Wednesday 1 December 2021

Deneyimlerle Dolu Romanya Maceram!

 

Merhaba,

Ben Emre Yılmaz. 22 yaşındayım. İstanbul’da yaşıyorum. ESC  ‘’ Volunteer  for Planetise ’’ Romanya Projesi’nin, 2 Eylül 2021 – 31 Ekim 2021 tarihleri arasında görev almış 8 gönüllüsünden birisiyim. Projenin 2. ayı ile ilgili yaşamış olduğum deneyimleri bu yazımda paylaşıyor olacağım.

Geride kalan 1 aylık süreçte, Romanya’da yaşama, kültürel farklılıklar ve burada var olduğunu hissetme kısmı alışılageldik bir hal almıştı. Artık burada yaşamak benim için normaldi. Haftalık geziler, ofis çalışmaları, ‘’Romanian Class’’, lise öğrencileri ile çevre temalı çalışmalar ve daha fazlası gelişerek devam ediyordu. Ekimin ilk haftası Dimitrie Gusti Ulusal Köy Müzesi’ni gezip buradaki eski evlerin yapılarını inceleme ve onların yakından görüp bilgi sahibi olma fırsatı yakaladık. Herastrau Park’ın içinde ve gölün kıyısında yer alan bu açık hava müzesi gerçekten görülmeye değerdi.  Bir sonraki etkinlikte lise öğrencileri ile Tineretului Parkı’na giderek burada yaklaşık bir buçuk saat kadar bisiklet sürdük ve yeni öğrenciler ile tanıştık. Bu kadar çok zamanımız olmasına rağmen park o kadar büyük ve güzeldi ki tamamını görmeye vaktimiz yetmemiş olabilir. Sonraki hafta içerisinde de Braneşti’deki Cezar Nicolau Lisesi öğrencileri ile çevre kirliliği hakkında sunum çalışması yaptık ve oyunlar oynadık. Hafta sonları bizim serbest zamanımız olduğu için kurumdan gerekli izinleri alıp programımı yaptıktan sonra Moldova’ya gittim. Burada Başkent Kişinev’i ve özerk bir bölge olan; kendi para birimi, bayrağı, sınırları olan bir ülkeyi yanı Transdinyester’i görme şansım oldu. Moldova ve Romanya’dan daha çok SSBC ve Rus kültürü altında kalmış olan bu ülkede Kiril alfabesi kullanılıyor ve birçok yerde kendi bayrakları ile birlikte Rus Bayrağı bulunuyordu. Keza Moldova’da Romanya’nın bir parçası gibi gözükse de, birçok yönü ile kendine has özellikler kazanmış. Bu yeni ülkeleri görmek bir haftasonu için yapılabilecek en iyi aktivitelerdendi.

Bükreş’e döndükten sonra haftalık etkinliklerimiz kaldığı yerden devam ediyordu. Ben de etkinlikler dışında kalan zamanlarımı değerlendirmeye devam ediyordum. Bir sonraki haftasonu için Romanya’nın Sırbistan’a komşu olan şehri Tamışvar’a gittim ve burada da çok güzel yapılar görüp yeni insanlarla tanıştım. İngilizcemi pratik olarak geliştirmeme büyük yardımı olan bu gezilerde basit Romence kelimeler de kullanarak insanlarla daha samimi konuşmalar yapabiliyordum. Hafta içerisinde ofis çalışmalarımız, Romence derslerimiz devam etmekle birlikte, en çok çalışma yaptığımız ve kampüsü bizim yaşam alanımız olan Pamfil Şeicaru Lisesi öğrencileri ile hazırlamış olduğumuz sunumları paylaştık ve hangi malzemenin hangi geri dönüşüm kutusuyla eşleşmesi ve daha sonra bu yolculuğun nasıl devam ettiği konusunda bilgilendirmeler yaptık. Yaptığımız iş yasal bir çalışma olsa da eğitimler informal olduğu için oyunlarla eğlenerek öğrenme, öğrenirken öğretme safhaları çok eğlenceli olabiliyordu. Daha önceleri sadece o sıralarda öğrenci olan bizler, sınıfta öğretici / örnek kişi sıfatıyla bulunmanın tadını yaşıyorduk. Haftanın ve projenin son etkinliği olan Peleş Kalesi gezisi için Cuma günü Braşov’a bağlı olan Sinaia’ya gittik ve benim hayatımda gördüğüm en güzel en huzurlu yerlerden birisiydi. Göz ile görülen her yer farklı bir tablo gibi olmakla birlikte her renkten yaprak her çeşitten ağaç sanki o dağlarda mevcuttu. Peleş Kalesi ayrı güzel Sinaia ayrı güzeldi. Kale içerisinde 100’ün üzerinde oda olmakla birlikte bir Türk Odası olması beni çok mutlu etmişti. Birçok kültür bu kale içerisinde tanıtılırken kendimizden bir şeyler bulmak mutluluk vericiydi. Kalenin içerisi ve dışarısı o kadar güzel yapılmıştı ki gerçekten Romanya’nın masalları ve kaleleri ile neden meşhur olduğunu anlamamızı sağlıyordu. Gezi tamamlanıp Bükreş’e döndükten sonra  haftalık tatilimiz başlayacaktı ve arkadaşlarımla planladığımız üzere Hırvatistan’a gitme kararı almıştık. Biletleri önceden aldığımız için ciddi indirim fırsatları yakalayabiliyorduk ve bu geziler çok uygun fiyatlarla yapılabiliyordu.

Cumartesi gecesi uçuşu ile başlayan Hırvatistan gezisinde, Zadar ve Zagreb’i görebilme şansım oldu. Zagreb’de Tunel Gric, Zagrebacka Katedrali, St. Mark’s Kilisesi, Kral Tomislav Meydanı, Han Jelacic Heykeli ve daha birçok yapıyı ve Hırvat kültürünü görme şansım oldu ve Vincek adlı tatlıcıda yerel tatlıların tadına baktım. Pazartesi günü Zagreb’de gezmek için güzel bir gündü fakat birçok müzenin tatil günü olduğu için Kırık Kalpler Müzesi, Nikola Tesla Müzesi gibi merak ettiğim bazı yerleri göremedim. Ama yine de Zagreb’de olmak, buralara kadar gelebilmek benim için çok güzeldi. Daha sonra Zadar’a geçip bu küçük sahil şehrinde gezmek iyi hissettirdi. Günler sonra deniz görebilmek ve o havayı hissetmek gerçekten güzeldi. Zadar Zagreb’e çok benzeyen bir yer değildi aslında daha çok bana Yunan ve İtalyan kültürünü anımsattı. Kara Kapısı, Aziz Donat Kilisesi, Deniz Orgu, Beş Kuyu Meydanı gibi yerler ile benim için çok güzel bir deneyim oldu. Daha sonrasında buradan ayrılıp Bükreş’ e geri döndük. 29 Ekim günü Atatürk Büstü’ne gidip bayramımızı kutladık ve bizim gibi orada olan birçok Türk ile tanıştık. Daha sonraki günlerimi Bükreş’te sevdiğim yerlerde geçirerek projeyi tamamladık. Son gün uluslararası bir online etkinlik ile projemizi tanıttık ve bizimkisi gibi başka projeleri olan yeni ekiplerle tanıştık. Gün sonunda sertifikalarımızı alarak Romanya maceramı tamamlamış oldum ve her ne olursa olsun her zaman herkese tavsiye edeceğim bir deneyim oldu. Bu imkânı sunan başta Avrupa Birliği olmak üzere Sakura ve İYACA kurumlarına ve ekibime teşekkür ederim.

No comments:

Post a Comment