Friday 28 February 2020

Ciaooooo tutti ragazzi!


Treviso’da 2. ayımı tamamlarken diyorum ki 2 ay bu kadar hızlı geçtiyse kalan 6 ayım soluk almak kadar hızlı mı geçecek? Neyse o soluk almak kadar hızlı geçe dursun da asıl zamanın geçtiğini sürecin sonunda olduğumuz yeni insan ile karşılayalım diyorum ben..:)
Bu ay bir torba dolusu yeni tecrübe ile geçti. Etkinlikler hazırlarken kendimi keşfettiğim, yeni zorluklarla karşılaşıp bunları çözmenin yolunu bulduğum, çok fazla danışıp çok fazla yol keşfettiğim, gezip gördüğüm, hiç bilmediğim bir ülkenin, karşılaştığım her insanın gözünden bir şeyleri keşfettiğim dünyayı buraya nasıl aktarabilirim bilmiyorum.
Bir hafta sonu İtalya’nın pizza başkenti Napoli’yi tadalım diye yola çıktık Avustralyalı arkadaşım ile, her şeyden habersiz. Gece karanlığında kendimizi Napoli tarihinin içinde bulup, aniden değiştirdiğimiz başka bir sokakta çılgın Napolitan insanlarla caddelerce eğlendik. İtalya’nın Teksası ve pizza dahisi Napoli’yi ve hayalim olan Pompei tarihini içime çekmek hazırlayacağım aktiviteler için bana ilham ve enerji oldu. Döndüğümde ise aynı evi paylaşacağım Londra’da yaşayan arkadaşım bana gerçek bir İngiliz yol haritası oldu. Kendimi şanslı hissettiğim ve şansımı yarattığım bir ayı başlatmış oldum…
Biraz etkinliklerden bahsetmek istiyorum; mülteci çocukların okul sonrası eğitimlerini desteklemek için içinde yer aldığım etkinlikte o çocukların gözünden İtalyancanın anlaşılamazlığını gördüm üstüne onlar ile bazı zamanlar İngilizce derslerinde çalışıyorduk haliyle çok fazla karmaşa meydana geliyordu. Buranın asıl amacı bu çocukların derslerindeki başarıya odaklanırken ben bana düşen kısımda vereceğim bilgiyi oyunlaştırarak onlarla empati kurarak vermeyi seçmiştim bu yaptığım oradaki İtalyan gönüllüleri de etkiledi ve şimdi birlikte daha fazla hassasiyet gösteriyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun çocuk çocuktur, dünyayı çocuk gözünden anlamak harika bir duygu, kendi çocukluğumuz ile..:) Bir diğer aktivitem olan ortaokul düzeyi çocuklarla ile yaptığım ingilizce aktivite başlarda beni korkutmuştu, bu gençler aileleri tarafından haftada bir gün 1 saat için bir kilise sınıfında ingilizce öğrenmeleri için gönderiliyordu ve ergenlik döneminin duygusal geçişleri içindelerdi. Benim ise amaçladığım onlara okuldaki formal eğitimin dışında ingilizce konuşabilecekleri o rahat ortamı yaratmaktı, korkmadan. Bunun için uzun soluklu bir plan ile ilerlemek gerekiyordu ve beş haftanın sonunda sınıfın en yaramaz çocuğu bile elinden gelenin en iyisi yapmak için özveri gösterdi bu işte benim-bizim başarı hikayemizdi.. Birlikte yol aldık ve keşfettik yeterliliklerimizi, yapabileceklerimizi, saf kendimiz olarak,yargılamadan, öğrenerek. Gönüllülük ile dokunduğumuz her bir deneyim dünya için karnaval! Karnaval demişken de öyle bir tarihlere denk gelmişim ki hem doğum günümü İtalya’da yeni edindiğim kültürlerarası arkadaşlarım ile kutlamış oldum hem de Venedik karnavalını tüm dünyadan insanlarla soluyacaktım! Bu karnaval yaklaşırken, insanları tren istasyonlarında, kafelerde kahvelerini yudumlarken hatta sokak ortasında sandviçlerini ısırırken geleneksel kostümleriyle ve maskeleriyle görürseniz şaşırmayın!  Bu tecrübeleri edinmek her ülke için Erasmus+ plus programı ile mümkün! Haydi seç projeni gel keşfet Dünyayı VE BAŞLASIN KARNAVAL!





