Wednesday 8 September 2021

Tunus'ta İlk Ayım

 

3slema!

Tunus maceramın 1.ayını tamamlamış bulunuyorum. Burada olduğum için gerçekten çok mutluyum. Tunus’a geldiğim ilk hafta finallerim olmasına rağmen buraya ve arkadaşlarıma çok çabuk adapte oldum. Bir ay boyunca edindiğim deneyimler, gezip gördüğüm yerler, tanıştığım insanlar, tattığım lezzetler, öğrendiğim kültürel özellikler ve daha nice şey beni gerçekten hem şaşırttı hem de bu şeyleri öğrendiğim için çok mutluyum. 5 Türk olarak başladığımız “Be Active Be Volunteer” isimli projede 6 İtalyan, 14 Türk, 5 Polonyalı gönüllüden oluşan kocaman bir grup ile devam ediyoruz. Kaldığımız şehirde evler genel olarak çok güzel. Her yerde mavi-beyaz sade bir mimariye sahip evler bulunmakta. Kapıların önünde, bahçelerde, balkonlarda çeşit çeşit kaktüs görmeniz mümkün. Teknolojik olarak çok fazla gelişmemiş bir yer burası fakat buna rağmen temel düzeyde ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz. Yeme-İçme kültürleri çok farklı ve bana uygun değil. Her şey ya çok acı ya da çok şekerli.  Hamur işi tatlıları ve Harissa adlı acı sostan oluşan yemekleri yine de denenebilir. Anlaşılacağı üzere yemek anlayışları biraz karışık. Kahve ve kafe kültürleri Fransızlar ile birebir. Hatta kahvaltılarda direkt kahve-kruvasan ikilisi tercih ediliyor. Ben dışarda yemek yemeyi çok sevmediğim için genelde evde bir şeyler hazırlıyorum. Yerel marketlerden ziyade zincir marketlerden alışveriş yapmak çok daha hesaplı ve güvenilir. Aynı zamanda El-Medina’da bulunan büyük bir Pazar var. Biz haftalık alışverişimizi genelde oradan yapıyoruz. Taze sebze, meyve, tavuk gibi ürünleri oradan alıyorum. Aynı zamanda ikinci el ürünlerden oluşan kocaman bir Pazar kısmı var ve fiyatları oldukça uygun. Genel olarak İstanbul Kapalı Çarşı formatında bir yer. Hediyelik bir çok ürün de bulunmakta. Ulaşım konusunda oldukça rahatız. Şehir içinde Laugage denilen sarı minibüs tarzı taşıtlar kullanıyorlar. Şehir içinde en uzak mesafe maksimum bir saat sürüyor. Çoğu zaman laugagleri kullanıyoruz bazen de taksi kullanıyoruz. Hemen hemen aynı miktara denk geliyor.  

Kaldığımız ev gerçek bir öğrenci evi gibi. Temel düzeyde ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz. Bir konu hariç “çamaşır yıkamak” Tunus’ta insanlar eski model merdaneli bir çamaşır makinası kullanıyorlar. Çamaşır makinası ve bulunduğumuz bölgede zaman zaman uygulanan su kesintisi problemlerine alışmakta zorlandığımı söyleyebilirim. Evimiz denize çok yakın ve bu yüzden hemen hemen her gün denize gidiyoruz. Buraya özgü Jasmine isimli çok hoş kokulu çiçekleri var. Gittiğiniz her mekânda insanlar bu çiçeklerden demek, kolye yaparak satıyor. Ev sahibi derneğin ilgisi ve özellikle aktivitelerde bize eşlik eden Walid Koç’un iletişiminde çok memnunum. Hatta geçen haftalarda Walid Koç’un doğum gününü kutladık İtalyan gönüllülerin evinde. Genel olarak pitanque, plaj voleybolu ve temizliği, çiçek bahçesinde çeşitli faaliyetler, okullarda sınav öncesinde hijyen kiti desteği sağlama, burada bulunan diğer derneklerle gerçekleştirilen ortak faaliyetler, kısa film çekimi, radyo programına katılım gibi bir çok farklı alanda aktivitelerimiz oluyor. Haftanın 5 günü aktivitemiz oluyor ve günde iki farklı aktiviteye gidiyoruz. Daha önce voleybol ile ilgilendiğim için burada düzenli olarak voleybol oynamaktan çok keyif alıyorum. Aynı şekilde çok eğlendiğim bir diğer aktivite de katıldığımız radyo programında şarkı söylemek oldu. Radyo programında görevli lise öğrencilerinden birisi söylediğim bahçede yeşil çınar türküsü hakkında “ sözlerini anlamasam bile çok duygulandım, gözlerim doldu” dedi.  

