Showing posts with label Burcu Özkan. Show all posts
Showing posts with label Burcu Özkan. Show all posts

Monday, 26 April 2021

Korona Sürecinde Gönüllülük

 

Herkese tekrar merhabaa :)


Bugün sizlere 8. ayımdan yazıyorum. Maalesef henüz korona süreci bitmedi dolayısıyla benim de buradaki hayatım kısıtlı şekilde devam ediyor. Bu anlamda biraz şanssız bir döneme denk geldiğimi düşünüyorum. Çünkü normal zamanda gelebilseydim gezi ve sosyallik anlamında çok daha verimli geçebileceğini biliyorum. O yüzden virüsten sonra gelecek arkadaşlarımız çok şanslı olacaklar :)

Size biraz sürecimden bahsedeyim. Burada uzun zamandır her yer kapalı (mağazalar kafeler alışveriş merkezleri vb.) ve kış döneminde havalar da oldukça soğuktu. Çok fazla kar yağdı ve bu bizim için eğlenceli oldu çünkü kar topu savaslari ve kardan adam yapımı kesinlikle eğlenceli aktiviteler arasında bulunuyor. Hatta burada ilk defa kar gören İspanyol bir arkadaşımız vardı. Neyseki bu kısıtlı süreç içerisinde ofis çalışmalarımiz ve antrenmanlarına devam ediyor böylece keyifli ve verimli zaman gecirebiliyoruz. Çocuklari çok seviyorum bu yüzden antrenmanlar benim için çok keyifli. Aynı zamanda Beniaminek 03 spor kulübümüzün bir de at çiftliği var ve orada zaman geçirmek gerçekten rahatlatıcı.

Burada gezmek veya çeşitli aktiviteler için yeterince boş zamanım oluyor. Ben genellikle doğada yürüyüsler yapmayı tercih ediyorum ya da kalabalık olmadığı sürece arkadaşlarımla toplanabiliyoruz. Hava soğuk bile olsa elinizde sıcak bir kahveyle yürümek oldukça huzur verici olabiliyor :)

Seyahat konusunda sorun yaşamıyorum mesela istediğiniz şehre ya da ülkeye gidebilirsiniz şartları uyguladığıniz takdirde fakat ülke kısıtlamaları seyahatinize etki edebilir. Ben proje sürem içerisinde Almanya ve Ukrayna'ya seyahat ettim. Benim için oldukça keyifliydi. Lviv'i boydan boya yürüyerek tarihi yerlerini gezdim. Oldukça eski ve büyüleyici bir sehirdi benim için. Kendimi dönem filmlerinden birinde hissettim. Projemi Polonya'da gerceklestirdigim için anlaşmak konusunda sorun yaşamadım çünkü dilleri Lehçe ile çok benziyor ve halkın geneli anlıyordu.

Umarım kısa zamanda her şey normale döner ve herkes sağlığına kavuşur. Biz korona gönüllüleri de projemizin kalan kısmını daha güzel değerlendirebiliriz :) Bir sonraki yazıda buluşmak üzere:)

Friday, 27 November 2020

YENİ YERLER ARARKEN KENDİMİ BULDUM

Herkese Merhaba:)  Bugün size Beniaminek03'teki 3. ayımdan yazıyorum. Bildiğiniz gibi dünya şu an bir virüs ile savaş halinde ve bu savaş için bütün ülkeler günlük yaşamda birçok alana kısıtlama getirdi. Dolayısıyla ben de burada kuralları ihlal etmeden en keyifli şekilde günlerimi geçirmeye çalışıyorum. Kapalı mekanlardan çok doğayla iç içe olup huzurlanabileceğim yerleri seçiyorum. Yeşili her zaman severdim ama burada tam bir doğa aşığı olduğumu keşfettim. Özellikle sonbaharın getirdigi bu güzel renkleri görmeniz gerek. Burada yaşadığım kasaba küçük ve doğal bir yer ve Beniaminek ailem gerçekten çok iyi ev sahipliği yapıyor. Bütün önyargılarımı yıkacak kadar samimi ve içten davranıyorlar. Burada kulüp başkanımızın çiftliği var ve bazen oraya gidiyoruz. Atlar, ceviz ve fındık ağaçları ve köpekler var. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığım yerlerden biri.

