Bu
sefer rutinlerimiz hakkındaki son yazım bu. Derneğimizde verdiğimiz derslerimiz
ve gittiğimiz okullardaki süreçlerimizi bitirdik artık. Neredeyse 10 aydır
alışmaya çalıştığım, her gün ne yapsam acaba bir sonraki derste, diye
düşündüğüm derslerim artık bitti. Bir yandan hüzünlenirken bir yandan da yaz
kampları süreci başladığı için mutluyum açıkçası.
Tam rutinlerimin bittiği bir haftadan sonra bir hafta izin hakkımı kullandım ve yine keşfetmeye çıktım görmediğim bazı yerleri. Bu seferki durağım Berlin’di. Ama oraya gitmeden önce Çek Cumhuriyeti’nin Brno şehrinde kaldım bir gün. Daha önce hakkında pek bilgi sahibi olmadığım bu şehir, gerçekten çok güzeldi. Belki de çok fazla bilmediğim için, elimde haritam ile orayı keşfetmekti burayı daha güzel kılan.
Ve Berlin. Orada bir arkadaşımı ziyarete gittim aslında. 4 gün boyunca, sabahtan akşama kadar Berlin’i tanıyabileceğim en güzel şekliyle tanıdım sanki. Ama itiraf etmeliyim ki gerçekten bu kadar çok Türk ve Türk restoranları, marketleri olduğunu tahmin edemezdim. Çok fazla kültürün bir arada yaşadığı bu şehirde çok fazla Alman görmedim desem yanlış olmaz. Bütün kültürler, birlikte iç içe aşıyor bu şehirde. Ve böylece bir kez daha anlamış oldum, yabancı sandığımız yerlerin, aslında o kadarda yabancı olmadığını, önemli olanın kendi kendine, içindeki duvarları kırmak olduğunu.
Berlin’nden döndüm ve aylar öncesinden planladığımız, Slovak Paradise ekip gezimizide yaptık artık. Buraya 3 saat uzaklıkta olan bu doğa harikası yer, beni biraz yordu ama yürümenin insana bu kadar iyi gelebileceği güzel yerlerden bir tanesiydi bence.
Okul
döneminin bittiği, yaz döneminin başladığı bu zamanda beni yeni eğitimler,
kamplar, geziler ve bir tanede bizim düzenleyeceğimiz gençlik değişimi projesi
bekliyor. Dolu dolu geçecek iki buçuk aydan ve sonlardan heyecanla
bahsedebilmek ümidiyle. Hoşçakalın.
No comments:
Post a Comment