Monday 30 December 2019

GÖNÜLLÜ OLMAK!!!

Her ay daha da uzayan yazılar,
Farklı şehirlerde başlayan kasım ayı da farklı deneyimler, öğrendiğim yeni kelimeler, yerler, her gün çalmaya çalıştığım yeni notalarla sona ermiş bulunuyor. Bu ay neler yaptım diye arkama baktığımda koskocaman bir dağ görüyorum. Sanki ben her ay daha yüksek bir dağın zirvesine çıkan bir tırmanışçıyım. Yolda giderken yeni insanlarla tanışıyor, her seferinde daha yükseğe çıkıp daha geniş manzaralar görüyorum. O zirveye tırmanırken oksijen seviyesinden dolayı zorlandığım oluyor tabiki ama çabalamaktan başka çare yok çünkü amaç her zaman geri dönmek değil ileri gitmek. Bu kadar motivasyon konuşması yeter...
Bakalım neler anlatıcam bu ay size;
Tatilin son günleri olduğundan biraz hızlı başladık Kasım ayına. Presov, Kosice, Levoca gibi birkaç şehir gezdikten sonra evimize döndük ve bizi bekleyen yoğun programlar bizi bekliyordu. Her pazartesi KERIC günü ilan edildiği için Slovakça dersi ve toplantılar haricinde her ay küçük bir seyahat düzenliyoruz. Bu ay da Velky Rozsutec isimli 1610 m olan zirveye gittik. Her ay yapılan zirveler, her ay gezilen farklı şehirler insana daha da aitlik ve daha fazla şey keşfetme hissini veriyor. Fotoğraflarda göreceksiniz fazlasıyla kar var ama küresel ısınma sebepli hava değişimi her gün farklı bir ülkede hissettiriyor. Bir gün evde soğuktan donarken, diğer gün arkadaşınla parka gibi piknik yapabiliyorsun. 
Kışın gelmesiyle birlikte atkımın olmamasını farkettim ve en yakın tuhafiyeye gidip şiş ve ip almaya karar verdim. Eve geldiğimdeyse herkes görür görmez öğrenmek ve hemen almak  istedi. Şu an sonuç ne diye sorarsanız evin yarısı şapka, atkı örüyor ve her perşembe akşamı örgü gecesi yapıyoruz. Evet bu  kadarını ben de düşünmemiştim, sadece her ne olursa olsun nerede olursan ol üretmek insana iyi gelen bir aktivite.
Yemek konusunu konuşursak burada her şey anı tatta olmasa da bulduklarım beni o kadar mutlu ediyor ki buraya gelirken orada hiçbir şey yiyemezsin gibi uyarıların hepsine ters yaşıyorum şu an. Bal kabağı tatlısı, kısır ve mantının simülasyonu olan ‘Pirohy’ ve daha sayamadığım nice geleneksel Slovak yemekleri beni mutlu ediyor.
Her hafta gittiğim Struzielka’da bu ay kütüphaneye giderek ayın farklı etkinliği gerçekleştirdik ve çocuklar bizlere masallardan akıllarında kalanları çizip boyayarak yeteneklerini teker teker gösterdiler.
Aynı zamanda Struzielka’nın üye olduğu Rotary Kulübü’nün düzenlemiş olduğu klasik müzik konserine katıldık. Hayatımda ilk defa klasik müzik konserine gitmiş olmam sonucu normaldekinden iki kat daha fazla sevgim arttı.
Programım fazlasıyla yoğun gözüküyor ve her pazartesi üşengeçlik seviyem zirve yapıp lütfen bu yeni hafta başlamasın diyorum. Oysa hafta bittiğinde arkadaşlarımla, öğrencilerimle mükemmel zaman geçirdiğimi farkediyorum.  Geldiğimden beri kendim ve Türkiye hakkında kaç kez sunum yaptım bilmiyorum ama gelen farklı sorular, yorumlar insanı bir kez daha anlatmaya motive ediyor.
Her hafta okullarım için belli konular seçerek, derslerde öğretmenlere eğitici oyunlarla İngilizce öğretmeye yardım ediyorum. Her derse farklı bir şarkı seçerek çalmayı öğreniyor ve öğrencilere derste güzel zaman geçirilebileceğini bilincini yaratıyorum.
Her ayın yazılarımı tam zamanında bitireceğim diye düşünürken, her gün farklı farklı deneyimleri hatırlayıp onları ekliyorum ve ben yazıyı bitirmeden diğer ayın ortasına gelmiş bulunuyorum bile. Geçirdiğim bu üç ay hayatımın en hızlı, en zorlu, en dolu ve bir o kadar da kahkahalı geçti. Bir haftayı sekiz günmüş gibi yaşamak insanı yorar diye düşündürebilir ama yaşayınca farkediyorsunuz ki dokuz gün bile yaşarsınız. Belki EVS için genel olarak bunu söyleyemem ama kendi projemi size bu şekilde tanıtabilirim.
Gelecek ay Christmas hazırlıkları, tatil derken paylaşacak daha bir sürü şey olacak ki sadece Slovakya hakkında değil farklı ülkeler de eklenecek yazıma.
Geçirdiğim her gün sonrası dediğim gibi iyi ki EVS diyerek sonlandırayım yazımı.






