Wednesday 29 January 2020

Hayatıma Tam Anlamıyla Bir ‘Es’ Verdiğim Romanya Maceram.


İlk geldiğim gün ki duygularımı düşündüğümde şu an ki kendime inanamıyorum aslında.
4 Aralıkta ilk adımımı attım bu topraklara, iyi kötü zaman geçiririm diyordum. Kendi grubumuzla (Multicultural Community) ve diğer grup (Esc for all 2) arkadaşlarımızla tanıştık. Beraber yemek yedik, dışarı çıktık, öğrencilerle tanıştık, oyunlar oynadık derken ne ara buralı olduğumu hissetmeye başladım bilmiyorum.
Artık otobüste tanıdığım yüzlerle karşılaşıp selamlaşmaya bile başlamıştım.
4 farklı tip günümüzdü vardı.
-Pazartesileri hep beraber ofiste buluşup hafta içi derslerinin planını yapıp varsa da problemlerimizden bahsediyorduk. Yalan yok herkesin sevdiği Pazartesi sadece para aldığımız Pazartesilerdi :)
-Salı, Çarşamba, Perşembe günleri aynı tip günlerdi. Sabah 10:00 -13:00 arası 3 farklı sınıfa birer saat belirlediğimiz etkinlikleri yaptırıp onlarla beraber eğleniyor aynı zamanda farklı dil, din, ırk ve görüşlere ön yargıları kırıp evrensel birey olmanın önemini aşılamaya çalıştık. Kendi kültürümüzü öğretip farklılıkların güzellerini gösterdik. Öğleden sonra 14:00-17:00 arası aktivite odasında gönüllü öğrenciler ve öğretmenler ile onların belirlediği etkinlikleri hep birlikte yapıyorduk. Bu sayede biz de Romanya kültürünü tanıma ve daha fazla kaynaşma fırsatımız oldu.
-Cuma günleri rumence dersleri ve müze gezme günümüzdü. Ortak belirlediğimiz yerlere hep beraber gidip biraz da sanat ve tarihle donatmak istedik kendimizi :)
-Hafta sonları boş günlerimizdi açıkçası Cumartesiler ben de hatırlamıyorum :) ama kalabalık pazar kahvaltılarımızın tadı hala damağımda.
Bizim en şanslı grup olduğumuz söyleniyor ki bence de öyle çünkü anlattığım seyirde ilerlemedik hep, cristmas tatiline denk geldiğimizden dolayı 20 gün yattık :) bahsettiğim pazar kahvaltılarını Çarşamba da yapabiliyorduk örneğin :)
Şimdi gitme zamanımız yaklaştığında geriye kalan güzel arkadaşlıklar, tecrübeler, öğrendiğimiz kelimeler ve “buraya tekrar geleceğim” sözlerimiz :)
Gerçek anlamda bir ‘es’ verdiğim hayatıma geri dönüyorum ve bu güzel tecrübelerle dolu molam için IYACA’ya teşekkür eder yeni gelecek arkadaşlara şanslar dilerim.





Tuesday 28 January 2020

Romanya’dan Başlayan Balkan Turu


Romanya’da yapmış olduğum iki aylık gönüllülük projemin sonuna geldim maalesef.  İçimde tam olarak adını koyamadığım bir hisle buradan ayrılırken sizlere de  İYACA’nın sağladığı bu projeden ve bu güzel imkanlardan bahsetmek istiyorum. Buraya gelirken aklımı kurcalayan bir sürü soru ile birlikte yola çıktım. Acaba proje nasıl ilerleyecek, insanlara alışabilecek miyim, Romanya’da yaşamak nasıl olacak ve daha bir sürü soru. Kalacağımız yere geldiğim ilk akşam diğer gönüllüler(ESC for all 2) bizi o kadar güzel karşıladı ki kafamdaki tüm soruları unuttum ve ilk bir ay boyunca kendimi hala ilk haftamı yaşıyormuş gibi hissetim. Buradayken tanıştığım insanlarla o kadar güzel bir bağ kurdum ki bu sefer acaba nasıl ayrılacağım burdan diye düşünmeye başladım. Aslında ilk ayımız Christmas dönemine denk geldiği için sadece birkaç gün derse girme imkanımız oldu ve ardından uzun bir tatil dönemi bizi bekliyordu. Bu tatil döneminde arkadaşım ve ben Balkanlar’da seyahat ederek geçirmek istedik. Bu yüzden hem benim hem de Romanya’ya gelecek olan diğer birçok gönüllünün aklında olan balkan turu hakkında biraz ayrıntı vermek istiyorum. İki arkadaş, planımızı nerede kaç gün kalacağımız üzerine değil de hangi ülkeye hangi ülkeden sonra geçeriz diye düşünüp rotamız üzerinde yoğunlaştığımız için size bir haftalık veya 10 günlük bir tur gibi süre kısıtlaması yapamayacağım. Asıl amacımız christmas tatilinde hem mümkün olduğunca çok yer görüp hem eğlenceli vakit geçirmekti. 10 günün sonunda 5 ülke, 8 şehri kapsayan bir Vizesiz Balkanlar Turu yaptık. Turumuza Bükreş’ten flixbus ile  Bulgaristan’ın başkenti Sofya ile başladık. Ardından Üsküp, Ohrid, tekrar Üsküp, Budva, Kotor, Mostar, Saraybosna, Belgrad, Timişora ve son durağımız Bükreş’e dönerek bitirdik. 
24 aralık: Bükreş’ten Flixbus ile 7 saat süren bir yolculuktan sonra Sofya’ya ulaştık. Sofya’da gezeceğimiz yerlere yakın bir hostel ayarlayıp valizlerimizi bırakıp bir şeyler yemek için dışarı çıktık ve ismini hatırlayamasam da Vitoşa Bulvarda olduğunu ve lezzetinin mükemmelliğini unutamadığım et dürüm yapan bir fast food yerinde çok lezzetli bir dürüm yedikten sonra gezmek için yola düştük. Eğer  yolunuz Vitoşa’ya düşerse dürüm yemeden dönmeyin derim. Gezilecek yerler listemizde ilk sırasında Aleksandr Nevski Katedrali yer alıyordu. Bu yapı Bulgaristan’ın bağımsızlığını kazanmasını sağlayan Rus-Osmanlı Savaşı’nda ölen 200.000’e yakın Slav kökenli asker anısına inşa edilmiş. Daha sonra Sofya kent merkezindeki Mimar Sinan tarafından inşa edilen Banyabaşı Cami ile gezimize devam ettik.Günümüzde Sofya’da ibadete açık tutulan tek Müslüman ibadethanesi konumunda.
25 aralık: Erken Hıristiyanlık dönemine ait Aziz George Rotunda Kilisesi (Church of St. George), Sofya’da inşa edilmiş en eski yapı unvanını taşıyor. Yakınlarda bulunan Altın kaplı kubbeleri ve mimarisiyle Sofya’nın en zarif kilisesi olarak tanımlanan Rus Kilisesi’ne de uğradıktan sonra Sofya’nın ana alışveriş bölgesi konumundaki Vitoşa Bulvarı’nda gezmeye devam ettik. Patrik Eftemii Bulvarı’ndan, Hilton Oteli’ne kadar uzanan bulvarda ayrıca mimari açıdan oldukça güzel olan ve ziyaret edebileceğiniz Sofya Adalet Sarayı, Sveta Nedelya Ortodoks Kilisesi, Ulusal Kültür Sarayı gibi binalar bulunuyor.
26 aralık: Sofya’dan otobüsle Üsküp’e geçtikten sonra ilk adımımızı Türk Çarşısına doğru attık, hem hareketli atmosferi hem de tarihi dokusu ile Üsküp gezilecek yerler listesinde ilk sırada olmayı fazlasıyla hak ediyor. Eğer niyetiniz fotoğraf çekmekse gece de buraya uğramanızı tavsiye ederim. Alışveriş konusundaysa klasik tipteki hediyelik eşyalardan ziynet eşyalarına kadar farklı kategorilerden birçok ilgi çekici teklif kentin burada sizleri bekliyor. Varna Nehri’nin kıyısındaki 18.500 metrekarelik alanı kaplayan Makedonya Meydanı Makedonya’nın en büyük meydanı olma özelliğini taşıyor; kafeleri, restoranları, alışveriş ve ulaşım olanaklarıyla kentin adeta kalbi konumunda. Eğer tatlı yemeyi seviyorsanız mutlaka buradaki kafelere uğrayıp lezzetli tatlılarından tatmanız gerekiyor. Makedonya Meydanı ile Türk Çarşısı arasındaki ulaşımı sağlayan ve Fatih Sultan Mehmed Köprüsü adıyla da anılan Taş Köprü de görülecek yerler arasında. Taş Köprü’ye birkaç adım uzaklıktaki Davut Paşa Hamamı‘nı, kentin armasında ve bayrağında yer alan simgelerden biri olan ÜsküpKalesi‘ni, Üsküp Kalesi’nin hemen alt kısmında yer alan Mustafa Paşa Camii’ni,  Rahibe Teresa Evini, Arkeoloji Müzesini ve daha birçok yeri gezerken vaktimizin yetmeyeceğini fark edip bir gece de Üsküp’te konakladık.
27 aralık: Kısa bir otobüs yolculuğuyla Ohrid’e geçip UNESCO Dünya Miras Listesi’ne eklenen Ohrid Gölü’nde biraz sahil keyfi yaptıktan sonra şehrin en yüksek tepelerinden birine inşa edilmiş olan, konumu nedeni ile bol bol fotoğraf çekmenize imkan sağlayan Ohrid Kalesi’ne uğrayabilirsiniz. Sveti Jovan Kaneo Kilisesi, St Sophia Kilisesi, Ohrid Antik Tiyatrosu, St Naum Manastırı ve gezebileceğiniz daha birçok yerden sonra aklınızda bulunması gereken en önemli bilgi Ohrid’ten sadece Üsküp’e otobüs bileti bulabileceğiniz olsun(ya da biz christmas tatilinde gittiğimiz için de böyle bir sorun yaşamış olabiliriz gitmeden bunu iyice araştırmanızı öneririm.). Gün sonunda ulaşım sıkıntısı yüzünden  kendimizi Budva’ya geçmeyi isterken tekrar  Üsküp yolunda bulduk.

