
Neden ‘’Havai Fişekli Zaman’’ dediğimi
açıklayacağım ama öncesinde ilk haftalardan ve kısacık yolculuktan bahsetmek
istiyorum. 8 aylık gönüllülük sürecimi başlatmak üzere 8 Aralık Pazar
günü sabahın erken saatlerinde İstanbul - Venedik aktarmamı tamamlayabilmem
için Dalaman’dan uçağım kalktı. Toplamda
6 saat bir uçak yolculuğundan sonra henüz o son yaşadığım 2 saati yaşamayan
-Türkiye ile İtalya arasında 2 saat zaman farkı var ondannnn bu durum beni
nedense aşşırı mutlu etti- Veneto bölgesindeki günlük güneşlik Venedik
havalimanına öğlen giriş yaptım... Koordinatörüm ve mentörüm beni karşıladılar.
Venedik’in 30 km kuzeyindeki Treviso şehrine yola koyulduk. Yolda giderken beni
tüm süreç hakkında bilgilendirdiler Treviso-Cendon'daki diğer gönüllü evinde 3 hafta
kaldıktan sonra asıl evim olacak Treviso- Ponzano'ya yerleşecektim. Alışveriş
merkezine girip market alışverişimi yaptık, bana İtalyan hattı çıkardık ve ay
başı gönüllü paramı aldım gelişimin şerefine de eh bir kahve ısmarladılar. Sonrası birazzcık hayal kırıklığı yarattı, nasıl mı? Geçici bir süreliğine
yerleşeceğim odamın pardon ‘’alanın’’ kapısı yoktu dolap ile oda şekline
dönüştürülmüştü. Tabiki bu motivasyonumu düşürmedi sadece bulunduğum alanı odam
yapacak renklendirmelere ihtiyacım vardı. Evet, arkadaşlar karşımıza her türlü
olumsuzluk çıkabilecek bir süreç bu, iyi şeyler oluyor fakat bazı zamanlar da
motivasyon düşürücü şeyler olması kaçınılmaz. Böyle durumlarda hem kendiniz
için hem ev sahibi kuruluş için orta yol bulucu yapıcı bir yaklaşım izlemek her
zaman artı puan olacaktır. Beni bu evde en mutlu eden şey 3 tane İsveçli ile
kalıyor oluşumdu çünkü yeni bir dil, kültür, yeni hayat tarzları hatta elbette
ki yeni müzikler ile karşı karşıyaydım. Bu harika bir deneyim olacaktı oldu
da!!!!! Bana süreç hakkında o kadar yardımcı oldular kiiii. Birlikte akşamları
yemekler yaptık, dünyadan konuştuk, birlikte çok güldük, şarkılar söyledik,
doğum günleri kutladık.... Gerçekten şunu söylemeden geçemeyeceğim aşçılık
konusunda onlardan çok şey öğrendim; bir akşam balkabağının içine soslu
peynirli makarna koyup fırınladıklarında gözlerim faltaşı gibi açılmıştı
hahaha!!!!

İlk haftama gelecek olursak, çoğunlukla
evrak işleri ve şehre adaptasyon ile geçti.
Ara sıra mentörüm beni yemeğe çağırdı. Bu onların kültürlerini anlamam
için çok önemli bir aktiviteydi, misal ; biliyorsunuz ki İtalya Pizza ve
makarnası, çeşitli sosları ve peynirleriyle meşhur. Gerçek bir makarna nasıl yapılır mentörüm ve
ailesinden bunu öğrendim. Mentörüm beni her konuda bilgilendiriyordu ve
birlikte aktiviteler yapacağım kurumları ziyaret gidip tanışıyordum.