Bulunduğumuz bölgeye adaptasyonumuza en çok faydası olan dil atölyesi sayesinde yerelde konuşulan Fransızca-Arapça karışımı dili öğreniyoruz. Günlük hayatta kullanabileceğimiz birçok kalıbı ve kelimeyi öğrendik bile. Burada bir düğüne davet edildik ve kültürlerini daha yakından tanıma fırsatı yakaladık. Gelinin giydiği özel kıyafetler ve düğün için hazırlanan özel tatlılar gerçekten çok farklıydı.  

Yakınlarda bulunan Hergla, Mounastır, Akuda, Hamam Sussa, Sussa, Chat Meriem, El Kantaui gibi yerleri gezdik. Şu an faaliyetler tam kapanmadan dolayı devam etmese de hemen hemen her gün İtalyan ve Polonyalı gönüllüler ile görüşüyoruz. Yaklaşık 10 gündür tam kapanmadayız. Turist olduğumuz için istersek gezmeye devam edebiliriz.  Önümüzdeki bir ayı çok daha dolu ve çok daha eğlenceli geçirmek istiyorum. Umarım tam kapanma bir an önce biter ve günlük yaşantımıza devam edebiliriz.

Bislema!









γεια σας!

γεια σας! Yavaş yavaş sona gelirken Akdenizin ortasında Yunan kültürünü deneyimlemek eşsiz bir tecrübe. Buraya geldiğimizden beri neredeyse her gün ortak bir kültürü paylaştığımızı birbirimize ne kadar çok benzediğimizi farkettik. Sanki farklı dillerde konuşan ama birbirini hiç kelime kullanmasa bile anlayacak iki farklı insan topluluğu gibiyiz.  Fixinart'a geldiğimden beri yapmaya devam ettiğim işlerin yanı sıra şimdi de tabelaların asılmasına, bahçe işlerine, kütüphanenin düzenlenmesine ve yemeklerin yapılmasına yardımcı oluyoruz. Kütüphane de çalışmak oldukça keyifli ve bir o kadar da yorucu elbette. Her geçen gün projemin bitme süresi yaklaşıyor bununla birlikte ailemi tekrar göreceğim için mutlu olurken bir yandan da buradan döneceğim için sanki içimde bir burukluk oluşuyor. Geçtiğimiz bir kaç haftayı tarihi yerleri gezmeye, olabildiğince farklı yeri görüp bir yandan da öğrenmeye ayırdım. Genç bir arkadaş tarafından haftanın üç günü düzenlenen ve katılımcılar tarafından yapılan bağışlarla sürdürülen yürüyüş turları Selanik’in ve Yunanistan’ın farklı ama bir o kadar da tanıdık olan yanlarını görmeme, mitolojiden tarihe, yemeklerden siyasete kadar değisik konularda alternatif ve görece dolu dolu bilgi öğrenmeme sebep oldu. Geri dönüşüm ve sıfır atık fikri hayatımda önemli bir yer kaplamaya başladı ve yaşam tarzımdaki gözle görülür değişim de beni olumlu yönde adımlar atmaya yönlendiriyor. Sanıyorum bu sizlere yazdığım son yazılardan bir tanesi olacak. Belki daha sonra geri dönmeden bir tane daha yazar sizlere yakında Yunanistan’ın adalarından birine yapacağım geziden bahsederken, burayı ne kadar özleyeceğimi de belirtmiş olurum. Yunancam da oldukça gelişmekte laf aramızda. Sevgiler ve saygılarımla. Bir sonraki sefere kadar görüşmek üzere.
 

Mulțumesc România!

Herkese merhaba.