28 aralık: Bugünü Üsküp’te gezemediğimiz veya tekrar görmek istediğimiz, yerlere ayırdık. Tekrar dönmüşken de buranın en güzel köftelerini yapan Kosmos’a (Türk Çarşı’sında kime sorarsanız sorun kolayca bulabilirsiniz) uğramadan olmazdı. Önemli bir not Kosmos’a giderseniz köftenizin yanında peynir salatasını da sipariş etmeyi unutmayın!
29 aralık: Yeni güne “Montenegro’nun Miami’si” olarak da bilinen Budva başladık. Deniz seven biriyseniz Budva’nın en nefes kesici manzarasının olduğu Citadel denilen hisara uğramadan dönmemelisiniz. Daha sonra Azize Maria Kilisesi’ne, Holy Trinity Kilisesi’ne,  Aziz Sava Kilisesi’ne uğrayabilirsiniz. Burada soluklanıp deniz kokusunu bol bol içinize çekebilirsiniz. Budva gezilecek yerlerden bahsederken şehrin simgesi olan Dans Eden Kız Heykeli’nden söz etmezsem olmaz. Sadece Budva’da değil, tüm Karadağ’da en çok fotoğrafı çekilen eser olan Dans Eden Kız Heykeli’nin hikayesine dair birçok efsane bulunuyor. Kimine göre dansçı bir kız, denizci sevgilisinin seferden dönmesini beklerken her gün deniz kıyısına gidip dans edermiş ve kız artık öldüğünde, anısına bu heykel dikilmiş. Bir başka efsaneye göre ise Karadağ’ın en ünlü jimnastikçisi bu kayalar üzerinden denize girmeye çalışırken düşüp ölmüş ve anısına bu heykel yapılmış. Ancak bu jimnastikçi kimdir, adı nedir kimse bilmiyor. Bir başka efsane ise birbirine aşık iki gencin burada denize girdiğini, kızın bir şekilde sahile çıkarak kendini kurtardığını ancak gencin bir köpek balığına yem olduğunu söylüyor. Söylentiye göre genç kız sevgilisinin ölümüne inanmadığı için yıllarca her gün bu kayalara gelip sevgilisinin geri dönmesini beklemiş.  Tüm bu efsaneleri öğrendikten sonra Budva’daki gezimizi tamamlayıp Kotor’a gitmek için yola koyulduk. Kotor gezilecek yerler yazısındaki en etkileyici yer diyebilirim Old Town için. Kotor Katedrali ise Old Town’un ara sokaklarında karşınıza çıkan muazzam bir yapıt. Sveti Luka Klisesi, silah Meydanı üzerinde konuşlanmış olan Saat Kulesi, St. Nikola Church gibi birçok mimari yapının bulunduğu Kotor’da en güzel manzarayı görmek istiyorsanız enerjinizin tam olduğunu düşündüğünüz bir zamanda Kotor surlarının bir parçasını oluşturan John’s Castle’a mutlaka çıkmalısınız. Gezmek istediğiniz yerleri gezdikten sonra  Mostar’a geçip Kente adını veren Mostar Köprüsü’nü, Koski Mehmet Paşa Camii’ni, Eğri Köprü ve daha birçok yeri de gezip bosna kahvesi içerek yorgunluğunuzu atabilirsiniz.
30-31 aralık – 1 ocak: Balkanlardaki en güzel şehirlerden Bosna Hersek‘in başkenti Saraybosna bir sonraki durağımız oldu. Eğer kış döneminde buraya uğrayacaksanız mutlaka soğuğa hazırlıklı gitmelisiniz diyerek ufak bir hatırlatma yapıp ardından gezebileceğiniz yerleri sıralayabilirim. Başçarşı, sebil, Latin Köprüsü, Gazi Hüsrev Bey Camii, Milli Kütüphane, Umut Tüneli, Sonsuz Ateş, Gazi Hüsrev Bey Medresesi, İnat Evi ve bir gün içine sığdıramayacağınız kadar çok değerli yerleri barındıran bu şehirde konaklamak için yer ayırmayı unutmayın.2 ocak: Rotamızın son durağı olan Belgrad’a geçtikten sonra her ne kadar yorgun olsak da hızımızı kesmeden gezmeye devam edipAziz Sava Katedrali‘ni, İkonik Skadarlija Caddesi’nin başlangıcında yer alan Cumhuriyet Meydanı’nı, ülkenin en eski müzesi olma özelliğini taşıyan SırbistanUlusal Müzesi’ni, Taş Meydan‘da yer alan Aziz Mark Kilisesi’ni gezip dönüş yolculuğumuza başladık. En azRomanya’dan çıkarken zorlandığımız kadar dönerken de zorlandığımız yolculuğumuzu önce Belgrad’dan Timişora’ya daha sonra da en kısa süren alternatifi seçmeye çalıştığımız halde 10 saatlik bir tren yolculuğuyla Bükreş’e ulaştık. 




Saturday 25 January 2020

Bağlayın Kemerleri!