Romanya - ESC Gönüllülük

Merhabalar dostlar,
Bükreşte yapmış olduğum 2 aylık esc deneyimimin sonuna geldim. Malesef...öncelikle sürecimin başlangıç evresinden bahsetmek istiyorum.Projeye kabul edildikten bükreşe gidene kadarki süreçte aklıma takılan her soru için iyaca sürekli yardımcı oldu.Daha sonra zaman geldi, biz bükreşe gittik ve projemiz başladı. Projemizi Bükreş merkeze biraz uzak ama çok tatlı bir yer olan Ciorogarla da gerçekleştirdik. Kaldığımız yerin kocaman bir bahçesi, bahçede birçok ağaç ve köpek dostlarımız vardı:)
Yine bize yakın, istediğimiz zaman doğa yürüşü yapabileceğimiz bir ormanımız da vardı yakınızımızda. Bizi karşılayan ve süreç boyunca bizle ilgilenen insanlar çok cana yakın ve samimiydiler.Okuldaki öğretmenler ve öğrencilerin bize karşı tutumları ortama hemen adapte olmamızı sağladı. Gönüllüler olarak biz, kendimizden verebileceğimiz , öğretebileciğimiz herşeyi  aktarmayı denedik.Yaptığımız aktivitelerin, dil derslerinin, öğretsel oyunların yanında kendi ilgi alanlarımızla ilgili paylaşımlarda da bulunduk. Herkes bilgi alışverişine çok açıktı. Ben bir takım materyaller talep ettim ve materyaller temin edildikten sonra yoga dersi vermeye başladım. Öğrenciler ve diğer gönüllülerin katılımıyla çok güzel zamanlar geçirdik:) diğer gönüllü arkadaşlarım da kendi ilgi alanlarıyla alakalı aktiviteler yaptılar. Yani herkes birbirinden birşeyler öğrendi.
Orada kaldığım zaman boyunca sürekli birşeyler öğrendim.Projemizde 2 Türk ve 2 portekizli birlikte çalışıyorduk. Romanya kültürünü tanırken aynı zamanda portekiz kültürne dair birçok şey öğrendim, birçok güzel arkdaşlık kurdum. Kendimi bu konuda çok şanslı hissediyorum.
Son haftamızda romanyanın diğer  şehirlerini görme imkanımız oldu.Braşov ve Sinai ye gittik ve harika zaman geçirdik.Beklentimin üstünde bir güzellikte olduğunu söyleyebilirim.Ama Bükreşte zaman geçirmek benim için çok daha keyifliydi.Şehrin göz doyuran mimarisi, mükemmel sokakları ve enerjik bir ruhu var.Çok mutluyum ki yakın olduğu için sürekli gidip vakit geçirebiliyordum. Müze ziyaretleri, opera,grupça akşam yemekleri ve tabiki eğlence:)
2 ay yavaşça sonlanırken zamanın nasıl geçtiğine dair en ufak bir fikrim yok. Buradan ayrılırken sanki evimden ayrılıyormuş gibi hissetmek çok tuhaf aynı zamanda çok güzel.Burada geçirdiğim zmanın çok kaliteli olduğunu düşünüyorum. Ve bu deneyimi yaşayabildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Bu güzel hisler beni şimdiden  yeni bir proje için heycanlandırmya başladı bile :) Bu güzel deneyim için iyaca ve sakura ya en içten teşekkürler:)
Ve yazının başka dostlara ışık olması dileğiyle..