Ben Yavuzhan ve size harika insanlarla geçirdiğim iki aydan bahsetmek istiyorum. 2021 yazında Romanya’nın Bükreş yakınlarındaki Ciorogarla köyünde, "ESC For All" adlı ESC projesine iki ay gönüllülük yaparak geçirdim. Lise öğrencileriyle çalıştığımız projede Türkiye’nin farklı şehirlerinden ikisi staj öğrencisi üçü proje gönüllüsü toplamda 5 kişiydik ve birlikte bir yurtta yaşadık. Görevlerimiz öğrencilere etkinlik hazırlamak ve yapmak, çeşitli sunumlar hazırlamak, dil derslerine katılmak ve ev sahibi kuruluşun çeşitli etkinliklerine katılmaktı. Boş zamanlarımızda ise Bükreş’e gidebiliyorduk, fakat toplu taşıma kısıtlı olduğu için yurdumuzda bir hayli vakit geçirdik. Hafta sonları Romanya’nın mimarisiyle ünlü Braşov, sahilleri ve gece kulüpleriyle ünlü Köstence ve kaleleriyle ünlü Sinaia gibi farklı şehirlerine seyahat ettik. Ben son haftamı Moldova’da geçirdim. Günlerimiz zevkli geçti ve birçok anı biriktirdim. Yemek yapmayı öğrendim ve alıştım ve başka şehirlerden gelen bir grup olduğumuz için birbirimizin yemek alışkanlıklarından çok şey öğrendik. Sadece yemek konusunda değil her konuda birbirimizi, geldiğimiz yerleri ve geçmişlerimizi paylaştık. Maalesef bu paylaşım biz Türkler arasında kaldı çünkü etrafımızda hiç yabancı gönüllü olmadı ve Romanyalı lise öğrencileriyle etkileşimimiz öğrencilerin yaz tatili olmasından dolayı sınırlıydı. Ama en azından mentorum Mihai ile vakit geçirme şansım oldu. Bu deneyim bana kendimden küçük jenerasyonlarla olan iletişimimi, dil bariyerine rağmen kendimi geliştirmeme, dil becerilerimi, yer-yön bulma ve seyahat etme becerilerimi, sunum ve iletişim becerilerimi geliştirmeme, koşullara karşı adapte olabilmeme olanak sağladı.

Herkesin bu gibi olanakları deneyimlemesini tavsiye ediyorum!



Aslemaaa!

Tunus'un ilk ayında ciddi bir kültür şoku yaşadım diyebilirim, en çok şok olduğum şey başlarda sokaklardaki çöplerdi. Her yerde çöp var ve çöp tenekesi bulmak hiç kolay değil. Benim gibi çöpünü yere atmak istemeyen insanlar epey yürümek durumunda kalabiliyor :) ikinci yaşadığım şok ise Tunus Arapçasının normal Arapçadan bir hayli farklı olduğuydu. İlk başlarda teşekkür ederim yerine herkese şükran derken Tunusçasının "ayhsık" olduğunu öğrenmekle başladı. Bu durum meğerse her Arap ülkesinin Arap dili farklıymış, öğrenmiş oldum :) Bir diğer mesele ise denizlerdeki deniz anaları:) Türkiye'deki deniz anaları gibi değiller küçük ve maviler suda gözükmüyorlar ancak her yerde var. Isırdığında biraz yanma hissedebiliyorsunuz ancak sahildeki güvenlik görevlilerinde bunun için krem var,  isteyebilirsiniz. Projenin ilk ayında yaptığımız aktiviteler çöp toplamak, radyo programına katılım, "Flower Garden"a gitmek gibi şeylerdi ve karantinadan dolayı çok yoğun bir aktivite programımız yoktu. Yine de keyifli zaman geçirdik. Altı Türk arkadaş ile yaşamak, üst katımızda İtalyan arkadaşların olması ile birlikte sürekli girip çıkmak komşu olmak inanılmaz keyifliydi. Tunus'a gidecek herkese tavsiyem şudur, evet bizden çok çok farklı bir Tunus kültürü var ancak bunu kötü olarak değil 'farklılık' olarak algılayıp iyi özelliklere odaklanmanız ,çünkü gerçekten Tunus insanı aynı zamanda çok cömert ve cana yakın. 

Bislemaa

Ayhsik!

Wednesday 1 September 2021

Selanik'ten tekrar merhaba!