Sizin okurken bile hissedeceğiniz hızlı bir ay olacak!
Aralık ayının yoğunluğunu Kasım’dan planlamıştık aslında. Bunun en büyük sebebi ise tabiki Christmas ve yılbaşı planlamasıydı. Sonrasında gelen tatil planının yapılması iste paha biçilemez. Öncelikle bu ayda yapılan verimli etkinlikler sonrasında mükemmel gezimi, edindiğim deneyimlerimi, dinlenme  sürecimi tek tek okuyabilirsiniz. Eminim ki bu yazı size hayatınızda bir adım daha arttıracak.
Öncelikle Aralık ayının gelişini ‘Advent Calendar’ olarak adlandırılan bir rutinle ve her evde, okulda görebileceğiniz masalara konulan mumlarla anlayabilirsiniz. O zamandan itibaren christmas ruhu hayatınıza girmiş oluyor. Özellikle daha önce böyle bir şey yaşamadıysanız daha özel hissediyor, her gün farklı bir şey öğreniyorsunuz. Söyleyebilirim ki Aralık ayı diğer inanışlar hakkında bana hiç bilmediğim bir sürü şeyi öğretip, farklı etkinlikler yaratmamı sağladı.

Her hafta farklı bir etkinlik konusu belirleyip güzel zamanları geçirdiğimiz Struzielka ile ayın ilk haftasında Christmas dekorasyonları için atölye çalışması yaptık. Her zaman olduğu gibi farklı insanlarla farklı sonuçlar yaratmak insanoğlunun en güzel mutluluğu. Bu haftanın devamında ırkçılık konulu yapılan atölye çalışması ise haftanın verimlilik seviyesini iki katına çıkardı. Yaptığımız plana göre Ocak ayı sonrası biz de eğitim verdiğimiz okullardaki öğrenciler için gerçekleştirmeye başlayacağız. Christmas ve yılbaşı hazırlıkları devam ederken bir yandan evimizi dekore ediyorduk ve mentorlerimiz, arkadaşlarımız için düzenleyeceğimiz christmas yemeğini planladık. Genelde 24-25 aralık tarihlerinde gerçekleşmesi gereken bu yemeği biz bir hafta erken düzenledik çünkü o tarihlerde herkesin tatil zamanı olacaktı. Aslında noel zamanı benim ülkemde yaşadığım değerler, yapılan aktiviteler, yenilen yemekler tamamen farklı gibi görünse de önemli olan nokta bir arada ve mutlu olmaktı. Gecenin sonunda farkettik ki yorgun olduğumuz kadar biz gerçekten çok mutluyduk. Dünyanın 8 noktasından gelen 13 gönüllünün yaptığı yemekler ve Slovakya’nın christmas yemeğinde olmazsa olmaz dedikleri çorbası bizi ve misafirlerimizi daha da mutlu etti tabi.
Sonrasında dernek olarak düzenlediğimiz ‘International Christmas’ haftası bize ve etkinliğimize katılanlara diğer ülkelerde neler gerçekleştiğini, geleneksellik kavramının ne olduğunu gösterdi. En önemlisi de burada tanıştığımız insanlarla gerçekten aile gibi hissetmek, farklı tarihlerde de olsa christmas için aile yemeği yemek her geçen gün daha da aitlik hissi veriyor.
Gelelim mükemmel İtalya turuna; deneyimlerime, mutluluğuma, arkadaş çevreme, güzel hatıralarıma, takıntı haline gelen rozetlerime, adım attığım ülkelere yenisini eklediğim müthiş İtalya seyahati. Bu yazıyı okuyan ve beni yakından tanıyanlar bilir ki bu seyahati beraber yaşadığım ve en çok eğlendiğim müthiş insan Jorge ile beraber planladık. Aslında planlama olayı biraz fazla gecikitiğinden zorluklar peşimizi bırakmadı ama biliyoruz ki bu da bir deneyim. Bolonya’ya planlanan uçuş sonrasında sırada bizi Floransa, Venedik ve sonrasında Slovenya’nın başkenti olan Lübliyana bekliyordu. Bir haftada ne kadar adım atıp, ne kadar güzel zaman geçiriği, ne kadar fazla insanla tanışırsınız diye bir rekor alanı düzenlense rekorlar kitabının sayfasında biz yer alabilirdik heralde. Bir haftayı nasıl planladığımızı özetlersem ulaşım yönünden biraz pahalı olduğundan dolayı için öncelikle otobüslerimizi planlayıp sonra kalacak yerlerimizi ayarladık. Harika zaman geçirmek açısından her rezervasyonumuzu halletmiştik. Tabi bunları söylerken otobüs saatini beklemek için sabaha kadar Floransa sokaklarında beklediğimiz, açık McDonalds aradığımız ve Türk kebab restaurantları bulduğumuz oldu. O anı yaşarken ara ara şikayet edip, eğlendik ve hep bunların da bir deneyim olduğunu hatırladık. Yanımda götürdüğüm ukulelemle İtalya’nın sokaklarında şarkılar çalmak ise her şeyi unutturdu. Adım attığın her yerde müzik yapmak insanı mutlu eden ve bunu insanlara bulaştıran harika bir fikirdi.
Dönerken her şehiri değerlendirirken farkettim ki İtalya her açıdan harika ve hep hayal ettiğim gibi bir ülke. İnsanları, tarih kokan ve her adımda farklı hikayeler duyabileyeceğiniz yapıları insanın gezme bakış açısını derinden etkiliyor. Yani bir kez daha derim ki gezelim görelim.
Aralık ayını bitişini ise dört aydır misler gibi yaşadığım, evim gibi hissettiğim Slovakya’ya dönerek yaptık. Şehirin meydanında hiç tanımadığımız insanlarla, bazı şehirlerin almış olduğu karardan dolayı akşam saat 6 da havaifişeklerle 2020 yılını karşıladık. Yılbaşını ayın başından beri büyük bir meydanda, başkentte kutlarız diye düşünürken kendimi her gün gittiğimiz mekana mercimek köftesiyle giderken buldum. Gerçekten çok küçük gözüken bu şehir Cadca sürprizlerle dolu. Bir haftalık tatil sonunda kalan bir haftayı evde dinlenerek geçirmek fikri çok sıkıcı gözükse de Ocak ayına enerji depolamamız gerekiyordu. Şimdiden spoiler vereyim Ocak ayı fazla bilgili, gezmeli, mutlu. Vicime saa!






Friday 24 January 2020

Balkanlarin Parisi Bükreş!


