Showing posts with label Sevda Kalender. Show all posts
Showing posts with label Sevda Kalender. Show all posts

Thursday, 27 September 2018

İkinci ayım bitmiş

Merhabalar,
Geldiğim ilk hafta 6 ay nasıl geçecek derken şimdi bakıyorum 2. ayım bitmiş bile. Buraya tamamen alıştım dersem yalan olmaz.. Gelirken yaz ayından itibaren kalın montları giyerim diye tahmin ederken havanın sıcaklığı beni şaşırtmaya devam ediyordu :)Bir İzmirli olarak en büyük merakım Kasım ayı, ‘ ne olmuş yahu biraz soğuk, biraz kar bunları da görmek, bilmek lazım ‘ diyorum..
Burada yaptığım en güzel aktivitelerden biri nehir üzerinde kano ile vakit geçirmekti. Bir an nehrin ortasında durup sadece sessizliği dinlemek istiyorsunuz.. Bu süre zarfında etrafımda sadece 2 renk olması resmen kendi ülkemde en son ne zaman böyle bir manzarada keyif yaptın sorusunu hatırlattı bana.. Şimdiye dek böyle bir aktivite denememiş olmam da ayrıca kendime karşı kızdırdı beni :) Letonya’yı bu konuda övmekle bitiremiyorum. Doğaya saygıları inanılmaz yüksek..Bir diğer güzel gezim ise Letonya’da bulunan tek saray Rundale Palace’a yaptığımız ziyaret idi.. Daugavpils’ten sarayın bulunduğu şehre gidene kadar tekrar doğaya, ağaçlara, Letonların çoğunun sahip olduğu countryside house ; onların deyimi ile; daçalarının bahçelerinin dizaynına aşık olmadan kendinizi alamıyorsunuz :) Ortalama 4 saatlik bir yolcuğun ardından saraya varmış bulunuyorduk.. Saraya giden uzun ağaçlı yolun güzelliğinden sanıyorum yarım saatimizi orada harcamıştık :) Rundale Palaca‘ı Letonya’ya uzun süreli gelen birinin görmeden gitmesi büyük ayıp doğrusu.. Gerçekten görülmeye değer yerlerden..

Monday, 2 July 2018

Daugavpils‘den İlk İzlenimler

Merhabalar ben Sevda
Yolculuğum Atatürk Havalimanı’ndan başlayarak Riga Airport’ta sona erdi ve artık Letonya sınırları içerisindeydim. Uçaktayken bile heyecanlı değilken indiğim yerde beni karşılayacak kişiyi beklerken heyecandan kalbim sürekli hızlı hızlı atıyordu. 3,5 saatlik bir yolculuktan sonra Daugavpils‘e ulaştığımızda beynim yorgunluk sinyalleri veriyordu.
Geldiğim gün cuma olduğundan haftasonunu evime yakın yerleri keşfetmeye çalışarak geçirdim diyebilirim. İlk günler ‘’Neredeyim? Ne yapıyorum? ‘’ sorularını kendinize sorsanız bile benim tüm sorularım sınıfa girdikten sonra kayboldu. Bir müzik okulunda öğretmen asistanı olarak çalışacaktım. Benim sınıfımdaki çocukların yaş ortalaması 6-8 olduğundan ismim, nereden geldiğim söylenir söylenmez hepsi tek tek sarılmaya geldi. Çocuklarla aram her zaman iyi olduğundan sanırım o an neden burada olduğumu anladım.  O kadar zekiler ki hemen ülkemin bayrağını onlara göstermemi istediler. Birkaç dakika içerisinde hemen hemen hepsi ‘’ Sevdaa’’ diye seslenerek kollarına çizdikleri Türk bayrağını gösteriyorlardı. Bu benim için gerçekten çok mutluluk verici bir şey oldu.