Tuesday 30 July 2019

Projemin Bitmesine Bir Ay Kala



İngilizce derslerimiz bittikten beri bir hayli tatil havasındayız doğrusunu söylemek gerekirse. Temmuz ayı genellikle yaz kamplarına hazırlık ile geçti. Kamp öncesinde bir haftalık liderlik eğitimi aldıktan sonra çıktık sahaya 37 çocuk ile. Doğanın ortasında, etrafta hiçbir şeyin olmadığı bir alandaydı kamp yerimiz. Bir hafta boyunca bir yandan aktiviteler, yarışmalar düzenledik, öte yandan liderler grubu olarak hep birlikte grup yönetimini sağladık.
Ben kamp öncesinde biraz tedirgindim açıkçası. Grup lideri olarak çalışacağım ilk kamptı ve katılımcı sayısı son derece kalabalık bir kamp olacaktı benim için. Çok yoğun olacağımızı ve yorulacağımızı düşünmüştüm. Ama kamp boyunca fark ettim ki hiçte düşündüğüm gibi ilerlemiyor, aksine bir o kadar hızlı geçiyor. Yıl içinde öğrendiğim çeşitli aktiviteleri, grup oyunlarını, hareketlendiricileri çok rahat bir şekilde uyguladım kamptada. Proje boyunca öğrendiklerimizin özenle seçilmiş ve uygulanmış haliydi sanki kamp benim için.
Bu ay ki Romanya gezimden de bahsetmesem olmaz tabii. Liderlik eğitimimizin ardından kampımızın başlamasına bir hafta vardı ve biz bunu aylar öncesinden bildiğimiz için Romanya için biletlerimizi almıştık iki arkadaşım ile birlikte. Romanya bana sanki “aradakalmışlık” kelimesini çağrıştırıyor. Gelişmek istiyor fakat yanlış şeylerle. Parlemonto Binası dünyadaki en büyük ikinci binaymış. Fakat yapım aşamasında halk desteğini alamamış çünkü çok pahalıya mal olmuş her şeyi. Romanya’nın 20 yıllık bütçesinin bir bina için harcanması ve faturalarının çok pahalı olmasından dolayı sadece binanın yüzde otuz beşi kullanılıyormuş günümüzde. Bu örnek benim için yetti maalesef… Öte yandan farklı bir kültürü gördüğüm için çok mutluyum. Orada da Osmanlı zamanından kalan etkileşimler devam etmiş. Sarma onlarında vazgeçilmezi mesela J
Ve son bir ayım. Hatta daha da az demeliyim belki de. İki haftalık dernek tatilimiz var. Ve son iki haftamda ise voleybol kampım ve değerlendirmelerim olacak. Hala zamanım var ama ben şu an gerçekten bitti gibi hissediyorum. Yapacak hiçbir şey kalmadı, seneye gelecek yeni gönüllüler için hazırlıklar yapılmaya başlandı, kalabalık evimiz dört kişiye kaldı ve herkes geldiği yere bir yıllık bir anıyla dönüyor yavaş yavaş.
Yeni hayaller, arkadaşlar, yaşamlar, özlemler, özlenilenler bizi bekliyor. Artık gitme zamanı.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. ( Yahya Kemal Beyatlı).
Son yazımı Türkiye’ye dönmeden hemen önce ya da sonrasında yazacağım. Bakalım nasıl bir duygu olacak benim için bir yıl sonra tekrar evime dönmek. Görüşmek üzere.






Friday 19 July 2019

Hello Everyone!


Firstly, I just want to say something about Branesti, yes when I arrived Branesti I surprised because  Branesti is small city even like a village but people are so cool, you can find whatever you want, there are a lot of vehicles from Branesti to Bucharest. That’s why it’s not difficult. I love my  dormitory, people are helpful. There are a lot of students living in our dormitory. You can speak with them. Actually when I wanted to attend this project, my first interest was to practice English more. But when I saw students I love them, for that reason I was also happy with the students I have meet. If I will talk about visiting, definitely you should see old town. And there are a lot of cities in Romania you can go as Brasov, Sibiu, Constanta.
I’m so glad for this project, I loved Branesti.


