Adını şu an bile telaffuz edemediğim bu
kasabada 6. Ayımı doldurmak üzereyim.
Trzcianka,
Polonya’nın batı kısmında Poznan şehrine 100 km, Berlin’e ise 250 km civarında…
Gelmeden önce ne kadar uzun bir süre gibi
görünse de günlerin nasıl geçtiğini anlayamadan proje süresinin yarısı bitti
bile. Projeye kabul ve vize ile ilgili süreçlerim hızlı işlediğinden
Polonya’daki yeni yaşamım hakkında kaygılanmak için hiç fırsatım olmamıştı.
Ancak uçaktan indiğimde farkına vardım; 1 yıl gibi azımsanamayacak bir süreyi
bana tamamen yabancı bir ülkede ve kültürde geçireceğimin…
Hayatımda ilk defa yurt dışına çıkan biri
olarak, Polonyalı insanların sıcakkanlılığı ve yardımseverliği sayesinde bu
küçük kasabaya ulaşmam hiç zor olmamıştı. Uçağım Varşova’ya inmişti ve benim
Varşova’dan buraya ulaşabilmem için başka bir kasabadan aktarma yapmam
gerekiyordu. Trende Polonya ve Polonyalılara dair ilk izlenimlerimi oluşturan
küçük bir anım oldu. Ben aktarma yapacağım yeri biletimde dikkatli bir şekilde
incelerken yanıma 60-70 yaşlarında bir adam oturdu. O sırada kondüktöre bir
soru sordum ve İngilizce bilmediğini söyledi. Bir yabancı olarak yan koltukta
oturan adamın dikkatini üzerime çekmiştim bile. J Soru yağmurları
başladı tabi ( Dünyanın bütün dedeleri aynı galiba… J ) siyasetten
eğitime kadar 10-15 dakikalık keyifli bir sohbetin ardından Trzcianka’ya nasıl
ulaşacağımı, aktarma yapacağım yeri sordum. Yanımdan kalkıp gitti. 5 dakika
sonra döndüğünde elinde küçük bir kağıt; biletimle ilgili tüm detayları
yazmıştı. Tek tek anlattı ve lehçe olan kısımların telaffuzlarını bana
ezberletti. Trenden inerken bana iyi şanslar dilemeyi ve tekrardan hoş geldin
demeyi de ihmal etmedi. Bu olay Polonya ile alakalı ön yargılarımın dahi oluşmasına
fırsat vermeden ülkeye adapte olmamı epeyi kolaylaştırdı ve benim için
unutulmaz bir anı oldu.
Dürüst olmak gerekirse bu on yedi bin
nüfuslu kasabaya ilk geldiğimde bir yılımı burada geçirecek olmam beni bayağı
tedirgin etmişti. Ama geldikten on gün sonra kendimi Polonyalı bir ailenin
evinde Christmas yemeğinde buldum. O günden sonra onlardan biri olduğumu
hissetmeye başlamıştım. Şimdi ise buraya olan aidiyetim günden düne artıyor.
Polonya’ya ve ilk zamanlarıma dair
hislerimi anlatabildiğime inanarak biraz da projeden bahsetmek istiyorum.
Burada Türkiye’deki mantığıyla ilkokul ve ortaokuldan oluşan iki kademeli bir
devlet okulunda gönüllülük yapıyorum. 6-15 yaş gurubu öğrencilerle çalışıyorum.
Ancak zamanımın çoğu 6-9 yaş grubuyla geçiyor. İlk zamanlar aklımda onlarca
soru vardı. Ama bunlardan en önemlisi, çocuklarla nasıl anlaşacağımdı…
Çocuklarla zaman
geçirdikçe anladım ki onları anlayabilmek için aynı dili konuşmak gerekmiyor;
gözlerindeki neşe ve sevgi ile istedikleri her şeyi anlatıyorlardı. Hatta zaman
içinde onlardan lehçe öğrenmeye başladığımı fark ettim.
Proje sayesinde elde ettiğim kazanımlar
sayarak bitmez ama benim en önemli olarak gördüklerimin başında çocuklarla
çalışma becerisi kazanmış olmak geliyor ki bu mesleğim gereği benim için önemli
adımlardan birisiydi. Keza farklı bir kültüre yaşam tarzına adapte olabilmiş
olmak benim kendimi tanıma ve keşfetme yolumda en değerli kazanımlarımdan
birisi oldu. Kalan 4 aydan fazla sürede kazanımlarımın katlanarak artacağına
inanıyorum..
Projeye katılmam için benden desteğini
esirgemeyen ve bir şekilde burada bulunmamı sağlayan Iyaca’ya teşekkürü borç
bilirim..
Görüşmek üzere..
Do widzenia… J
No comments:
Post a Comment