Ben Nurullah. Yurtdışı deneyimimden bahsedeceğim sizlere. İlk başta yapar mıyım, yapamaz mıyım diye çok düşündüm. Kendime sürekli şu soruları soruyordum, ‘’İngilizcen çok zayıf, nasıl anlaşacaksın, nasıl hayatta kalacaksın?’’diye. Kendi kendime,‘’Yaparsın,’’diyerek kendimi Romanya’nın bir ilçesi olan Ciorogarla’da buldum kendimi.  İlk dersime girdiğimde iletişimim daha çok mimiklerle olmuştu. Çok samimi bir şekilde karşılandım. Şefkatle yaklaştım onlara. Onlarında böyle davranması beni aşırı mutlu etti. İki hafta boyunca derslere girdik ve ardından yaklaşık 15 gün Christmas tatili olduğunu duyunca şaşırdım. Christmas tatiline çok önem verdiklerini gördüm. Neredeyse her ev ışıklarla donatılmıştı. Christmas tatilimize girmeden önce kültür gecesi için hazırlıklar yaptık. Çiğköfte, helva, leblebi, çay, ayranlarla masaları donattık. Güzel bir kültür gecesiydi bizim için.
Christmas tatiline girmiştik. Bu boş vaktimde Moldova’ya ve Moldova’dan bağımsızlığını ilan Transyeter diye küçük bir ülkeleri gezme fırsatım oldu. Moldava’ya herkes Romanya’nın kardeşi lakabını takmışlardı. Cidden de öyleydi. Binaları, insanları benziyordu ama küçük ülkeydi. Transyeter’da biraz zorlandım. Rusya egemenliği altında düşünüyorum çünkü bayraklarının yanında Rusya bayrağı vardı ve her şey Rusça yazılıydı. İngilizce bilen insan sayısı çok azdı. Üç gün orada kaldıktan sonra Romanya’ya geri döndüm. En güzel aktivitem kulaklığımı takarak, elimde fotoğraf kameramla Bükreş’in sokaklarında fotoğraf çekmek oldu.
İki haftalık tatilim bitince çocuklar için nasıl aktiviteler yaparız diye konuştuk, planlar yaptık. Ben daha çok video çekim, fotoğraf çekim kısımdaydım çünkü öğrencilere İngilizce etkinlik anlatacak kadar dilim gelişmemişti. O yüzden en iyi alanımda ilerlemeye çalıştım.  
Burada iki grup var. Biri ESC diğeri multicultural Community. Boş zamanlarımızda mutfakta toplanarak kart oyunları, vampir köylü gibi oyunlar oynayarak aramızda bağı güçlendiriyoruz ve eğlenceli zamanlar geçiriyoruz.Bükreş çok güzel bir yer. Metrodan çok kez yanlış yerde indim ve  yabancı insanlara derdimi anlatarak yolumu buldum. İngilizcemin ilk geldiği gün arasında çok fark var. Bu projeden öğrendiğim şeyler ise; siz iyimser yaklaşırsanız, karşınızdaki insanda size öyle davranır. Anlaşamadığınız bir insan olduğunda düzen bozulmasın diye katlanmasını da öğrendim. Çünkü ara ara kavgalar çıkıyor karşınızdaki insan sizin gibi düşünmediği için. Çok güzel dostluklar kazandığımı düşünüyorum. Türkiye’de yaşadığı yere misafir olarak çağrılmak güzel bir his. İngilizceyi bu yaşta öğrenilmez artık diye bir önyargım vardı ama geç olmadığını öğrendim. Bana bu güzel deneyimleri yaşattığınız için IYACA’ya çok teşekkür ederim.





Thursday 23 January 2020

Ismini Duymadığınız Sehirde Gönüllülük: Ciorogârla


Ciorogârla... Gelmeden önce nasıl telaffuz edildiği konusunda hiçbir fikrim yokken bir anda en güzel anılarımı yaşadığım sevimli bir kasaba oldu. Ben Medine Dos, MultiCultural Community projesi ile Romanya’da güzel kalplere dokunmayı amaçlayan gönüllerden biriyim. 2 aylık projemizin son iki haftasında olduğum için içim bir miktar buruk ama burada yaşadığım anılar, kurduğum arkadaşlıklar ve projeye dair paylaştıklarımız yüreğimde kalıcı bir yere sahip oldu. Aslında  kendimi şanslı addedebilirim, Romanya’ya gelmeden önce yaşadığım şehir olan Ankara’da IYACA'nın organize ettiği “Equal in Life, Different in Gender" projesine katılıp buradaki okulda okuyan öğrencilerle ve okul öğretmenlerinden biriyle tanışma fırsatım oldu. Aida, Ana Maria, Savin ve Mihaela öğretmen... Daha gelmeden öyle sıcak hissettim ki kendimi buraya, iyi ki varlar! Onların sayesinde ortama daha çabuk alıştım ve kendimi projeye daha çok ait hissettim. Iki  farklı dil, iki farklı din, iki farklı kültür ama hisler o kadar derin ve samimi. Buradaki öğrencilerle sevgimizi öyle güzel paylaşıyoruz ki, dil bariyeri olsa bile bir sarılma bütün kelimelere meydan okuyor. Yalnızca sevgimizi de değil, bilgimizi, kültürümüzü, dilimizi de paylaşıyoruz. Evet evet şaka değil, bizimle konuşabilmek için uygulama kullanarak Türkçe öğreniyorlar Bizde onlardan Romence dersi alarak, Romence... Farklı bir kültürün içinde bir süre zaman geçirince insan bunca yaşamı boyunca bildiği ve inandığı her şeyi sorguluyor. Daha çok tahammül etmeyi, daha çok saygı duymayı, daha çok hoşgörülü olmayı öğreniyor. Yargısız, özgürce yaşamak aslında ne kadar mümkün, bu 2 aylık sürenin son çeyreğine girmişken bu değerleri daha iyi anlayabiliyorum. Bizler burada Türkiye’nin bambaşka şehirlerinden bambaşka özelliklerine sahip insanları olarak bile bu 2 ay süresince birbirimize kişisel anlamda çok katkı sağlıyoruz. Böyle bir fırsatı bizlere sunduğu için IYACA'ya çok teşekkürler! Farklılıklarımızla, birlikte çok daha güzeliz! 