Thursday 11 July 2019

Hepsini ayrı ayrı sevdik



Herkese merhaba ben Neva. Evs projesi ile Romanya Bukreste bulunuyorum. 28 yasindayim ve boyle guzel bir projeye katilabildigim icin cok mutluyum. Bu projeden bir arkadasim soz etmisti ve dahil olabilme imkanim olunca kesinlikle kacirmadim. Herseyden once guzel anilar biriktirebilmek, yeni insanlar tanimak ve farkli bir kulturu gercek anlamda icinde yasayip ogrenmek icin harika bir proje.
Bukresin guzel bir koyunde bir okulun yurdunda kaliyoruz. Ben ve birlikte geldigim arkadaslarim bu guzel yere hemen isindik ve evimiz olarak benimsedik. Herhangi bir ihtiyacimiz oldugunda proje mudurumiz Adrian bizi kirmayip bunlari karsiliyor. Sonrasinda derslere basladik ve isin guzel kismi iste o zaman basladi. Bizleri cok icten bir sekilde aralarina kabul ettiler ve hepsini ayri ayri sevdik. Kulturumuzu tanitan ve onlarin bize tanittigi paylasimlar ve gelecege dair dusunduren cok guzel aktiviteler yaptik. Bizlerle planlarini gelecekten isteklerini paylastilar hepsi harika ve cok candan cocuklar.
Ogretmenler ve okul personeli ayrica cana yakin ve iyiler. Bizlere her konuda destek oluyor ve yarsim ediyorlar. Hasta oldugumuzda bizimle doktora geliyor ya da herhangi bir seye ihtiyac duydugumuzda hemen yardima kosuyorlar. Ozel gunlarde bizi evlerine davet ettiler sofralarinda agirladilar kendi ozel yemeklerini bize tanittilar ve dansalarini gosterdiler. Cok guzel ve sicak bir aile ortami bulduk burada. Romanya insanlari gercekten sicakkanli ve cana yakin.

Okulumuz bir sure sonra tatile girdi ve biz ogrenciler ve ogretmenlerden ayrilmakta gercekten cok zorlandik. Elbetteki tatil heyecanimiz ve cok guzel gezi planlarimiz vardi ama ogrencilere inanilmaz alistik. Burada en zor sey onlardan ayrilmak bence.

Tatile girmemizle birlikte gezi planlarimizi devreye soktuk. Ben baska ulkelerden cok romanya icinde gezmeyi tercih ettim ama tabi balkanlardaki ulkeleri gezmek mumkun. Ben ve bir arkadasim. Romanya icinde otostopla bir geziye ciktik. Burada tanistigimiz diger ulkelerden bizim gibi gonullu calisan arkadaslar edindik. Onlarda cok candan ve icten bir sekilde biz sehirleri gezerken ev sahipligi yapip kaldiklari yerleri bize actilar. Bize kendi projelerini anlattilar ve yasadiklari sehirlerin ya da koylerin ozelliklerini tarihlerini gosterdiler. Yani sadece romanyali degil farkli bir cok ulkeden insan ve kultur tanidik.

Otostopla gezi kisminda ilk baslarda biraz tedirgindim ama romanya bu konuda gercekten cok iyi. Insanlar arabalarina ve yolculuklarina kabul ediyorlar ve cok guzel sohbetler cikiyor ortaya. Bu sekilde pek cok insan tanidik ve neredeyse ulkenin yarisini gezdik. Gercekten kendimizi kotu hissettigimiz bir an hic olmadi. Arabasina bindigimiz herkes ayri bir hayatti ve bize ellerinden geldigince yardimci oldular. Bazilari sehire ulastigimizda bile bizim icin zaman ayirip bize sehri gezdirdi.

Yabanci dil icin bu proje kesinlikle kacirilmamasi gereken bir macera.  Ortak dil olarak tabi ki ingilizce konusuyoruz ve bu benim gibi ingilizcesi cok kotu bir sekilde buraya gelmis biri icin bile kendini gelistirmesine bir firsat. Burada tanistigimiz arkadaslarimiza kendimizi ifade etmek ve projemizden bahsetmek sohbet etmek eglenmek butun bunlar icin yabanci diliniz kotu bile olsa cesaretlenip adim atiyor ve gelistiginizi fark ediyorsunuz. Hic bir dil kursunda bu kadar eglenerek ve kendinize bir seyler katarak ingilizce ogrenemezsiniz sanirim.

Ustelik sadece ingilizce de degil. Romence cok basit seviyede bile olsa konusmayi ogrendik. Bu da cok ayri bir keyif cunku ingilizce gibi herkesin bildigi ve konustugu dil haricinde bir ulkede uc ay yasadim ve oranin dilini oradaki insanlardan ogrendim diyebilmek cok guzel bir duygu
Burada bulundugum sure icerisinde hayata dair pek cok sey ogrenecegimi biliyordum. Gercekten kimsenin kacirmamasi gereken mukemmel bir deneyim. Baska bir ulkede tek basima uzun bir zaman gecirmek benim ilk defa yaptigim bir sey oldu. Bu deneyim belki de hayata ve is yasamina atilmadan once ya da benim gibi atilsaniz bile bu firsati kacirmak istemediginiz icin her seyi goze alarak kalkip gelmeniz ve yasamaniz gereken bir sey.





