Saturday 30 October 2021

NEÇERFU BİK TUNUS!

 

3slema! İsmi Aycha!

Tunus maceramda en çok keyif aldığım şeylerden biri hiç şüphesiz burada tanıştığım insanların bana ismim Ayşe olduğundan dolayı Aycha demesi ve Khaled’in “Aicha” şarkısını bana önermeleri olmuştur.  Aynı zamanda dış görünüşümden dolayı buradaki çoğu insan Tunus insanına benzediğimi ve beni çok sevdiklerini söylediler. Ben zaten Tunus’a, burada tanıştığım sayısız arkadaşıma, Tunus’un muhteşem sahillerine ( denizanalarına rağmen😊) çok çabuk adapte oldum. Tunus’a gelmeden önce Arap alfabesini okuyabiliyordum. Kelimeleri tam olarak anlamasam da buranın yazma dilini bilmek çok büyük bir avantaj oldu benim için. İki aylık süreçte günlük yaşantımızı devam ettirebilecek kadar Arapça öğrendik. Soussa’da geçirdiğimiz ikinci ayımızda karantinadan dolayı bir süre aktivitelere devam edemedik. Bu süre zarfında Polonya’dan yeni gelen gönüllüler ile kaynaştık ve hemen hemen her akşam İtalyanlar, Polonyalılar ve Türkler olarak evimize beş dakika yürüme mesafesinde olan sahilde toplanıyorduk. Burada geçirdiğim en keyifli anlardan birisi akşam küçük led ışıklarımızın altında sahilde toplanarak oynadığımız oyunlar olabilir. 

Aynı zamanda bazı günler de üst kat komşumuz olan İtalyan arkadaşlarımızın terasında toplanarak oyunlar oynuyorduk. Vampir-köylü hepimizin en sevdiği oyun oluyordu genelde.  Tam kapanma sürecinde bizler turist olduğumuz için şehir içinde ya da şehirlerarası seyahat konusunda bir sıkıntı yaşamadık. Burada bir de kedimiz var! Adı Çilek. Diğer Türk gönüllü arkadaşların proje kedisi olsa da Çilek hepimiz onu çok seviyoruz. Özellikle ben Çilek ile oynayıp vakit geçirmekten çok keyif alıyorum.  Aynı zamanda İtalyan arkadaşımız Dumi ve Polonyalı arkadaşımız Huby bize bir kendi ülkelerinde yaygın olan dansları öğretiyorlar. Huby’nin öğrettiği dansta sanki eski dönemlerde baloda davatlilerin katıldığı bir kutlamadaymış gibi hissediyoruz. Karantina sona erdikten sonra sahil ve  Flower Garden aktivitelerimize geri döndük. 
24 kişilik bir ekip ile Tantana sahilini tertemiz yaptık, devamında plaj voleybolu, çeşitli takım oyunları gibi aktivitelerle kaldığımız yerden devam ettik.. Bazı günlerde buradaki mentörlerimizle şehir merkezinde buluşup kahve içip, ikinci el kıyafet pazarından alışveriş yapıp keyifli vakit geçiriyoruz. Burada ikinci el kıyafet sektörü çok yaygın. 1 dinara bile çok güzel tişörtler, şortlar, elbiseler alabiliyoruz. Hatta ikinci el gelinlik bulmak bile mümkün!  Fırsat buldukça doğum günü olan arkadaşlarımızın doğum gününü kutluyoruz. En son bizim evimizde Eda’nın doğum gününü çok mütevazi bir parti ile kutladık, çok eğlendik. Burada her zaman gittiğimiz çok güzel küçük bir mekan var. Adı Tulum. Oradaki çalışanlar bizi çok seviyorlar ve hemen hemen her gün dans etmek için oraya gidiyoruz. Çok güzel salaş bir bahçesi var. Buradan ayrılırken en çok özleyeceğim yer olabilir Tulum. 
Çünkü kendimizi gerçekten çok rahat ve güvende hissediyoruz burada. Soussa’daki son günlerimize doğru birkaç şehir daha gezmek istedim ve arkadaşlarımızla beraber “Sfakes”, “Tatavin” şehirleri ve “Djerba” adasını gezdik. Küçük seyahatimiz esnasında ani bir kararla geri dönmek istedim ve bana eşlik eden arkadaşımla beraber ömrümüzce unutamayacağımız bir otostop deneyimi yaşadık. Yaklaşık 450 kilometrelik mesafe boyunca otostop çektik. Çok eğlendik. Gezdiğimiz şehirler arasında Tatavin’de “Star Wars” setini ziyaret ettik. “Sfakes” ise daha çok sanayi şehriydi keşke oraya gitmesek bile dedim daha sonrasında.  “Djerba” adasında keşke daha uzun süre kalabilseydim. Gezilecek o kadar güzel yerler var ki… Genel olarak dolu dolu, her anında yeni bir şeyler öğrenerek geçirdiğim kocaman iki ay geçirdim. Sayısız arkadaşım oldu ve sayısız anı biriktirdim. Tunus’a dair olan önyargılarımın hepsi kırıldı diyebilirim. Türkiye’ye döndüğümde yapacağım ilk şey yemeklerimizi doya doya yemek olacak. Tunusa’a dair sevmediğim tek şey yemekleriydi diyebilirim.