Tuesday 21 January 2020

Braga’da Loş Bir Kütüphane

Portekiz’den AGH faaliyetlerimle sizlere sevgilerle. Yanlış hatırlamıyorsam günlerde cumartesi yogun ve yorucu bir iş günün aralığında IYACA’dan serdar abimden bir arama aldım bir skype görüşmesi için bilgilendiriyordu beni Portekizdeki bir proje için öngörüşme sağlanacaktı.skype adımı ve müsait olacagım saati karşılıyıcı kuruluş olan ADOC ile paylaştım.Yaklaşık bir gün sonra akşam vakitleri Adoc’dan raquel ile jose’la tanıştım iş yerinde gene yogun dakikalar arasında aramışlardı beni gerçi randevuyu ben vermiştim kendilerine işimin yogundan dolayı dolaylı bir yol ile görüşmem gerekmekteydi.ilk dakikalar görüşmemiz biraz kısa sürdü çünkü benden kendimi ve neler yapabileceğim hakkında bilgi istemekteydiler.Aslında daha önceden herhangi bir gönüllü hizmetinde bulunmadığım için  kendilerine yeteneklerimden ve eğitimimden bahsettim ama içimdeki ses görüşme sonlanırsa beni seçmeceklerinden emindim. Bu yüzden dolayı onlara tamamıylen su cümleyi kurdum yapabileceğim seyleri size anlattım bu yüzden dolayı katılabileceğim programları sizin seçmemiz gerekmetedir bu yöntem hem hevesimi hem de flex yapıda oldugumu gösterdi bu cumleden sonra daha çok soru sormaya ve beni anlamaya başladilar. Görüşmenin sonuna doğru ise çalıştıdıgım ortamı  gösterdim.Peki ben kimiyim ? Adım yetkin karasungur bilgisayar mühendisliği okumuş bulunmaktayım. Thy projesinde Rusça ve İngilizce yabancı dil ve program geliştirmekte görev aldım . en son Agora Eğlence merkezi (İzmir) Müdürü olarak hizmet verdim.peki benim gibi biri bu programa neden başvurur.başvurma sebebim çalışma hayatının vermiş oldugu yüklerden dolayı biraz rahat bir nefes almak ve kendi startup projem için daha fazla zaman tanıyor olması.tabi anlayacağınız üzere görüşme olumlu karşılandı.iş yerınden aldıgım izinle öncelikle vize başvurumu tamamlayıp.yaklasık 20-25 içerindede vizemi alıp önce İzmir-munih munih-porto uçuşlarına katıldım.portoya ilk indiğim dakikalar biraz hayal kırıklığı ile karşılaştım. Sebebi ise Portekiz biraz daha Latin Amerikan kulturlu bir ulke olarak hayal etmem. Salsa yapan brezilya gorunumlu guzel kızların oldugu bir ulke vardı aklımda lakin güzel kız pek fazla karsıma cıkmadı ve bıraz muhafazakarlar benim gibi bir İzmirli için kapalı bir ulus gibi gözüktü ama bu önyargılarımdan dolayı oldugunu belırtmek isterim. İlk ADOC ile karşılaşmam beni otogardan karsılamaya geldiklerinde oldu bir aile sivil toplum örgütü diye bilirim. Karı koca beraber çalışıyorlardı mutlu güzel yüzlü bir ortamım var denebilir. Bana yapacaklarından bahsettiler projelerden ve benim ne gibi katkımın olabileceğinden konuştuk. İlk başlarda fotograf ve video montaj işlerinde yardımcı oldum kendilerine ki video montaj işini çok severim. Daha sonra benimde bir proje geliştirmem gerektiğini soylediler çalıştıgımız ortam okullar ve huzur evleri oldugu için bende şansımı eğitimden yana verip “Programing 101” projesini başlatıp çocuklara programlama öğretmeye karar verdim. Yaşadıgım ortama gelince kötüden iyi iyiden kötü diyebilirim. Sessiz ve güvenilir oldugu bir gerçek ama. Yurt tarzı Airb&b den bulabileceğiniz türden hostel.yemeklerimi kendim yapıyorum genellikle deniz mahsulleri yediğimden dolayı kilo aldıgım söyleye bilirim. Bir okyanus ülkesi oldugu için  ahtopot yengeç kalamar istiridye yeme sansı buldugumu söylemek zorundayım. Braga nasıl bir yer peki eğlence ortamlarının bol bulundugu tarihi bir kent eğer yolunuz düşerse mutlaka “Setra” ve “barhouse” ugramayı planlayın genel tarihi açısından eski Katolik kiliselerinin oldugu bir sehir hayal edebilirsiniz her saat başı çanlar çalmaktadir. Eğer Hemingway yaşaydı çanların benim için çaldıgını söyleyebilirdim. Peki Portekize geldim günlük ne yaptayım. Sabahları genellikle kütüphaneye geliyorum ki bu satırları size oradan yazıyorum. Çalışma planıma göre kendimi eğitiyorum. Öğlenden sonra 3 ile 6 ararsı adoc’a gidip aktiviteler varmı var ise ne yapıcagımız hakkında konusuyoruz . var ise gerçekleştiriyoruz peki nedir bu aktiteler. Su ana kadar tarihi yerleri ziyaret çocuk eğitimi okullara gittik ve gayet çok eğlediğimi belirtmek isterim.tabi evs gönüllük deyince aklınıza hemen sadece çalışmak gelmesin. Çünkü program dahilnde  haftalıgında portekiz’in naidene şehirlerinden fafe de bir hotelde eğitime tabi tutulduk. Benim gibi diğer gönülülerlede rusya’nın kuzey kore sınır sehri vladivostoktan tutunda Finlandiya’nın kuzey kutup bolgesine yakın yerlerden gelen kişiler çok güzel bir eğitim oldugunu söylemek isterim(bedava üç öğün yemekte yanında cabası ) diğer gelen türk arkadaşlarlada tanıştım.bazı gönüllüler atlas okyanusunun ortasında Portekiz adalarında çalışta kıskanmadım değil buradan ıyaca’daki serdar abime duyurulur kısacası hayatınız elinizde bir kere var olucaksa benim gibi bir şeyleri riske atmanız riskiniz yok ise atlamayı planlamanızı öneriyorum.

Saturday 18 January 2020

Güzel Anılar...


1.Ayın acemiliğini atmışken hızlıca buradaki hayattan bahsedeyim. Herkes sakinlik içinde yaşıyor koşuşturmaca sinir strese hiçbir zaman denk gelmedim. Kaldığım süre uzadıkça katıldığım aktivitelerde artmaya başladı. Her hafta her gün yeni kişilerle tanışıyor uzun uzun konuşuyoruz bana ülkeleri hakkında bilgi verenler. Farklı etkinliklere davet edenler. Gördüğüm en kibar insanlar burada!  Aralık ayı başlangıcı biraz yoğundu. Christmas tatili öncesi için gayet normaldi. Avrupadaki ülkelerin en sevdiğim kısmı uzun tatil süreleri tam tamına 17 gün cidden ilginç olduğu kadar güzel. Diğer gönüllüler ile christmass marketini ziyaret ettik gezdik dolandık derken ertesi sabah topluca spa merkezine gidildi gerçekten güzel bir yılbaşı hediyesiydi liderlerimiz eşliğinde gayet eğlenceli bir gündü. Yılbaşı yemeği vakti geldi her milletten bir arada olduğumuz keric’te herkes farklı kültürünü tanıtan bir yemeği hazırlamalıydı bizde Ali ile mücver yaptık inanın sandığımızdan çok daha güzel beğenildi. International Christmas günü geldi diğer Türk arkadaşlarım ve 1 tanede Hindistanlı arkadaşımız ile küçük bir gösteri hazırlayıp 15 yaş üstü çocuk kısmına sunumu yaptık. Kendi ülkemiz hakkında bilgi verip neden yılbaşı kutlanmadığını komik bir mini tiyatro gösterisi ile anlatmaya çalıştık bence başarılıydı. Kafasında soru işareti kalanların sorularını cevapladık sonunda 17 günlük tatile girdik ve İYACA sayesinde 5 tane farklı ülkeyi gezebilme fırsatı buldum. Hayatımdaki çoğu ilk tecrübeyi EVS sayesinde deneme imkânı buldum. Tatil bitti ders başlangıcı senenin ilk dersi tüm çocuklar ile kardan adam yaptık. Bu derece zevkli, eğlenceli ve şirin miniklerle zaman geçirmek cidden çok güzel bir duygu bir gün sizlerin de tatmanız dileği ile 3. Ayda görüşmek üzere hoşça kalın.







