Farklı şehirlerde başlayan kasım ayı da farklı deneyimler, öğrendiğim
yeni kelimeler, yerler, her gün çalmaya çalıştığım yeni notalarla sona ermiş
bulunuyor. Bu ay neler yaptım diye arkama baktığımda koskocaman bir dağ
görüyorum. Sanki ben her ay daha yüksek bir dağın zirvesine çıkan bir
tırmanışçıyım. Yolda giderken yeni insanlarla tanışıyor, her seferinde daha
yükseğe çıkıp daha geniş manzaralar görüyorum. O zirveye tırmanırken oksijen
seviyesinden dolayı zorlandığım oluyor tabiki ama çabalamaktan başka çare yok
çünkü amaç her zaman geri dönmek değil ileri gitmek. Bu kadar motivasyon
konuşması yeter...
Bakalım neler anlatıcam bu ay size;
Tatilin son günleri olduğundan biraz hızlı başladık Kasım ayına.
Presov, Kosice, Levoca gibi birkaç şehir gezdikten sonra evimize döndük ve bizi
bekleyen yoğun programlar bizi bekliyordu. Her pazartesi KERIC günü ilan
edildiği için Slovakça dersi ve toplantılar haricinde her ay küçük bir seyahat
düzenliyoruz. Bu ay da Velky Rozsutec isimli 1610 m olan zirveye gittik. Her ay
yapılan zirveler, her ay gezilen farklı şehirler insana daha da aitlik ve daha
fazla şey keşfetme hissini veriyor. Fotoğraflarda göreceksiniz fazlasıyla kar
var ama küresel ısınma sebepli hava değişimi her gün farklı bir ülkede
hissettiriyor. Bir gün evde soğuktan donarken, diğer gün arkadaşınla parka gibi
piknik yapabiliyorsun.
Kışın gelmesiyle birlikte atkımın olmamasını farkettim ve en yakın
tuhafiyeye gidip şiş ve ip almaya karar verdim. Eve geldiğimdeyse herkes görür
görmez öğrenmek ve hemen almak istedi.
Şu an sonuç ne diye sorarsanız evin yarısı şapka, atkı örüyor ve her perşembe
akşamı örgü gecesi yapıyoruz. Evet bu
kadarını ben de düşünmemiştim, sadece her ne olursa olsun nerede olursan
ol üretmek insana iyi gelen bir aktivite.
Yemek konusunu konuşursak burada her şey anı tatta olmasa da
bulduklarım beni o kadar mutlu ediyor ki buraya gelirken orada hiçbir şey
yiyemezsin gibi uyarıların hepsine ters yaşıyorum şu an. Bal kabağı tatlısı,
kısır ve mantının simülasyonu olan ‘Pirohy’ ve daha sayamadığım nice geleneksel
Slovak yemekleri beni mutlu ediyor.
Her hafta gittiğim Struzielka’da bu ay kütüphaneye giderek ayın farklı
etkinliği gerçekleştirdik ve çocuklar bizlere masallardan akıllarında kalanları
çizip boyayarak yeteneklerini teker teker gösterdiler.
Aynı zamanda Struzielka’nın üye olduğu Rotary Kulübü’nün düzenlemiş
olduğu klasik müzik konserine katıldık. Hayatımda ilk defa klasik müzik
konserine gitmiş olmam sonucu normaldekinden iki kat daha fazla sevgim arttı.
Programım fazlasıyla yoğun gözüküyor ve her pazartesi üşengeçlik
seviyem zirve yapıp lütfen bu yeni hafta başlamasın diyorum. Oysa hafta
bittiğinde arkadaşlarımla, öğrencilerimle mükemmel zaman geçirdiğimi
farkediyorum. Geldiğimden beri kendim ve
Türkiye hakkında kaç kez sunum yaptım bilmiyorum ama gelen farklı sorular,
yorumlar insanı bir kez daha anlatmaya motive ediyor.
Her hafta okullarım için belli konular seçerek, derslerde öğretmenlere
eğitici oyunlarla İngilizce öğretmeye yardım ediyorum. Her derse farklı bir şarkı
seçerek çalmayı öğreniyor ve öğrencilere derste güzel zaman geçirilebileceğini
bilincini yaratıyorum.
Her ayın yazılarımı tam zamanında bitireceğim diye düşünürken, her gün
farklı farklı deneyimleri hatırlayıp onları ekliyorum ve ben yazıyı bitirmeden
diğer ayın ortasına gelmiş bulunuyorum bile. Geçirdiğim bu üç ay hayatımın en
hızlı, en zorlu, en dolu ve bir o kadar da kahkahalı geçti. Bir haftayı sekiz günmüş
gibi yaşamak insanı yorar diye düşündürebilir ama yaşayınca farkediyorsunuz ki dokuz
gün bile yaşarsınız. Belki EVS için genel olarak bunu söyleyemem ama kendi
projemi size bu şekilde tanıtabilirim.
Gelecek ay Christmas hazırlıkları, tatil derken paylaşacak daha bir
sürü şey olacak ki sadece Slovakya hakkında değil farklı ülkeler de eklenecek
yazıma.
Geçirdiğim her gün sonrası dediğim gibi iyi ki EVS diyerek
sonlandırayım yazımı.
No comments:
Post a Comment