Thursday 26 December 2019

Polonya- Beniaminek03'ten Herkese Selamlar

Öncelikle gönüllü olarak 3.ayımı doldurmaktayım ve sizlere bugün burada neler yaptıklarımı anlatmadan önce bu projeler ile nasıl tanıştığımı ve hayatımın nasıl değiştiğinden bahsetmek istiyorum. Kendimden biraz bahsedecek olursak 20 yaşındayım, Kocaeli Üniversitesi-İnsan Kaynakları Yönetimi bölümü 2.sınıf öğrencisiyim ve uzun yıllardır futbol oynamaktayım. Çocukluğumdan beri isteğim olan futbolcu olma hayalini halen sürdürüyorum ve bunun dışında antrenörlük alanında ise kendimi geliştimeye devam ediyorum.Hayat devam ederken bir takım zorluklar ile karşılaşabiliyorsunuz. Futbol kariyerimin en önemli zamanlarında bir sakatlıkla karşı karşıya kaldım ve bir seneye yakın futboldan ve spordan uzak kaldım. Hayat benim için sadece siyahtı artık... Belkide ben öyle düşünüyordum. Bu zamanlarda hayatıma bir şekilde devam etmeliydim, üniversiteye başladım ve tüm odağımı derslerime, başarılı olmaya verdim. Üniversite hayatım devam ederken, futbola olan özlemim git gide artıyordu ve ameliyat olup tekrardan dönmeye karar verdim. Başarılı bir ameliyat sonucu tekrardan antrenmanlara başladım ve bir sene sonra geri dönmek benim için gerçekten çok zor ve yıpratıcıydı. O zamanlarda gelecek kaygısı yaşarken, ne olacak? futbolda neler yapabilirim? diye düşünürken bir gün sosyal medyada Polonya'da ''Gönüllü olarak Futbolcu ve Antrenör ol'' adı altında bir gönüllülük projesi ile karşılaştım. Bu projeleri ayrıntılı bir şekilde araştırdım ve sadece futbol gözü ile bakmadım. Sosyal alanda ,yabancı dil geliştirmede ve dünya vatandaşı olmamda çok büyük şanstı. Ev sahibi kurum ve Türkiyede'ki organizasyon ile iletişime geçtim. 1 Ay sonunda olumlu sonuçlar aldım ve artık Polonya yolcusuydum :) Öncelikle 2 aylık kısa dönem Erasmus+Plus projesi ile gittim. Eğer ev sahibi kurum benle devam etmek isterse başka bir organizasyonla uzun dönem ''EVS PROJESİ'' ile gelecektim. Polonya maceram başlamıştı ve her sabah futbolcu olma, futbolun içinde olma hayali ile uyuyan çocuk artık başka bir ülkede, farklı kültürde ve farklı dilde sevdiği işi yapmaya yani futbol oynamaya başladı :) Polonya günlerim tüm hızıyla devam ederken ev sahibi kurum benimle devam etmek istedi ve Türkiyede' ki organizasyonum ''İYACA'' ile iletişime geçtim. Buradan tekrardan bana bu fırsatı sunan organizasyonum İYACA'ya sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Kısa bir Türkiye tatili sonrası tekrardan uzun dönem projesi ile Polonya'ya geldim ve ikinci Polonya macerası kaldığı yerden devam etti. Herkesin bir hikayesi vardır. Benimde hikayem buydu, hayatta tüm zorluklara rağmen bir çıkış yolu olduğunu ve fırsatlarla karşılaşabileceğinizi unutmayın. Bu fırsatları gönüllülük projeleri ile gerçekleştirebilirsiniz. Belkide bu projeler sayesinde hiç unmadık kişiler ve durumlarla karşılaşacaksınız. Bunun sonucunda hayatınızın geri kalan kısmını şekillendirmede, yol haritanızı belirlemede önemli rolü olacağını düşünüyorum.




Gönüllü Kalbi - Sadece Sevgi Yeter

      Son zamanlarda sevgi kavramı üzerine çok düşünüyorum . Gerçi her zaman çok düşünürüm ama burada olduğum süre zarfında daha çok düşündüm .  Hiç bilmediğim bir ülkede hiç tanımadığım insanlarla bir ‘ gönüllü kalbi ‘ oluşturduğum bu projede sevginin her çeşidine ve iyileştirici gücüne bütün kalbimle inanıyorum.
    Bazı romanlar vardır okursun , elinden bırakmadan okursun bitirmek ile hiç bitmemesini istemek arasında büyük bir gelgit yaşarsın . Kendini kurgunun içine bırakır ve baş karakterlerden biri olursun. Romanya benim hayatımda okuduğum en romandı. Yaşadığım bu küçük kasaba hayatımda hiç unutmayacağım ve hep güzel hatırlayacağım kocaman anılar verdi. Bi baktım ki baş karakter olmuşum herkesi sevgiyle kucaklıyorum . Böyle içten sarılmayalı ve yardımlaşmayalı ne uzun zaman olmuş oysa… Kendimi Ciorogarla da lise öğrencileri ile birlikte onlara yardım ederken , onlarla vakit geçirirken ne kadar özgür hissettiğimi anlatamam . Başka bir ülkede , başka bir kültürde , başka bir dilde çocukların kalbine dokunmak kendimde hiç bilmediğim yanlarımı keşfetmeme yardımcı oldu .  Meğer ben doğuştan gönüllüymüşüm gönüllü olmaya . Elimden gelse bu sevgi çemberine aldığım bütün çocukları yanımda götreceğim .
  Bu güzel kasabanın ve bu güzel insanların bana hissettirdikleri her zaman yüzümü gülümsetecek kocaman anılar. Zira anılar hatırladıklarında değil hissettiklerinde gizlidir. Sevgili Ciorogarla bende hissettirdikleriniz muazzam…
  Ve merhaba , ben Kübra 25 yaşında Romanya ya gelmiş bir gönüllüyüm. Son iki haftamda kalbimi parçalara ayırıp bir kısmını burada bırakıyorum , iyi ki hayatımdan geçti dediğim kocaman bir anı ile ..
Bu deneyimi hayatıma katan ve bu süreçte hep yanımda olan İYACA sonsuz teşekkürler size 😊