Friday 17 January 2020

Yurt Dışı Hayallerim Gerçek Oldu


Ben Çağatay. Sizlere Romanya’da başladığım yurtdışı projesinden ve anılarımdan bahsedeceğim. Bükreş’in Ciorogarla kasabasında projeye başladım. Öncelikle buraya gelmeden önce yaşadığım birkaç şeyden bahsetmek istiyorum. Projeye ekip arkadaşlarım benden önce gitmişlerdi ve tek başıma yurtdışına çıkmanın heyecanı vardı. İngilizce bilgim inanılmaz azdı ve nasıl anlaşacağımı bilmiyordum. Havalimanındaki memurun sorularını ve koordinatörümüzün konuşmaları gibi ilk başta bu tarz zorlukları yaşadım ve atlattım. Artık Ciorogarla’dayım. Arkadaşlarımla tanıştım ve o gün Türkiye’ye geri dönmek istedim. Çünkü herkes İngilizce konuşuyordu ve kendimi kötü hissetmeme neden oldu. İlk bir haftayı geride bıraktıktan sonra hem ekip arkadaşlarıma hem de yabancı arkadaşlara alıştım. İngilizce seviyemin gelişmesi için herkes yardımcı oldu ve bu projenin bana kattığı önemli şeylerden birisi oldu.
Projeyi gerçekleştirdiğimiz bu küçük Ciorogarla kasabasına zamanla alıştım. Her ne kadar tüm isteklerimizi karşılayamasa da eğer burada yaşama şansım olsaydı bunu yapardım. Küçük müstakil evler, sıcakkanlı insanlar ve şehrin gürültüsünden uzak. Öğrencilere kısa sürede alıştım ve aramızda güçlü bağlar oluştu. Onların ufacık şeylere mutlu olmaları beni de mutlu ediyordu. Derslerimiz çok keyifli geçiyor ve Türkçe öğrenme istekleri beni daha çok mutlu ediyordu.
Hafta içi üç gün saat 16:00’a kadar çocuklarlaydım. Haftanın bir günü koordinatörümüzle genel toplantı. Diğer gün ise Romence eğitimi alıyordum. Hafta sonu tatilinde ise tarihini koruyan başkent Bükreş’i geziyordum. Koordinatörümüz Romanya kültürünü öğrenmemiz için bizleri geleneksel yemeklerin olduğu yerlere götürüyor ve aynı zamanda tarihi yerleri de gezdiriyordu.
Bu sırada kısa süre içerisinde tatil planı yaptım gideceğim şehirleri seçtim biletleri satın aldım ve tatil günümün gelmesini bekledim. Gezeceğim şehirler Roma ve Paris’ti. Tatile ekipten bir arkadaşımla gittim. İlk durağımız Roma’da bir uygulama ile kalacak yer ayarladık ve 2 gün bir İranlı ile Hindistanlının yanında kaldık. Cana yakındılar ve Türkleri seviyorlardı. Evi çok beğenmesek de Roma’da gezdiğimiz tarihi yerler ve yaşadığımız eğlenceli gezimizi Paris’te devam ettirecektik. Ve artık Paris’teyim. Televizyon ve internette gördüğüm gözümde büyüyen şehirde. 4 gün kaldık ve her gün dolu geçti artık çok yorulmuştum. Romanya’daki evime dönüp Türkiye için hazırlanmam gerekiyordu.
Projenin bana katkılarından bahsedecek olursam. Bu proje bana insanlarla nasıl daha sağlıklı iletişim kurabileceğimi, yabancı dili nasıl geliştirebileceğimi, Türkiye’ye gittiğim zaman ne şekilde nasıl kararlar alacağımı ve yurtdışını gözümde büyütmemem gerektiğini öğretti. Hayatıma çok şey kattı. Hayatımın bu 2 ayı gerçekten farklıydı. Bu deneyimi yaşadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Gerçekten herkesin bu tecrübeyi edinmesini isterim. Arkadaşlarımla burada beraber zorlukların üstesinden geleceğimiz için birbirimize daha fazla kenetlendik ve burada kurduğum arkadaşlıkları Türkiye’de kuramazdım bundan eminim. Bu arkadaşlığımızın Türkiye’de de süreceğine eminim. Bu deneyimi yaşattığı için IYACA ve SAKURA’ya sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum




Saturday 11 January 2020

Treviso’da Yilin Havai Fişekli Ilk Zamanindan Ciaooo!



Neden ‘’Havai Fişekli Zaman’’ dediğimi açıklayacağım ama öncesinde ilk haftalardan ve kısacık yolculuktan bahsetmek istiyorum. 8 aylık gönüllülük sürecimi başlatmak üzere 8 Aralık Pazar günü sabahın erken saatlerinde İstanbul - Venedik aktarmamı tamamlayabilmem için  Dalaman’dan uçağım kalktı. Toplamda 6 saat bir uçak yolculuğundan sonra henüz o son yaşadığım 2 saati yaşamayan -Türkiye ile İtalya arasında 2 saat zaman farkı var ondannnn bu durum beni nedense aşşırı mutlu etti- Veneto bölgesindeki günlük güneşlik Venedik havalimanına öğlen giriş yaptım... Koordinatörüm ve mentörüm beni karşıladılar. Venedik’in 30 km kuzeyindeki Treviso şehrine yola koyulduk. Yolda giderken beni tüm süreç hakkında bilgilendirdiler Treviso-Cendon'daki diğer gönüllü evinde 3 hafta kaldıktan sonra asıl evim olacak Treviso- Ponzano'ya yerleşecektim. Alışveriş merkezine girip market alışverişimi yaptık, bana İtalyan hattı çıkardık ve ay başı gönüllü paramı aldım gelişimin şerefine de eh bir kahve ısmarladılar. Sonrası birazzcık hayal kırıklığı yarattı, nasıl mı? Geçici bir süreliğine yerleşeceğim odamın pardon ‘’alanın’’ kapısı yoktu dolap ile oda şekline dönüştürülmüştü. Tabiki bu motivasyonumu düşürmedi sadece bulunduğum alanı odam yapacak renklendirmelere ihtiyacım vardı. Evet, arkadaşlar karşımıza her türlü olumsuzluk çıkabilecek bir süreç bu, iyi şeyler oluyor fakat bazı zamanlar da motivasyon düşürücü şeyler olması kaçınılmaz. Böyle durumlarda hem kendiniz için hem ev sahibi kuruluş için orta yol bulucu yapıcı bir yaklaşım izlemek her zaman artı puan olacaktır. Beni bu evde en mutlu eden şey 3 tane İsveçli ile kalıyor oluşumdu çünkü yeni bir dil, kültür, yeni hayat tarzları hatta elbette ki yeni müzikler ile karşı karşıyaydım. Bu harika bir deneyim olacaktı oldu da!!!!! Bana süreç hakkında o kadar yardımcı oldular kiiii. Birlikte akşamları yemekler yaptık, dünyadan konuştuk, birlikte çok güldük, şarkılar söyledik, doğum günleri kutladık.... Gerçekten şunu söylemeden geçemeyeceğim aşçılık konusunda onlardan çok şey öğrendim; bir akşam balkabağının içine soslu peynirli makarna koyup fırınladıklarında gözlerim faltaşı gibi açılmıştı hahaha!!!!
İlk haftama gelecek olursak, çoğunlukla evrak işleri ve şehre adaptasyon ile geçti.  Ara sıra mentörüm beni yemeğe çağırdı. Bu onların kültürlerini anlamam için çok önemli bir aktiviteydi, misal ; biliyorsunuz ki İtalya Pizza ve makarnası, çeşitli sosları ve peynirleriyle meşhur.  Gerçek bir makarna nasıl yapılır mentörüm ve ailesinden bunu öğrendim. Mentörüm beni her konuda bilgilendiriyordu ve birlikte aktiviteler yapacağım kurumları ziyaret gidip tanışıyordum. Aktiviteler gerçekleştireceğim kurumlar engelli bakım merkezi, yetişkinlerle İngilizce konuşma kulüpleri, ve benim için en önemli aktivite mülteci ailelerin çocuklarına derslerinde yardımcı olacağımız  (etüt gibi) ve İtalya’ya uyumlarına destekleyici aktivite oldu. Bir yandan da İtalyanca kursuna başladım. Christmas yaklaşırken biz mentörümün karısı ve oğluyla Christmas Village dedikleri Christmas için alışveriş yapılabilecek konseptli mağazayı dolaştık sonra oğlunun Rugby maçını izlemeye gidip tatlı holiganlar olduk. Adım başı İtalyan lezzeti tatmadan hiçbir yerden ayrılmıyorum burada da Panini (içinde soğan ve kızarmış sebzeler olan bir çeşit ekmek arası et) ve meşhur lazanya yedim evet Rugby sporu yaygın olduğu kadar mutfağı da yaygın, o da ayrı bir felsefe!! :D (Bu arada Treviso’da Rugby çok yaygın bir spor, çocuklar küçük yaşlarda okulları vasıtasıyla bu spora yönleniyorlar.) 
 3 haftam hızla bu verimli aktiviteler ile geçerkennnnnnnn yılın en parıltılı zamanı Christmas ve yılbaşı tatili geldi çattııııı.... Ve ben bir ülkeyi her şeyiyle tanımanın en iyi yolu olduğuna inandığım başkenti Roma için tatilin ilk zamanı yola koyuldum. 3 gün sonunda şehrin her sokağında adımlarım vardı. Ve dönüşümde mentörüm beni Christmas öğle yemeğine davet etti tüm aile keyifli bir yemek yedik. Ertesi günü ise engelli bakım merkezinin 3 bakıma ihtiyacı olan bireyle gerçekleştireceği etkinlik için Treviso’nun 47 kilometre ilerisinde, deniz kıyısındaki Ca’ Pasquali’ye gittik. Buradaki Christmas dükkanlarını gezdik, deniz kıyısında dolaştık bu kurumla geçirdiğim harika bir deneyimdi... Bundan bahsetmek için çok heyecanlıyım o yüzden hemen Havai fişekli kısma geliyorum... 31 Aralık gecesi koordinatörüm ve ailesi ile mentörümün evine yemeğe gittik. Upuzun ışıltılı bir masa geleneksel İtalyan yemekleriyle donatılmıştı gece yarısına kadar sofra muhabbetleri yaptık. Yeni yıl için geri saydıktan 1 dakika sonra bir anda arabalara atlayıp boş bir alanda kendimizi hava fişek patlatırken bulduk. Bu bir yeni yıl geleneği imiş herkes bahçesinde veya boş alanlarda havai fişeklerini patlatır yeni bir yıl için dileklerde bulunurmuş. Bir ara baktım elimde havai fişek var patlatıyorum 😀 Hemen arkasından yalnızca Kuzey İtalya’nın kutladığı Befana’nın gelişini büyük bir alanda Tüm şehrin insanlarıyla büyük ateş yakarak kutladık. Bu günün anlamı Yeni yıl sonrası Befana cadısı gelerek tüm çocuklara çorap içinde bir takım şekerler verir, bunun anlamı yeni yıla umuttur... Evet şansıma buraya gelişimin ilk zamanları festival tadında oldu 😀 Treviso dar sokakların, bitişik evlerin bulunduğu küçük bir şehir ve yanı başından geçen nehri ile yılbaşında büyüleyiciydi. Bu ilk ayımın deneyimleri beni büyüledi en az şehir kadar..
Şu an bu blog yazısını Ponzano’daki eve taşınmış bir şekilde yazıyorum, bu ev sıcak şirin bir ev. Burada EVS programıyla yaşayacağım diğer tecrübeleri aktarmak için çok heyecanlıyımm...
Minicik bir not: Hepimizin hayatında yeni başlangıçların olacağı ve bol bol gönüllü olmanın tadına varacağımız bir yıl diliyoruum!!! 





