Buna buna,
Romanya’daki üçüncü ayımı
tamamladım ve bu ay oldukça hareketli ve dolu dolu geçti. Dün oturma izni
başvurum için Göç Ofisi’ne görüşmeye gittim. Başta gergin olsam da olumlu
sonuçlar ile ayrıldığım için huzurluyum.
Önce Hırvastistan seyahatimden başlayalım. Proje ekibinden
arkadaşlarımızla Hırvastistan’da Zadar ve Zagreb şehirlerine gittik. Hırvastistan’da geçiridiğim üç gün boyunca
Romanya’yı özlediğimi belirtmeliyim. Gezmek için yanlış bir zaman seçmiş
olmalıyız ki en çok görmek istediğim yerleri göremedim. İşin aslı 2015’te
okuduğum lisenin düzenlediği Avrupa turu ile Zagreb’e de gelmiştik ancak gece
boyunca şehirde olduğumuz için şehrin merkezinde yer alan oldukça görkemli
Zagreb Katedrali’ni görememiştim. Benim gibi Gotik mimari aşığı olan bir insan
için Zagreb’e gitmek için en büyük motivasyon kaynağı bu görkemli katedrali görmekti.
Ancak bu sefer de restorasyonda olduğu göremeden ayrıldım. Yine aynı şekilde
Parlamento Binası’nın yanında oldukça eski ve görkemli diğer önemli kiliseyi de
geçen sene başbakana yapılan saldırıdan sonra alanı olduğu gibi koruma altına
alıp kapattıkları için göremedim. Hava güneşli olsa da Romanya’ya kıyasla çok
daha soğuktu ve bunu söylemek istemezdim ancak karşılaştığım insanlar da
Rumenlere kıyasla çok daha soğuktu. Kısacası genele vurulunca üç günlük Hırvatistan
tatilimiz keyifliydi, pek iç açısı şeyler söylemesem de yine keyif aldım.
Özellikle Zadar, bir zamanlar para
karşılığı İtalyanlara satılmış bir şehir olduğu için İtalyan mimarisinin
izlerini taşıyordu. Osmanlı İmparatorluğu ile Venedikliler arasındaki
gerilimden kaynaklı şehri Türklerden korumak için kale ve surlar inşa edilmiş,
kuşatmalarda su ihtiyacını karşılamak için su kuyuları yapılmış. Aynı zamanda
Roma İmparatorluğu’ndan da kalan eserlerin de olduğunu varsayarsak Zadar,
Zagreb’e kıyasla gezmekten daha keyif aldığım bir şehirdi.
Bu ayın önemli
gelişmelerinden biri ise ilk kısa dönem grubunun Türkiye’ye geri dönmüş olması
ve yerine ikinci kısa dönem grubunun gelmiş olması. Tabi ki Bükreş’e gelen her
misafirimi götürdüğüm gibi onları da Dristor Döner’e götürdüm. Bu mekanın en
önemli özelliği Türkler tarafından
açılmış olması ve çalışanlarının Türk olması. Türklerden ziyade Rumenlerin ve
diğer yabancı insanların da oldukça sevdiği bir lezzet noktası. Soğuk Bükreş
günlerinde içeriye girip sıcak bir mercimek çorbası içip yola devam etmek çok
iyi oluyor. Piata Unirii’ye 15 dk yürüme mesafesinde olmasının da diğer
avantajlı yönü olduğunu belirtmeliyim.
Bu ay öğrencilerin tatili
bittiği için okula ve yurda geri döndüler ve bunun da etkisiyle etkinlikler çok
daha aktif ve dolu dolu geçti. Cioragarla’daki lisenin yanı sıra Braneşti’de
etkinliklere devam ettik. Braneşti’ki lisede Planetise oyununun masa değil de
büyük, yer versiyonunu oynadık ve oldukça eğlenceliydi. Planetise oyunu, dört
takımla oynanıyor. Her takım oyuna
başlamadan önce zar atıyor ve gelen sayı kadar ilerliyor. Eğer doğru cevap
verilirse ilerleme korunuyor; yanlış cevap verilirse hiç ilerlenmemiş gibi başa
dönülüyor. Ayrıca soruyu yanlış cevaplanırsa sonraki grup soruyu cevaplama
hakkı kazanıyor. Sorular çevre ve ekoloji ile alakalı ve amacımız tabii ki
çocukların bu konuda farkındalık sağlaması. Rekabetin had safhada olduğu,
eğlenceli ve öğretici bir oyun. Ancak her nasıl oluyorsa benim olduğum takımlar
hep sonuncu oluyor. Bu konuda pek iyi olamıyorum sanırsam J ,
Son olarak bu ayın en
eğlenceli gününden bahsetmeliyim. Yani Türkiye – Romanya Kültür gününden. Daha
önce hiç bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum. Çocuklar bize geleneksel
oyunlarını; biz onlara geleneksel oyunlarımı öğrettik. Ayrıca Romanya ve
Türkiye geleneksek yemekleri ile de ikramlarda bulunmayı ikram etmedik. Oldukça eğlenceli ve hareketli bir gündü.
Romanya’daki üçüncü ayım da böyleydi. Hava gittikçe
soğuklaşıyor ve “winter is coming” J
Dördüncü ayımda görüşmek üzere, La Revedere
No comments:
Post a Comment