Thursday 19 December 2019

SLOVAKYA’DAN ILK YAZI


Yaşadığı süre boyunca sürekli bir şeylere koşturan, hep dünyada barış sağlama hayali kuran bir kızın serüveninin ilk yazısı bu. Size 1 yıllık projesinden, anılarından bahsetmek için tee Slovakyalardan yazıyor.
Geldiğimde ilk bir hafta bile “Hala çok tuhaf” derken duyuyordum kendimi. Neyse şaşkınlığımı üstümden attım ve bu yazıyı yazarken ilk defa üşenmiyorum
3 Eylül sabahı İstanbul’da havaalanından başlayabilirim heralde. Check-in, pasaport kontrolü vs. 2 saat sonra kendimi Viyana’da valiz beklerken buldum.  Büyük bir mücadele sonucunda diğer Türk gönüllüyle Viyana’dan bir otobüsle Bratislava’ya ve sonra Zilina’dan aktarmalı bir trenle Cadca’ya ulaştık. Normal saatimizden iki saat geç gelsek de bu hayatta gördüğüm en minnoş ev sahiplerimiz bizleri karşıladı ve bir yıl geçireceğimiz şehirin ilk uykusunu uyumak üzere evlerimize gittik. İlk haftamızı oryantasyon amaçlı aile yanında geçirmek bizim için en doğru karardı heralde. Geldiğimdeki ilk İngilizce konuşma çalışmalarımı hatırlıyorum da konuşamıyordum resmen. Bir hafta sonra mentorum Zuzana sayesinde daha rahat anlıyor ve iletişim kuruyordum. İnsanların sorduklarını anlaması ya da senin uygun cevaplar vermen iç rahatlatıcı.

Slovakya’da ilk geçirdiğim haftasonu sonrasında artık bir yıl diğer gönüllülerle beraber yaşayacağım evime geçmemiz gerekiyordu. 
Ev yaşantısına alışmaya başlamışken iki gün sonra varış eğitimi için ben ve 4 arkadaşım Terchova’ya gittik. 5 gün süren eğitim sonucunda beynimin içinde yer kalmamıştı diyebilirdim size. Verilen bilgiler sayesinde hem kendimi daha iyi farkettim hem de geliştireceğim projelere fazlasıyla katkı sağladı. 
Eğitimden döndüğümüzden beri ise fazlasıyla yoğun geçiyor günlerimiz. Gelelim evdeki yaşama; Fransa, Avusturya, Ekvador, Vietnam, İngiltere ve bu hafta Myanmar ve Hindistan’dan gelen kısa dönem yeni gönllülerle şu an evde 11 kişi kalıyoruz. Çok kalabalık gelebilir kulağa çünkü öyle. Ama bu durum bizi hiç kötü etkilemeyip aksine avantajlarını önümüze sunuyor. Bunun en güzel yanı da her gün farklı bir dilde farklı kelimeler öğreniyoruz.
Her gün bir şeyler öğrenirken aynı zamanda öğretiyoruz. Öğretme demişken Ekimin ilk haftasında görevlendirildiğim okullarımla tanıştım ilk görüşme o kadar güzel geçti ki bir senenin ne kadar mükemmel geçeceğini anlamış oldum. Bunun yanında dernekte 8 tane öğrenciğimin olduğu bir sınıfım var. Her hafta farklı bir konu belirleyip eğlenceli bir şekilde ders işliyoruz. Ben ingilizce öğretirken aynı zamanda Slovakça, diğer gönüllü arkadaşlarımdan da Fransızca ve İspanyolca dersleri alıyorum. Yani Türkiye’ye dönerken 5 dil ile dönebileceğim.
Bir yandan bir şeyler öğrenmeye ve öğretmeye çalışırken bir yandan da gezmeye çalışıyorum. Denedim hepsi bir arada oluyormuş. Bu süre zarfında yaşadığım yer olan Cadca’ya yakın olan Zilina, Martin gibi küçük şehirleri ve gördüğünüzde yapılarla büyüleneceğiniz Bratislava’yı gezme şansım oldu. Tren gerçekten harika bir seyahat aracı; daha hızlı giderken ray sesleri büyülüyor sizi ve bir sürü anı biriktiriyorsunuz kompartımanlarda.
İlk ayın nasıl bittiğini anlamadım bile. Zaman gerçekten uçuyor burda. Bir dahaki ay bissürü macerayla görüşmek üzere.






Wednesday 18 December 2019

ÇOK HUZURLU BIR SLOVAKYA KÖYÜNDEN SELAMLAR!


