Sıradaki blog yazılarımı AGH'de bütçe, seyahat, dil öğrenimi ve çevre edinme(networking), sayılarla AGH üzerine yazacağım. Burda arkadaşlıktan başlayalım.
Hoop başka ülkeye taşındın, hem de 1 yıl
taşındın. Daha önce tanıdığın kimse yok etrafında. Yemeklerin de yok. Eşyaların
zaten yok. Bir buçuk valize vazgeçemediğin ne sığdırabildiysen sıkıştırdın
getirdin, haliyle Harry Potter'ın Hermione'sinin sihirli çantası sende
olmadığından.
Burada sıfırdan inşa ettiğin hayat senin tüm
hayatının sadece 1 yılı ama buradaki hayatının tamamı. Buradan bakınca inşaata
özen kendiliğinden geliyor. Yolculuğu, durgunluğu güzelleştiren hatta
iyileştiren en önemli ek arkadaşlık. Adana gibi hem havası hem insanları sıcak
bir yerde büyüdün, son 5 yılında İstanbul gibi insanı deniz derya bir yerde
okudun. Ülkenin her köşesinden çeşit çeşit dostla çevrilisin, ivedilikle
haftanın yarısını görüşmeye ayırdığın. Aldığın tüm iş öneri ve tekliflerini
"Çook teşekkür ederim canım yeni mezunum almiyim. Benim bir eğlenip gelmem
lazım" diye iki kere bile düşünmeden cevapladın. Öğrencilik sayesinde
konfor eşiğin yüksek değil değil, öyle bir eşiğin yok. "Çalışmaya başlayıp
konfora alıştıktan sonra hiç olmaz. Yapıyorsam şimdi keyfi çıkar. Hadi bakalım
gelsin maceralar, delilikler, zorlanmalar, sürünmeler oooh" deyip resmi
olarak mezun bile olmadan çıkıp geliverdim Italya'ya 1 yıl gönüllülük yapmaya. Bir şeylerin aklına esmesi ve yapıvermen en sevdiğin
özelliklerinden. (Anahtar kelimeler zincirleme olarak başka anıları aklıma
getiriyor. İstanbul'da YGA buluşmasında Adana'dan gelen ekiple karşılaşmıştım,
ekibi sevdim. Tam vedalaşırken benim de onlarla gitme esprim döndü. "Aa
çok da güzel olur aslında hem de bizimkileri görmüş olurum bu bahaneyle"
deyip cüzdandan hallice kol çantamla binip gidiverdim Adana'ya 10 gün. Bir gün
bir arkadaşım Kapadokya'ya kamp buluşmasına gidiyordu. Hadi sabaha gidelim
dedi, gidiverdik Istanbuldan otostopla. Dedim buraya kadar gelmişken Adana'ya uğramadan dönmek olmaz. Gidivermişim yine haha. Hele bir yaz ansızın Iğdır'ın
bir köyüne Kuzeydoğa Derneği'nin Aras Kuş Halkalama Istasyonu'na gönüllülüğe
çat diye kalkıp otobüs+doğu ekspres bir buçuk günde gidiverdim. Bi gün Almanya'dayım.
Iznim bitiyor ama baktım nasıl güzel görünüyor İsviçre biraz yukarıda. Ansızın
esti, çıkıverdim. Bi gün tek başıma Balkanlar turundayım. Son otobüsle sıradaki
şehre geçiyorum. Camdan bir baktım nasıl güzel göründü. Ilk durakta iniverdim.
