Wednesday, 30 January 2019

Adım Adım Değişim


Cristmas hazırlıklarıyla başladı yeni yıl hazırlıklarımız. Workshoplar, İnternational Cristmas akşamı ve iki haftalık yılbaşı tatilimizle devam eden süreçte, çoktan hepsini bitirip işimizin başına geri döndük bile.
Kültürleri, gelenekleri öğrenmeyi seven biri olarak inanıyorum ki bir sürü şey öğreniyorum burada. Geleneksel Cristmas yemeğimizde, Noel akşamında ailelerin bir araya gelmesinin ne kadar önemli olduğunu, yemek boyunca kimsenin masadan kalkmaması gerektiğini(yemek servisi yapan kişi haricinde), yemeğe önce bütün yıl sağlıklı olalım amacıyla bal yiyerek başlandığını, bazen de bal ile birlikte sarımsak yendiğini ve ardından sebze çorbası gibi bir çorba ile devam edildiğini deneyimledim. Etkinliğimizi derneğimizin cafesinde düzenledik ve gelen herkes evinden bir şeyler getirmişti.
Aramızda hem vejetaryenlerin olması hem de benim domuz eti ve alkol kullanmadığımdan dolayı bize özel çorbanın olması, kurabiye getiren bir ablanın; “bunların içinde alkol var ama senin için alkolsüz olandan da yaptım birkaç tane” demesi, bana gerçekten; saygı duymanın nasıl da ince ve küçük çizgilerden geçtiğini bir kez daha öğretmiş oldu. Gerçekten çok mutlu olmuştum o öyle deyince. Gelelim yıl başı tatilime. Etkinlikler yapmaya gittiğim okuldaki hoca beni Viyana gezisine davet etmişti. Tatilim böylelikle o gün başlamış oldu. Viyana, ertesi gün Prag sonra da Fransa’ya halamın yanına gittim.
Bu kadar kısa bir süre içinde tekrar Viyana’ya gidebileceğimi hayal etmezdim açıkçası. Geçen sefer çok hızlı bir şekilde, dışarıdan gezdiğimiz yerlerin içine girdik bu sefer. Bir kaç müze, Cristmas marketleri ve geri dönüş. Benim için o gezinin en önemli yanı, sınıfta utangaç olan bir kızın, yol boyunca benim yanıma oturup sohbet etmeye çalışması, diğerlerinin aynı şekilde iletişime geçme çabalarıydı.

İtalya’dan Nicolo, İspanya’dan Cesar ve Finlandiya’dan Salla ile birlikte Prag’a gittik. Onların uçakları erkendendi ama ben orada 2 gün kaldım. Fırsatım varken bunu değerlendirmek istedim çünkü. İlk gün onlar gidene kadar beraber vakit geçirdik, geçen yıllarda bizim derneğimizde gönüllülük yapan bir kızla buluştuk. Onun zamanında projesinin nasıl oluğunu, anılarını anlatınca, anladım ki herkes aynı süreçlerden geçiyor. Sonraki iki gün kendi kendime keşfettim Prag’ı. Eline harita alıp, gitmek istediğin yerleri işaretleyip, sonra sokakların arasında geze geze, arada sokak sanatçılarını izlemek için duraksayarak oralara ulaşmak paha biçilemezdi. Yeni yıl hazırlıklarıyla birlikte adeta ışıklar şehri olmuştu Prag. Boşuna ‘Avrupanın Kalbi’ dememişler . özellikle de Franz Kafka’nın müzesine gidebilmiş olmak, doğup büyüdüğü yerlerde onu ziyaret etmek gerçekten paha biçilemezdi.

Gelelim Fransa’ya. Alışma çabalarıyla zar zor geçen dört ayın üstüne, yüz yüze Türkçe konuşabileceğim, iki hafta boyunca tamamen Türk yemekleri yiyebileceğim, kuzenimle zaman geçirebileceğim bir tatil. Genel olarak her zaman onların Türkiye’ye geldiği, ama kimsenin yurtdışındaki bu eve gidemediği yerdeydim artık. Ve tam da bu yüzden, sanırım halam benden daha çok mutluydu, onun ziyaretine gittiğim içim.
Ve işte işimin başındayım tekrar. Ama sanırım buraya ilk defa gelen, alışmaya çalışan Ayşe gitti artık. Şu an her anlamda daha iyi hissediyorum ve daha çok motive olmuş durumdayım proje için. Geriye kalan 8 ayımda neler olur bilemiyorum ama projemin giriş aşamasını her ne kadar zor olsa da sağlıklı bir şekilde tamamladığıma inanıyorum.
Saatlerce kar yağan, karlar ülkesinden herkese gelişim ve değişim dolu bir yeni yıl diliyorum. Hoşça kalın.

No comments:

Post a Comment