Thursday 27 February 2020

Eğer bir hayaliniz varsa ertelemeyin

Öncelikle bu bloğu okuyan herkese merhabalar. İsmim Ahmet, 21 yaşındayım, İstanbul doğumluyum ve şuan Mersin Üniversitesi’nde gazetecilik son sınıf öğrencisiyim. Romanya’da Bükreş merkeze 1 saat uzaklıkta Ciorogarla isimli bir bölgede gönüllü hizmeti yapmaktayım.
Cümlelerime bu projeye katılmaya nasıl karar verdiğimi anlatarak başlayacağım. İyaca ile geçen sene projeye katılan bir arkadaşım aracılığı ile tanıştım. Yurtdışına çıkmak en büyük hayallerimden birisiydi ve bu benim ilk yurtdışı deneyimim oldu. İyaca’nın paylaştığı içerikleri sürekli takip ediyordum ve kendimden tam emin olana kadar herhangi bir projeye başvurmadım. Fakat kendi kendime bir an şunu söyledim: ‘ Vaktin, zamanın ve hayat enerjin varken neden bunu yapmıyorsun ? Bunu yapmalısın, aksi takdirde her şey için geç olabilir.’. dedim ve bu projeye başvuru yaptım.
Başvuru yaptıktan sonra projenin detaylarını araştırdım. Bu bir gönüllülük projesi. Burada olmak, bu hisleri yaşamak o kadar güzel ki bunları tarif edebilmem çok zor. Beni buralara kadar sürükleyen asıl şey bir insanın hayatına dokunabilme hissi ve dilini bile bilmediğin bir ülkede, coğrafyada, farklı yaşamları olan insanlarla bir şeyler paylaşabilmekti. Umarım bu projede öğrencilerin hayatlarına dokunabilmiş ve hayallerine ulaşmalarında bir adım olmuşumdur.
İlk geldiğim zamanlar ben buraya nasıl alışırım derken bir bakmışım çoktan buralı olmuşum. Tabiki bunu tek başıma başarmadım buna projede birlkte yer aldığım Can ve Onur arkadaşım vesile oldu . Daha önce Romanya’da bulundukları için birçok şeye hakimlerdi ve buraya dair ne kadar şey biliyorlarsa bizimle paylaştılar. Bu konuda onlara çok minnettarım, onlar sayesinde buraya çok hızlı adapte olduk. Şimdi gelelim asıl konumuza, yani öğrencilere...
Pazartesi günleri ofiste toplanıp öğrencilerle hafta boyunca yapacağımız aktiviteleri planlıyoruz. Geldiğimiz ilk hafta neler yapabiliriz diyerek o haftayı planladık ve bir gün sonra ilk aktivitemiz için sınıfta öğrencileri beklemeye başladık. Hepimizde onlarla karşılaşmanın ve tanışmanın heyecanı vardı. Öğrenciler sınıfa o kadar pozitif o kadar enerji dolu girdiler ki bir anda sanki daha önce tanışıyormuşuz da uzun süredir görüşmeyip birden tekrardan bir araya gelmişiz gibi bir hisse kapılmamıza sebep oldular. Zaman geçtikçe aramızdaki bağ daha da kuvvetlendi ve bir aileden farkımız kalmadı. Son zamanlara yaklaşmış olamanın üzüntüsü var hepimizde. Öğrenciler bizi her gördüğünde gideceğiz diye çok üzüldüklerini söylüyor, bu durum bizi gerçekten fazlasıyla üzüyor.
Romanya’nın tarihi, yemek kültürü, yöresel dansları ve kıyafetleri, yaşayış biçimleri konusundaki şeyleri kısa sürede öğrenmemizde buradaki öğretmenlerin oldukça fazla emeği var. Öğrencilerle birlikte öğleden sonra bunları öğrenebilmemiz için sürekli bizimle aktiviteler yaptılar ve çok fazla çabaladılar. Hepsine minnettarım.
Eğer bir hayaliniz varsa bunu ertelemeyin hayallerinizin peşinden koşun. Hayallerime destek olup bu eşsiz deneyimi yaşatan İYACA ailesine teşekkürlerimi sunuyorum.






Wednesday 26 February 2020

Yeni Ailem



Korkularla başlayıp ayrılık göz yaşlarıyla bitti benim için Romanya serüveni . Yeni yeni insanlar ,yeni bir yer ,yeni bir dil … Heyecan dolu iki ay. İnsanlara karşı olan önyargılarım , tutumlarım değişti. Saygı ve sevginin önemini daha net tecrübe ettim. Saygı gösterdiğimde farklı farklı düşüncelerdeki güzellikleri gördüm .Sevginin de her kapının anahtarı olduğunu . Dilimizi bilmeyen öğrencilerin bizim bir problemimi olduğunda hatta üzgün gördüklerinde bize destek olmaya çalışmaları benim bu projede olmamın gerekliliğini ve önemini bir kez daha göstermiş oldu . İyi ki buradayımı gönül rahatlığıyla söylememe sebep olacak  birçok güzel anı yaşadım. Monoton görünen yaşamda her güne ayrı tecrübeler ve sürprizler sığdırdım. Dil yeteneğimi ve insanlarla olan iletişim becerilerimi geliştirdim. Çok güzel dostluklar edindim. Buradaki yaptığımız etkinlikler farkındalık olarak geçse de "sevgi" hep ana temamız oldu. Her gün etkiniklere bir kişiyi daha dahil etmenin planını yaptık. Bu edindiğimiz sevgi bizleri aile yaptı burada. Hep beraber öğrendik, öğrettik ,eğlendik, başardı .Bu yüzden zaman nasıl geçti anlayamadım. Karşılaştığım zorluklarda arkadaşlarım , Romanya halkı, öğrenciler hep yanımda oldu. Birçok korkumu da bu şekilde atlattım. Korkularımdan kurtulduğumda bir çok güzelliğin farkına vardım. İnsanların dili ,yaşı, ırkı değişebilir ancak tek değişmeyen şeyin iyi insan olduğunu gördüm. Hayatımda beni bu kadar olumlu yönde etkileyen bu projede bana da yer veren IYACA ailesine teşekkür ederim.