"ashkuruk ealaa kuli shay!"

BİSLEMA TUNUS!






Tunus'ta Türklere Yoğun İlgi!

 


03.05.2021

Merhaba değerli okuyucular... Bu yazımda sizlere Tunus’ta yapmış olduğum ‘European Solidarity Corps’ gönüllülük aktivitesinden ve elde ettiğim bazı kazanımlarımdan bahsedeceğim. Ben, Ahmet Burak Arık, Hacettepe Üniversitesi iktisat bölümü 3. sınıf öğrencisiyim.

Erasmus+ faaliyetleriyle ilk tanışmam 5-14 Şubat 2020 tarihlerinde Güney Kıbrıs’ın Paralimni şehrinde gerçekleşen ‘Sharing Different History, Shaping Common Future’ adlı gençlik değişimi sayesinde oldu. Projemizi bitirdikten sonra bulunmuş olduğum ortamın atmosferi beni çok etkilemişti ve ESC gönüllüsü olmaya karar verdim fakat bu durum beklediğim kadar hızlı gerçekleşmedi. Çünkü pandemi süreci halen devam etmekte ve Covid-19 virüsü tüm dünyayı kasıp kavurmakta.

Kısıtlama dönemlerinde kendime ayırdığım zaman içerisinde Avrupa’nın dört bir yanında açılan ilgi duyduğum alanlardaki ilanlara başvururken Tunus’un Sousse şehrinde düzenlenecek olan ‘Be Active Be Volunteer’ başlıklı ilanı gördüm. İlan açıklamasını okuduktan sonra benim için farklı ve bir daha yaşanması zor bir tecrübe olacağını düşünerek başvurmaya karar verdim. Aradan geçen bir haftanın sonunda aldığım e-postada kabul edildiğim yazıyordu. Gönderici kuruluşumun ve misafir kuruluşumun istediği belgeleri hazırladıktan sonra uçak biletlerimizi aldık. PCR testlerimizin de negatif çıkması üzerinde Tunus maceramıza başladık.

İlk haftamızda, önlem amaçlı, yaşadığımız şehri terk etmeme ve insanlardan uzak durma kuralından ötürü aktivitelerimize başlamadık. Bundan dolayı birinci haftamız diğer gönüllülerle tanışmakla ve yaşadığımız çevreyi keşfetmekle geçti. Kuzey Afrika’da küçük bir şehre gelecek olmamdan ötürü birtakım imkânsızlıklarla alakalı önyargılarım vardı ancak Sousse şehrinin sahip olduğu güzel ve geniş sahilleri, Tunus halkının Türklere karşı olan sıcakkanlı ve yardımsever tutumu bunları unutturdu diyebilirim. Halkın Türk dizilerine olan hayranlığı sebebiyle sokakta Türkçe konuştuğunuzu duyan insanlar size selam verip Türkçe konuşmak için can atıyorlar.