Selanik’ten tekrar merhaba. İlk iki blog yazımda Yunanistan’ın Selanik kentinde gerçekleştirmekte olduğum projemden detaylar vermeye çalışmıştım. Bu sefer biraz farklılık yap buradaki günlük yaşamdan, insan ilişkilerinden ve elbette Yunanistan güneşinden söz etmeye çalışacağım. Başta anlamakta zorluk çeksem de elbette adaptasyonum da aynı oranda zorlu geçse de zamanla ve tecrübe ettikçe insanların neden bu kadar rahat olduklarını ve sosyal anlamda gerginliğin değil aksine anlayışın ve saygının nasıl bu kadar toplumda hâkim olduğunu anlamaya yavaş yavaş başladım. Çalışma koşullarının zorluğu ve ekonomik krizin derinliği gözle görülür bir şekilde belirgin olsa da burada insanlar günlük hayatlarında konfor alanını sağlamakta oldukça başarılılar. Kahve ve simit ile başlanan bir günde deniz kenarında gerçekleştireceğiniz kısa bir yürüyüşün ardından nereye oturursanız oturun önünüze güzel bir yemek geleceğinden emin olduğunuzu düşünün. Karşınızda eşsiz manzarası ve olanca büyüklüğüyle Olympos dağı hemen üzerinizde beyaz kanatlarıyla martılar uçmakta. Bundan daha rahatlatıcı bir şey düşünemiyorum.
Elbette bunun yani sıra dernekte (Fix in art) yapmış olduğumuz çalışmaların verdiği özgüven ve insanların ne olursa olsun takındıkları destekleyici tavır Yunanistan’daki günlük hayata adapte olmamın başlıca nedenlerinden elbette. Havaların ısınmasıyla birlikte toplu gerçekleştirilen plaj etkinlikleri ile ara sıra diğer gönüllü arkadaşlarla yaptığımız kamp etkinlikleri de kendi konfor alanımdan çıkmamda ve hayatı daha iyi tanımamda epeyce yardımcı oldu.  Bu 
seferlik biraz kısa bir yazıyla sizlerle oluyorum ancak bir sonraki yazılarımda sizlere deneyimlerimi daha detaylı anlatmaya çalışacağım.
Umarım anlattıklarım faydalı oluyordur ve elbette herhangi bir konu üzerinde yardıma ihtiyacı olan olursa memnuniyetle yardımcı olacağımı da belirtmek isterim. Bir sonraki buluşmamıza kadar hoş çakalın.

 
 


Bună ziua!

ESC FOR ALL–5 serüvenim IYACA’yı sosyal medyadan takip etmem ile başladı. European Youth Portal’de aktif üyeydim ve düzenli olarak projeleri inceliyor olsam dahi içime sinen bir proje olmamıştı, ta ki Romanya Ciorogârla’da 2 aylık kısa dönem projeyi görene kadar. Proje hazırlık sürecimde ilk adım olan mülakatı, IYACA’da görev alan Ayhan ile hem samimi hem de profesyonel bir şekilde tamamladık ve karşılıklı olarak beklentilerimiz uyuştu. Mülakata takiben mail kutuma düşen “Gönüllülük Projesi Başvuru Sonuçları” başlığını görmem ile kendimi vize evraklarımı hazırlar iken buldum. Vize evraklarını hazırlama sürecimde hem gönderici kuruluşum (IYACA) hem de karşı kuruluşum (SAKURA) titizlik ile süreci yöneterek iş gücümü olabildiğince azalttılar. Vize başvuru günüm geldi çattı, pandemi nedeni ile bekleme sürecim olağan hallerden uzun sürmüş olsa da Romanya vizeme nihayetinde kavuştum. Uçuş günüme uyandım, uçağa binmeden önce mail ile bilgilendirmeler almam sebebi ile içim rahat bir şekilde uçağa bindim; indiğimde Bükreş Otopeni Havaalanı’nda mentörüm sıcak gülümsemesi ile beni karşıladı ve projemi gerçekleştireceğim yurda yola koyulduk. Projemi gerçekleştireceğim yurt Ciorogârla, Ilfov’da bulunmakta idi; Bükreş Otopeni Havaalanı’ndan 27 KM, Bükreş’ten ise 18 KM. Yurda adımımı attığım andan itibaren diğer Türk gönüllü arkadaşlarım ile tanıştım ve güzel bir uyku için tarafıma hazırlanan yurt odamda gözlerimi kapattım. Gözlerimi açtım ve Technology School Pamfil Şeicaru’da lise öğrencileri ile gerçekleşecek projeme başladım, peki iki ay neler mi yaptım?