Wednesday 10 July 2019

Buna Prieteni! Merhaba Arkadaşlar!


Ben Ziyoda. Kazakistanlıyım. 2016 yılında Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinin birinde doktora programını kazandığımda, beraber çalıştığım hoca bana ‘Türkiye sana dünya kapısını açacak’ demişti. Hakikaten Türkiye’de öğrencilik yıllarım tamamen bakış açılarımı, düşüncelerimi zenginleştirerek ve tecrübelerimin daha da artmasına yol açmaktadır.  İşte bu sefer de IYACA sayesinde Erasmus programının ‘Youth European Parliament’  2 aylık projesi kapsamında Romanya’nın Braneşti kentine gelme fırsatı yakaladım. 
İlk başta 9 kişiden oluşan proje üyeleri What’s App’ta iletişim kurmaya başladık ve ilk görüşmemiz ise havalimanında başladı. İstanbul’dan hepimiz bir araya geldik ve oradan da öğleden sonra İstanbul-Bükreş yolculuğunu otobüste devam ettik. Ertesi gün bizi proje koordinatörümüz karşıladı ve Braneşti kendindeki ‘Cezar Nicolau’ lisesinin yurduna yerleştirdi. İlk haftamız okulu ve şehri tanımayla geçti. Öğleden sonraki veya hafta sonları zamanımızı Bükreş’i keşfetmeye harcadık. Bükreş’in merkezinde ‘Centrul Vechi’ diye adlandırılan semtte eski Milli Banka, muhteşem eğitim merkezleri ve restoran, barlar ve gece kulüpleri vardır. Bunun dışında bir sürü müzelerini, özellikle ‘Dimitrie Gusti’ adlı köy müzesini ziyaret ettik. Diğer yerlerinde göze ilk çarpan komünizm binalarıdır ve bu eski Sovyet döneminde yaşayan ülkelere benzemektedir. Güzel parkları, ter temiz sokakları ve güler yüzlü insanları bana Kazakistan’ın Almatı şehrini hissettirdi.    
İkinci haftada Romence öğrenmek için Bükreş’teki ofisimize gittik. Orada özellikle Romence selamlaşma, tanışma ve kendini ifade etme gibi kalıp ifadeleri öğrenmeye çalıştık. Sonra öğrendiklerimizi pratiğe dökmek ve insanlarla kaynaşmak için lise öğrencileriyle iletişim yaptık. Bazı yerlerde söylemek istediğimizi İngilizce veya el işaretlerini kullanıyorduk. Bir dil öğreticisi olarak bunun normal olduğunu söyleyebilirim. Romen dilinde kullanılan bazı harflerin Türkçede kullanılmadığından bazı Romence ifadeleri telaffuz etmemiz zor idi ve bunlar öğrenciler için çok komik geliyordu. Lise öğrencileriyle çabuk kaynaştık ve arkadaşlık bağımızı kurduk.
Üçüncü haftamızda Avrupa Parlamentosu seçimiyle ilgili Romence anket sorularını hazırladık ve Bükreş’teki üniversite öğrencilerine uyguladık. Anket sorularının sonucunda Romanya gençlerinin çoğu seçime gideceklerini açıkladı. Seçimden sonraki haftada ise lise öğrencileriyle devlet yönetimi ile ilgili aktiviteler hazırladık ve uyguladık. Öğrenciler aktivite sırasında kendi düşüncelerini ve fikirlerini ifade etti.
Hafta sonları proje grubumuzla yeni yerleri keşfetmek için aynı zamanda yeni insanlarla kaynaşmak için Braşov, Alba Iulia ve Sibiu şehirlerine seyahat ettik. Çerçevesi muhteşem dağlarıyla süslenen Braşov şehri, tarihi eserleriyle, rengârenk binalarıyla ve temiz havasıyla insana huzur veriyor. Dağın yukarısında Braşov yazısı mevcuttur ve dağa tırmanma yeri veya dağın zirvesine hızlıca ulaşmak için teleferik vardır.  Bunun dışında dağın ortasında kocaman park yapılmıştır. Oraya gitmek için de merdiven vardır. Biz merdivenle parka çıktık. Braşov’un gecesi de inanılmaz güzel, her yerler ışıklarla dolu ve gece hayatı canlıdır. Ertesi gün Bran kalesini ziyaret ettik, gitmeye değerlik güzel bir yerdir. Transilvania’nın Drakula kalesi denir ve gerçek tarihi hissettirir. Bu arada Braşov’a trenle gittik. Tren yaklaşık 4-5 saat sürüyor. Romanya’da şehirlerarası kara yolu ulaşımı kalabalık olduğu için tren yolu çok kullanılıyor.  
Alba Iulia ve Sibiu şehirlerine iki günümüzü ayırdık. Oralara gitmek için de ‘Bla Bla Car’ uygulamasını kullandık. Çünkü bu uygulamada ulaşım diğer ulaşımlara göre biraz ucuz olabilir. Ama yine de tren ya da otobüs fiyatlarıyla karşılaştırmak gerekir. Alba Iulia şehrine sabahın köründe gittik ve öğlene doğru şehri tamamen gezdik. Çünkü küçük tarihi bir şehir ve en çok burayı sevdim. Şehir kalenin içinde kurulmuş ve kale yıldız şeklindedir. Kalenin kenarında gezerken geçmişi hissettim. Kalenin ortasında bir sürü ihtişamlı manastır ve kiliseler vardır. Öğleden sonra Sibiu şehrine geçtik. Sibiu şehri Braşov şehrine çok benziyor ancak tarihi binaları daha eski ve korunmuş haldedir. Turistlerin sayısı çok olduğu için konaklama yerleri de biraz pahalıdır. Şehir çok hoş, Macarlar ve Almanlar çoktur. Braşov ve Sibiu şehirlerindeki binalar Alman stilindedir ve Alman etkisini daha çok görebildik. Genelde gezdiğimiz şehirler çok ilgi çekici ve güzeldi.
Benim için bu proje sadece özel gelişimim için değil, mesleki gelişimim ve sosyal hayatım için büyük bir katkıda bulundu. Size de insanlara kaynaşın, yeni maceraları arayın ve her zaman konfor alanınızın dışına çıkın derim. Hayat tecrübesini kazanmakta riske girmekten girememek daha tehlikelidir. Nereye girsek gidelim, nereyi keşfetsek keşfedelim gittiğimiz yerlerden ziyade gittiğimiz yerdeki insanlar önemlidir, çünkü güzel yerleri güzel insanlar yaparlar. Onun için yeni insanı tanımak yenidünyayı tanımaktır.

