Yaşadığı süre boyunca sürekli bir şeylere koşturan, hep dünyada barış
sağlama hayali kuran bir kızın serüveninin ilk yazısı bu. Size 1 yıllık
projesinden, anılarından bahsetmek için tee Slovakyalardan yazıyor.
Geldiğimde ilk bir hafta bile “Hala çok tuhaf” derken duyuyordum
kendimi. Neyse şaşkınlığımı üstümden attım ve bu yazıyı yazarken ilk defa
üşenmiyorum
3 Eylül sabahı İstanbul’da havaalanından başlayabilirim heralde. Check-in,
pasaport kontrolü vs. 2 saat sonra kendimi Viyana’da valiz beklerken buldum. Büyük bir mücadele sonucunda diğer Türk
gönüllüyle Viyana’dan bir otobüsle Bratislava’ya ve sonra Zilina’dan aktarmalı
bir trenle Cadca’ya ulaştık. Normal saatimizden iki saat geç gelsek de bu
hayatta gördüğüm en minnoş ev sahiplerimiz bizleri karşıladı ve bir yıl
geçireceğimiz şehirin ilk uykusunu uyumak üzere evlerimize gittik. İlk
haftamızı oryantasyon amaçlı aile yanında geçirmek bizim için en doğru karardı
heralde. Geldiğimdeki ilk İngilizce konuşma çalışmalarımı hatırlıyorum da
konuşamıyordum resmen. Bir hafta sonra mentorum Zuzana sayesinde daha rahat
anlıyor ve iletişim kuruyordum. İnsanların sorduklarını anlaması ya da senin
uygun cevaplar vermen iç rahatlatıcı.
Slovakya’da ilk geçirdiğim haftasonu sonrasında artık bir yıl diğer
gönüllülerle beraber yaşayacağım evime geçmemiz gerekiyordu.
Ev yaşantısına alışmaya başlamışken iki gün sonra varış eğitimi için
ben ve 4 arkadaşım Terchova’ya gittik. 5 gün süren eğitim sonucunda beynimin
içinde yer kalmamıştı diyebilirdim size. Verilen bilgiler sayesinde hem kendimi
daha iyi farkettim hem de geliştireceğim projelere fazlasıyla katkı sağladı.
Eğitimden döndüğümüzden beri ise fazlasıyla yoğun geçiyor günlerimiz. Gelelim
evdeki yaşama; Fransa, Avusturya, Ekvador, Vietnam, İngiltere ve bu hafta
Myanmar ve Hindistan’dan gelen kısa dönem yeni gönllülerle şu an evde 11 kişi
kalıyoruz. Çok kalabalık gelebilir kulağa çünkü öyle. Ama bu durum bizi
hiç kötü etkilemeyip aksine avantajlarını önümüze sunuyor. Bunun en güzel yanı
da her gün farklı bir dilde farklı kelimeler öğreniyoruz.
Her gün bir şeyler öğrenirken aynı zamanda öğretiyoruz. Öğretme
demişken Ekimin ilk haftasında görevlendirildiğim okullarımla tanıştım ilk
görüşme o kadar güzel geçti ki bir senenin ne kadar mükemmel geçeceğini anlamış
oldum. Bunun yanında dernekte 8 tane öğrenciğimin olduğu bir sınıfım var. Her
hafta farklı bir konu belirleyip eğlenceli bir şekilde ders işliyoruz. Ben
ingilizce öğretirken aynı zamanda Slovakça, diğer gönüllü arkadaşlarımdan da
Fransızca ve İspanyolca dersleri alıyorum. Yani Türkiye’ye dönerken 5 dil ile
dönebileceğim.
Bir yandan bir şeyler öğrenmeye ve öğretmeye çalışırken bir yandan da
gezmeye çalışıyorum. Denedim hepsi bir arada oluyormuş. Bu süre zarfında yaşadığım
yer olan Cadca’ya yakın olan Zilina, Martin gibi küçük şehirleri ve
gördüğünüzde yapılarla büyüleneceğiniz Bratislava’yı gezme şansım oldu. Tren
gerçekten harika bir seyahat aracı; daha hızlı giderken ray sesleri büyülüyor
sizi ve bir sürü anı biriktiriyorsunuz kompartımanlarda.
İlk ayın nasıl bittiğini anlamadım bile. Zaman gerçekten uçuyor burda.
Bir dahaki ay bissürü macerayla görüşmek üzere.
No comments:
Post a Comment