Periyodik olarak haftada bir gün Bükreş’te bulunan ofisimize giderek evrak işlerimizi, haftalık planlamalarımızı gerçekleştirdik. Ülkelerimizin tarihini, danslarımızı ve yemek kültürümüzü proje boyunca karşılıklı olarak paylaştık, sunumlarımızı etkinlik sonlarında gerçekleştirdiğimiz oyunlar ile interaktif olarak destekledik. Şu an öğrencilerimizin hepsi Türkiye’de bir düğünde damat halayı, erik dalı oynayabilecek kadar kalifiyeler. Yemeklere gelir isek bizleri geleneksel yemekleri olan miçii ve papanaşi ile tanıştırdılar; pişimize ise bayıldılar ve bizlere pişiye çok benzer bir yemekleri olan Lángos’tan bahsettiler. İçeceklerde ise ayrana, türk kahvesine ve türk çayını bayılıyorlar; marketlerde de bolca karşımıza çıkmakta idi. (Marketlerde bulunan çoğu sebze, meyve, bakliyat Türkiye’den gelmekte.) Okuldakilerin çoğu Türkçe kelimelere aşinalardı, bizlere mentörümüzden aldığımız Romence dersleri dışında günlük dillerini öğrettiler, markette ve sosyal yaşamımda yardımını çok hissettim. Mulţumesc! Bir etkinliğimizde, öğrencilerimiz ile birlikte tahta kaşıklardan bebekler hazırladık, iğne ile oya yapmakta yardımcı oldum onlar ise Romanya’nın etnik kıyafetleri ile bebeğimi süslemem için yardımcı oldular. 

İçinde bulunduğum proje, takım çalışmasının yanı sıra bireysel yetkinliklerimi de geliştirdi; özellikle her hafta hazırladığımız sunumlar sayesinde topluluk önünde konuşma, gelecekte Romanya’ya ulaşacak gönüllülerimizi karşılamak için havaalanında çektiğimiz videoyu düzenlemem, altyazı eklemem ile de dijital yetkinliklerimin geliştiğini hissettim. Haftanın iki günü oyun günlerimizdi ve hep birlikte beyzbola benzeyen Romanya’nın geleneksel oyunu olan Oină’yı, Romence-Türkçe renkleri öğrendikten sonra İstop’u, Romence-Türkçe şarkılarımız ile Sandalye Kapmaca’yı zevk ile oynadık. Voleybol ve futbol müsabakalarımız oldu, oyunlardan önce Romanyalı ve Türk ulusal atletlerimizi tanıdık/tanıttık; Gheorghe Hagi’nin ismi her geçtiğimizde iki ülke tek yürek olduk. 
Bazı workshoplarımız dünyanın muzdarip olduğu konulardandı; hep birlikte ırkçlık, cinsiyet ayrımcılığı, yabancılaştırma gibi konuların üstünde durduk ve sunumlarımız/hazırladığımız küçük tiradlar ile empati kurma yetimizi geliştirdikBazı workshoplarımız dünyanın muzdarip olduğu konulardandı; hep birlikte ırkçlık, cinsiyet ayrımcılığı, yabancılaştırma gibi konuların üstünde durduk ve sunumlarımız/hazırladığımız küçük tiradlar ile empati kurma yetimizi geliştirdik.Romanya’da dini bir bayram olan “Înălțarea Domnului, Ziua Eroilor” – “Rab’bin Yükselişi, Kahramanlar Günü”nü bizlere hazırladıkları paskalya yumurtaları ile kutladık; yerel dilleri ile yumurtaları birbirlerine çarptık ve birbimize şans diledik. (Şans sanırım o gün pek benden yana değil idi, yumurtam pek dayanamadı L ) ESC nedir sunum günümüzde, gönüllülük nedir alt başlığını işler iken aslında bu soruya sunumumun sonunda ben de cevap buldum.