Aktiviteler gerçekleştireceğim kurumlar engelli bakım merkezi, yetişkinlerle
İngilizce konuşma kulüpleri,
ve benim için en önemli aktivite mülteci ailelerin çocuklarına derslerinde yardımcı
olacağımız (etüt gibi) ve İtalya’ya
uyumlarına destekleyici aktivite oldu. Bir yandan da İtalyanca kursuna
başladım. Christmas yaklaşırken biz mentörümün karısı ve oğluyla Christmas
Village dedikleri Christmas için alışveriş yapılabilecek konseptli mağazayı
dolaştık sonra oğlunun Rugby maçını izlemeye gidip tatlı holiganlar olduk. Adım
başı İtalyan lezzeti tatmadan hiçbir yerden ayrılmıyorum burada da Panini
(içinde soğan ve kızarmış sebzeler olan bir çeşit ekmek arası et) ve meşhur
lazanya yedim evet Rugby sporu yaygın olduğu kadar mutfağı da yaygın, o da ayrı
bir felsefe!! :D (Bu arada Treviso’da Rugby çok yaygın bir spor, çocuklar küçük
yaşlarda okulları vasıtasıyla bu spora yönleniyorlar.)
3
haftam hızla bu verimli aktiviteler ile geçerkennnnnnnn yılın en parıltılı
zamanı Christmas ve yılbaşı tatili geldi çattııııı.... Ve ben bir ülkeyi her
şeyiyle tanımanın en iyi yolu olduğuna inandığım başkenti Roma için tatilin ilk
zamanı yola koyuldum. 3 gün sonunda şehrin her sokağında adımlarım vardı. Ve
dönüşümde mentörüm beni Christmas öğle yemeğine davet etti tüm aile keyifli bir
yemek yedik. Ertesi günü ise engelli bakım merkezinin 3 bakıma ihtiyacı olan
bireyle gerçekleştireceği etkinlik için Treviso’nun 47 kilometre ilerisinde,
deniz kıyısındaki Ca’ Pasquali’ye gittik. Buradaki Christmas dükkanlarını
gezdik, deniz kıyısında dolaştık bu kurumla geçirdiğim harika bir deneyimdi...
Bundan bahsetmek için çok heyecanlıyım o yüzden hemen Havai fişekli kısma
geliyorum... 31 Aralık gecesi koordinatörüm ve ailesi ile mentörümün evine
yemeğe gittik. Upuzun ışıltılı bir masa geleneksel İtalyan yemekleriyle
donatılmıştı gece yarısına kadar sofra muhabbetleri yaptık. Yeni yıl için geri
saydıktan 1 dakika sonra bir anda arabalara atlayıp boş bir alanda kendimizi hava
fişek patlatırken bulduk. Bu bir yeni yıl geleneği imiş herkes bahçesinde veya
boş alanlarda havai fişeklerini patlatır yeni bir yıl için dileklerde
bulunurmuş. Bir ara baktım elimde havai fişek var patlatıyorum 😀 Hemen
arkasından yalnızca Kuzey İtalya’nın kutladığı Befana’nın gelişini büyük bir
alanda Tüm şehrin insanlarıyla büyük ateş yakarak kutladık. Bu günün anlamı
Yeni yıl sonrası Befana cadısı gelerek tüm çocuklara çorap içinde bir takım
şekerler verir, bunun anlamı yeni yıla umuttur... Evet şansıma buraya gelişimin
ilk zamanları festival tadında oldu 😀 Treviso dar sokakların, bitişik
evlerin bulunduğu küçük bir şehir ve yanı başından geçen nehri ile yılbaşında
büyüleyiciydi. Bu ilk ayımın deneyimleri beni büyüledi en az şehir kadar..
Şu an bu blog yazısını Ponzano’daki eve
taşınmış bir şekilde yazıyorum, bu ev sıcak şirin bir ev. Burada EVS
programıyla yaşayacağım diğer tecrübeleri aktarmak için çok heyecanlıyımm...
Minicik bir not: Hepimizin hayatında yeni
başlangıçların olacağı ve bol bol gönüllü olmanın tadına varacağımız bir yıl
diliyoruum!!!