Yeşili her zaman severdim ama burada tam bir doğa aşığı olduğumu keşfettim. Özellikle sonbaharın getirdigi bu güzel renkleri görmeniz gerek. Burada yaşadığım kasaba küçük ve doğal bir yer ve Beniaminek ailem gerçekten çok iyi ev sahipliği yapıyor. Bütün önyargılarımı yıkacak kadar samimi ve içten davranıyorlar. Burada kulüp başkanımızın çiftliği var ve bazen oraya gidiyoruz. Atlar, ceviz ve fındık ağaçları ve köpekler var. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığım yerlerden biri.
Yasaklardan dolayı buradaki bütün eğlence yerleri, restoranlar ve AVM ler kapalı. Havalar da soğuduğu için bu sıralar yapılacak çok fazla aktivitemiz yok. Neyse ki spor okulu antrenmanlarimiz var ve çocuklarla birlikte içimizi ısıtacak zamanlar geçirebiliyoruz.

Artık lehçeye ve kültüre daha çok adapte olduğum için buradaki insanlarla daha verimli ve guzel zaman geçirebiliyorum. Bazen birlikte Türk yemekleri yapıyoruz bazen buranın kulturel yemeklerinden yiyoruz ya da geleneklerden bahsediyoruz böylece kültürler arası etkileşim sağlayabiliyoruz.

Geçen hafta ilk defa kehribar taşı topladık. Evet bizzat gidip Sopot sahilinden kendi ellerimizle. İlk defa bir doğal taşı doğadan topladım. Benim için oldukça ilginç ve ilgi çekici bir deneyimdi. Tabiki o muazzam işlenmiş ve büyük taşlara çok benzemiyor ama tamamen doğal küçük ve parlaklar. Size biraz burada geçirdiğim süre içinde gittiğim yerlerden bahsedeyim.

Gerçi önceki yazımda bahsetmiştim gideceğimden. Stuttgart'a bir gezi yaptım. Tübingen, Manheim, Kircheim, Heidelberg ve Stuttgart'i gezdim. 5 günlük bir gezi sürecim oldu ve inanılmaz keyif aldım. Bu benim yurtdışında ilk yurtdışı gezimdi. Bu şehirlerin neredeyse bütün sokaklarını karış karış gezdim,ormanlarının havasını doya doya soludum, soğuk sularında yalin ayak gezdim ve olabildiğince yaşamaya çalıştım.

Almanya biz Türklere çok yabancı bir yer olarak gelmiyor çünkü bir çok Türk'ün yaşadığı ve bildiği bir yer. Bir çok Turk restoran ve mağazası mevcut. Şehrin genel havası ve yapısı çok güzel,ulaşım ağı çok iyi trenler çok yaygın kullanılıyor ve her şey çok düzenli görünüyordu. Maalesef ülke dışında henüz başka bir yere gitmedim. Ama umarım virüs kısa zamanda geçer ve size anlatacak birlikte gezmiş gibi hissedeceğiniz daha bir çok yer yaşayabilirim. Bu konuda çok şanslıyım ki beni gerçekten destekleyen güzel bir ailem var, teşekkürler Beniaminek. Biliyorum ki burada geçirecek çok daha güzel günlerim var, bir sonraki yazıda görüşmek üzere :))

                                             Burcu Arife ÖZKAN

                                                                                                                               Polonya Gönüllüsü



















Friday, 16 October 2020

Dünyaya Açılan İlk Kapım Polonya!