Friday 10 January 2020

Süheyla Yollarda


Evet sevgili Iyaca blog okuyucuları, üçüncü ayını tamamlamış Prlek olma yolunda hızla ilerleyen (Ormož’da yaşayan insanlara böyle deniyor.) biri olarak tekrar karşınızdayım. Size anlatacağım bir sürü anım oldu. Bu ay benim için gezi ayı oldu diyebilirim. Ondan size bu yazımda sadece Ormož hayatımdan değil, keşfettiğim yeni yerlerden de bahsetmek istiyorum. Bu ay yine dolu dolu bir ay oldu benim için. Belki hatırlarsınız geçen ay ki yazımda bahsetmiştim. Evet mentörümle yeni hedefimiz İtalya’daki maratona katılmaktı ve bunu gerçekleştirdik. Maraton İtalya’nın küçük ama harika şehri Palmanova’daydı. Maratonu tamamladıktan sonra bu küçük şehri ve yakınındaki şehirleri (Udine ve Aquileia) de gezdik. Dördüncü yüzyıldan kalma mozaiklerin olduğu bazilikayı da gezme imkanımız oldu ve gördüklerimiz karşısında büyülendik. Hafta sonumuzu burada geçirdikten sonra Ormož’a döndük. Aralık ayı her yer de yılbaşı hazırlıklarının yapıldığını bir ay olarak geçti. Çalıştığımız merkezi süsledik. Ormož’da kurulan Christmas Market’te bizim için de ayrılan bir çadır vardı. İnsanlara salep, kurabiye ve altın süt hazırladık, bunları gelen misafirlere ikram ettik. Çocuklara küçük odun parçalarından yıldız yapmayı öğrettik. Ormož küçük bir yer olduğu için her kurum birbiri ile bağlantılı. İnsanlar, farklı ülkelerden gönüllü geldiğini duyunca bizim kültürümüzle ilgili bir şeyler öğrenmek istiyorlar. Bu yüzden yine farklı gruplara sunum yaptım. Engelli insanlara, emeklilere ve özel ihtiyaçlara sahip çocuklara Türkiye ile ilgili sunumlar yaptım. Daha öncede bahsettiğim gibi bu ay benim için tam bir gezme, keşfetme, yeni insanlar tanıma ayı oldu. Varış eğitiminde tanıştığım diğer gönüllülerle Zagreb’e gittik. Gerçekten Christmas sezonunda görülmesi gereken bir yer olduğunu gidince bir kez daha anlamış oldum. Çünkü her yer ışıl ışıldı. Ve birbirinden farklı etkinlikler düzenlemişti. Ormož’a geri döndüğümüzde Eva ile Türkiye/ Slovenya gecesi düzenledik. Eva Slovenyalı fakat Türk birisi ile evli ve İstanbul’da yaşıyor. Bu sebeple onun gözünden Türkiye benim gözümden Slovenya’yı anlattığımız bir gece düzenledik. Benim için gerçekten farklı bir deneyim oldu. Çünkü daha önce büyük bir topluluk karşısında çekirdeğin nasıl çitleneceğini göstermemiştim😊. Bu etkinliği de bitirdikten sonra iki haftalık yeni yıl tatilimiz başladı. Ve ben tabi ki yine yerimde durmadım, bu sefer rotamı önce Polonya’ya sonra Almanya’ya çevirdim. Varşova, Gdansk, Berlin derken tatilimi bitirdim ve tekrardan küçük ama sevimli Ormož’a geri döndüm. Şimdi yazımı okurken belki içinizden ‘’ Hiç mi bir sorun yaşamadın?’’, ‘’Her şey bu kadar harika gidemez!’’ diye düşünmüş olabilirsiniz. Tabi ki de benim de karşılaştığım zorluklar oluyor, bende evimi, ailemi ve arkadaşlarımı özlüyorum. Ama eğer bunlara takılıp kalırsam diğer güzellikleri fark edemeyeceğimi bildiğim için çok üzerinde durmayıp anın tadını çıkarmaya bakıyorum. Ve inanın işe yarıyor. E hadi ne bekliyorsunuz?? Bir an önce sizde yola koyulun ve kendinizdeki değişimi görün. Burası çok güzel gelsenize 
Nasvidenje!