Bu arada, maceralarımın devamını bekleyin. Görüşmek üzere arkadaşlar!  

Saturday 6 July 2019

İnsanlara Güven Seviyemi Artıran Ülke


Romanya'daki EVS projemizin sonuna geldik. Kendimi nasıl EVS projesi içinde ve Romanya'da bulduğuma dair bir fikrim yokken kendim için yaptığım iyi şeyin bu projeye gelmek olduğunu düşünüyorum. Romanya benim ilk yurtdışı deneyimim ve bu deneyim için Iyaca ailesine ne kadar teşekkür etsem az kalır. Bizim projemiz Romanya'nın Ciorogarla kasabasında bir lisede. Bu kasabada herkes mutlu ve herkes birbirine sokakta selam veriyor. İsmini doğru telaffuz edemediğimiz bu güzel yer bana güzel anılar kazandırdı.  

Biz lisede çocuklarla aktiviteler yapıyoruz kısacası. Kısaca diyorum çünkü bu deneyimimde bazı şeyleri kelimeler ile anlatamıyorum.  Çocuklarla ve öğretmenlerle kurduğumuz bağ öylesine güzel ki bizi kızlarım diye seven öğretmenler, her sorununda bize koşan öğrenciler var şu an yanımızda. Bu projemizin başarılı olduğunun en büyük kanıtıdır benim için. Her gün keşke gitmeseniz diyen insanların gözlerindeki samimiyet çok değerli. Her fırsat bize teşekkür ediyorlar ve gitmememiz için dilekte bulunuyorlar bu öylesine güzel bir his ki umarım yaşarsınız. 

Biz burda Easter dönemine denk geldik ve bizi evlerine davet eden bir çok aile oldu. Onların kültürlerini yakından tanıma şansı elde ettik ve muazzam insanlar tanıdık. Dillerini bilmediğimiz insanlarla bile öylesine güzel iletişim kurduk ki hala şaşırıyorum nasıl başardığımıza. Ama isteyince ve yeteri kadar çabalayınca her şey oluyor. 
Romanya gerçekten doğasıyla ve binalarıyla çok güzel bir ülke. Cluj, Constanta, Brasov, Sinaia, Timisoara gibi şehirlerini gezdik ve mükemmel hatıralarla döndük. Bu hafta ise Balkan turundan döndük. Gezecek, yeni yerler görecek zamanınız var eğer zamanı değerlendirmeyi bilirseniz. 
Evet Romanya güzel bir ülke ama onu güzel yapan en çok güzel insanları. İlk otostop deneyimini burada yaşadım ilk başlarda tedirgin oldum tabii ki. Ama burda insanlar o kadar yardımsever ve iyiler ki gerçekten yaşadığım güzel tecrübeleri anlatmaya kelimelerim yetmiyor. Neye ihtiyacınız olursa olsun hemen yardım etmeye çalışıyorlar bu durum beni ilk başta çok şaşırtmıştı. 
O kadar çok şey yazmak, anlatmak istiyorum ki ama bunları anlatacak kelimelerim yok henüz. Yüzümdeki gülümsemenin sebebi oldu burda herkes. En güzel ifade edebilme şeklim onlardan bahsederken gülümsemem. 
Romanya insanlara olan güven seviyemi artırdı. Burdan dönmek istemiyorum ve  güzel anılarımın güzel oyuncularına sonsuz teşekkür etmek istiyorum. Her biriyle bir gün tekrar bir araya geleceğim...