Saturday 22 February 2020

Hayat Boyu Öğrenme

Merhaba ben Can,bu gün sizlere Romanya Bükreş Ciorogarla da geçirdiğim 2 aylık Evs ‘Esc For All’ projemi ve Bükreşte yaşadığım deneyimlerimi anlatacağım.Bu projeyi seçmemdeki en büyük etkenlerden birisi daha önce Romanya Oradea şehrinde Universiate din Oradea ‘da bir dönem erasmus projesi yapmış olmamdı.Ülkeyi tanıdığım için ilk başlarda hiç zorlanmadım tam anlamıyla yeniden kendi evime gelmiş gibi hissediyordum.Romanya kültürü ve sosyal hayatı hakkında biraz bilgi sahibiydim fakat buraya gelince daha fazla şey öğrenmeye ve bu ülkeyi daha iyi tanımama başladım.Cioragarla’da çok iyi arkadaşlar kazandım,yeni arkadaşlarımızla burada çok güzel aktiviteler ve öğretici bir çok proje gerçekleştirdik..Öğretirken eğlendik,eğlenirkende öğrettik diyebilirim.
Gönüllü olmak ve gönüllülük projelerinde yer edinmek uzun zamandır planlarım arasında idi bu eşsiz deneyimi herkese önerebilirim.Burada çocuklarla birlikte gerçekten çok güzel zaman geçirdik. Onların hayatlarına dokunabilme fırsatı yakalayabilmiş olmak gerçekten çok güzel. Daha önce hiç yapmadığım farklı etkinlikler ve çalışmalar ile uğraştım kimi zaman öğrettim,kimi zaman öğrendim.Çok fazla  yeni insanlarla tanıştım ve benim için en önemlisi yeni bir dil öğreniyorum. Projemin en unutulmaz ve güzel yanları diyebilirim.
Başka bir ülkede farklı kültürlerdeki öğrenciler ile zaman geçirmek onlarla yardımlaşmak onlara sarılmak tüm duyguların en güzeliydi diyebilirim.Ciorogarla küçük bir kasaba ama her zaman kocaman sevgi dolu anılarla hatırlayacağım.Burada yaşadığım anıları hatırladıkça ise her zaman yüzümde bir gülümseme olucak.Sevginin dili yoktur,giderken kalbimin bir kısmını burada bırakacağım…
Buradaki öğretmenlere ayrı bir başlıkta teşekkür etmek istiyorum bize çoğu konuda yardımcı oldular.Aktivite günleri bizimle geçirdikleri zaman gerçekten kültürel tarihi ve sosyal açıdan Romanya hakkında çok öğretici ve araştırmaya yönelik oldu.Geleneksel Romen danslarını öğretmeye çalıştılar,birlikte Romanya marşını okumak onlar için ayrı bir gururdu diyebilirim.Bizler için ikram ettikleri geleneksel yiyecek ve içeceklerini denemek heyecan dolu ve lezizdi.
Bükreş hakkında söylemek istediklerim ise mimarisi ve tarihi oldukça güzel ve mutlaka gelip görülmeye değer bir şehir.Klasik alışılmış başkentlerden uzak ve eğlenceli bir yer. Çünkü doğal güzellikleri, tarihi yapıları, mimari ve sanat alanında harmanlanmış olması, gelenlere muazzam bir rota sunuyor.İnsanları sıcak kanlı,misafirperver ve oldukça yardımsever.Buradaki çoğu şey Türkiye’ye benziyor özellikle bazı kelimeler ortak ve çoğu yemeklerimiz aynı denebilir ilk kez Romanya’ya gelicek olan arkadaşlar buraya fazla zorlanmadan alışabilir. Bükreş’te nerede ne yenir diye aradığınızda her yerde ilk olarak karşınıza çıkan yer Caricu Bere oluyor. Burası geleneksel bir Romen restoranı. İçerisi oldukça güzel bir dekorasyona sahip.Romen yemeklerini denemek isteyen arkadaşlar için burayı önerebilirim.
Bu fırsatı bizlere sunduğu için İYACA ‘ya teşekkürler,Sevgiyle kalın.





Friday 21 February 2020

Yeni bir ülke, Insanlar, Kültür…


İstanbul’da başlayan yolculuğumu heyecanla ne ile karşılacağımı düşünerek geçirdim. Yeni bir ülke, insanlar, kültür… Bunları düşündükçe hem heyecanlandım hem de adapte olabilir miyim diye tedirgin oldum. Fakat Romanya’ya indiğimde ve bizi karşılayan mentorümüzü görünce endişem biraz da olsa dindi. Çok sıcak bir şekilde karşılandık.Rahatlamamız için de mentorümüz bizimle sohbet etti eğlenceli bir akşam yemeğine gittik. İlk geldiğim günü düşününce çok farklı ve üzgün hissediyorum. Çünkü süremizin dolması ve projemizin bitmesi beni gerçekten üzüyor.

Gelmeden önce kafamda tasarladığım, hayal ettiğim yer ile şu an bulunduğum yerin aslında hiç alakası yokmuş. Bulunduğumuz ortam çok eğlenceli ve sıcaktı. Romanya kültürünü tanırken aynı zamanda  kendi içimizde de farklı kültürleri bulduk. Çünkü buraya geldiğimiz grup arkadaşlarımızla hepimiz ülkemizin farklı yerlerinden katılıyorduk ve kendi kültürlerimizi de aynı zamanda paylaşmış olduk.

Yeni insanları tanıyıp kısa sürede dostluk kurduk. Öğrencilerle aramızda farklı bir bağ oluştu. Ve bunu öğrencilerin o muhteşem kalpleriyle yapabildik. Şu an düşününce neden geldiğimin daha çok farkındayım. Amacımın ne olduğunu ve buna ulaştığımı hissediyorum. Burada günlerim hafta içi okulda geçiyordu. Öğrencilerle aktivite yaparak hem eğlenip hem de beraber çok şey öğrendik. Hafta sonları da şehri keşfetmeye çalışıyorduk. Ben bazen tek başıma çıkıp daha önce gitmediğim semtlerde bulunup kendim keşfetmeyi tercih ettim. Ve bunu şiddetle buraya gelecek ve gelmek isteyen arkadaşlara tavsiye ediyorum. Bilmediğin bir ülkede,  yabancı insanlar ve sokakların içinde şehri keşfetmeye çalışırken aynı zamanda insan kendini keşfediyor.

Bunun dışında boş vakitlerimde buradaki öğrencilerle dışarıda da vakit geçirdim. Bu bana onları daha fazla tanımama ve anlamama yardımcı oldu. Ayrıca bizden önce gelen diğer grup arkadaşlarımla harika vakitler geçirdim. Bana her konuda çok fazla yardımcı olup farklı deneyimler kazandırdılar. Varolan kabuğumu kırmam için beni sürekli cesaretlendirdiler. Ben burada geçen 2 ayımı hayatımın dönüm noktası olarak görüyorum. Farkında olmadan değiştiğimi, öğrencilerin benim hayatıma dokunduğunu yeni yeni anlıyorum. Ben 24 yaşındaydım ve değişmez, oturmuş bazı kalıplarımın olduğunu sanıyordum. Ama burada, böyle bir ortamda değişmeyen, yenilenmeyen hiçbir şeyin olmadığını anladım. Öğrencilere ben bir şeyler öğreteceğimi sanıyordum. Bu durum zamanla tersine döndü. Çocuklar bana muhteşem deneyimler, fikirler, bakış açıları kazandırdı. Öğrettikleri şey ise; benim de artık bir hayalim var.