13 yaşımda tek başına çıktığım yurt dışı seyahatinden, Romanya’da olan bu sürece kadar olan sürecimi; yurt dışı seyahatinin korkulacak bir şey olmadığını, gönüllülüğün unutulmaz bir deneyim olduğunu anlattığım sunumumun sonunda 16 yaşında bir öğrencim ben de ESC ile 18 yaşıma girdiğim gün yurt dışında projelere katılmak istiyorum, ailem ile bu konu hakkında konuşacağım ve seni örnek göstereceğim cümlelerinin ardından gönüllülüğün ne olduğunun cevabını yüreğimden aldım, bir canlının hayatına dokunabilmek ve daha iyi kılabilmekti gönüllülük. İlk ayım bahsettiğim üzere etkinlikler ile yoğun bir şekilde geçti, ikinci ayımda seyahat anılarımda görüşmek üzere, Pa-pa!


 
 

Romanya'da İki Aylık Maceram!

 


Sizi Romanya’ya geliş sürecim ve orada geçirdiğim zaman dilimi hakkında bilgilendirmek istedim. Projeyi arkadaşım sayesinde öğrendim ve hemen başvurumu yaptım. Bir gün içeresinde mülakatım yapıldı ve projeye kabul edildim. Yeşil pasaport sahibi olsam da pandemi koşulları nedeni ile uzun dönem vizeye izin verildiği için vize almam gerekti (detaylı ve güncel bilgiye konsolosluğun sayfasından ulaşınız.) Projenin tek sancılı kısmı vize alma sürecimdi, kabul sürecim ve proje sürecim mentörlerim sayesinde çok kolay ve eğlenceli idi. Kocaeli’nde yaşamam sebebi ile İstanbul Konsolosluğu’ndan fiziki vize görüşmemi gerçekleştirdim. Randevu günü bütün belgelerimi eksiksiz bir şekilde konsolosluğa verdim ve bu şekilde vize sürecim başlamış oldu. Pandemi ve insan trafiği dolayısıyla vizenin çıkma süreci 45 günü buldu. Vize çıktıktan birkaç gün içinde uçak biletlerimize IYACA sayesinde kavuştuk ve yolculuğumuz başladı. Bükreş Havaalanı’nda Mihai isimli karşı kurumun “Sakura” çalışanı (aynı zamanda mentörümüz) bizi güler yüzü ile karşıladı ve yurda doğru yola çıktık. Yaklaşık 1 saatlik yolculuğun ardından yurda vardık; ilk olarak ben ve arkadaşımdan önce gelen gönüllülerle tanıştık, hepsi çok iyi ve tatlı insanlar.Gelişimiz hafta sonuna denk geldiği için etkinliklere başlamamız birkaç gün aldı.

Mentörümüz her hafta başı o hafta yapacaklarımızı ortak alan olan mutfağa asıp bize bilgilendirme sağladı. Çocuklarla yaptığımız çeşitli etkinlikler boyunca bize okulun öğretmenleri yanımızdaydı bu sayede çocuklarla iletişimi en baştan güçlü kılabildik. Çocuklar gerçekten çok sıcakkanlıydılar ve her etkinlikte hepsi bizle birlikte aynı heyecanı paylaştığını gözlerindeki heyecandan anlayabiliyorduk. Çocuklarla beraber çok güzel oyunlar oynayarak ve birlikte sunumlar hazırlayarak hem bilgilendik hem de eğlendik. Kendi kültürümüze ait ve Romanya kültürüne ait spor aktiviteleri yaptık. Gerçekten çocukların bizimle aynı heyecanı paylaşması yaptığımız bütün etkinliklere eğlence kattı. Etkinlikler genel olarak çocukların dersleriyle yakındı. Örnek olarak; bez bebek yapmak, voleybol oynamak, Romanya’nın tarihinde önemli bir gün olan “Kahramanlar Günü” için yapılan sunum da dahil olarak bir çok etkinlikte bulunduk.

Birinci ayın sonuna gelirken ev sahibi kurum bizi Braşov isimli şehire ve oradaki Peleş Kalesi’ne götürdüler; gerçekten inanılmaz bir deneyimdi. İkinci ayımızda okulun yaz tatiline girmesi ile etkinliklerin yoğunluğu azaldı ve bu sayede Romanya’yı gezme, kültürlerini tanıma fırsatımız oldu. Gerçekten tarih olarak çok zengin bir mirasa sahipler. Ben ve arkadaşlarım için gerçekten inanılmaz bir deneyimdi; IYACA’ya sonsuz teşekkürler. Umarım herkes böyle bir şansı elde edebilir.