Tuesday 28 January 2020

Romanya’dan Başlayan Balkan Turu


Romanya’da yapmış olduğum iki aylık gönüllülük projemin sonuna geldim maalesef.  İçimde tam olarak adını koyamadığım bir hisle buradan ayrılırken sizlere de  İYACA’nın sağladığı bu projeden ve bu güzel imkanlardan bahsetmek istiyorum. Buraya gelirken aklımı kurcalayan bir sürü soru ile birlikte yola çıktım. Acaba proje nasıl ilerleyecek, insanlara alışabilecek miyim, Romanya’da yaşamak nasıl olacak ve daha bir sürü soru. Kalacağımız yere geldiğim ilk akşam diğer gönüllüler(ESC for all 2) bizi o kadar güzel karşıladı ki kafamdaki tüm soruları unuttum ve ilk bir ay boyunca kendimi hala ilk haftamı yaşıyormuş gibi hissetim. Buradayken tanıştığım insanlarla o kadar güzel bir bağ kurdum ki bu sefer acaba nasıl ayrılacağım burdan diye düşünmeye başladım. Aslında ilk ayımız Christmas dönemine denk geldiği için sadece birkaç gün derse girme imkanımız oldu ve ardından uzun bir tatil dönemi bizi bekliyordu. Bu tatil döneminde arkadaşım ve ben Balkanlar’da seyahat ederek geçirmek istedik. Bu yüzden hem benim hem de Romanya’ya gelecek olan diğer birçok gönüllünün aklında olan balkan turu hakkında biraz ayrıntı vermek istiyorum. İki arkadaş, planımızı nerede kaç gün kalacağımız üzerine değil de hangi ülkeye hangi ülkeden sonra geçeriz diye düşünüp rotamız üzerinde yoğunlaştığımız için size bir haftalık veya 10 günlük bir tur gibi süre kısıtlaması yapamayacağım. Asıl amacımız christmas tatilinde hem mümkün olduğunca çok yer görüp hem eğlenceli vakit geçirmekti. 10 günün sonunda 5 ülke, 8 şehri kapsayan bir Vizesiz Balkanlar Turu yaptık. Turumuza Bükreş’ten flixbus ile  Bulgaristan’ın başkenti Sofya ile başladık. Ardından Üsküp, Ohrid, tekrar Üsküp, Budva, Kotor, Mostar, Saraybosna, Belgrad, Timişora ve son durağımız Bükreş’e dönerek bitirdik. 
24 aralık: Bükreş’ten Flixbus ile 7 saat süren bir yolculuktan sonra Sofya’ya ulaştık. Sofya’da gezeceğimiz yerlere yakın bir hostel ayarlayıp valizlerimizi bırakıp bir şeyler yemek için dışarı çıktık ve ismini hatırlayamasam da Vitoşa Bulvarda olduğunu ve lezzetinin mükemmelliğini unutamadığım et dürüm yapan bir fast food yerinde çok lezzetli bir dürüm yedikten sonra gezmek için yola düştük. Eğer  yolunuz Vitoşa’ya düşerse dürüm yemeden dönmeyin derim. Gezilecek yerler listemizde ilk sırasında Aleksandr Nevski Katedrali yer alıyordu. Bu yapı Bulgaristan’ın bağımsızlığını kazanmasını sağlayan Rus-Osmanlı Savaşı’nda ölen 200.000’e yakın Slav kökenli asker anısına inşa edilmiş. Daha sonra Sofya kent merkezindeki Mimar Sinan tarafından inşa edilen Banyabaşı Cami ile gezimize devam ettik.Günümüzde Sofya’da ibadete açık tutulan tek Müslüman ibadethanesi konumunda.