Thursday 20 February 2020

Korku, Kanıtlamak ve Firsat

Romanya’ya gelirkenki yolculuğumun başlangıç noktası İstanbul’du. Havalimanında uçuşu beklerken, yaşayacağım bu eşsiz deneyimin ilerdeki hayatımı nasıl şekillendireceğini düşündüm. Bunu düşünürken de biraz endişelendim. Çünkü hem tek başıma bir yolculuğa çıkma hem de uzun bir süre hiç bilmediğim ve hiç tanımadığım insanlarla bir arada yaşayacak olma düşüncesi beni biraz korkuttu. Aynı zamanda diğer grup arkadaşlarım (ESC for All 3) ikişer veya üçer gruplar halinde Romanya’ya giderken ben tek başıma gitmek durumunda kalmıştım. Bu durum bir yandan korkumu tetiklerken bir yandan da bu durumu tek başım bir şeyler yapabileceğimi kanıtlamak için bir fırsat olarak gördüm.
Bükreş’te havalimanında indiğimde mentorumuz olan Mihai, oldukça samimi bir şekilde beni karşıladı. Bu samimi ve içten karşılama başlangıçta duyduğum endişelerimi azaltmamda büyük ölçüde yardımcı oldu. Ardından Mihai ile birlikte, grup arkadaşlarımın da olduğu yurda gittik. Orada diğer gönüllülerle tanıştım ve beklediğimden çok daha sıcak ve güleryüzlü bir karşılamaydı. Bu durum beni daha rahatlattı, ve böylece buraya alışma sürecim hızlanmaya başlamış oldu.
Ardından arkadaşlarımın da yardımıyla yurttaki işleyişin ve okuldaki aktivitelerin nasıl ilerlediğini öğrenmeye başladım. Ve buradaki maceram bu şekilde başlamış oldu.
Sınıfa ilk girdiğimde öğrenciler, okuldaki yeni gönüllü olduğumu fark ettiler ve beni tanımaya çalıştılar. Onlardan böyle bir adım görmek beni sonradan yapacağım aktiviteler için motive etti. Öğrencilerle iletişim kurarken neredeyse hiç güçlük çekmedim, özellikle bazı öğrenciler bana bu konuda yardımcı olmada oldukça hevesliydiler. Fakat bazıları çekingen davranarak, geri planda kalmayı tercih ettiler ve sadece yaptığımız etkinlikleri izlemeyi seçtiler.
Öğrencilerle yaptığımız aktiviteler dışında, ilk zamanlarda diğer grup arkadaşlarımla daha sonra da tek başıma şehri ve insanları tanımaya ve keşfetmeye çıktım. Bükreş’te dilini dahi bilmediğim, sokaklarına aşina olmadığım bir şehirde ve insanlar arasında vakit geçirmek, Romanya kültürünü tanımak ve birçok kültür öğemizin ortak olduğunu (müzik, dans, günlük hayatta kullanılan bazı kelimeler gibi) görmek, beni mutlu etti. Bu keyifli macerada biriktirdiğim anılar, edindiğim arkadaşlıklar bana farklı perspektifler ve yeni bakış açıları kazandırdı.Umarım benim yaşadığım bu farklı tecrübeyi yeni gelecek olan gönüllü arkadaşlar  da en güzel şekilde yaşarlar. Keyifli ve bol kahkahalı, eğlence dolu bir gönüllülük deneyimi yaşamanız dileğimle... :)
ECE YILDIZ




 

