Tam mezun olduğum zamanda ve KPSS'den sonra planlar yapmaya çalışırken hiç hesapta olmayan IYACA'nın Tunus projesiyle rotam bir anda değişti ve karar aldığım günden itibaren 5 gün içinde tüm işlemlerimi halledebilirsem Kuzey Afrika'ya yola çıkmaya hazır olacaktım. Çevremden gelen farklı tepkiler ve aklımda birçok soru işareti olsa da, ailemin desteğiyle kararımın arkasındaydım ve bir yandan da işlemleri halletmeye çalışıyordum. Kısa bir süre olduğu için pek endişelenecek ve ne olacağını düşünecek zamanım yoktu, ancak 12 Eylül'de uçağa bindiğim anda hem heyecanım hem de kaygım artmaya başladı. Güzel olan yanlarından biri de buydu aslında, oraya gittiğimde neyle karşılaşacağımı bilmediğim, beklentilerim, göze aldıklarım, endişelerim, her şeyin düşündüğümden daha farklı olma ihtimali, merakımı ve heyacanımı daha dinç tutuyordu.
Oraya 3 arkadaş gidiyorduk ve onlar da benzer duyguları yaşadığı için kendimi daha rahat hissediyordum. Aynı zamanda Tunus'a vardığımızda otelde 7 günlük karantina sürecimiz olacaktı. Bu biraz bizi tedirgin etse de kısa ve geçici bir süreç olduğunu biliyorduk. Nihayet otele vardık ve ilk 7 gün otelde Tunus'ta olduğumuzu idrak edemeden geçti bile. Karantina bittiğinde kalacağımız eve geldiğimizde hepimiz kendi evimize gelmişiz gibi hissettik. Bizden önce gelen 3 arkadaşla beraber güzel ve büyük terası olan , sahile de yakın bir evde 2 ayımız geçecekti. Nasıl olacak neler yaşayacağız derken 1 ayı geride bıraktık. Bu süre içinde her hafta Arapça dersimiz oluyordu ve hem Tunus dilini hem kültürünü daha yakından tanıma şansı buluyorduk. Fransız etkisinde kalmış olması nedeniyle dillerinde de Fransızcayla harmanlanmış birçok kelime ve günlük kullanım mevcut. Bu etkiyi ilk olarak otelde kruvasan ve kahveyle kahvaltı yaptığımızda görmüştük. Çikolatalı kruvasan da burdaki vazgeçilmezim oldu. Vee acılı harissa sosu da evde yaptığımız yemeklerde alıştığımız bir tat artık. Ama dışarda pek tercih etmiyoruz çünkü çok fazla acı oluyor, o yüzden "maghir(without) harissa":)Biz Tunus mutfağını yakından keşfediyoruz ancak buradaki diğer gönüllülere de Türk mutfağını da tanıtma şansı bulduğumuz "Türk gecesi" adı altında bir gece düzenledik. Türk mezeleri, Türklere özgü danslarla bizden de bir şeyler katmak istedik. Etkinlikler, farklı insanlar, farklı şehirler derken burada zaman çok hızlı geçiyor. Etkinliğimizin olmadığı günler farklı şehirlere gidip oradaki yerleri keşfediyoruz. Burada ulaşım çok rahat ve ucuz diyebilirim. Ancak trafik ışıklarının olmaması burada ilk dikkatimizi çeken şey oldu. Başta tedirgin olsak da trafiğin çok hızlı aktığını, kendi içlerinde bir düzenleri olduğunu ve çok fazla korna sesi duymadığımızı söyleyebilirim. O yüzden istediğimiz yerlere gönül rahatlığıyla gidebiliyoruz. Plan yapmadığımız günlerde de sahile gidiyoruz hatta bazı etkinlikleri de sahilde yapıyoruz. Deniz,kum,güneş bozkır ikliminden Akdeniz iklimine geçişte beni en mutlu eden üçlü oldu tabi ki. Ayrıca adım başı kaktüsler, hurma ağaçları ve az katlı beyaz evler de Tunus'un güzelliklerinden. 2020 pandemide Tunus'ta olmak benim için çok farklı ve unutulmaz bir deneyim oluyor, fırsatı olan herkese tavsiye ederim.
No comments:
Post a Comment