Ama içlerinde en hatırlanası: Beylikdüzü'nden arkadaşım dedi ki: " Annem
sarma yaptı, konuşacaklar da birikti hadi gel". Tabii ki gidiverdim. O da
geleceğimi ciddiye almamıştı ama ibret oldu arkadaş çevresine beni laf olsun
diye çağıramayacakları. Bu
arada blog benim olunca atış serbest ne istersem yazıyorum, nereye istersem
çekiyorum. Bak paranteze ikinci paragraf
attım. Ayrıca bu yazılar buraya koyulmadan önce gözden geçiriliyor mu test
etmek isterim araya bir mesaj bırakmak veyahut skandal bir not düşmek suretiyle
:D Bi de blog yazısına başlık ekleyip göndermenin önemini sevgili kuruluşum
IYACA'nın benim yazılara attığı akıllara zarar başlıklardan anladım :D Koymam
artık başlık işini onlara. Eeevet binbir kültürle arkadaşlıklar diyordum...)İtalya'da gönüllülügüm boyunca aynı dernekte
şimdiye kadar yaklaşık 30 gönüllüyle çalıştım. Sayısız etkinliğe, dansa,
buluşmaya gittim. Her gittiğim yerde içimin ısındığı insanlarla iletişimi
sürdürdüm. En tatlısı Couchsurfing etkinliğinde tanışıp sonrasında çekirdek ekip
olduğumuz insanlarla arkadaşlığımız. 2 Türk, 1 Yunan, 4 Brezilyalı, 1 Hong
Konglu, 2 Italyan. Içimizden kim hangi etkinliğe gidiyorsa başka şehirde de
olsa peşine düşülüp gidilir zevkle. 1 yıl burda olunca bütün doğum günleri
kutlandı, hem de acılı sürprizlerle. Mesela bunu yazarken bi yandan akşamki
doğum günü buluşmasını planlıyoruz. Grupça Brezilyalı arkadaşımıza surpriz
yapmak için bizim(gruptaki 2 Türk'ün) erkenden Tr'ye döndüğü yalanını söyleyip
maalesef ağlatmış olduk. Akşama telafi ederiz :)
Genel resim: Brezilyalıların ne aman yarabbi
insanlar klişesinin dalgası geçilirken(haklı bir klişe :D ), başka bi köşede
Yunanlı ile adalar goygoyu, diğer uçta abartılı Italyan jest-mimik dalgası,
üzerine de diyalekt...
Dernekte İsveçli gönüllülerle çalışıyoruz.
Sabahları güle oynaya beraberce Italyanca kursuna, çıkışta çay kahve, sonra
dernek etkinliği, kutlamalar, gezmeler... Biz onların eğitimine gıptayla
bakıyoruz, onlar bizim iletişim kabiliyetimize, samimiyetimize gıptayla
bakıyor. Insanlarla cesurca hiç düşünmeden iletişim kuruyormuşum, İsveç'te
insanlar benden kaçınabilirmiş. Güldürdü. Halbuki bu benim için bizim için
ekmek, su. Her yemeğimizi paylaşmamız bile onlara ekstrem görünüyor.
"Bizde asla böyle değil; sizde ne kibar, ne hoş." Dedik bizde kibarlık
değil, gereklilik.
Başka Bir Dünya Mümkün Programı'nın
Finlandiya eğitim sistemi hakkındaki
bölümünde Cem Seymen: "...Otobüste, otelde, yolda elimden geldiğince çok
insanla konuşmaya çalıştım. Saat sordum mesela, şu otobüs nerden geçiyor dedim
misal. Çekingenler, gözüme bakmaktan bile çekiniyorlar. Cevabını hemen verip
ayrılma telaşındalar. Biz öyle değiliz. Biz ateşli bir toplumuz, akdeniz
insanı, pratik zekalı, coşkulu, içinden ülkeler çıkaracak kadar dolu..."
Demişti, ne de güzel söylemişti.
AGH süreci de bir eğitim, hem en dışa hem
kendi içine yolculuk. Birbirimize hikayelerimizi anlatıyoruz, en güzel ve en
kötü sözlerimizi öğretiyoruz, deyimlerimizi öğretiyoruz, müziğimizi
hikayeleriyle paylaşıyoruz, yemeklerimizi paylaşıyoruz, yaratmak istediğimiz
adil dünyaya dair çabalarımızı anlatıyoruz, ekonomiyi daha çok yeşilini, kendi
ülkemizdeki sivil toplumu konuşuyoruz...
Bütün paylaşımlar elbet çok değerli,
eğlenceli. Ama damağımda kalan en yoğun tat ait oldum topluma, millete dair
memnuniyet. Ne kadar çok şehir görürsem Istanbul'u daha çok seviyorum, ne kadar
farklı milletten insan tanırsam kendi milletimi o kadar daha çok seviyorum.
Yalnız, eğitim açısından diğerlerinden 3 belki de 5 kat fazla çabalamamız
gerekecek şimdilik :)
AGH her şeye rağmen deneyimlenmesi gereken bir
süreç.
Hepimize eğlenmekten fenalaşacağımız keyifli
günler diliyorum.
No comments:
Post a Comment