Saturday 15 February 2020

Yarılanan Bir Proje, Yarım Kalmış Yeni Deneyimler


Her ay hızımı artırarak yol alıyorum bu gidişle yol bittiğinde başka yollar bulmam gerekecek : ) Bu süreçte her yaptığım bana farklı mutluluklar ve deneyimler eklemeye devam ediyor. Uzun bir seyahat sonrası evdeki arkadaşımla bir hafta kendimize fazlasıyla zaman tanıyarak geçirdikten sonra tekrar 9 kişi yaşamaya başlamak her ne kadar şok etkisi yaratsa da bu durumu ne kadar özlediğimi farkettim. Ev içinde paylaştığımız değerler her geçen gün artıyor ve bu bizi daha da takım yapıyor.  Tam beraber yaşamaya başlamışken proje dönemizin neredeyse yarısını tamamlamış olmamızdan dolayı varış eğitiminin devamı olan farklı bir eğitime çağırıldık. İlk yazımı okuyanlar çok iyi hatırlar ki her etkinlikle kendimle yeniden tanışıyordum. Bu sefer ilkinden farklı olarak gelecek ve neleri değiştirebileceğimiz hakkında konuştuk. Değiştireceğim şeyler öncelikle kendim, çevrem, projem ve kendime ekleyeceğim daha fazla bilgi olacaktı.
Eğitim ve bu zamana kadar yapılanlar hakkında konuşmak yaptıklarının sonuçlarını görmek insanın hayatındaki seviyesini belirlemesine yardımcı oluyor. İster bir projede olun, ister okuyun, isterseniz çalışın hayatınızda yapmanız gereken şeylerden biri mutlaka değerlendirme olsun. Siz kendini değerlendirmeye başladıkça hayatınızda ekleyecek ve çıkartacak şeyler sizi şekillendirecek.
Ocak ayının çok yoğun olmasının sebeplerinden biri de Litvanya’da gerçekleşecek olan bir projenin toplantısı ve eğitimiydi. Proje EU Aid olarak adlandırılan ve ‘İnsanlık için Gönüllülük’ kavramını ele alan bir yapıt. Biz de oda arkadaşım olan Mai ile beraber bu projenin toplantısına gitmek üzere seçilmiştik. İlk iki gün toplantılar biraz fazla arka planda olanlar hakkında konuşulmasından ve katılma zorunluluğu olmamasından dolayı biz de Vilnius’un sokaklarını keşfetmeye karar verdik. Öncelikle belirtmeliyim ki eğer Vilnius’a giderseniz farklı bir cumhuriyet daha görmüş olacaksınız. Oraya gider gitmez herkesin ve arkadaşlarımın da önerdiği Uzupis olarak adlandırılan ve kendi cumhuriyetini, yasalarını ilan eden bir bölgeyi tanımaya başladık. Sizlere oraya gittiğinizde pasaportunuza damga basabiliyorsunuz demem ne kadar farklı bir yer olduğunu anlatmak için yeterli heralde. Eğitimin amacına gelirsek; ‘Mental, Fiziksel Sağlık ve Gönüllülerle Çalışma’ hem kendi alanımdaki hem de farklı alandaki noktaları görmemi sağladı. Farklı insanlarla paylaşmam gereken bilgiler bu şekilde artmış oldu. Bu mükemmel bilgi yolculuğunun sonunda kendimizi Prag’ta bulduk. Yıllardır görmeyi hayalini kurduğum, okuduğumda anladığım ama her okuduğumda yeni anlamlar çıkardığım Franz Kafka’nın doğduğu şehri ve Çek sanatçı David Cerny’nin tarafından inşa edilen kinetik heykeli görmek paha biçilemezdi.
Gelir gelmez başlayan maratonda kaldığımız yerden koşmaya devam ediyorduk. Daha önceden eğitim aldığımız ve bu aydan sonra bizim gerçekleştireceğimiz ‘Irkçılık’ konulu eğitim çalışmaları başladı ve başarılı bir şekilde ilerledi. Hayatımızın her anında ve alanında olan ayrım yapmak yani fark gözetmek değiştirmemiz gereken ilk nokta ve biz buna buradaki öğrencilerle başladık. Onlardan her konuda aldığımız  yorumlar bizim aklımızda da farklı noktalara değindi.
Ocak ayının sonuna asla gelmek istemedik çünkü mükemmel bağ kurduğum ev arkadaşımın ayrılma zamanı yaklaşıyordu. KERIC’te gönüllü olmak demek aynı zamanda yeni aileye sahip  olmak demek benim için. Yaptığımız veda yemekleri ve etkinlikler hafızamıza hem hüzünlü hem de en mutlu anılar kazıdı. 

Ayın son gününü zirvede bırakmak istercesine KERIC ailesi olarak kayağa gittik. İlk kez yapılan kayak sonrası edinilen tecrübeler, çekilen videolar motivasyonumu artırdı ve farkettim ki sezon boyunca tekrar tekrar gideceğiz. Her ay, her hafta, her gün bir deneyim. Teşekkürler EVS.








Friday 14 February 2020

Guess Who's Back With New Experiences


Hello! I am back!
I would like to share with all of you my few month’s experiences in Turkey during my Volunteering service!
So I attended three projects in Istanbul, Ankara and also I had on-arrival training, for sure it’s a bit too late for on-arrival training for me, but ‘’It’s better later, than never’’.
Starting from Istanbul project, it was not the first time for me in Istanbul, but still it was nice to visit that city! In that project I met a lot of incredible people with lot of experiences which ones they were open to share. All of them were from different countries, it’s so cool to meet people from different cultures and try their traditional meals, drinks. I should be thankful for all of the organizers of the project, because they made that activity called ‘’Cultural Night’’. Also I learned a lot of things about ESC, projects writings and more things, but I guess I don’t have to say all of them because I don’t think it’s interesting for you to read that so I will just talk about simple things without getting into official side. Very interesting thing was to stay far away from city center, somewhere in forest and finally to stay in ‘calm’ place, why ‘calm’? Because we were lot of participants and we had amazing evenings with music and more stuff, so actually it was calm only in day time. So if to be honest Istanbul project was the BEST!

Ankara project. It was very nice also, but you know its kind a boring when you have project in the same city like you staying and you can’t see anything new… But in all cases I again learned a lot of things just for sure different things from Istanbul project because topics was also different. Just problem was about Ankara project that some people was not so interested to the project topic just to night part. Also I got new experience by being photographer, so +1 new skill to me.

On-Arrival training. I won’t speak a lot about on-arrival training, because it was more official just to let volunteers understand their rights and more important things about being volunteer. As I said it was a bit too late for me because I already knew all these things, but if that would be for me in first months it would helped me a lot by understanding things, and getting new friends from all around turkey who’s also volunteers. But I highly recommend to attend that kind of project when you are volunteer, it would help you a lot!

And right now I just want to share some things from my living side in here, not about projects.
So to be honest these few months it’s just amazing for me here, I got lot of new friends, we stared traveling, spending lot of time together, going to party’s and more things. I would like to recommend for you, if you volunteer or planning to be volunteer try to socialize as much as you can, that thing will help you to adapt to new country, culture, religion and etc… 
I know I am not writing so much blogs, because for me it’s really hard to talk about myself, but I will try my best to write for you some more blogs before my volunteering will be finished… 

I hope you enjoyed that, and have a great day!