Friday 5 July 2019

Hayallerinzin Peşınden Koşun Ve Asla Onlardan Vazgeçmeyin! Çünkü Insan Hayalleri Ile Yaşar…


Romanya Braneşti’den herkese selamlar.
Ben Naciye Yıllardır düşlediğim gerçekleştirmek istediğim birçok hayalim vardı. Gerçekleştirmek istediğim hayallerimi sürekli yazardım. Kendime hep bir liste oluştururdum. Aslında hayallerimin hepsi aklımda yazılıydı ama ben yine de yazardım. İşte Avrupa Gönüllü Hizmeti de bu hayallerimin içinde üst sıralarda yer alıyordu. Uzun zamandır bu hayalimi gerçekleştirmeyi çok istiyordum. Üniversite yıllarımda çeşitli EVS projelerine başvuru yapmıştım. Kiminden kabul alamadım, kimisini de çeşitli nedenlerle kabul edemedim. Ama bir gün bu hayalimi gerçekleştireceğimi biliyordum. Sonra hayallerime kapıları IYACA açtı. Bu projeye kabul aldığımda çok mutlu olmuştum. Çok heyecanlanmıştım. Artık hayalim gerçek oluyordu. Sadece Romanya konusunda birazcık tedirgin olmuştum. Çünkü daha önce adını çok duyduğum bir ülke değildi. Ama şuan geriye dönüp baktığımda iyi ki diyorum… İyi ki Romanya’ya gelmişim, İyi ki bu projedeyim.
Biz burada Romanya’nın küçük, tatlı yemyeşil, doğayla bütünleşik(tam da benim istediğim gibi) Braneşti Kasabasında Liceul Tehnologic  “Cezar Nicolau” Lisesinin yurdunda öğrencilerle kalıyoruz.
Zaman çok çabuk geçiyor. Daha dün gibi ilk geldiğimiz gün ama şuan sonlara yaklaşıyoruz. İkinci ayımızın içerisindeyiz. Benim için burası unutulmaz bir macera. Tüm hayatım boyunca da unutabileceğimi sanmıyorum. Çünkü hepsi olmasa da çoğu ilklerimi burada yaşadım. En başta ilk EVS projem olmasından dolayı benim için çok değerli. Bizim maceramız  aslında ilk yola çıktığımız andan itibaren başlamıştı. Çünkü farklı bir yolculuk serüveniyle Romanya’ya geliyorduk.  Bu proje sayesinde birçok deneyim elde ettim. Birçok farklı insan tanıdım. Biz diğer gönüllü arkadaşlarımla aynı ülkeden gelmemize rağmen hepimiz farklıydık. Hepimizin ayrı bir özelliği, ayrı bir kültürü vardı ki burada tanıdığımız insanlar da bizlerden daha da farklı kültüre, dile sahiplerdi. Hem kendi arkadaşlarımdan hem de tanıdığım insanlardan yeni şeyler öğrendim. Bu da böyle projelerde en çok hoşlandığım durum. Farklılıklar bana her zaman değer katmıştı. Tıpkı burada olduğu gibi. Burada arkadaşlarımla ortak kullanım alanlarımız var. Hep birlikteydik. Bu durumun güzel yanlarının olmasının yanı sıra bazen zorlandığımız noktalar da olmadı değil. Böyle durumlarla nasıl başa çıkmamız gerektiğini, birbirimizi kırmadan, saygı çerçevesinde çözmemiz gerektiğini daha iyi öğrendim. Dediğim gibi farklılıklar her zaman değer katar. Her farklılık bir zenginliktir. Birbirimizi farklı özelliklerimizle tamamlıyoruz. Biraz da burada yaptıklarımızdan bahsetmek istiyorum. Projemizin adı “ Youth European Parliament.” Burada gençlere oy kullanmanın önemi ve bunun ülkelerin geleceği açısından bir sorumluluk olduğunu anlatmaya çalıştık. Burada öğrencilerle olan iletişimimizi Rumence gerçekleştirdik. Bu sayede Rumenceyi de birazcık öğrendim.  Biz de onlara Türkçe öğretmeye çalıştık. Haftanın iki günü Pazartesi ve Cuma günleri  Bükreşteki ofisimize gidiyorduk. Burada bazı zamanlar Rumence dersi aldık. Genel olarak pazartesi günleri yapacağımız etkinlikler üzerine konuşuyorduk. Cuma günleri ise haftanın değerlendirmesini yapıyorduk. Hafta sonlarımız bize aitti. Hafta sonlarımızı da çok iyi bir şekilde değerlendirmeye çalıştık. İlk önce Romanya’nın diğer şehirlerini keşfe çıktık.  Bu sayede Braşov, Alba Iluia, Sibiu, Snagov ve Timisoara’yı gezdik. Ben gezmeye tutkun bir insan olarak  Romanya’nın bütün şehirlerine hayran kaldım. Ama beni en çok cezbeden ise Timisoara oldu diyebilirim. Romanya’ya yolunuz düşerse  Timisoara’ya uğramadan geçmeyin. Bir de öğrencilerle birlikte  Constanta’ya okul gezisine katılarak orayı da görme fırsatımız oldu. Ramazan Bayramını da burada geçirdik. İlk defa bir bayramda ailemden uzaktaydım ama ailemin yokluğunu hiç hissetmedim. Ramazan Bayramı için bir etkinlik düzenleyerek kültürümüzü tanıtmaya çalıştık. Hep birlikte elimizden geldiğince kültürümüzü yansıtan yemekler hazırladık. Öğrencilerle birlikte Türkçe ve Rumence şarkılar eşliğinde dans ettik. Bu etkinlik kültürel etkileşim anlamında çok güzeldi. Arkadaşlarımla ortak bir şeyler yapmak da çok eğlenceliydi. Yeri gelmişken söylemeden geçemeyeceğim. Benim burada edindiğim becerilerden bir tanesi de yemek yapmak oldu Yemek yapmayı hiç bilmeyen birisi olarak burada yemek yapmayı öğrenmiş bir şekilde döneceğim ülkeme. Romanya’nın insanları gerçekten çok saygılı, misafirperver, içten, yardımsever insanlar. Biz buralarda öğrenci olduğumuz için ulaşımı otostop çekerek ücretsiz kullandık ve maceralı yolculuklar biriktirdik. Otostopta tanıdığımız insanlar da çok iyi insanlardı. Hepsi bizlere çeşitli konularda yardımcı olmaya çalıştılar. Onlarla tanışmak çok eğlenceliydi. Otostop maceralarımızı burada anlatmaya çalışsam  da bitiremem.  Ama otostopla gezdiğimiz ülkelerden bahsedebilirim. Evet otostopla dört tane ülke gezdik. İnanılmaz bir yolculuktu. Bulgaristan sınırını gece gece yürüyerek geçmekle başlamıştı macera. Sadece Bulgaristan mı??? Sırbistan, Moldova, Ukrayna sınırlarını da yürüyerek geçtik. Heybemize birçok güzel anılar koyup  geri geldik. Bu proje ile bizler başka ülkelerden “gönüllerle” tanışma fırsatı bulduk. Bizler aslında sınırları yürüyerek aşmıştık ama bununla sadece haritadaki sınırları değil zihnimizdeki sınırlarımızı, engellerimizi de aştık. Benim kişisel hayatımda ve yaşam serüvenimde  bu proje büyük bir önem arz ediyor.