Projelerini ve bloglarını yakından takip ettiğim IYACA yeni bir duyuruda bulunmuştu. 11 ay Slovakya da EVS projesi, aranılan özelliklerin beni anlattığına kanaat getirdim. Katıldığım gönüllülük etkinlikleri, ufak çaplı projeler, yakından ilgilendiğim spor dalları ve üniversitede iken katıldığım kültür etkinliklerini göz önünde bulundururak başvurdum. Serdar abi seçildiğimi söyledi. Uzun lafın kısası mülakat, mail trafikleri , insanı yıldıran vize bekleme süreci derken kendimi esenboğa havalimanında  ailemle birlikte elimde uçak biletim ve 40 kilo bavulumla beklerken buldum.8 kasım sabaha karşı 5:20 de viyana gitmek için uçağa bindim. İndiğimde heycanla karışık kaybolma korkusu beni bırakmadı. Ankara> Viyana>Bratislava>Zilina > Cadca (en son ineceğim durak)  derken inmeyi unutup çek cumhuriyeti navsi durağına gitmem ayrı bir maceraydı. Bu yaşıma kadar bir ülke göremeyişim ve 1 günde 3 ülke görmek ne kadar zıt olaylar dimi.Neyse ki diğer Türk gönüllü arkadaşlarım araba ile gelip beni buldular.
Kalacağım eve geldim ev arkadaşım avusturyalı ev arkadaşım paul beni karşıladı tanıştık. Cennet gibi biryere gelmiştim cidden doğa güzelliği en iyi olan köylerinden birisi starara bystrica !! Bir zamanlar hayalini kurduğum hayatı yaşıyorum.Farklı külterler ile bir aradayım. Benimle ilgilenen danışmanım bana okulu ders vereceğim yerleri atletizim hocaları ve çocuklarla tanıştırdı.Çok samimi ve içten kişilerdi ve bazıları cidden Türklere ayrı bir hayranlık duyuyor o ayrıcalığıda burada hissediyorum.Çocuklar, slovakça bilmediğim için sadece ahoj ahoj diyerek gülüyoruz. Tanışma faslı geçtikten sonra hemen derslere başladım 8-12 yaş arası çocuklara ingilizce dersi veriyorum onlarda bana slovakça karşılıklarını söylüyolardı eğlenerek öğrenmek tam anlamıyla bu olsa gerek.Diğer günler atletizim hocalığı yapıyorum. Çeşitli aktivitilerle dersleri daha eğlenceli ve çocuklar için çekilebilir hale getirmeye çalışıyorum çok verimli geçtiğini hissedebiliyorum çünkü gerçekten çok zekiler öğretilen birşeyi hemen öğreniyolar eğitim sistemleri, hocaların çocuklara ilgisi tam anlamıyla başarıya sürüklüyor.Her pazartesi günleri diğer gönüllülerin yanına gidip slovakça ve ingilizce dersleri ile kendimi geliştirmeye devam ediyorum.farklı ülkelerdeki kişilikleri kültürlerini, yaşam standartlarını daha yakından tanıma fırsatım oluyor.Sürekli bir etkinlik düzenleniyor kendimi daha önce bu kadar sosyal hissetmemiştim açıkcası. Mala fatra dağına yaptığımız 6 saatlik hiking ve yılın ilk karıyla karşılaşmam derken donmuş bir vaziyette zirveye ulaştığımızda gördüğüm manzara bana özgürlüğün ne demek olduğunu gösterdi.Dolu dolu geçen bir ay geride bıraktım bir sonraki yazıda görüşmek üzere.






Tuesday 17 December 2019

Mi Casa Es Tu Casa

Kasim ayinin basina kadar hava ilik seyrediyordu. Simdi simdi kalin kaban giymeye basladigim bu gunlerde 3 ayimi geride biraktigimi farkettim. Guzel Ispanya, guzel Valencia. Ilk yazimda da yazdigim gibi ben ev sahibi kurulusumun ofisinde calisiyorum, burada avrupa projeleri departmanindayim. Bazi projelere ev sahipligi yapiyoruz. (Training Course veya Youth Exchange). Yeni organizasyonlar ve farkli kulturden insanlarla iletisimde olmak icin harika bir firsat. Ayrica “English Coffee” adi altinda burada yasayan ve ingilizce gunluk konusma duzeylerini gelistirmek isteyen halk icin ingilizce siniflar duzenliyoruz. Ben onlardan ispanyolca bir seyler kaparken onlar da benden ingilizce bir seyler ogreniyorlar. Bu arada Valenci`da nerdeyse her ailenin hayatimda daha once gormedigim cinsten harika kopekleri var. 
9 ay boyunca ESC projemiz icinde 2 kere egitimimiz olmak zorunda. Birincisi baska bir sehirde gerceklesti bile. 1 hafta Alicante`de kaldik. Baska sehirden gonullulerle tanistim ve hala gorusuyoruz. Hepsi birbirinden tatli insanlar. Bu sayede Ispanya`da ziyaret edip konaklayacaginiz baska arkadaslar edinmis oluyorsunuz.
Bazi aksamlar toplanip kendi ulkelerimizin yemeklerini beraber yapip yiyoruz. Ortaya inanilmaz deneyimler cikiyor. 
Simdilik Ispanya`dan soylemek istediklerim bu kadar. Gelecek aylar gorusmek uzere, youtube`da yasadigim yerle ilgili kisa filmler paylasiyorum. Kanalim: Cansu Gok. Burasi da yasadigim yer: https://youtu.be/DPbeADEMlqI
Hoscakalin..
Cansu Gok




Merhaba! , Olá! , Hi!, Alo!

