Şubat 2019
Her şey aslında Atina’dan gelirken otobüse
binmemle başladı yaklaşık 24 saattir yolda olduğum için telefonumun şarji
bitmişti ve akşam saat 10 civarlarında bu kasabaya inecek olmak beni çok
germişti, öncelikle şarjım olmadığı için yolumu nasıl bulacaktım. Burası
hakkında herhangi bir bilgim yoktu ve hayatımda ilk kez yurtdışına çıkmıştım.
Otobüste ise iletişime geçebildiğim İngilizce bilen biri yoktu. Neyse ki
otobüsten koca valizimle indiğim anda beni diğer gönüllüler karşıladı.
Gerçekten de çok mutlu olmuştum. Hemen herkesle tanışıp kaynaştıktan sonra bana
kutlama için gece dışarı çıkacaklarını söylediler, ben de tabi ki valizlerimi
hiç açmadan eve bırakıp herkesle dışarı çıktım.
3 tane ev arkadaşım vardı. İkisi Fransız
biri ise Türktü. İlk geldiğim andan beri bana hep yardımcı oldular ve herhangi
bir sorunla karşılaşmadık. Yaklaşık 4-5 gün havanın da bozuk olması nedeniyle
herhangi bir iş yapamadık, baya da üzülmüştüm bu duruma çünķü ormanda
çalışmanın nasıl olacağını gerçekten merak ediyordum. Havalar düzeldikten sonra
çalışmaya başladığımız ilk günü hiç unutmam. Yalnızca 1 saat kadar çalışmıştık,
başımızda duran ormanın çalışanı Giorgos bize nasıl bitki ekeceğimizi
göstermişti.
İlk hafta sonumuzda ben ve ev arkadaşım
Atina’yı ziyaret etmeye karar verdik ama ne yazık ki Atina’yı çok da
beğendiğimi söyleyemem. Oldukça küçük bir alanda sokakta yatmak zorunda kalan
mültecileri ve daha sonra çok çok üst düzey yaşayan ve “elit” olarak
adlandırılabilecek oldukça zengin insan kesimini birlikte görmek beni
fazlasıyla üzdü. Atina, müzeler bakımından oldukça zengin olsa da müzelere
girişler paralı olduğu için malesef sadece Akropolis’e girebildim. Bu arada
arkadaşım da benim gibi gezenti ve hızlı olmaya seven biri olduğu için Atina’da
yapılacak ve görülecek her şeyi yaklaşık bir günde bitirdik.
Xylokastro’ya
geri döndüğümüzde yeni gönüllülerin aramıza katıldığını gördüm. Hemen onlarla
da tanıştıktan sonra o ana kadar yaşadıklarımı anlattım. Kalan üç hafta boyunca
iş koşullarında ve ortamda herhangi bir değişim olmadığı için bu ayı burada
bitiriyorum.
Mart
2019
İki yeni ev arkadaşı aramıza katılmıştı
Yeni Gine’den gelen bu iki Fransız kız da benim gibi ilk defa yurt dışına
çıkmıştı ancak İngilizceleri çok iyi olmadığı için diğerleri gibi Yunanca
dersleri almak yerine İngilizce dersleri almaya başladılar. İlk başta her ne
kadar dil engeli yüzünden anlaşamasak da daha sonra onlarla da kaynaştık. Bu
arada ilk defa sahilde çalışmaya bu ay başladık. Ormanda çalışmanın aksine daha
yorucuydu fakat sahilde çalışmak da gerçekten hoşuma gitti. Ormanda çalışırken
belediye tarafından görevlendirilmiş insanlar da bizimle çalışmaya başladı. Onlarla
da çalışırken herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Ev arkadaşım bu arada Balkan Flexi
Pass denen balkanlarda geçerli olan Interrail biletini araştırıyordu. Atina’ya
gidip 53 Euro karşılığında beş gün geçerli olan bu bileti aldıktan sonra
birlikte Selanik, Sofya ve Belgrad’a gittik. Aslında internetten edindiğimiz
bilgilere göre bir rota çıkarmıştık.
Plana göre Makedonya ve Romanya’yı da
görecektik fakat daha sonra internette yazan tren tarifelerinin yaz tarifesi
olduğunu ve Haziran gibi başladığını öğrendik bu yüzden malesef Romanya ve
Makedonya’yı ziyaret edemedik. Ayın ortalarına doğru ise Xylokastro’ya geri
döndüğümüzde bizi bir sürpriz bekliyordu. Dil okuluna gidip orada Evs hakkında
ve kendi ülkemizi tanıtan bir sunum yapmamız gerekiyordu ama sunuma gelen öğrenciler
9-10 yaşlarında olunca haliyle oldukça heyecanlıydık çünkü onlarla nasıl bir
üslup kullanarak iletişime geçmeye çalışmamız gerektiğini tam anlayamadık. Ayın
sonlarına doğru ev arkadaşlarımı da uğurlamak için uzun dönem gönüllülerle
birlikte onlara bir yemek düzenledik. Hepimiz oldukça üzgündük iki ay gibi kısa
bir sürede ne kadar güzel ilişkilerin kurulabildiğini görmek hem ayrılacağımız
için üzücü hem de çok güzel bir deneyimdi. Bu ayın sonunda ilk geldiğimde beni
karşılayan üç ev arkadaşım da gitmişti. Evde sadece ben ve ayın başında gelen iki
arkadaşım kalmıştık. Bense zaten Nisan’ın ilk haftası dönüyordum o yüzden son
kalan günlerimi hep arkadaşlarımla birlikte geçirdik. Nisan’ın 1 ve 2sinde ise
yeni gönüllülerin de gelmesiyle ev hemen 8 kişi olmuştu. 3 Nisan günü herkese
veda edip Atina havaalanına gelmek üzere ben de yola çıktım. Yalan yok
Yunanistan’da o kadar fazla ve güzel anım olmuştu ki hiç bırakmak istememiştim
orayı. Benliğimi bulmamda bu iki ayın o kadar büyük bir etkisi var ki... Geri
dönüp bakınca iki aya ne kadar çok şey sığdırmışız diyorum.
Mehmet
Mert Karadenizli
No comments:
Post a Comment