Sizler de hayallerinizin peşinden koşun ve asla onlardan vazgeçmeyin. Çünkü bana “İnsan ne ile yaşar?” diye sorarsanız derim ki; “İnsan hayalleri ile yaşar.” Sizler de Erasmus+ fırsatlarından yararlanarak tüm sınırları aşabilirsiniz! Sevgi ile kalın.






Thursday 4 July 2019

Xylokastro’dan herkese selamlar!

Projeye son bir hafta kala dahil oluşumun yarattığı yoğun kaygılarla çıktığım bu yolda, huzurlu bir şekilde 1 ayımı tamamlamış bulunuyorum.
Bu benim ilk yurtdışı deneyimim. Dolayısıyla aklımda birçok soru ile tedirgin bir şekilde Serdar Bey’in yanına gittiğimde samimi ve yardım etmek için çabalayan birini karşımda görmek beni güvende hissettiren ilk şey oldu. Biz buraya  3 Türk olarak geldik. Bu projede çevre ile ilgili faaliyetlerde bulunacağız. Ulaşımımızı ise kara yoluyla sağladık. Kimileriniz bunun yorucu ve zorlu olduğunu düşünebilir ancak benim için her şeyi ve her yeri gözlemlememe yardımcı olacak bir fırsattı. Bu yolculuğun her aşamasına tanık olabilmek, Türkiye’den başka bir ülkeye adım adım ilerlediğini hissedebilmek benim için eşsiz bir duyguydu. Sabaha karşı sınırdan geçip Meriç Nehri’ni gördüğüm o anı daima hatırlayacağıma eminim.

