Romanya’da yapmış olduğum iki aylık gönüllülük projemin
sonuna geldim maalesef. İçimde tam
olarak adını koyamadığım bir hisle buradan ayrılırken sizlere de İYACA’nın sağladığı bu projeden ve bu güzel
imkanlardan bahsetmek istiyorum. Buraya gelirken aklımı kurcalayan bir sürü
soru ile birlikte yola çıktım. Acaba proje nasıl ilerleyecek, insanlara
alışabilecek miyim, Romanya’da yaşamak nasıl olacak ve daha bir sürü soru.
Kalacağımız yere geldiğim ilk akşam diğer gönüllüler(ESC for all 2) bizi o
kadar güzel karşıladı ki kafamdaki tüm soruları unuttum ve ilk bir ay boyunca
kendimi hala ilk haftamı yaşıyormuş gibi hissetim. Buradayken tanıştığım
insanlarla o kadar güzel bir bağ kurdum ki bu sefer acaba nasıl ayrılacağım
burdan diye düşünmeye başladım. Aslında ilk ayımız Christmas dönemine denk
geldiği için sadece birkaç gün derse girme imkanımız oldu ve ardından uzun bir
tatil dönemi bizi bekliyordu. Bu tatil döneminde arkadaşım ve ben Balkanlar’da
seyahat ederek geçirmek istedik. Bu yüzden hem benim hem de Romanya’ya gelecek
olan diğer birçok gönüllünün aklında olan balkan turu hakkında biraz ayrıntı
vermek istiyorum. İki arkadaş, planımızı nerede kaç gün kalacağımız üzerine değil
de hangi ülkeye hangi ülkeden sonra geçeriz diye düşünüp rotamız üzerinde
yoğunlaştığımız için size bir haftalık veya 10 günlük bir tur gibi süre
kısıtlaması yapamayacağım. Asıl amacımız christmas tatilinde hem mümkün
olduğunca çok yer görüp hem eğlenceli vakit geçirmekti. 10 günün sonunda 5
ülke, 8 şehri kapsayan bir Vizesiz Balkanlar Turu yaptık. Turumuza Bükreş’ten
flixbus ile Bulgaristan’ın başkenti
Sofya ile başladık. Ardından Üsküp, Ohrid, tekrar Üsküp, Budva, Kotor, Mostar,
Saraybosna, Belgrad, Timişora ve son durağımız Bükreş’e dönerek bitirdik.
24 aralık:
Bükreş’ten Flixbus ile 7 saat süren bir yolculuktan sonra Sofya’ya ulaştık.
Sofya’da gezeceğimiz yerlere yakın bir hostel ayarlayıp valizlerimizi bırakıp
bir şeyler yemek için dışarı çıktık ve ismini hatırlayamasam da Vitoşa Bulvarda
olduğunu ve lezzetinin mükemmelliğini unutamadığım et dürüm yapan bir fast food
yerinde çok lezzetli bir dürüm yedikten sonra gezmek için yola düştük.
Eğer yolunuz Vitoşa’ya düşerse dürüm
yemeden dönmeyin derim. Gezilecek yerler listemizde ilk sırasında Aleksandr
Nevski Katedrali yer alıyordu. Bu yapı Bulgaristan’ın bağımsızlığını
kazanmasını sağlayan Rus-Osmanlı Savaşı’nda ölen 200.000’e yakın Slav kökenli
asker anısına inşa edilmiş. Daha sonra Sofya kent merkezindeki Mimar Sinan
tarafından inşa edilen Banyabaşı Cami ile gezimize devam ettik.Günümüzde
Sofya’da ibadete açık tutulan tek Müslüman ibadethanesi konumunda.
25 aralık:
Erken Hıristiyanlık dönemine ait Aziz George Rotunda Kilisesi (Church of St. George),
Sofya’da inşa edilmiş en eski yapı unvanını taşıyor. Yakınlarda bulunan Altın
kaplı kubbeleri ve mimarisiyle Sofya’nın en zarif kilisesi olarak tanımlanan
Rus Kilisesi’ne de uğradıktan sonra Sofya’nın ana alışveriş bölgesi konumundaki
Vitoşa Bulvarı’nda gezmeye devam ettik. Patrik Eftemii Bulvarı’ndan, Hilton
Oteli’ne kadar uzanan bulvarda ayrıca mimari açıdan oldukça güzel olan ve
ziyaret edebileceğiniz Sofya Adalet Sarayı, Sveta Nedelya Ortodoks Kilisesi,
Ulusal Kültür Sarayı gibi binalar bulunuyor.