İYACA ile yolum kesiştikten sonra hayatımın bu denli değişebileceğini düşünmemiştim. Türkiye de de bir çok sivil toplum kuruluşunda aktif gönüllüyüm aslında gönüllü olmaya uzak değilim ama bu sefer ki yurt dışı içindi ve ben çok stresli, çok heyecanlıydım. Projeye kabul aldıktan sonra stresli ama sorunsuz geçen vize işlemlerini halledip Bükreş' e doğru yol aldık.Vize işlemleri için IYACA ile sürekli iletişim halinde olduk ve bize adım adım yardım ettiler, stres oranımız süreç içinde yarılanmış oldu :) Oraya gittiğimizde havaalanında mentörümüz karşıladı bizi kalacağımız yere gittik diğer gönüllü arkadaşlarımızla da tanıştık ve iki aylık maceramız, öğrenme sürecimiz başladı. Kaldığımız odayı Portekizli gönüllü ile paylaştık ve bazen sabahlara kadar oturup kendi ülkelerimize, kültürümüze, yaşam biçimlerimize bazen hızımızı alamayıp sokakta kullanılan beden diline kadar konuştuk, güldük eğlendik, paylaştık.
Beraber çalıştığımız öğrencilere gelince, çoğu İngilizce bilmemesine rağmen çoğunlukla beden dili yardımı ile anlaşmaya çalıştık. Etkinlik öncesi kendi aramızda etkinlik planlaması yapıp gün içinde eğlenerek öğrenmeye çalıştık. Ekibimizde ki gönüllülerin çalışma alanlarına göre kendi hobilerimizi, aktif olduğumuz alanları her sınıfa ayrı ayrı bunları anlattık, fikir alışverişinde bulunduk böylelikle çocukların ilgi alanlarına yönelik hareket ettik haliyle herşey daha zevkli ilerledi :)) Ee tabi bir de 10 günlük tatil hakkımız vardı proje sonunda. Projenin o can alıcı kısmı hahhahahh. Romanya'yı keşfetmek için muazzam bir fırsattı. Tatil boyunca birçok yer keşfedip, yeni tatlar denedim bunun için kendimi gerçekten şanslı hissediyorum. Tesadüfen karşılaştığım iki gezgin, çılgın İtalyanla arkadaş olduk ve Bükreş'in altını üstüne getirdik. O da yetmedi son dakika karar verip gittiğim modern bir müzede tesadüfen konuştuğum iki İngiliz kadınla arkadaş olduk. Sinemaya olan ilgimi ve yönetmen olma hayallerimi bilmeyen kalmamıştır diye düşünüyorum bir de baktım ki kadın İngiltere'de BBC de yönetmen ve dedi ki kim bilir belki bir gün İngiltere de film festivallerinde filmlerini izleriz. Ben o sıra umut dolmuş uçup gitmişim o andan tabi :) Bir saat içinde tüm dünya gündemini, sinemayı konuştuk, ben çektiğim kısa filmleri onlara yolladım daha sonra konuşmak için sözleştik vee vedalaştık. Mutluyum :) Tabi tatil hızla aktı ve son günlerimizi geçiriyorduk. O başta ki telaş, stres yerini sevgi ve bir sürü güzel arkadaşlık, anılar ve tecrübelere bırakıyordu. Ve evet son gün gelip çattı maceramız artık ruhunu bize üfleyip son buluyordu. Duygusal bir hazırlanma töreninden sonra arkadaşlarımız bizi uğurladı, Koordinatörümüz Adrian'la havaalanına gittik. Portekizli arkadaşımızla bekliyoruz, buluşuruz yine, sen gelirsin biz geliriz muhabbetleri yaparken bir de baktık ki uçağın kalkmasına 20 dakika kalmış. Havaalanında hiç bu kadar koştuğumu hatırlamıyorum neyse en son isimlerimizin anons edilmesiyle dedik ki tamam burda kaldık :) Neyse ki kapı açıktı ve son saniyelerle yetiştik uçağa bindiğimiz de derin bir nefes aldık veee kapanışı güzel bir anıyla yaptığımız için mutluyduk. Geriye dönüp baktığımda İngilizcemi geliştirmiş, A1 seviyesinde Portekizce ve Romence öğrenmiş, bir çok güzel dost edinmiş en önemlisi kendimi değiştirip dönmüşüm. Bunun için herkese teşekkürler.
La redevere :) 
Adeus :) 