25 aralık: Erken Hıristiyanlık dönemine ait Aziz George Rotunda Kilisesi (Church of St. George), Sofya’da inşa edilmiş en eski yapı unvanını taşıyor. Yakınlarda bulunan Altın kaplı kubbeleri ve mimarisiyle Sofya’nın en zarif kilisesi olarak tanımlanan Rus Kilisesi’ne de uğradıktan sonra Sofya’nın ana alışveriş bölgesi konumundaki Vitoşa Bulvarı’nda gezmeye devam ettik. Patrik Eftemii Bulvarı’ndan, Hilton Oteli’ne kadar uzanan bulvarda ayrıca mimari açıdan oldukça güzel olan ve ziyaret edebileceğiniz Sofya Adalet Sarayı, Sveta Nedelya Ortodoks Kilisesi, Ulusal Kültür Sarayı gibi binalar bulunuyor.
26 aralık: Sofya’dan otobüsle Üsküp’e geçtikten sonra ilk adımımızı Türk Çarşısına doğru attık, hem hareketli atmosferi hem de tarihi dokusu ile Üsküp gezilecek yerler listesinde ilk sırada olmayı fazlasıyla hak ediyor. Eğer niyetiniz fotoğraf çekmekse gece de buraya uğramanızı tavsiye ederim. Alışveriş konusundaysa klasik tipteki hediyelik eşyalardan ziynet eşyalarına kadar farklı kategorilerden birçok ilgi çekici teklif kentin burada sizleri bekliyor. Varna Nehri’nin kıyısındaki 18.500 metrekarelik alanı kaplayan Makedonya Meydanı Makedonya’nın en büyük meydanı olma özelliğini taşıyor; kafeleri, restoranları, alışveriş ve ulaşım olanaklarıyla kentin adeta kalbi konumunda. Eğer tatlı yemeyi seviyorsanız mutlaka buradaki kafelere uğrayıp lezzetli tatlılarından tatmanız gerekiyor. Makedonya Meydanı ile Türk Çarşısı arasındaki ulaşımı sağlayan ve Fatih Sultan Mehmed Köprüsü adıyla da anılan Taş Köprü de görülecek yerler arasında. Taş Köprü’ye birkaç adım uzaklıktaki Davut Paşa Hamamı‘nı, kentin armasında ve bayrağında yer alan simgelerden biri olan ÜsküpKalesi‘ni, Üsküp Kalesi’nin hemen alt kısmında yer alan Mustafa Paşa Camii’ni,  Rahibe Teresa Evini, Arkeoloji Müzesini ve daha birçok yeri gezerken vaktimizin yetmeyeceğini fark edip bir gece de Üsküp’te konakladık.
27 aralık: Kısa bir otobüs yolculuğuyla Ohrid’e geçip UNESCO Dünya Miras Listesi’ne eklenen Ohrid Gölü’nde biraz sahil keyfi yaptıktan sonra şehrin en yüksek tepelerinden birine inşa edilmiş olan, konumu nedeni ile bol bol fotoğraf çekmenize imkan sağlayan Ohrid Kalesi’ne uğrayabilirsiniz. Sveti Jovan Kaneo Kilisesi, St Sophia Kilisesi, Ohrid Antik Tiyatrosu, St Naum Manastırı ve gezebileceğiniz daha birçok yerden sonra aklınızda bulunması gereken en önemli bilgi Ohrid’ten sadece Üsküp’e otobüs bileti bulabileceğiniz olsun(ya da biz christmas tatilinde gittiğimiz için de böyle bir sorun yaşamış olabiliriz gitmeden bunu iyice araştırmanızı öneririm.). Gün sonunda ulaşım sıkıntısı yüzünden  kendimizi Budva’ya geçmeyi isterken tekrar  Üsküp yolunda bulduk.