Wednesday 12 February 2020

AGH Sürecinde Arkadaşlık




Sıradaki blog yazılarımı AGH'de bütçe, seyahat, dil öğrenimi ve çevre edinme(networking), sayılarla AGH üzerine yazacağım. Burda arkadaşlıktan başlayalım.
Hoop başka ülkeye taşındın, hem de 1 yıl taşındın. Daha önce tanıdığın kimse yok etrafında. Yemeklerin de yok. Eşyaların zaten yok. Bir buçuk valize vazgeçemediğin ne sığdırabildiysen sıkıştırdın getirdin, haliyle Harry Potter'ın Hermione'sinin sihirli çantası sende olmadığından.
Burada sıfırdan inşa ettiğin hayat senin tüm hayatının sadece 1 yılı ama buradaki hayatının tamamı. Buradan bakınca inşaata özen kendiliğinden geliyor. Yolculuğu, durgunluğu güzelleştiren hatta iyileştiren en önemli ek arkadaşlık. Adana gibi hem havası hem insanları sıcak bir yerde büyüdün, son 5 yılında İstanbul gibi insanı deniz derya bir yerde okudun. Ülkenin her köşesinden çeşit çeşit dostla çevrilisin, ivedilikle haftanın yarısını görüşmeye ayırdığın. Aldığın tüm iş öneri ve tekliflerini "Çook teşekkür ederim canım yeni mezunum almiyim. Benim bir eğlenip gelmem lazım" diye iki kere bile düşünmeden cevapladın. Öğrencilik sayesinde konfor eşiğin yüksek değil değil, öyle bir eşiğin yok. "Çalışmaya başlayıp konfora alıştıktan sonra hiç olmaz. Yapıyorsam şimdi keyfi çıkar. Hadi bakalım gelsin maceralar, delilikler, zorlanmalar, sürünmeler oooh" deyip resmi olarak mezun bile olmadan çıkıp geliverdim Italya'ya 1 yıl gönüllülük yapmaya. Bir şeylerin aklına esmesi ve yapıvermen en sevdiğin özelliklerinden. (Anahtar kelimeler zincirleme olarak başka anıları aklıma getiriyor. İstanbul'da YGA buluşmasında Adana'dan gelen ekiple karşılaşmıştım, ekibi sevdim. Tam vedalaşırken benim de onlarla gitme esprim döndü. "Aa çok da güzel olur aslında hem de bizimkileri görmüş olurum bu bahaneyle" deyip cüzdandan hallice kol çantamla binip gidiverdim Adana'ya 10 gün. Bir gün bir arkadaşım Kapadokya'ya kamp buluşmasına gidiyordu. Hadi sabaha gidelim dedi, gidiverdik Istanbuldan otostopla. Dedim buraya kadar gelmişken Adana'ya uğramadan dönmek olmaz. Gidivermişim yine haha. Hele bir yaz ansızın Iğdır'ın bir köyüne Kuzeydoğa Derneği'nin Aras Kuş Halkalama Istasyonu'na gönüllülüğe çat diye kalkıp otobüs+doğu ekspres bir buçuk günde gidiverdim. Bi gün Almanya'dayım. Iznim bitiyor ama baktım nasıl güzel görünüyor İsviçre biraz yukarıda. Ansızın esti, çıkıverdim. Bi gün tek başıma Balkanlar turundayım. Son otobüsle sıradaki şehre geçiyorum. Camdan bir baktım nasıl güzel göründü. Ilk durakta iniverdim. Ama içlerinde en hatırlanası: Beylikdüzü'nden arkadaşım dedi ki: " Annem sarma yaptı, konuşacaklar da birikti hadi gel". Tabii ki gidiverdim. O da geleceğimi ciddiye almamıştı ama ibret oldu arkadaş çevresine beni laf olsun diye çağıramayacakları. Bu arada blog benim olunca atış serbest ne istersem yazıyorum, nereye istersem çekiyorum.  Bak paranteze ikinci paragraf attım. Ayrıca bu yazılar buraya koyulmadan önce gözden geçiriliyor mu test etmek isterim araya bir mesaj bırakmak veyahut skandal bir not düşmek suretiyle :D Bi de blog yazısına başlık ekleyip göndermenin önemini sevgili kuruluşum IYACA'nın benim yazılara attığı akıllara zarar başlıklardan anladım :D Koymam artık başlık işini onlara. Eeevet binbir kültürle arkadaşlıklar diyordum...)İtalya'da gönüllülügüm boyunca aynı dernekte şimdiye kadar yaklaşık 30 gönüllüyle çalıştım. Sayısız etkinliğe, dansa, buluşmaya gittim. Her gittiğim yerde içimin ısındığı insanlarla iletişimi sürdürdüm. En tatlısı Couchsurfing etkinliğinde tanışıp sonrasında çekirdek ekip olduğumuz insanlarla arkadaşlığımız. 2 Türk, 1 Yunan, 4 Brezilyalı, 1 Hong Konglu, 2 Italyan. Içimizden kim hangi etkinliğe gidiyorsa başka şehirde de olsa peşine düşülüp gidilir zevkle. 1 yıl burda olunca bütün doğum günleri kutlandı, hem de acılı sürprizlerle. Mesela bunu yazarken bi yandan akşamki doğum günü buluşmasını planlıyoruz. Grupça Brezilyalı arkadaşımıza surpriz yapmak için bizim(gruptaki 2 Türk'ün) erkenden Tr'ye döndüğü yalanını söyleyip maalesef ağlatmış olduk. Akşama telafi ederiz :)
Genel resim: Brezilyalıların ne aman yarabbi insanlar klişesinin dalgası geçilirken(haklı bir klişe :D ), başka bi köşede Yunanlı ile adalar goygoyu, diğer uçta abartılı Italyan jest-mimik dalgası, üzerine de diyalekt...
Dernekte İsveçli gönüllülerle çalışıyoruz. Sabahları güle oynaya beraberce Italyanca kursuna, çıkışta çay kahve, sonra dernek etkinliği, kutlamalar, gezmeler... Biz onların eğitimine gıptayla bakıyoruz, onlar bizim iletişim kabiliyetimize, samimiyetimize gıptayla bakıyor. Insanlarla cesurca hiç düşünmeden iletişim kuruyormuşum, İsveç'te insanlar benden kaçınabilirmiş. Güldürdü. Halbuki bu benim için bizim için ekmek, su. Her yemeğimizi paylaşmamız bile onlara ekstrem görünüyor. "Bizde asla böyle değil; sizde ne kibar, ne hoş." Dedik bizde kibarlık değil, gereklilik.
Başka Bir Dünya Mümkün Programı'nın Finlandiya  eğitim sistemi hakkındaki bölümünde Cem Seymen: "...Otobüste, otelde, yolda elimden geldiğince çok insanla konuşmaya çalıştım. Saat sordum mesela, şu otobüs nerden geçiyor dedim misal. Çekingenler, gözüme bakmaktan bile çekiniyorlar. Cevabını hemen verip ayrılma telaşındalar. Biz öyle değiliz. Biz ateşli bir toplumuz, akdeniz insanı, pratik zekalı, coşkulu, içinden ülkeler çıkaracak kadar dolu..." Demişti, ne de güzel söylemişti.
AGH süreci de bir eğitim, hem en dışa hem kendi içine yolculuk. Birbirimize hikayelerimizi anlatıyoruz, en güzel ve en kötü sözlerimizi öğretiyoruz, deyimlerimizi öğretiyoruz, müziğimizi hikayeleriyle paylaşıyoruz, yemeklerimizi paylaşıyoruz, yaratmak istediğimiz adil dünyaya dair çabalarımızı anlatıyoruz, ekonomiyi daha çok yeşilini, kendi ülkemizdeki sivil toplumu konuşuyoruz...
Bütün paylaşımlar elbet çok değerli, eğlenceli. Ama damağımda kalan en yoğun tat ait oldum topluma, millete dair memnuniyet. Ne kadar çok şehir görürsem Istanbul'u daha çok seviyorum, ne kadar farklı milletten insan tanırsam kendi milletimi o kadar daha çok seviyorum. Yalnız, eğitim açısından diğerlerinden 3 belki de 5 kat fazla çabalamamız gerekecek şimdilik :)
AGH her şeye rağmen deneyimlenmesi gereken bir süreç.
Hepimize eğlenmekten fenalaşacağımız keyifli günler diliyorum.











