İtalya’nın Treviso şehrindeki bir yıllık AGH
sürecimin ikinci ayı bitti. Dil geliştirme&öğrenme sürecinden bahsetmeye
başlayarak proje içinden ve dışından faaliyetlerle devam edeceğim.
Bir
aydan uzun zamandır iki İtalyan gönüllüyle kendi evimizde bire-bir özel ders
tadında İtalyanca derslerine devam ediyoruz. Diğer yandan derneğin bir
gönüllüsünün dil bölümü öğrencileriyle de İtalyanca pratik yapıyoruz.
Her
etkinlik, aslında karşılaştırmalı kültür dersi gibi. Örneğin dil pratik
etkinlikleri: İfadelerin farklı dillerdeki anlamlarıyla başlayıp kelime ve
deyimlerin kökeninin kültürel, tarihi, ekonomik, siyasi sebep ve yansımalarıyla
devam edebiliyor. Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler öğrencisi olarak
ayrı bir zevk alıyorum tabi bu durumdan. Ek olarak “Türk gibi sigara içmek” benzeri farklı
milletlerce kullanılan hakkınızdaki deyimler üzerine konuşmak da ilginç oluyor.
Etkinliklerde sanatsal faaliyetlerin yeri
artmaya devam ediyor. Engelli merkezinde tiyatro, sanatla sosyal faydanın
harmanlandığı güzel bir örnek ki tam olarak aradığım renk. Yakında dil
pratiğini dans ve tiyatroyla birleştireceğimiz yeni bir proje başlayacak. Bu
güzel haber üzerine fonda en sevdiğiniz şarkı çalsın 🎉💃
Proje harici bahsedecek olursam şehirde farklı kulüp ve derneklere de katılıyorum. Çevre şehirlerdeki etkinlikler de dahil. Ör:30 dk uzaklıktaki Venedik’teki bir siyasi araştırma merkezinin etkinlikleri, dans geceleri ya da festivaller. Her hafta sonu farklı bir şehri gezmeye çalışıyorum. Bu gezintileri Balfolk dans etkinliklerine göre ayarlayarak dansla gezmeyi birleştiriyorum. Bu arada yakında sevgili gönülü yoldaşım Dilan’la proje ve dernekten bağımsız olarak dans etkinlikleri düzenleyeceğiz. Taze haber, heyecanı üzerinde tütüyor.
Italyanlar hoşgörülü ve anlayışlı olsalar da
bazı basit durumlar var ki tahammül sınırları tebessümden öte kahkaha
attırabiliyor. Bunlar genelde mutfak, yeme-içmeyle alakalı bizce basit konular.
İlk örnek: Aynı tabakta farklı yemekler birbirine karışamaz. Oysa ben
vazgeçemem Cem Yılmaz usulü açık büfeyi andıran tepeleme tabaklardan.
“Aperitivo” dedikleri atıştırmada içecek
olarak spritz ve benzerlerini (ama çok benzeri olacak), yiyecek olarak cips
veya pizzamsı küçük atıştırmalıkları tüketmene sıcak bakıyorlar yalnızca. Ben
kahve alınca şokla karışık bi üzüntü dalgası hızla yayıldı masada. 10 dakika
önce “Pizzayla çay içmeyi de severim” deyince gösterdikleri aşırı tepki
karşısında “Ama burda çok baskı var” yakarışımdan sonra daha hoşgörülü
davranmaya çalıştılar amaa “sen öyle seviyorsan harika tabi ki Melikee” derken
gözlerden bir damla yaş süzülecekti. Sonra (daha önce hiç denememiş olmama
rağmen) “Daha bu bir şey değil favorimi izleyin şimdi” deyip cipsi kahveye
daldırınca masa karıştı. “Mamma mia, oh my gosh, ohhh my goodness” tepkileri
arasında zor anlar yaşatmış olabilirim ama tamamen sevdiğimden. Birbirimize
alışıyoruz ;)
İtalyan
bir arkadaşım İtalyanların mutfak sınırları hakkında abartılı, güzel bir örnek
vermişti: “Pizzadan önce tiramisu sipariş verirsen polis gelir ve kelepçeleyip
götürür seni.”. (Bu arada tiramisu burdan, Treviso’dan çıkmış.).
Bu
hayati ek bilgiyle bitiriyorum.
Bambaşka bir ülkede, bütün sorumluluk üzerinizdeyken
kendinizi geliştirmenin seviyesi de yüksek. AGH süreci belki sizin ortalama bir
paket olabillir ama “...onu yaşatacak ve yükseltecek olan sizlersiniz”.
Malzemesi kaliteli, ortaya çıkacak yemek size bağlı. Deneyimlemeye kesinlikle
değer.
Hepimize eğlenmekten fenalaşacağımız günler
diliyorum.
No comments:
Post a Comment