Bizim ilk durağımız Selanik oldu. Gelmeden önce arkadaşlarımla birlikte kalacağımız bir yer ayarlayıp burayı gezdikten sonra Xylokastro’ya geçmeyi tercih ettik. Kalacağımız yere girişimizi yapıp yaklaşık 15 dakika sonra kendimizi şehrin sokaklarına attık. Aslında yürümeyi tercih edebilrisiniz bu şehirde ama biz zamandan kazanmak istediğimiz için toplu taşıma kullandık. Otobüslerin içinde para karşılığı bilet alabileceğiniz mekanizmalar mevcut. Biletinizi bu şekilde alabilirsiniz.


Burada Beyaz Kule ve sahil şeridini  gezip, Atatürk’ün Evi’ni ziyaret ettik. Sahil şeridinde yemek yemek için bir restoranda durduk ve de Gyros denilen buraya özgü bir tat denedik. Bu arada Yunanistan’ın genelinde her mekanda su masanıza ikram ediliyor,  biz bunu çok tatlı bulduk.
Ertesi gün otobüsle, 2 ay boyunca kalacağımız Xylokasto’ya geçtik. Mavi ile yeşilin buluştuğu bir yerdi burası. Küçük, samimi, huzurlu, güvenli…  Xylokastro için özetle bu kelimeleri kullanabilirim. Buraya geldiğimden beri beni en çok etkileyen ve her seferinde kendine hayran bırakan şey gün batımı oldu. Denizinin durgun olması sebebiyle gün batarken gökyüzünün aldığı pembe,mor,kırmızı bütün renkleri denizin üzerinde görebilirsiniz. Bu anlarda sahilde oturup derin bir nefes almanızı tavsiye ederim. 

Buraya ait yaşadıklarım ve hislerim çok yoğun. Bu yazımda sizlere faydalı olabilecek bilgiler vermeye çalıştım ancak bir sonraki yazım daha çok  buranın bana hissettridiklerine ve de bana kazandırdıklarına dair olacak, kelimelere dökebildiğim kadarıyla tabiki. 





Wednesday 3 July 2019

Home Is Where The Heart Is

Evs programı kapsamında 5 kisi havalimaninda bulusarak yepyeni 3 aylik bir macera ve unutulmayacak deneyimlere dogru yola koyulduk. Uluslararası gençlik aktiviteleri merkezi derneği ( İYACA) sayesinde ilk kez yurt dışına çıkma fırsatı yakaladım. Proje kapsamında (Grow up by education) buradaki gençlerle cesitli aktiviteler yaparak onlarin formel egitimlerine interaktif olarak tekrardan kazandirmak ve egitimlerine renk katmak asil amacimizdi. Ilk ayimiz oldukca hizli ve eglenceli gecti cunku Romanya’nin Bukres baskentinde merkeze 20 dk uzaklikta bulunan Ciorogârla kasabasinda gonullu olarak bulundugum icin cok sansli hissediyorum. Geldigimiz ilk ay Eastern Celebration (paskalya tatili) ne denk geldik. Buradaki ailelerle birlikte onlarin kulturel yemeklerini deneme ve kutlamalarini,ziyaret ettigimiz surecte gormek buyuk sansti. Projenin 2. Ayinda ekibimize malezyali diger gonulluler dahil oldu. Buda bizi daha sansli hissettirdi kaldigimiz yurtta birlikte kulturel aktarimda bulunarak projeyi daha eglenceli hale getirdik. Birazda duygusal boyutundan bahsetmek istiyorum bircok Zamani birlikte gecireceginiz ekip arkadaslariniz cok onemli biz dogru zamanda dogru yerde oldugumuzu soyleyebilirim. Proje boyunca Romanya’nin transilvanya bolgesini kalan vakitlerde ziyaret ederek unlu olan Drakula’nin kalesini, Sinai’da bulunan ‘Peles castle’ Brasov ve bircok bolgesini 2 ay icerisinde gezdik cogu zaman hikihiking kullanarak. Oncelikle tedbiri elden birakmayarak kolaylikla ulasim saglayabileceginizi soyleyebilirim Romanyalilar cok arkadas canlisi. Bu surecte yavas yavas projenin son ayina yaklasiyoruz tabi son 10 gun projenin size vermis oldugu dinlenme sureci var, biz bu surecte yeni maceralar aramaya yola ciktik. Balkan ulkelerini gezerek degerlendirdik tabi bu surecte Montenegro’nun Budva sehrinde planimizin gerisinde kalarak 3 gun deniz tatili yaptik. Bu hafta okulda tum zamanlarimizi birlikte gecirdigimiz ogretmen ve ogrencilere tesekkur edecegiz biz vedalasmiyoruz cunku ayrilmayacagiz:) Bu deneyimler ve buraya dokemedigim daha nice seyler icin IYACA’ a tesekkur ederim.. Eger aklinizda boyle bir macera icin kucucuk suphe varsa hemen kenara birakin cunku her seye degecektir. 