Thursday 9 January 2020

Unforgettable Experience


My life of adventure that began with fairs and disappointments… But as time goes by it turned the best period in my life. The place that I stayed in out of my comfort zone, became my home. The people that I lived together, became my family.
I remember the first day in Romania, my first impressions about the dormitory and the students… I couldn’t find that I expected before I came. I talked with my great mentor who couraged me to be hopeful. And he told me that I will not go back to my country with sadness or regrets or something… He made me believe that I will be happy to being there. And now, I am glad that I was there. All my doubts and anxieties  disappeared when a student hug me and told me that she knew that I care about them, just like that. I found the power in that moment, at least, try to touch someone’s heart. I cannot even explain what I feel. It’s hard to write about something you had really strong feelings.
I built meaningful relationships with lots of awesome people. We shared knowledge, happiness and love. I realized how powerful love is in education. I left that city with lots of good memory. With no regrets, no heartbreakings. That village always will be in my heart with all people who I met in there. Goodbye babies…

Cioragarla’ya ilk adım attığım andaki hayal kırıklığımı hatırlayıp gülümsüyorum bu yazıyı yazarken. Yıllar sonra kendimi yeniden lise yurdunda görmek epey tuhaf hissettirmişti. Koşullar elbette kendi şehrimizdeki kadar rahat değildi. Konfor alanımızın dışındaydık bir kere, tedirgindik, heyacanlıydık, endişeliydik. Önce gönüllülerle birbirimize tutunduk sonra öğrencilerle, öğretmenlerle, mentörümüzle öyle güzel bağlar kurduk ki ayrılırken gözyaşlarımı tutamadım. Paylaştığımız anlar öyle değerliydi ki hiç bitmesin istedim. Sanki iki aylık bir projeyi değil de ailemi geride bırakmış gibi hissediyorum.
Güzel işler yaptık. Sanata, insanlığa, çevreye dair kıymetli sohbetler ettik. Modanın tüketime teşvik eden yönünen uzaklaşıp, cinsiyetçiliğe karşı çıktık, toplumun dayattığı güzellik algısını eleştirip bedenlerimizi, benliğimizi sevdik. Sürdürülebilir modanın gerçekliğini tartışıp çevreye zarar vermediğimizi umarak modelize edilebilir giysiler tasarladık. Oyunlar oynadık, dans ettik, şarkılar söyledik, spor yaptık, sağlıklı yaşamın gereklerini konuştuk. Çok güldük, çok eğlendik, birbirimizin dertlerine ortak olduk. Dolu dolu geçen iki ayın sonunda bakış açımın çok genişlediğini, artık olaylara farklı bir perspektiften baktığımı hissediyorum.
Bu güzel aileye dahil olmamda emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Yeni projelerde görüşmeyi umarak şimdilik veda ediyorum. Hoşçakal Ciorogarla, hoşçakalın güzel yürekli gençler, hoşçakalın gönüllü bebeklerim. Yüreğime dokundunuz. Sizleri asla unutmayacağım…




Wednesday 8 January 2020

Kalbinizi Açın...

Kafamda bir sürü soru işaretleriyle başladığım yolculuğum sonucunda inanılmaz keyifli iki ayı geride bıraktım. Ve bu süreçte her zaman yardımcı olan İYACA her şey için çok teşekkür ederim. Bizi hiç yalnız hissettirmedin. Sabırla dinleyip hep yardımcı oldun.
Hazırlık aşamasını tamamlayıp elinizde bavullarla havaalanına indiğinizde kendi kişisel gelişiminiz için ne kadar muhteşem bir şey yaptığınızı anlıyorsunuz. Yabancı bir ülke, farklı bir kültür, yeni bir hayat tecrübesi…
Biz Bükreş in ufak bir kasabası olan Ciorogârla’ da kaldık. Projemiz gereği burada öğrencilerle birlikteydik. Benim için belki de projenin en keyif aldığım taraflarından biri çocuklarla birlikte olmaktı. Onların hayatlarına dokunabilme fırsatı yakalayabilmiş olmak gerçekten muhteşem. Hepsi çok sıcakkanlı,çok içten; bizlere çok aşinalar. Hatta bizimle daha iyi iletişim kurmak için Türkçe bile öğrenmeye çalışıyorlar.  Belki de uzun zamandır unuttuğum saf sevgiyi onlarla hissettim.
Ayrıca değinmeden geçemeyeceğim. Kaldığımız yerin şartları dürüst olmak gerekirse çok iyi değildi. Ama burada proje arkadaşlarımızla kurduğumuz dostluk paha biçilemez. Birlikte çok keyifli dolu dolu zaman geçirdik. Bu kadar birbirinden farklı karakterde insanın bu kadar uyumlu olmasına şaşırmamak elde değil. Deneyimlemesi muhteşem. Kesinlikle tavsiye ederim.
Çok kısa da Bükreş ten bahsetmek istiyorum. Bükreş gerçekten tarih kokan kendi halinde keyifli bir başkent. Sürekli keşfedilebilecek yeni yerler bulabiliyorsunuz. Ben Bükreş dışında da birkaç şehir gezebilme fırsatı buldum. Bazılarına mentörümüz Adrian ile ekip olarak gittik. Çok keyifliydi. Harika yerler keşfedebilme fırsatı yakaladık.
Her şey güzel olacak! Hayatta en bunaldığım anlarda bağırarak söylediğim şarkı. Yine bu anların birinde benim için bir anda gelişen harika bir öyküsün Ciorogârla!Kısaca özetlemek gerekirse kendinize bir güzellik yapın ve keşfedin. Kalbinizi açın...



Tuesday 7 January 2020

Hepsi Birbirinden Güzeldi


Bundan 2 ay önce tam 5 arkadaşla (3 kız 2 erkek) neler yaşayacağımızı bilmeden Bükreş’in Ciorogarla kasabasına doğru yola çıktık. Bizi orada farklı bir projeden 2 portekizli 2 türk arkadaşımız ve yüreği sevgiyle dolu bir sürü öğrenci bekliyordu. Elbette gider gitmez uyum sağlayamadık özellikle ilk haftamız hem ortama hem öğrencilerle alışmakla geçmişti. Kaldığımız yerin şehir merkezine 1 saatlik mesafede oluşu aslında bu alışma dönemini bi yandan da hızlandırmıştı çünkü bir şeyleri her zaman bir arada yapmak zorundaydık bu da bizi farkında olmadan çok iyi bir arkadaş grubu haline getirecekti.
İlk ayımızda özellikle Bükreş’i keşfetmeye adamıştık kendimizi.  Hatta daha ilk Bükreş merkezine gidişimizde hemen Parlamento Binasını görmeye gitmiştik ve giderken metro güzergahlarını karıştırıp farklı bir istasyonda bulmuştuk kendimizi, o günden sonra bir daha karıştırmadık ama güzel bir anı bıraktı bizlerde. İkinci ayımızda eski gönüllüler gittiği için üstümüzde artık daha çok sorumluluk vardı öğrencilerle etkinlikleri kendimiz planlamak zorundaydık ama tecrübeliydik ve bunun da üstesinden güzelce geldik. Ayrıca bizi orada karşılayan kuruluşla Sinai’deki Peleş Kalesi’ni Braşov’daki Bran Kalesi’ni diğer adıyla Drakula Kalesi’ni gezdik. Hepsi birbirinden güzeldi özellikle Peleş Kalesi yakın tarihte bitirilmiş ve büyük paralar harcanmış olması nedeniyle kesinlikle beklentilerimizin çok üstündeydi. Son haftayı tatilimiz olacak şekilde ayarlamıştık bu yüzden herkes o tarihlerde farklı yerlere gitmişti yeşil pasaportlu arkadaşlarımız farklı ülkeleri gezerken benim gibi garipler de Romanya’nın farklı şehirlerini keşfetmeye çıkmıştık. Ben 3 günlük Kluj ziyareti yapmıştım uzun tren yolculuğu ve Cristmas’a denk gelmesi gibi sorunlar yüzünden pek keyif alamadım ama gitmeseydim çok üzüleceğim bir yolculuk olacaktı bu yüzden iyi ki gitmişim diyorum ayrıca Kluj’a gelmişken de Salida Turda’yı da gezmiş oldum.Bu iki ayı unutulmaz kılan ekip arkadaşlarıma kalpten teşekkür etmek istiyorum o kadar güzel anılar biriktirdim ki geriye dönüp baktığımda her günümün ne kadar kıymetli olduğunu daha iyi anlıyorum. Son olarakta bizi orada karşılayan Adrian ve Mihai’ya her koşulda yanımızda olan İYACA ailesine kalbimin bir köşesini bıraktığım sevgili yurt arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunyorum.