile. Zaman gerçekten uçuyor burda. Bir dahaki ay bissürü macerayla görüşmek üzere.






Wednesday, 20 November 2019

MERHABA! HI! AHOJ! HOLA! BONJOUR! HALO!


Öğrenmeye devam ettiğim 5 dilde sizleri selamladıktan sonra yazıma geçebilirim.
Sonbaharı daha da derin hissettiren ve benim için yılın en güzel ayı olan Ekim’in özeti nasıl yaparım bilemiyorum ama öncelikle fazlasıyla sevgi, eğitim ve seyahat dolu bir ay olduğunu söyleyebilirim.
İlk hafta geçen yazımda da söylediğim gibi mükemmel bir hızla okullarla tanışma süreci başladı.     
Koskoca yorucu bir hafta sonrasında7 Ekim’de doğum günümün olması büyük şanstı benim için ve sonrasında aldığım hediyelerim, sadece bir aydır tanıştığım insanların verdikleri değerlerle karşılaşmak şansımın ne kadar fazla olduğunu gösterdi. O kadar şanslıyım ki bu zamana kadar çalmak istediğim enstrüman bundan sonra yol arkadaşım olarak sadece aklımda değil, gitarımın yanına eklenip yanımda olmaya devam edicek. Evet ukulele, beraber yaşadığımız iki ayla beraber ev arkadaşlarımın en güzel hediyesiydi. Şimdiden bir sürü akord, şarkı öğrendim bile.
Her gün yaşadığım farklı deneyimlerim her gün Suna’ya farklı bir özellik katıyor. Çünkü burada sadece Slovakya’yı değil kendimi de keşfediyorum. Her hafta verdiğim dersler, okullarda yaptığım kendimi ve ülkemi anlatan sunumlar, her gün yeni tanıştığım insanlar, her gün öğrendiğim yeni kelimeler ve ay sonunda gezdiğim yeni yerler sonucu farkettim ki her ay birbirinden verimli, mutlu geçiyor.                  
Bu ay yaşadığımız diğer önemli davetlerden biri de derneğimizin uluslararası olan toplantısıydı. İlk gün konuşulan konunun “Irkçılık” olması fazlasıyla ilgimi çekti ve program sonunda farkettim ki kendime bu konuda daha fazla bilgi ekleyip, kelime dağarcığımı geliştirmeliyim. Gün sonunda hep beraber olacağımız bir yemeğe gittik ve fazlasıyla uluslararası olan bir masada İngiltere’den gelen Hanna ile benim hayatım, Türkiye, çalıştığım proje ve İngilizcem hakkında konuştuk. Geldiğimden beri daha iyi konuşmaya çalışmak için katıldığım dersler ve her gün kurduğumuz iletişim beni fazlasıyla geliştirmiş olacak ki ondan aksanımın çok iyi olduğunu ve akıcı konuştuğumu duydum. Buradaki iletişimde en önemli olan nokta ise İngiliz birisiyle konuşuyor olmam çünkü aksanları o kadar üst düzeydeki bazen anlamam zaman alabiliyor.
Ve bunların haricinde her Salı gittiğim ve giderken mutluluğu en derinden hissetiğim bir derneğim var; Struzielka. Dernek engelli bireyler için var olup her yaştan insana ev sahipliği yapıyor. Fransa’dan gelen diğer gönüllü arkadaşım ile her Salı günü gidip onlarla beraber keyifli zaman geçirmek ve onların hayatında pozitif etkiler yaratmaya çalışıyoruz. İlk hafta onlarla tanıştık ve ikinci haftamızda ise sonbahar mevsiminde olduğumuzdan dolayı yapraklar ve sonbahar renkleriyle takım çalışması yaptık hep beraber.      
Halloween kutlamaları ve okul tatiliyle ay sonunda 5 günlük tatilimiz vardı ve nasıl plan yapıp değerlendirsek diye düşünürken zaman o kadar hızlı geçmiş ki planı yapmış ve tatilin ilk günü kendimizi Slovakya’nın en yüksek konumuna, High Tatras’a doğru ilerlerken bulduk.
Bu konuma çıkmamız 5 saati buldu ve sürenin sonunda biraz donmuş bir halde de olsak 2250 metre yükseliğinde bulunan hosteldeydik. Ve geceyi Slovakya’nın en yüksek konumunda uyuyarak geçirdik. Sabahın ilk ışıkları üzerimize yansıdığında saatler 06.00 bulmuştu ve o an anladım ki ne istersem onu yapabilirim.
5 günlük tatilin her gününü dolu geçirmeye çalışarak High Tatras’tan sonra Poprad, Presov, Kosice ve Levoca şehirlerini gezdik ve 5. günü evde dinlenerek yeni eğitim haftasına hazırlanarak geçirmeye karar verdik. Gezdiğimiz her şehirde en az 3 tane kebapçı gördüğümü de söylemeden geçemeyeceğim. Nasıl bu kadar yayılabildiğini anlayabilmiş değilim açıkçası.      
Son olarak “Orada ne yiyiyor, ne içiyor bu kız?” diye soranlar var. Burada da her sebze, meyve, domates salçası kısacası yemek yapabileceğiniz her şey var :) En önemlisi kış mevsimini önemli kılan kestane var burada daha ne olsun :)          
Bakalım ilk haftası hızına yetişemediğim kadar planlı geçen Kasım ayının devamı nasıl olacak?
Yeni maceralar için gelecek ayki yazımı beklemeyin siz de benim macerama katılın. Unutmayın ki hiçbir şey için geç değil.