Ben Ziyoda. Kazakistanlıyım.
2016 yılında Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinin birinde doktora
programını kazandığımda, beraber çalıştığım hoca bana ‘Türkiye sana dünya
kapısını açacak’ demişti. Hakikaten Türkiye’de öğrencilik yıllarım tamamen
bakış açılarımı, düşüncelerimi zenginleştirerek ve tecrübelerimin daha da
artmasına yol açmaktadır. İşte bu sefer
de IYACA sayesinde Erasmus programının ‘Youth European Parliament’ 2 aylık projesi kapsamında Romanya’nın
Braneşti kentine gelme fırsatı yakaladım.
İlk başta 9 kişiden
oluşan proje üyeleri What’s App’ta iletişim kurmaya başladık ve ilk görüşmemiz
ise havalimanında başladı. İstanbul’dan hepimiz bir araya geldik ve oradan da
öğleden sonra İstanbul-Bükreş yolculuğunu otobüste devam ettik. Ertesi gün bizi
proje koordinatörümüz karşıladı ve Braneşti kendindeki ‘Cezar Nicolau’
lisesinin yurduna yerleştirdi. İlk haftamız okulu ve şehri tanımayla geçti. Öğleden
sonraki veya hafta sonları zamanımızı Bükreş’i keşfetmeye harcadık. Bükreş’in
merkezinde ‘Centrul Vechi’ diye adlandırılan semtte eski Milli Banka, muhteşem eğitim
merkezleri ve restoran, barlar ve gece kulüpleri vardır. Bunun dışında bir sürü
müzelerini, özellikle ‘Dimitrie Gusti’ adlı köy müzesini ziyaret ettik. Diğer
yerlerinde göze ilk çarpan komünizm binalarıdır ve bu eski Sovyet döneminde
yaşayan ülkelere benzemektedir. Güzel parkları, ter temiz sokakları ve güler
yüzlü insanları bana Kazakistan’ın Almatı şehrini hissettirdi.
İkinci haftada Romence
öğrenmek için Bükreş’teki ofisimize gittik. Orada özellikle Romence selamlaşma,
tanışma ve kendini ifade etme gibi kalıp ifadeleri öğrenmeye çalıştık. Sonra
öğrendiklerimizi pratiğe dökmek ve insanlarla kaynaşmak için lise
öğrencileriyle iletişim yaptık. Bazı yerlerde söylemek istediğimizi İngilizce
veya el işaretlerini kullanıyorduk. Bir dil öğreticisi olarak bunun normal
olduğunu söyleyebilirim. Romen dilinde kullanılan bazı harflerin Türkçede
kullanılmadığından bazı Romence ifadeleri telaffuz etmemiz zor idi ve bunlar
öğrenciler için çok komik geliyordu. Lise öğrencileriyle çabuk kaynaştık ve
arkadaşlık bağımızı kurduk.
Üçüncü haftamızda Avrupa
Parlamentosu seçimiyle ilgili Romence anket sorularını hazırladık ve
Bükreş’teki üniversite öğrencilerine uyguladık. Anket sorularının sonucunda
Romanya gençlerinin çoğu seçime gideceklerini açıkladı. Seçimden sonraki
haftada ise lise öğrencileriyle devlet yönetimi ile ilgili aktiviteler
hazırladık ve uyguladık. Öğrenciler aktivite sırasında kendi düşüncelerini ve
fikirlerini ifade etti.
Hafta sonları proje
grubumuzla yeni yerleri keşfetmek için aynı zamanda yeni insanlarla kaynaşmak
için Braşov, Alba Iulia ve Sibiu şehirlerine seyahat ettik. Çerçevesi muhteşem
dağlarıyla süslenen Braşov şehri, tarihi eserleriyle, rengârenk binalarıyla ve
temiz havasıyla insana huzur veriyor. Dağın yukarısında Braşov yazısı mevcuttur
ve dağa tırmanma yeri veya dağın zirvesine hızlıca ulaşmak için teleferik
vardır. Bunun dışında dağın ortasında
kocaman park yapılmıştır. Oraya gitmek için de merdiven vardır. Biz merdivenle
parka çıktık. Braşov’un gecesi de inanılmaz güzel, her yerler ışıklarla dolu ve
gece hayatı canlıdır. Ertesi gün Bran kalesini ziyaret ettik, gitmeye değerlik
güzel bir yerdir. Transilvania’nın Drakula kalesi denir ve gerçek tarihi
hissettirir. Bu arada Braşov’a trenle gittik. Tren yaklaşık 4-5 saat sürüyor. Romanya’da
şehirlerarası kara yolu ulaşımı kalabalık olduğu için tren yolu çok
kullanılıyor.
Alba Iulia ve Sibiu
şehirlerine iki günümüzü ayırdık. Oralara gitmek için de ‘Bla Bla Car’
uygulamasını kullandık. Çünkü bu uygulamada ulaşım diğer ulaşımlara göre biraz
ucuz olabilir. Ama yine de tren ya da otobüs fiyatlarıyla karşılaştırmak
gerekir. Alba Iulia şehrine sabahın köründe gittik ve öğlene doğru şehri
tamamen gezdik. Çünkü küçük tarihi bir şehir ve en çok burayı sevdim. Şehir
kalenin içinde kurulmuş ve kale yıldız şeklindedir. Kalenin kenarında gezerken
geçmişi hissettim. Kalenin ortasında bir sürü ihtişamlı manastır ve kiliseler
vardır. Öğleden sonra Sibiu şehrine geçtik. Sibiu şehri Braşov şehrine çok
benziyor ancak tarihi binaları daha eski ve korunmuş haldedir. Turistlerin
sayısı çok olduğu için konaklama yerleri de biraz pahalıdır. Şehir çok hoş,
Macarlar ve Almanlar çoktur. Braşov ve Sibiu şehirlerindeki binalar Alman
stilindedir ve Alman etkisini daha çok görebildik. Genelde gezdiğimiz şehirler
çok ilgi çekici ve güzeldi.
Benim için bu proje
sadece özel gelişimim için değil, mesleki gelişimim ve sosyal hayatım için
büyük bir katkıda bulundu. Size de insanlara kaynaşın, yeni maceraları arayın
ve her zaman konfor alanınızın dışına çıkın derim. Hayat tecrübesini kazanmakta
riske girmekten girememek daha tehlikelidir. Nereye girsek gidelim, nereyi
keşfetsek keşfedelim gittiğimiz yerlerden ziyade gittiğimiz yerdeki insanlar
önemlidir, çünkü güzel yerleri güzel insanlar yaparlar. Onun için yeni insanı
tanımak yenidünyayı tanımaktır.
Bu arada, maceralarımın
devamını bekleyin. Görüşmek üzere arkadaşlar!
No comments:
Post a Comment