Herkese merhaba, hayatımın seyrini değiştireli henüz 1 ay oldu. Ben her zaman çok şanslı bir insan olduğumu düşünürdüm ve covid19 a rağmen buraya gelebilmeyi başararak bunu tekrar kanıtladım. Vize başvurumun hemen ardından sokağa çıkma yasakları başladı ve vize başvurumun reddedileceğinden emindik. Fakat 3 ay yasak sonrası pasaportumu aldığımda mutluluktan uçtum çünkü mucizevi bir şekilde vizeyi vermişlerdi. Tabiki bunda en büyük katkı buradaki kurumun ve İYACA derneğine ait. Tabiki vize olsa bile Polonya'ya olan uçuşlar açılmadığı için Almanya üzerinden geldim. Yani gönüllülük sürecin ilk gunden başka bir ülkeye seyahat ile başladı.

Gelmeden önce kafamda bir çok soru işareti vardı çünkü bu ilk yurtdışı deneyimimdi. Ev sahibi kurumum her konuda bana yardımcı oldu. İlk gezimi Gdansk'a yaptım. Muhteşem bir yerdi. Tarihsel olan şeyleri seven bir insan olarak cennete düşmüş gibi hissettim. Eski ve yeniyi ayiran bir nehir vardı. Beni büyüleyen bir şehir oldu. Sonrasında Gdynia ve Sopot'a gittim. Gdansk kadar tarihsel ve kültürel olmasa da çok güzel şehirlerdi. Hemen Polonya deyince akla gelen şeylerden biri olan amber taşı aldım. Gdansk'ta St. Mary Kilisesini gezdim ve orada Gdansk'in en yüksek noktası vardı. Nefes kesici bir manzaraydı. Polonya sokak lezzetlerinden denedim. 

İlk defa bir bayramı ülkem dışında geçirdim. Ama buradaki türk ve Polonyalı arkadaşlarımızla elimizden geldiğince bir bayram havası oluşturduk. Hem onlara kültürümüzü öğretmiş olduk hem de kendi bayramımızı yaşadık. Çiğköfte gibi ülkemize ait yiyeceklerden de yaptık. Burada Türk yemekleri çok seviliyor. 

Buraya gelmeden önce en çok korktuğum şeylerden biri insanlarının soğuk olmasıydı. Fakat hiç korktuğum gibi olmadı. Bana karşı çok sıcakkanlı geldiler. Daha ilk ayım olmasına rağmen birçok arkadaş edindim.

Yaşadığım kasaba olan Starogard'da ise beni en çok etkileyen doğal güzellikleri oldu. Yeşilin her tonunu sahip muhteşem bir kasaba. Küçük bir yer olduğu için otobüs kullanmaya ihtiyaç duymuyorum zaten yürümeyi de çok seviyorum. Burada bir katedral ve kilise var. Onların da inançlarını öğrenmek için bir pazar günü kiliseye ziyarete gittim ve ayine katıldım. Aynı zamanda burası bir çok göle de sahip. İnsanlar rahatça gidip orman yürüyüşleri yapıp sonra gole girebiliyorlar. 

Ev sahibi kurumum ile birlikte bütün gönüllüler kanoya gittik. Çok güzel ve asla unutamayacagim bir deneyim yaşadım. Doğanın kalbinde adeta huzuru bulduk. Bütün bunların yanında burada kurumumun her sene düzenlediği Deyna Cup Junioru gerçekleştirdik. Bizim için hararetli bir hazırlık süreci oldu. Virüs nedeniyle önceki senelere oranla daha az takım gelmesine rağmen herkes için çok güzel bir turnuva oldu. 

Bir de buranın alışık olmadığım mutfak kültürüyle tanıştım. Bizimkine nazaran yemekleri daha tatlı yapıyorlar. Özellikle çorbalarımız çok farklı. Türkiyede her gün yediğimiz birçok şeyi burada bulamadım. Fakat buradaki favorim pierogi. Bizim ülkemizdeki mantıya çok benziyor fakat içini kapusta,et, peynir vb gibi seçeneklerle dolduruyorlar. Tatlı olarak ise daha çok kek ve pasta tarzında yapıyorlar ve onlar da hayli güzel.

Şimdiden ilk gezi planımı Stuttgart için yaptım bile. Dolu dolu geçen ilk ayımdan sonra umarım bir dahaki yazımda anlatacak yeni güzel deneyimler edinebilirim.