26 aralık:
Sofya’dan otobüsle Üsküp’e geçtikten sonra ilk adımımızı Türk Çarşısına doğru
attık, hem hareketli atmosferi hem de tarihi dokusu ile Üsküp gezilecek yerler
listesinde ilk sırada olmayı fazlasıyla hak ediyor. Eğer niyetiniz fotoğraf
çekmekse gece de buraya uğramanızı tavsiye ederim. Alışveriş konusundaysa
klasik tipteki hediyelik eşyalardan ziynet eşyalarına kadar farklı
kategorilerden birçok ilgi çekici teklif kentin burada sizleri bekliyor. Varna
Nehri’nin kıyısındaki 18.500 metrekarelik alanı kaplayan Makedonya Meydanı
Makedonya’nın en büyük meydanı olma özelliğini taşıyor; kafeleri, restoranları,
alışveriş ve ulaşım olanaklarıyla kentin adeta kalbi konumunda. Eğer tatlı
yemeyi seviyorsanız mutlaka buradaki kafelere uğrayıp lezzetli tatlılarından
tatmanız gerekiyor. Makedonya Meydanı ile Türk Çarşısı arasındaki ulaşımı
sağlayan ve Fatih Sultan Mehmed Köprüsü adıyla da anılan Taş Köprü de görülecek
yerler arasında. Taş Köprü’ye birkaç adım uzaklıktaki Davut Paşa Hamamı‘nı,
kentin armasında ve bayrağında yer alan simgelerden biri olan ÜsküpKalesi‘ni, Üsküp Kalesi’nin hemen alt kısmında yer alan
Mustafa Paşa Camii’ni, Rahibe Teresa
Evini, Arkeoloji Müzesini ve daha birçok yeri gezerken vaktimizin yetmeyeceğini
fark edip bir gece de Üsküp’te konakladık.
27 aralık:
Kısa bir otobüs yolculuğuyla Ohrid’e geçip UNESCO Dünya Miras Listesi’ne
eklenen Ohrid Gölü’nde biraz sahil keyfi yaptıktan sonra şehrin en yüksek
tepelerinden birine inşa edilmiş olan, konumu nedeni ile bol bol fotoğraf
çekmenize imkan sağlayan Ohrid Kalesi’ne uğrayabilirsiniz. Sveti Jovan Kaneo
Kilisesi, St Sophia Kilisesi, Ohrid Antik Tiyatrosu, St Naum Manastırı ve
gezebileceğiniz daha birçok yerden sonra aklınızda bulunması gereken en önemli
bilgi Ohrid’ten sadece Üsküp’e otobüs bileti bulabileceğiniz olsun(ya da biz
christmas tatilinde gittiğimiz için de böyle bir sorun yaşamış olabiliriz
gitmeden bunu iyice araştırmanızı öneririm.). Gün sonunda ulaşım sıkıntısı
yüzünden kendimizi Budva’ya geçmeyi
isterken tekrar Üsküp yolunda bulduk.
28 aralık: Bugünü Üsküp’te gezemediğimiz veya tekrar görmek istediğimiz, yerlere ayırdık. Tekrar dönmüşken de buranın en güzel köftelerini yapan Kosmos’a (Türk Çarşı’sında kime sorarsanız sorun kolayca bulabilirsiniz) uğramadan olmazdı. Önemli bir not Kosmos’a giderseniz köftenizin yanında peynir salatasını da sipariş etmeyi unutmayın!
28 aralık: Bugünü Üsküp’te gezemediğimiz veya tekrar görmek istediğimiz, yerlere ayırdık. Tekrar dönmüşken de buranın en güzel köftelerini yapan Kosmos’a (Türk Çarşı’sında kime sorarsanız sorun kolayca bulabilirsiniz) uğramadan olmazdı. Önemli bir not Kosmos’a giderseniz köftenizin yanında peynir salatasını da sipariş etmeyi unutmayın!
