Merhaba, ben Burak. 2014'te Palermo'da yaptığım 2 aylık EVS'ten beri uzun dönem bir projeye katılmak aklımın bir köşesindeydi. Bu süreçte üniversite bitti ve stajımı tamamladım. Özellikle son iki ayda bireysel olarak olarak birçok projeye başvurdum ve en nihayetinde IYACA'nın gönderici kuruluş olduğu bana oldukça uyduğunu düşündüğüm bu projeye seçildim. Projem 3 Aralık - 3 Haziran tarihleri arasındaki 6 ayı kapsıyor.Ev sahibi kuruluşum Civis Plus'ın hedefindeki kitlenin "korunmasız/korunmaya ihtiyaç duyan sosyal kesimler" olduğunu söyleyebilirim. Benim projem de mülteciler ve göçmenler üzerine yoğunlaşmakta.
Hali hazırda kurumun yürütmekte olduğu "After School" projesine -2 Türk, 2 İtalyan ve 2 İspanyol olarak- biz de dahil olduk. Özellikle mülteci ve göçmen yetişkinler için İngilizce, çocuklar için İngilizce ve yaratıcı etkinlikler içeren, geleneksel eğitimden farklı yaygın eğitim olarak nitelendirilebilecek sınıflarımız bulunuyor. Ben daha önceki EVS deneyimim dolayısıyla da çocukların sınıfında olmayı tercih ettim. Sınıfımızın 6-9 yaş arasında değiştiğini söyleyebilirim. Haftanın iki günü yine bizlerce çizilmiş bir plan çerçevesinde bu dersleri gerçekleştireceğiz.
Şu ana kadar hafta içinin diğer günlerinde ofisteydik. Çocuklar için düzenlediğimiz yıl sonu partisi için hazırlandık. Her birimiz ilgimiz dahilinde bir işbölümüyle projenin logosunun, blogunun oluşturulması gibi işleri hallettik. Yine bizden ülke odaklı birer rapor ve sunum hazırlamamız istendi. Katılımcı ülkelerin sınırlarında bulundurduğu mültecilerin ve göçmenlerin istatistikleriyle birlikte bu alanlardaki problemleri çözmeye yönelik 10 başarılı uygulamanın yer aldığı bir rapordu. Son iki haftadır Christmas tatilindeyiz ve projemize dair üç haftalık süreçte bahsedebileceklerim bunlar.
Atina'dan bahsedecek olursam, benim için ilginç bir deneyim oluyor. Bir yandan Türkiye'ye, Ankara'ya, en çok da İzmir'e benziyor ama diğer yandan çok farklı. Başta alışmakta epey güçlük çektim, aşina olduğum bir şehirde tam bir yabancı gibiydim. Şehir size o güveni kolay vermiyor. Ama zamanla görüyorsunuz ki bu şehirde herkes kendine bir yer bulabilir.
Atina bana göre ilk görüşte sevilebilecek bir şehir değil. Şehrin "çirkinliğine", düzensizliğine, çarpıklığına, graffiti üzerine graffitiyle doldurulmuş duvarlarına alıştıkça seviyorsunuz. Başta beni cezbeden tek şey Acropolis'in her yerden farklı güzellikteki heybetli görüntüsüydü.
Şu an sıradan bir sokaktan da pekala keyif alabiliyorum.
Ankara'da arkadaşınızla nereye gideceğiniz bellidir, seçenekler bir elin parmaklarına dahi ulaşmaz. Misal ben Bahçeli'yi de sevmem. Buradaysa haftanın her gününü farklı bir yerde geçirebilirsiniz: Gazi, Kerameikos, Metaxourgeio, Monastiraki, Psirri, Syntagma, Omonoia, Viktoria, Exarchia, Pire... Hepsinin size farklı bir şey sunacağından eminim.
Birbirine farklı yerlerden bağlanan üç metro hatları var (Hatta bir tanesinin metro değil de elektrikli tren olduğu konusunda epey ısrarcılar) ve aslında çok kolay olan bu sisteme alışmak da zor oldu benim için. Metrolar nedenini hala anlayamamakla beraber hemen hemen her saat aynı yoğunlukta ve genel olarak kalabalık. Ayrıca bunun dışında otobüs, tramvay ve birkaç şeyle daha ulaşım mümkün. 24 saat ulaşım olmaması ise üzücü ama bazı seferler ve gece vakti de,
Trafik ışıklarına saygısızlık konusunda güzel ülkemizle yarışabileceğini söyleyebilirim. Gelmeden önce buradakilere şehirde bisiklet sürüp süremeyeceğimi sorduğumda aldığım tepkileri daha iyi anlıyorum gün geçtikçe.
Ankara'da arkadaşınızla nereye gideceğiniz bellidir, seçenekler bir elin parmaklarına dahi ulaşmaz. Misal ben Bahçeli'yi de sevmem. Buradaysa haftanın her gününü farklı bir yerde geçirebilirsiniz: Gazi, Kerameikos, Metaxourgeio, Monastiraki, Psirri, Syntagma, Omonoia, Viktoria, Exarchia, Pire... Hepsinin size farklı bir şey sunacağından eminim.
Birbirine farklı yerlerden bağlanan üç metro hatları var (Hatta bir tanesinin metro değil de elektrikli tren olduğu konusunda epey ısrarcılar) ve aslında çok kolay olan bu sisteme alışmak da zor oldu benim için. Metrolar nedenini hala anlayamamakla beraber hemen hemen her saat aynı yoğunlukta ve genel olarak kalabalık. Ayrıca bunun dışında otobüs, tramvay ve birkaç şeyle daha ulaşım mümkün. 24 saat ulaşım olmaması ise üzücü ama bazı seferler ve gece vakti de,
Müthiş turistik bir şehir olduğu için insanlar genel olarak İngilizce biliyor. Yunanca öğrenmekteki kararlılığım şu ana kadar pratiğe bir etki etmedi malesef. Ve insanlar gerçekten iyi, bunu görebiliyorsunuz. Her perşembe evimizin önüne kurulan pazardan alışveriş yapıyorum ve şu ana kadar bir kez dahi kandırılmış hissetmedim. Genel olarak insanlar dışarıya açıklar ve iletişim kurmak gayet mümkün.
"Geleneksel" Yunan lokantalarında, tavernalarında menülerde hepimizin bildiği o yemekleri, mezeleri içimden sıcak bir gülümsemeyle okuyorum. Ancak malesef döneri,cacığı ve lokma tatlısını bizden güzel yaptıklarını söylemeliyim.
Yılbaşı ise harikaydı. Önce arkadaşlarımızla buluşup evde yemek yedik. Yeni yılı karşılarken karşı binadaki Çingene komşularımızın bütün mahalleyi inleten müziklerine önce balkondan eşlik ettik, yetmeyince aşağı indik ve hep birlikte yağmurun altında dans ettik. Sonra tekrar eve sonra tekrar dışarı çıktık. Harika bir ekibimiz var!
No comments:
Post a Comment