Saturday 14 December 2019

Slovenya’da Zaman Uçuyor Resmen


Dober dan! Evet sevgili okuyucular tekrardan sizlerleyim ve Slovenya’da ikinci ayımı doldurmuş bulunmaktayım. Bu ayın başında bir haftalık geliş eğitimine katıldık. Çoğul konuşuyorum çünkü projede yalnız değilim artık, Fransa’dan gelen başka bir gönüllü ile birlikte çalışıyorum. Bir aydır birlikte yaşıyoruz ve bence iyi de anlaşıyoruz. O bana bazen Fransızca öğretiyor bazen ben ona Türkçe öğretiyorum. Fransız kültürüne dair bir çok şey öğrendim diyebilirim. Evet yukarıda da bahsettiğim gibi bir haftalık geliş eğitimine katıldık, orada Slovenya’da farklı kurumlarda gönüllülük yapan bambaşka ülkelerden gelen gönüllüler ile tanıştık. Ormoz’ dan (yaşadığım kasabanın adı) ayrılıp Slovenya’nın deniz kıyısındaki küçük ama yine yemyeşil her tarafı üzüm bağlarıyla çevrili Koper şehrinin Ankaran ilçesine gittik. Slovenya’nın sahil şeridi çok uzun değil bu sebeple  burası Slovenya halkı için önemli bir yer. Varış eğitimde neler öğrendik hemen size bahsetmek istiyorum.  Bir haftalık bir programdı ama epey yoğundu diyebilirim. Hem kendimizi keşfetmemizi hem de bambaşka ülkelerden ve kültürlerden gelen insanlarla bir arada çalışmayı, bilgi aktarımı yapmayı kendi tecrübelerimizi anlatmamızı, aynı zamanda kendi ülkemizi / kültürümüzü tanıtmamızı sağlayan bir eğitim programı oldu.  Ama benim için en önemlisi farklı ülkelerden bir sürü arkadaşım oldu.  Eğitimimizi tamamladıktan sonra evimize geri döndük. Biz varış eğitimindeyken gönüllülük yaptığım kurumda da bir haftalık ‘’Gençlik Değişim Programı’’ vardı Yunanistan’dan, İtalya’dan, Çek Cumhuriyeti’nden   gönüllüler gelmişti. Onlarla sadece Hallowen  partisinde vakit geçirme fırsatımız olsa da az ama yine de güzel bir deneyim oldu bizim için.  Peki bu ay neler yaptım ? Neler yapmadım ki  Yaşadığım bölge üzüm bağlarıyla ünlü olduğu için burada Şarap önemli bir geçim kaynağı. O sebeple bende dedim ki, madem burada 6 ay yaşayacağım. Ben neden öğrenmeyeyim ki nasıl şarap yapıldığını. Ve ta daaa. Karşınızda artık bir şarap ustası var.  Şaka şaka. Sadece temel şeyleri öğrenmiş olsam da fena sayılmam yani :P. Size biraz da ofis hayatından bahsetmek istiyorum. Ofis dışında bir etkinliğimiz yoksa, hafta içi her gün ofisteyiz. Gençlik merkezinin sosyal medya hesaplarını düzenliyoruz, geliştiriyoruz. Yapacağımız etkinliklerin planlamasını yapıyoruz, okul sonrası gençler yanımıza gelirlerse onlarla vakit geçiriyoruz. Boş zamanlarımda ise buradaki insanlarla daha yakın olabilmek, onları daha iyi tanımak için burada düzenlenen çeşitli kurslara katılıyorum. Salsaya ve dikiş kursuna başladım. Evet biraz garip oldu benim içinde çünkü önceden en ufak bir fikrimin olmadığı bu alanları bambaşka bir yerde ve bambaşka bir dilde öğreniyorum. Ama Slovenler çok cana yakınlar, dillerini bilmesem de hemen ortama uyum sağlamama yardımcı oluyorlar.   Belki duymuşsunuzdur Slovenya yemyeşil olmasıyla ünlü bir ülke. O yüzden her yerde ormanlar mevcut. E tabi benim yaşadığım kasaba da yemyeşil haliyle. Haftasonları ormanda koşmak gibi harika bir fırsatım var.  Herhalde dönünce en çok özleyeceğim şeylerden biri ormanda koşmak olacak.  Mentorum konusunda da çok şanslı olduğumu söylemek istiyorum. Çünkü kendisi de koşuyor hatta birlikte diğer ülkelerdeki maratonlara katılıyoruz. Bu ay Hırvatistanda düzenlenen bir Maratona katıldık. Gelecek ay da İtalya da bir maratona katılacağız. Evet dostlar size daha anlatmak istediğim çok şey var ama yazımı şimdilik burada sonlandırıyorum. Bakalım öbür ay beni neler bekliyor.
Beklemede kalın…
Adijo.



Wednesday 11 December 2019

My EVS Adventure in Poland


Ben Roda. Size Polonya’da başladığım EVS projesinin ilk ayından bahsetmek istiyorum. Polonya’nın küçük bir ilçesinde başladığım bu projede benden önce Türkiye’den bir arkadaşım vardı. Projenin başlangıcının ilk iki haftasında benim bir çeşit oryantasyon ihtiyacımı karşılamış oldu. Kendisine buradan teşekkür ediyorum.
Projemi yaptığım bu küçük ilçenin adı Trzcianka. Küçük dediğime bakmayın, çünkü küçük derken sadece demografik yapısını göz önünde bulunduruyorum. Türkiye’de herhangi bir ilçede bulamayacağınız birçok imkana sahip. Hem sosyoekonomik hem sosyokültürel açıdan.
Bu ilçede iki gönüllü olarak çalışıyoruz. Diğer gönüllü arkadaşım bugün geldi ve bir çok şeyi beraber tecrübe edeceğiz diye düşünüyorum. Onun da Türkiye’den olması biraz şansızlık sanırım.
Projeyi yaptığım kurum ise bir ilkokul. Yaklaşık 6, 7 ve 8 yaşlarındaki çocukların bazı derslerine girip öğretmenlere yardımcı oluyorum. Öğretmeler ve öğrencilerle iletişim kurmak için İngilizce yetersiz kalıyor. Bu nedenle biraz Lehçe öğrenmek gerekiyor. Okulda ücretsiz Lehçe dersi veriliyor gönüllüler için.  Hafta içi her gün öğlene kadar okuldayım, kalan bütün zaman ise bana ait. Okul dışında ev sahibi kuruluşumun da düzenlediği bazı etkinlikler oluyor. Birçoğu isteğe bağlı katılım sunan bu etkinlikler ise Polonya’da bulunan diğer gönüllüler ile bir araya gelmek için son derece etkili oluyor.
Proje hakkındaki genel izlenimlerim ise şöyle. Projenin her aşamasında insanların sıcak tavırlarıyla karşılaştım. Etkileşim içinde olduğum herkes çözüm odaklı bir yaklaşım içerisinde tabi bu durum karşılıklı oluyor.
Polonya hakkındaki genel izlenimlerim ise Türkiye’ye göre biraz soğuk, öğrenmesi zor bir dile sahip ve Avrupa’da diğer ülkelere göre nispeten daha ucuz.
Son olarak EVS’i kesinlikle herkese tavsiye ediyorum.
Hoşçakalın.