Saturday 8 February 2020

Travel, Discover, Eat!


Yorgun ama o kadar da mutlu bir Süheyla olarak tekrardan sizlerleyim değerli İyaca blog okuyucuları. Resmen dördüncü ayımı tamamladım. Bu ay benim için kendimi keşfettiğim, yine yeni yerler gördüğüm, yeni insanlar tanıdığım bir ay oldu. Geçmiş aylarda olduğu gibi yine etkinlikten etkinliğe koştuğum bir aydı. 😊 Bulunduğum bölge kabak yetiştirmeye  çok elverişli olduğu için yaşadığımız yer hakkında daha fazla bilgi sahibi olmamız için bizi kabak çekirdeği fabrikasına götürdüler. Bu gezimizi emekli olan kişilerle yaptık, çalıştığım kurum bizim yerel hayata daha fazla adapte olmamızı istiyor, bu sebeple farklı organizasyonların oluşturduğu etkinlik ve gezilere de katılmamız için bizi destekliyor. Ee bakalım bu ay hangi ülkeye gittin diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Sizi daha fazla heyecanlandırmadan söyleyeyim hemen. Bu ay Hollanda’ya seyahat ettim. Bütün aile üyeleri olarak Hollanda’da buluştuk. Benim için harika bir zamandı. Hollanda’ya en son on yıl önce gelmiştim gerçekten çok sevmiştim bu sefer ki gezim daha heyecanlıydı benim için çünkü Hollanda’yı ailemle keşfetmek, 4 ay sonra onlarla tekrardan vakit geçirmek benim için aşırı motive ediciydi. Amsterdam, Rotterdam, Den Haag, Delft derken bir hafta göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Bu buluşmada enerji depoladım ve sevimli küçük Ormoz’uma geri döndüm. Eve döndükten sonra hemen başka bir gezi için bavulumu hazırladım. Bu sefer hazırlıklarım Slovenya’nın beşinci büyük şehri olan Velenje’de ki orta dönem değerlendirme programı içindi. Yine harika bir hafta oldu benim için çünkü yine yepyeni gönüllülerle tanıştım ve onlardan çok şey öğrendim. Bu değerlendirme eğitiminde daha önce hiç deneyimlemediğim bir şeye katıldım. Eğitmenlerimiz ve gönüllüler olarak maden ocağına gittik ve yerin altında bulunan zor ama bir o kadar da değişik dünyayı keşfettik. Ben bu geziyi şöyle yorumladım. Biz de bu gönüllülük sürecinde tıpkı bir madenci gibi sürekli kendimizi zorluyor, karşılaştığımız olaylar karşısında başka bakış açıları kazanarak ortaya yeni bir şeyler çıkarmaya çalışıyoruz.  Bu orta dönem değerlendirme eğitiminde önce şöyle bir geçmişe bakıp neler yaptık onları görüp sonrasında ise peki şimdi ve gelecekte neler yapabiliriz onlar hakkında konuştuk, bu eğitim benim için gerçekten çok faydalı oldu. Varış eğitiminde kendimize mektup yazmıştık ve bu eğitimde o mektupları bize geri verdiler ve ilk geldiğim zamanki Süheyla ile şimdiki Süheyla’yı karşılaştırınca kendimdeki olumlu değişimleri çok net görebiliyorum.  Çünkü artık daha özgüvenli, topluluk önünde fikirlerimi rahatlıkla ifade eden, daha açık fikirli ve yaratıcı biri olduğumu ve diğer gönüllülerle daha rahat iletişim kurabildiğimi fark ettim. Ve bu durum beni gerçekten aşırı motive etti. Bu ay Yetişkinler Merkezinin ev sahipliğini yaptığı bir proje sebebiyle Polonya, Hırvatistan, Romanya, Sırbistan’dan gelen davetlilere mentörlük yaptım. Her grup kendi ülkesini temsil eden çeşitli etkinlikler düzenledi. Bu proje sayesinde yine farklı ülkelerden bir sürü insan tanıma, onların kültürlerini öğrenme, kendi kültürümü anlatma fırsatım oldu. Ve bu tarz projelerde beni en çok etkileyen şey farklı ülkelerden ve kültürlerden olsak bile aslında temel değerler olarak birbirimize çok benzediğimiz ve aslında düşündüğümüz kadar farklı olmadığımız. Tüm bunların dışında Ormoz’daki hayatım gün geçtikçe daha da güzelleşiyor, çünkü artık insanlar beni tanıyor, sokakta gördükleri zaman durup benimle konuşuyorlar. Beni de kendileri gibi görüyorlar. Bazen bana yumurta, bal getiriyorlar. Bu gerçekten tarifsiz bir duygu. Buraya ilk geldiğimde buradaki insanlarla bu kadar sıcak ve samimi ilişkiler kuracağım aklıma gelmezdi, şimdi projemin sonuna yaklaşırken çok değişik duygular içerisindeyim. Evet bu yazım biraz iç dökmeli bir yazı oldu sanırım ha, ne dersiniz? Hepinizi buralara bekliyorum diyerek yazıma son veriyorum güzel insanlar.

