Saturday, 22 June 2019

Still in Italy


 İtalya’nın Treviso şehrindeki bir yıllık AGH sürecimin ikinci ayı bitti. Dil geliştirme&öğrenme sürecinden bahsetmeye başlayarak proje içinden ve dışından faaliyetlerle devam edeceğim.

 Bir aydan uzun zamandır iki İtalyan gönüllüyle kendi evimizde bire-bir özel ders tadında İtalyanca derslerine devam ediyoruz. Diğer yandan derneğin bir gönüllüsünün dil bölümü öğrencileriyle de İtalyanca pratik yapıyoruz.

 Her etkinlik, aslında karşılaştırmalı kültür dersi gibi. Örneğin dil pratik etkinlikleri: İfadelerin farklı dillerdeki anlamlarıyla başlayıp kelime ve deyimlerin kökeninin kültürel, tarihi, ekonomik, siyasi sebep ve yansımalarıyla devam edebiliyor. Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler öğrencisi olarak ayrı bir zevk alıyorum tabi bu durumdan. Ek olarak  “Türk gibi sigara içmek” benzeri farklı milletlerce kullanılan hakkınızdaki deyimler üzerine konuşmak da ilginç oluyor.

 Etkinliklerde sanatsal faaliyetlerin yeri artmaya devam ediyor. Engelli merkezinde tiyatro, sanatla sosyal faydanın harmanlandığı güzel bir örnek ki tam olarak aradığım renk. Yakında dil pratiğini dans ve tiyatroyla birleştireceğimiz yeni bir proje başlayacak. Bu güzel haber üzerine fonda en sevdiğiniz şarkı çalsın 🎉💃

 Proje harici bahsedecek olursam şehirde farklı kulüp ve derneklere de katılıyorum. Çevre şehirlerdeki etkinlikler de dahil. Ör:30 dk uzaklıktaki Venedik’teki bir siyasi araştırma merkezinin etkinlikleri, dans geceleri ya da festivaller. Her hafta sonu farklı bir şehri gezmeye çalışıyorum. Bu gezintileri Balfolk dans etkinliklerine göre ayarlayarak dansla gezmeyi birleştiriyorum. Bu arada yakında sevgili gönülü yoldaşım Dilan’la proje ve dernekten bağımsız olarak dans etkinlikleri düzenleyeceğiz. Taze haber, heyecanı üzerinde tütüyor.

  Bu hafta jazz festivali haftasıydı. Bu yıl da karın keyfini en çok çocuklar çıkardı haber başlığı gibi bu festivalin de keyfini en çok Melike çıkardı kalıplaşacak. Gerçekten de öğleden sonrayla başlayıp gecelere kadar mekan mekan festivali kovaladım, ooh. Keşke videoları paylaşabilsem burda. 

 Italyanlar hoşgörülü ve anlayışlı olsalar da bazı basit durumlar var ki tahammül sınırları tebessümden öte kahkaha attırabiliyor. Bunlar genelde mutfak, yeme-içmeyle alakalı bizce basit konular. İlk örnek: Aynı tabakta farklı yemekler birbirine karışamaz. Oysa ben vazgeçemem Cem Yılmaz usulü açık büfeyi andıran tepeleme tabaklardan.

 “Aperitivo” dedikleri atıştırmada içecek olarak spritz ve benzerlerini (ama çok benzeri olacak), yiyecek olarak cips veya pizzamsı küçük atıştırmalıkları tüketmene sıcak bakıyorlar yalnızca. Ben kahve alınca şokla karışık bi üzüntü dalgası hızla yayıldı masada. 10 dakika önce “Pizzayla çay içmeyi de severim” deyince gösterdikleri aşırı tepki karşısında “Ama burda çok baskı var” yakarışımdan sonra daha hoşgörülü davranmaya çalıştılar amaa “sen öyle seviyorsan harika tabi ki Melikee” derken gözlerden bir damla yaş süzülecekti. Sonra (daha önce hiç denememiş olmama rağmen) “Daha bu bir şey değil favorimi izleyin şimdi” deyip cipsi kahveye daldırınca masa karıştı. “Mamma mia, oh my gosh, ohhh my goodness” tepkileri arasında zor anlar yaşatmış olabilirim ama tamamen sevdiğimden. Birbirimize alışıyoruz ;)
 İtalyan bir arkadaşım İtalyanların mutfak sınırları hakkında abartılı, güzel bir örnek vermişti: “Pizzadan önce tiramisu sipariş verirsen polis gelir ve kelepçeleyip götürür seni.”. (Bu arada tiramisu burdan, Treviso’dan çıkmış.).

Bu hayati ek bilgiyle bitiriyorum.

Bambaşka bir ülkede, bütün sorumluluk üzerinizdeyken kendinizi geliştirmenin seviyesi de yüksek. AGH süreci belki sizin ortalama bir paket olabillir ama “...onu yaşatacak ve yükseltecek olan sizlersiniz”. Malzemesi kaliteli, ortaya çıkacak yemek size bağlı. Deneyimlemeye kesinlikle değer.

Hepimize eğlenmekten fenalaşacağımız günler diliyorum.





No comments:

Post a Comment