28 aralık: Bugünü Üsküp’te gezemediğimiz veya tekrar görmek istediğimiz, yerlere ayırdık. Tekrar dönmüşken de buranın en güzel köftelerini yapan Kosmos’a (Türk Çarşı’sında kime sorarsanız sorun kolayca bulabilirsiniz) uğramadan olmazdı. Önemli bir not Kosmos’a giderseniz köftenizin yanında peynir salatasını da sipariş etmeyi unutmayın!
29 aralık: Yeni güne “Montenegro’nun Miami’si” olarak da bilinen Budva başladık. Deniz seven biriyseniz Budva’nın en nefes kesici manzarasının olduğu Citadel denilen hisara uğramadan dönmemelisiniz. Daha sonra Azize Maria Kilisesi’ne, Holy Trinity Kilisesi’ne,  Aziz Sava Kilisesi’ne uğrayabilirsiniz. Burada soluklanıp deniz kokusunu bol bol içinize çekebilirsiniz. Budva gezilecek yerlerden bahsederken şehrin simgesi olan Dans Eden Kız Heykeli’nden söz etmezsem olmaz. Sadece Budva’da değil, tüm Karadağ’da en çok fotoğrafı çekilen eser olan Dans Eden Kız Heykeli’nin hikayesine dair birçok efsane bulunuyor. Kimine göre dansçı bir kız, denizci sevgilisinin seferden dönmesini beklerken her gün deniz kıyısına gidip dans edermiş ve kız artık öldüğünde, anısına bu heykel dikilmiş. Bir başka efsaneye göre ise Karadağ’ın en ünlü jimnastikçisi bu kayalar üzerinden denize girmeye çalışırken düşüp ölmüş ve anısına bu heykel yapılmış. Ancak bu jimnastikçi kimdir, adı nedir kimse bilmiyor. Bir başka efsane ise birbirine aşık iki gencin burada denize girdiğini, kızın bir şekilde sahile çıkarak kendini kurtardığını ancak gencin bir köpek balığına yem olduğunu söylüyor. Söylentiye göre genç kız sevgilisinin ölümüne inanmadığı için yıllarca her gün bu kayalara gelip sevgilisinin geri dönmesini beklemiş.  Tüm bu efsaneleri öğrendikten sonra Budva’daki gezimizi tamamlayıp Kotor’a gitmek için yola koyulduk. Kotor gezilecek yerler yazısındaki en etkileyici yer diyebilirim Old Town için. Kotor Katedrali ise Old Town’un ara sokaklarında karşınıza çıkan muazzam bir yapıt. Sveti Luka Klisesi, silah Meydanı üzerinde konuşlanmış olan Saat Kulesi, St. Nikola Church gibi birçok mimari yapının bulunduğu Kotor’da en güzel manzarayı görmek istiyorsanız enerjinizin tam olduğunu düşündüğünüz bir zamanda Kotor surlarının bir parçasını oluşturan John’s Castle’a mutlaka çıkmalısınız. Gezmek istediğiniz yerleri gezdikten sonra  Mostar’a geçip Kente adını veren Mostar Köprüsü’nü, Koski Mehmet Paşa Camii’ni, Eğri Köprü ve daha birçok yeri de gezip bosna kahvesi içerek yorgunluğunuzu atabilirsiniz.
30-31 aralık – 1 ocak: Balkanlardaki en güzel şehirlerden Bosna Hersek‘in başkenti Saraybosna bir sonraki durağımız oldu. Eğer kış döneminde buraya uğrayacaksanız mutlaka soğuğa hazırlıklı gitmelisiniz diyerek ufak bir hatırlatma yapıp ardından gezebileceğiniz yerleri sıralayabilirim. Başçarşı, sebil, Latin Köprüsü, Gazi Hüsrev Bey Camii, Milli Kütüphane, Umut Tüneli, Sonsuz Ateş, Gazi Hüsrev Bey Medresesi, İnat Evi ve bir gün içine sığdıramayacağınız kadar çok değerli yerleri barındıran bu şehirde konaklamak için yer ayırmayı unutmayın.2 ocak: Rotamızın son durağı olan Belgrad’a geçtikten sonra her ne kadar yorgun olsak da hızımızı kesmeden gezmeye devam edipAziz Sava Katedrali‘ni, İkonik Skadarlija Caddesi’nin başlangıcında yer alan Cumhuriyet Meydanı’nı, ülkenin en eski müzesi olma özelliğini taşıyan SırbistanUlusal Müzesi’ni, Taş Meydan‘da yer alan Aziz Mark Kilisesi’ni gezip dönüş yolculuğumuza başladık. En azRomanya’dan çıkarken zorlandığımız kadar dönerken de zorlandığımız yolculuğumuzu önce Belgrad’dan Timişora’ya daha sonra da en kısa süren alternatifi seçmeye çalıştığımız halde 10 saatlik bir tren yolculuğuyla Bükreş’e ulaştık. 




No comments:

Post a Comment