Nasvidenje! 😊














Friday 7 February 2020

Bu Sefer Hüzünlü Bir Yazı

Eğer ki http://iyaca-evs.blogspot.com/ sitesinde paylaşılan blog yazılarını takip edenler varsa, uzun zamandır blog yazmadığımı farkedebilirler. Evs sürecince maalesef her şey istediğimiz gibi gitmeyebiliyor arkadaşlar. Benim yazamamamın sebebi de buydu. Yazacak birşeyim yoktu. Çünkü ev sahibi kurumumla kavga ettim ve projem kısmen askıya alındı. Bu yazımda da size yaşadığım bu kötü deneyimden bahsetmek istiyorum. Olumsuz şeyler yazmak istemezdim tabi ama Evs sürecinizde dediğim gibi her şey mükemmel olmayabiliyor ve Evs yapmayı düşünüyorsanız (özellikle uzun dönem düşünüyorsanız) bunları da göz önünde bulundurmanız gerekir diye düşünüyorum.
En başından beri sorun yaşadığım ev sahibi kurumumla çoğunlukla iletişimsizlikten dolayı ortaya çıkan sürtüşmelerimiz oldu. Yaz aylarından beri aklıma yatmayan çok fazla şey vardı ve hepsi bir anda patlak verdi.
Yaşadığım yerin şehre 8 kilometre uzaklıkta olması ve akşam saat 20'den sonra ulaşım aracının olmaması en büyük sorunlarımdan biriydi. Yaşadığım evin mentörüme ait olması sebebiyle bir ara her haftasonu eve gelip birşeyleri tamir etmesiyle geçti. Yaz aylarında küçücük müstakil bir evde 5 kişi aynı anda yaşamaya başladık. Banyo sırası için çıkan kavgalardan bahsetmiyorum bile. Çalışma saatlerimin çok fazla olması ve aktivitelerimiz için hiç bir materyalin bize sunulmaması da çok hoş karşılamadık tabi. Üstelik birde mentör ve dernek başkanının çocuklarına yaz kampı adı altında bakıcılık yapmaya başlayınca artık sabır filan yalan oldu. :)
Gönüllülük bilinciyle, sıfır beklentiyle gelmiş olsam bile aylar geçtikçe ailenizden uzakta, bambaşka bir yerde bu tarz küçük gibi görünen şeyler üst üste geldiğinde dağ gibi büyüyebiliyor.
Yaptığımın doğru olmadığının bilincinde çirkin tartışmalara girdim ve malesef kavga boyutuna geldi. Bir ay kadar süren hayatımın en stresli dönemiydi. Artık projemi iptal edip, Türkiye'ye dönmeme çok az kalmıştı. Açıkçası mutluydum da bundan çünkü bu kadar stres yaşadıktan sonra kalmak istememiştim burada. Hiçbir şeyi yarım bırakmaktan hoşlanmadığım ve İtalyanca kursumu bitirmeyi çok istediğim için gönderen kuruluşum Iyaca'nın da sayesinde bir şekilde orta yolu bulduk ve konakladığım yeri ve işimi tamamen değiştirdik.
Şuanda yaşadığım yerde çok mutluyum. En azından son aylarımı sakin, huzurlu ve insanlığa daha faydalı işler yaparak geçireceğim. Bir sonraki yazımda da yeni evim ve içinde bulunduğum projeden bahsedeceğim.
Tekrar edeyim, bu yazıyı yazmamın sebebi Evs sürecinde size her zaman her şeyin güzel gitmediğini belirtmek. Yapmanız gereken her zaman sakinliğinizi korumak. Eğer ki hoşunuza gitmeyen bir şey varsa içinizde biriktirmeden direk ev sahibi kuruluşunuzla konuşmanız. Baktınız hala işler yoluna girmiyor ondan sonra gönderen kuruluşunuzla iletişime geçip ara yolu bulmaya çalışmanız. Umarım ki, hiç kimse büyük sıkıntılar yaşamadan bu güzel süreci mutlu bir şekilde bitirir.
Not: Gördüğünüz fotoğraflar hüzünlü günlerimde yüzümü güldüren manzara fotoğrafları :)



Thursday 6 February 2020

There Is No Language Without LOVE

My name is Umay, from Turkey. Well I have been in Lithuania for 23 days. I choose Lithuania  because when I was a child I played "map game".  I travelled city to city,swam sea/ocean, flew country to country. But I was cold even when I saw Lithuania/norten ciuntries. I wanted to force myself in making my decision. I wanted to go out of my comfortzone. Well, finally I am here :) Before when I came here my expactation was that here is really cold and snowly Vilnius. I saw just -1 degree, bad for humanity/our world, good for me!
After seven days when I came here I joined on arrival trainning in Trakai. We stayed amazing place middle of the forrest. I tasted very delicious meal. In training day, we walked nearly 18 km. It was hard but beautiful at the same time.
I am working in the kindergarden. This place especially accept disavantages familys childrens. When I go to kindergarden, I feel happiness everytime. Because I see there is no language without love. If you can't understand people you should just smile :) In my 3th day one girl gave me "my first present". :)  She draw me with hearts. That moments is very important for me. One day we made Turkish old traditional art: ebru. Children admire the movement of color on the water. This art attract a lot of attention from children.
I think whoever has this opportunity should join ESC. Come and discover new world.