Monday 2 December 2019

Oscar Goes To...


İtalyanların geç kalmaları, yeterince disiplinli olmamaları yıllardan beri İtalyanlarla ilgili duyduğumuz ön yargılardan sadece birkaçı. Herkesin aynı olmamasıyla birlikte genellikle doğru bir tespit olduğunu söyleyebilirim. Hatta İtalya ulusal ajans çalışanlarını da bu gruba gönül rahatlığıyla ekleyebilirim. Neden mi?
Sevgili arkadaşlar EVS sürecinize başladıktan 2 ay içerisinde bulunduğunuz ülkenin ulusal ajansı tarafından ''Arrival'' eğitimine davet ediliyorsunuz. Bilin bakalım ben kaçıncı ayımda bu eğitimi aldım. Tabiiki 8. ayımda, gönüllülük sürecimi bitirmeme 4 ay kala. Bu hayal kırıklığı yetmezmiş gibi birde eğitimin olduğu haberini eğitimden 3 gün önce aldık ve tren biletlerimiz yolculuktan yaklaşık 10 saat önce elimize geçti. Sıfır hazırlıkla Roma'ya vardığımızda çoktan bitik durumdaydım ama nerden geldiğini anlamadığım enerji kırıntılarıyla 1 haftayı tamamladım ve inanılmaz eğlendim.
Başta çok sıkıcı olacağını, sadece oturup dinleyeceğimiz seminer tadında bir şey olacağını düşünmüştüm. Ama aksine, her aşamasında bizim katkıda bulunduğumuz çok interaktif bir eğitimdi. İlk gün her zaman olduğu gibi tanışmayla geçti. Hemen ertesi gün ''documentary(belgesel), fiction(kurgu), mockumentary(sahte belgesel), video klip ve animasyon film dallarında bilgiler aldık ve kendi evs sürecimizi anlatmak üzere bu türlerden birini seçip vedio çekmeye koyulduk. İşin ucunda Oscar'da vardı, dolasıyla her zaman güldüren şeylerin daha çok ilgi çektiğini düşündüğüm için mockumentary dalını seçtim. Toplam 5 kişi birkaç saat içinde inanılmaz güzel bir video hazırladık. Ulusal ajans tarafından da izleneceğini bildiğimiz için evs sürecimizde yaşadığımız sıkıntıları göstermek amacıyla videomuzu komik bir dille ekranlara yansıttık.
Lise yıllarımda birkaç tiyatro oyununda yer almıştım ve oyunculuk konusunda kendimi oldukça yetersiz hissediyordum. Evs sürecinde farklı şeyler deneyerek kendinizi keşfediyorsunuz. Bende bu video çekim sürecinde kendimi denemek istedim ve ana karakter oldum. Önyargımı yıktım ve elimden geleni yaparak güzel bir sonuca imza attım.
Tabiki bu kadar kendimi övmemden sonra Oscar'ı kazandığımızı anlamışsınızdır :D Herkesten çok güzel tepkiler aldım. Daha önce oyunculuk tecrübem olup olmadığını soranlar mı dersiniz, youtube sayfası açmam gerektiğini söyleyenler mi dersiniz. Baya bir gaza getirildim kısacası. Ama sonuç beni de tatmin etti. Güzel bir iş çıkardık. İzlemek isteyen olursa eğer büyük bir ihtimalle IYACA instagram sayfasında paylaşılacak :)
Gelelim eğitimin devamına. Bu kadar film çekimleri, montajlamalar yetmezmiş gibi sonraki günlerde potcastla ilgili bilgiler alıp kendi potcastımızı yaptık. Mikrofon başında olup kendi sesinizi duymak oldukça eğlenceliymiş. Sesine güvenenlere ve anlatacak çok şeyi olanlara duyurulur.
Sadece eğlenceden bahsettim ama bir sürü şey de öğrendim demek isterdim fakat hiç birşey öğrenmedim arkadaşlar :D Zaten 8.ayımda olduğum için verdikleri bütün bilgileri fazlasıyla biliyordum zaten. Ama şunu söyleyebilirim ki uzaktan herşey çok güzelmiş gibi gözükse de fazlasıyla sıkıntı da yaşıyorsunuz EVS döneminde ve en azından oradayken bu konuda yalnız olmadığımı farkettim. En güzel yanı da dünyanın öbür ucundan benim gibi İtalya'nın çeşitli yerlerinde gönüllülük yapan birbirinden güzel insanla tanıştım.