29 aralık:
Yeni güne “Montenegro’nun Miami’si” olarak da bilinen Budva başladık. Deniz
seven biriyseniz Budva’nın en nefes kesici manzarasının olduğu Citadel denilen
hisara uğramadan dönmemelisiniz. Daha sonra Azize Maria Kilisesi’ne, Holy
Trinity Kilisesi’ne, Aziz Sava
Kilisesi’ne uğrayabilirsiniz. Burada soluklanıp deniz kokusunu bol bol içinize
çekebilirsiniz. Budva gezilecek yerlerden bahsederken şehrin simgesi olan Dans
Eden Kız Heykeli’nden söz etmezsem olmaz. Sadece Budva’da değil, tüm Karadağ’da
en çok fotoğrafı çekilen eser olan Dans Eden Kız Heykeli’nin hikayesine dair
birçok efsane bulunuyor. Kimine göre dansçı bir kız, denizci sevgilisinin
seferden dönmesini beklerken her gün deniz kıyısına gidip dans edermiş ve kız
artık öldüğünde, anısına bu heykel dikilmiş. Bir başka efsaneye göre ise
Karadağ’ın en ünlü jimnastikçisi bu kayalar üzerinden denize girmeye çalışırken
düşüp ölmüş ve anısına bu heykel yapılmış. Ancak bu jimnastikçi kimdir, adı
nedir kimse bilmiyor. Bir başka efsane ise birbirine aşık iki gencin burada
denize girdiğini, kızın bir şekilde sahile çıkarak kendini kurtardığını ancak
gencin bir köpek balığına yem olduğunu söylüyor. Söylentiye göre genç kız sevgilisinin
ölümüne inanmadığı için yıllarca her gün bu kayalara gelip sevgilisinin geri
dönmesini beklemiş. Tüm bu efsaneleri
öğrendikten sonra Budva’daki gezimizi tamamlayıp Kotor’a gitmek için yola
koyulduk. Kotor gezilecek yerler yazısındaki en etkileyici yer diyebilirim Old
Town için. Kotor Katedrali ise Old Town’un ara sokaklarında karşınıza çıkan
muazzam bir yapıt. Sveti Luka Klisesi, silah Meydanı üzerinde konuşlanmış olan
Saat Kulesi, St. Nikola Church gibi birçok mimari yapının bulunduğu Kotor’da en
güzel manzarayı görmek istiyorsanız enerjinizin tam olduğunu düşündüğünüz bir
zamanda Kotor surlarının bir parçasını oluşturan John’s Castle’a mutlaka
çıkmalısınız. Gezmek istediğiniz yerleri gezdikten sonra Mostar’a geçip Kente adını veren Mostar Köprüsü’nü,
Koski Mehmet Paşa Camii’ni, Eğri Köprü ve daha birçok yeri de gezip bosna
kahvesi içerek yorgunluğunuzu atabilirsiniz.
30-31 aralık – 1
ocak: Balkanlardaki en güzel şehirlerden Bosna Hersek‘in başkenti
Saraybosna bir sonraki durağımız oldu. Eğer kış döneminde buraya uğrayacaksanız
mutlaka soğuğa hazırlıklı gitmelisiniz diyerek ufak bir hatırlatma yapıp
ardından gezebileceğiniz yerleri sıralayabilirim. Başçarşı, sebil, Latin
Köprüsü, Gazi Hüsrev Bey Camii, Milli Kütüphane, Umut Tüneli, Sonsuz Ateş, Gazi
Hüsrev Bey Medresesi, İnat Evi ve bir gün içine sığdıramayacağınız kadar çok
değerli yerleri barındıran bu şehirde konaklamak için yer ayırmayı unutmayın.2 ocak:
Rotamızın son durağı olan Belgrad’a geçtikten sonra her ne kadar yorgun olsak
da hızımızı kesmeden gezmeye devam edipAziz Sava Katedrali‘ni, İkonik Skadarlija Caddesi’nin
başlangıcında yer alan Cumhuriyet Meydanı’nı, ülkenin en eski müzesi olma
özelliğini taşıyan SırbistanUlusal Müzesi’ni, Taş Meydan‘da yer alan Aziz Mark
Kilisesi’ni gezip dönüş yolculuğumuza başladık. En azRomanya’dan çıkarken zorlandığımız kadar dönerken de
zorlandığımız yolculuğumuzu önce Belgrad’dan Timişora’ya daha sonra da en kısa
süren alternatifi seçmeye çalıştığımız halde 10 saatlik bir tren yolculuğuyla
Bükreş’e ulaştık.
No comments:
Post a Comment