Tuesday 2 July 2019

Evs Aktivitelerimiz - İtalya/Treviso

Bu ay size İtalya/ Treviso'da EVS sürecinde gerçekleştirdiğimiz etkinliklerden bahsetmek istiyorum. Bunun sebebi de eğer ki sizde bir gönüllülük projesine katılmayı düşünürseniz, bu tarz bir gönüllülük yapabilirsiniz ve zorluklarını ya da nasıl olduklarını bilmek istersiniz diye düşündüm.
Şöyle ki, katıldığınız projeye bağlı olarak yapacağınız işler değişebilir. Bir kilise tadilatına yardımcı olabilirsiniz, zor durumdaki kadınlar için inşa edilen bir bakım evinin yapımında görev alabilirsiniz, engellilerle, çocuklarla ya da gençlerle çalışabilirsiniz. Benim projem genel olarak çocuklarla ve yetişkinlerle İngilizce pratiği yapmaya odaklı. Onun dışında haftanın 1 günü de bir engelli merkezinde engellilerle zaman geçirdiğimiz bir etkinliğimiz de var.
Öncelikle en sevdiğim etkinlik yerlerinden biri olan engelli merkezinden bahsetmek istiyorum. Her hafta birbirinden farklı etkinlikler gerçekleştiriyoruz. 1 ay boyunca farklı boyama teknikleri ve aletleriyle boyama yaptık. Kimisi graffiti, kimisi yağlı boya şeklindeydi. Onun dışında havanın güzel olduğu günlerde hep birlikte şehir turu yaptık. Bununla da şunu farkettim ki, tekerlekli sandalyeli de olsanız Treviso'da kolaylıkla dolaşabiliyorsunuz. Yolların engelliler için elverişli, yayaların ve araçlarında ne kadar saygılı olduğu gözlerden kaçmıyor. Aynı zamanda bu engelli merkezinin her yıl düzenlediği festivaline de katılma fırsatım oldu. Festival için çıkarılan gazetede kendimi anlatan bir yazı yazmamı rica ettiler ve gazetelerinde yer aldım. Festivalde gerçekleştirilen tiyatro oyununa da katıldım. Oyunda, bir Türk'ü canlandırıp birkaç kelime İtalyanca konuşmak unutulmayacaklar listesine girdi bile.
Engelli merkezi dışında haftanın 4 günü olmak üzere bir kütüphanede 10-13 yaş arası çocuklara İngilizce pratik dersleri veriyoruz. Hayatımda ilk kez çocuklarla bu kadar yakından etkilendiğim bir dönemim oldu ve çocuklarla vakit geçirmeyi ne kadar sevdiğimi farkettim. Onlara bir şeyler öğrettiğinizi görmek gerçekten değerli bir his. Türkiye'ye döndüğümde öğretmenliği bile gözden geçirebileceğimi farkettirdiler bana :) Toplamda 50'şer dakika 3 grup şeklinde derslerimizi yapıyoruz ve genelde kelime öğretme odaklı ilerliyoruz. Çeşitli oyunlarla dersleri daha da renkli hale getirmeye çalışıyoruz.
Bir başka etkinliğimizde yetişkinlerle İngilizce konuşma odaklı. Her hafta çeşitli mekanlarda başlarımıza gelebilecek İngilizce konuşmaları bulup hep birlikte kağıtlardan okuyarak canlandırıyoruz ve anlamadıkları kelimeleri ya da cümleleri gerek diğer katılımcılar yardımıyla gerekse işaret diliyle açıklıyoruz. Ardından kağıtlara bakmadan kendilerinin kendi cümlelerini kurmalarını istiyoruz. Zaman zaman etkinlik yaptığımız yerin yakınlarındaki kafe, pazar, restoran gibi yerlerde canlı olarak konuşma alıştırmaları yapıyoruz. Onların keyif aldığını görmek bizi de keyiflendiriyor.
Tüm bu etkinliklerin kötü yanı ise benim açımdan şu; sonuçta ben ne İngilizce öğretmeniyim ne de ana dilim İngilizce. Ama yine de elimden geleni yaparak hem gönüllülük sürecimi güzel değerlendirmeye çalışıyorum hem de insanlara yardımcı oluyorum.