Tuesday, 25 June 2019

Xylokastro’daki 2 Ayım


 Şubat 2019

     Her şey aslında Atina’dan gelirken otobüse binmemle başladı yaklaşık 24 saattir yolda olduğum için telefonumun şarji bitmişti ve akşam saat 10 civarlarında bu kasabaya inecek olmak beni çok germişti, öncelikle şarjım olmadığı için yolumu nasıl bulacaktım. Burası hakkında herhangi bir bilgim yoktu ve hayatımda ilk kez yurtdışına çıkmıştım. Otobüste ise iletişime geçebildiğim İngilizce bilen biri yoktu. Neyse ki otobüsten koca valizimle indiğim anda beni diğer gönüllüler karşıladı. Gerçekten de çok mutlu olmuştum. Hemen herkesle tanışıp kaynaştıktan sonra bana kutlama için gece dışarı çıkacaklarını söylediler, ben de tabi ki valizlerimi hiç açmadan eve bırakıp herkesle dışarı çıktım.
     3 tane ev arkadaşım vardı. İkisi Fransız biri ise Türktü. İlk geldiğim andan beri bana hep yardımcı oldular ve herhangi bir sorunla karşılaşmadık. Yaklaşık 4-5 gün havanın da bozuk olması nedeniyle herhangi bir iş yapamadık, baya da üzülmüştüm bu duruma çünķü ormanda çalışmanın nasıl olacağını gerçekten merak ediyordum. Havalar düzeldikten sonra çalışmaya başladığımız ilk günü hiç unutmam. Yalnızca 1 saat kadar çalışmıştık, başımızda duran ormanın çalışanı Giorgos bize nasıl bitki ekeceğimizi göstermişti.
     İlk hafta sonumuzda ben ve ev arkadaşım Atina’yı ziyaret etmeye karar verdik ama ne yazık ki Atina’yı çok da beğendiğimi söyleyemem. Oldukça küçük bir alanda sokakta yatmak zorunda kalan mültecileri ve daha sonra çok çok üst düzey yaşayan ve “elit” olarak adlandırılabilecek oldukça zengin insan kesimini birlikte görmek beni fazlasıyla üzdü. Atina, müzeler bakımından oldukça zengin olsa da müzelere girişler paralı olduğu için malesef sadece Akropolis’e girebildim. Bu arada arkadaşım da benim gibi gezenti ve hızlı olmaya seven biri olduğu için Atina’da yapılacak ve görülecek her şeyi yaklaşık bir günde bitirdik.
Xylokastro’ya geri döndüğümüzde yeni gönüllülerin aramıza katıldığını gördüm. Hemen onlarla da tanıştıktan sonra o ana kadar yaşadıklarımı anlattım. Kalan üç hafta boyunca iş koşullarında ve ortamda herhangi bir değişim olmadığı için bu ayı burada bitiriyorum.

Mart 2019

     


İki yeni ev arkadaşı aramıza katılmıştı Yeni Gine’den gelen bu iki Fransız kız da benim gibi ilk defa yurt dışına çıkmıştı ancak İngilizceleri çok iyi olmadığı için diğerleri gibi Yunanca dersleri almak yerine İngilizce dersleri almaya başladılar. İlk başta her ne kadar dil engeli yüzünden anlaşamasak da daha sonra onlarla da kaynaştık. Bu arada ilk defa sahilde çalışmaya bu ay başladık. Ormanda çalışmanın aksine daha yorucuydu fakat sahilde çalışmak da gerçekten hoşuma gitti. Ormanda çalışırken belediye tarafından görevlendirilmiş insanlar da bizimle çalışmaya başladı. Onlarla da çalışırken herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Ev arkadaşım bu arada Balkan Flexi Pass denen balkanlarda geçerli olan Interrail biletini araştırıyordu. Atina’ya gidip 53 Euro karşılığında beş gün geçerli olan bu bileti aldıktan sonra birlikte Selanik, Sofya ve Belgrad’a gittik. Aslında internetten edindiğimiz bilgilere göre bir rota çıkarmıştık. 

Plana göre Makedonya ve Romanya’yı da görecektik fakat daha sonra internette yazan tren tarifelerinin yaz tarifesi olduğunu ve Haziran gibi başladığını öğrendik bu yüzden malesef Romanya ve Makedonya’yı ziyaret edemedik. Ayın ortalarına doğru ise Xylokastro’ya geri döndüğümüzde bizi bir sürpriz bekliyordu. Dil okuluna gidip orada Evs hakkında ve kendi ülkemizi tanıtan bir sunum yapmamız gerekiyordu ama sunuma gelen öğrenciler 9-10 yaşlarında olunca haliyle oldukça heyecanlıydık çünkü onlarla nasıl bir üslup kullanarak iletişime geçmeye çalışmamız gerektiğini tam anlayamadık. Ayın sonlarına doğru ev arkadaşlarımı da uğurlamak için uzun dönem gönüllülerle birlikte onlara bir yemek düzenledik. Hepimiz oldukça üzgündük iki ay gibi kısa bir sürede ne kadar güzel ilişkilerin kurulabildiğini görmek hem ayrılacağımız için üzücü hem de çok güzel bir deneyimdi. Bu ayın sonunda ilk geldiğimde beni karşılayan üç ev arkadaşım da gitmişti. Evde sadece ben ve ayın başında gelen iki arkadaşım kalmıştık. Bense zaten Nisan’ın ilk haftası dönüyordum o yüzden son kalan günlerimi hep arkadaşlarımla birlikte geçirdik. Nisan’ın 1 ve 2sinde ise yeni gönüllülerin de gelmesiyle ev hemen 8 kişi olmuştu. 3 Nisan günü herkese veda edip Atina havaalanına gelmek üzere ben de yola çıktım. Yalan yok Yunanistan’da o kadar fazla ve güzel anım olmuştu ki hiç bırakmak istememiştim orayı. Benliğimi bulmamda bu iki ayın o kadar büyük bir etkisi var ki... Geri dönüp bakınca iki aya ne kadar çok şey sığdırmışız diyorum.

Mehmet Mert Karadenizli

No comments:

Post a Comment