Aktivitelerimizi gerçekleştirmekten zevk alıyoruz. Çocuklara anasınıfında oyun abiliği/ablalığı yapmak onlara vakit ayırmak bizlere her şeyi unutturuyor. Bunun yanı sıra çiçek bahçesinde belli başlı işler işler yapıp doğayla iç içe oluyoruz. Arapça dersleri alıyoruz. Bir ayın sonunda basit düzeyde Tunus’ta hayatımızı idame ettirecek kadar Arapça öğrendik. İtalyan ve Polonyalı gönüllülerle de birlikte zaman geçirerek birtakım kültürel alışverişlerde bulunduk. Kendi yöremizin yemeklerini onlara tattırdık ve onların kültürel yiyeceklerini deneme fırsatı bulduk. Özellikle akşam yemeği sonrası organize ettiğimiz kahve içme etkinlikleri sayesinde İngilizcemizi geliştirme fırsatı bulduk diyebilirim. Çünkü faaliyetlerimizde İngilizce konuşmamızı geliştirme adına çok bir şey yapamadık. Ne yazık ki birçok Tunuslunun ikinci yabancı dili ülkemizde olduğu gibi İngilizce değil Fransızca…


Şehirlerarası mesafelerin çok uzak olmaması sayesinde bir ayın sonunda birçok şehre gidip oraları gezme imkânı bulduk ve bunların çoğu günü birlik gezilerdi. Coğrafi konumu nedeniyle birçok uygarlığa ev sahibi yapmış Tunus’ta birçok müze ve antik şehir bulunmakta. Arkeoloji ve sanat tarihine ilgi duyan arkadaşlar için bu çok güzel bir durum. Özellikle başkent Tunus’un Kartaca ve Sidi Bou Said bölgesi bizde hayranlık uyandırdı. Tunus’ta adeta Amerikan banliyösü tadında bir bölgeydi. El Jem şehrinde de Roma Colosseum'u görmek bizleri oldukça şaşırttı ve büyüledi.


Tüm bu güzelliklerin yanında bazı olumsuz durumlar da var tabi. Akdeniz ülkesi olmasından mıdır, bilinmez. Birisi size görüşmek için ya da etkinlik için saat verdiği zaman genelde insanlar belirlenen saatten sonra geliyor. Bundan dolayı programınız sarkıyor. Bu tarz konularda rahat ve umursamazlar diyebilirim. Toplu taşımaya sırayla binmek ve kişisel alan kavramı bu coğrafyada sık görülen bir durum değil. Ülkemizdeki gibi şehirlerarası ve şehir içi ulaşım otobüslerle ya da geniş minibüslerle değil louage adı verdikleri 8-9 kişilik dolmuş tarzı  araçlarla sağlanıyor. Yani biraz sıkış tepiş bir ortamda oluyorsunuz. Ayrıca buraya gelmeden önce yemek konusunda çok ümitliydik. Akdeniz ülkesi olmasından dolayı uygun iklim sayesinde taze meyve ve sebze ihtiyacımızı rahat gidereceğimizi düşünmüştük ama yanılmışız. Hemen hemen her yemeğin içinde ton balığı ve yumurta var. Belli bir süre sonra aynı şeyleri yemek insanı sıkıyor. Hijyen konusunda da çok iyi değiller maalesef.


Cep harçlığımız ve yemek paramız toplam 550 dinar. Bu tutar Sousse şehrinde hayatınızı idame ettirmek için yeterli bir para lakin şehir dışına çıkıp gezip tozmak istiyorum derseniz sizin de harcamanıza bağlı olarak her bir ay için 100 Euro yanınıza fazla para almanızı tavsiye ederim (Bu blog 1 Tunus dinarının 3,01 Türk lirasına eşit olduğu zamanda yazılmıştır.).

Her şeye rağmen burada bir ayımızı bitirdik. Yaşanılan her şey sanki düne ait gibi. Şimdiden bir sürü anı biriktirdik. Umarım kalan bir ay da aynı güzellikte devam eder. Esenlikle…