Wednesday, 10 July 2019

Buna Prieteni! Merhaba Arkadaşlar!


Ben Ziyoda. Kazakistanlıyım. 2016 yılında Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinin birinde doktora programını kazandığımda, beraber çalıştığım hoca bana ‘Türkiye sana dünya kapısını açacak’ demişti. Hakikaten Türkiye’de öğrencilik yıllarım tamamen bakış açılarımı, düşüncelerimi zenginleştirerek ve tecrübelerimin daha da artmasına yol açmaktadır.  İşte bu sefer de IYACA sayesinde Erasmus programının ‘Youth European Parliament’  2 aylık projesi kapsamında Romanya’nın Braneşti kentine gelme fırsatı yakaladım. 
İlk başta 9 kişiden oluşan proje üyeleri What’s App’ta iletişim kurmaya başladık ve ilk görüşmemiz ise havalimanında başladı. İstanbul’dan hepimiz bir araya geldik ve oradan da öğleden sonra İstanbul-Bükreş yolculuğunu otobüste devam ettik. Ertesi gün bizi proje koordinatörümüz karşıladı ve Braneşti kendindeki ‘Cezar Nicolau’ lisesinin yurduna yerleştirdi. İlk haftamız okulu ve şehri tanımayla geçti. Öğleden sonraki veya hafta sonları zamanımızı Bükreş’i keşfetmeye harcadık. Bükreş’in merkezinde ‘Centrul Vechi’ diye adlandırılan semtte eski Milli Banka, muhteşem eğitim merkezleri ve restoran, barlar ve gece kulüpleri vardır. Bunun dışında bir sürü müzelerini, özellikle ‘Dimitrie Gusti’ adlı köy müzesini ziyaret ettik. Diğer yerlerinde göze ilk çarpan komünizm binalarıdır ve bu eski Sovyet döneminde yaşayan ülkelere benzemektedir. Güzel parkları, ter temiz sokakları ve güler yüzlü insanları bana Kazakistan’ın Almatı şehrini hissettirdi.    
İkinci haftada Romence öğrenmek için Bükreş’teki ofisimize gittik. Orada özellikle Romence selamlaşma, tanışma ve kendini ifade etme gibi kalıp ifadeleri öğrenmeye çalıştık. Sonra öğrendiklerimizi pratiğe dökmek ve insanlarla kaynaşmak için lise öğrencileriyle iletişim yaptık. Bazı yerlerde söylemek istediğimizi İngilizce veya el işaretlerini kullanıyorduk. Bir dil öğreticisi olarak bunun normal olduğunu söyleyebilirim. Romen dilinde kullanılan bazı harflerin Türkçede kullanılmadığından bazı Romence ifadeleri telaffuz etmemiz zor idi ve bunlar öğrenciler için çok komik geliyordu. Lise öğrencileriyle çabuk kaynaştık ve arkadaşlık bağımızı kurduk.
Üçüncü haftamızda Avrupa Parlamentosu seçimiyle ilgili Romence anket sorularını hazırladık ve Bükreş’teki üniversite öğrencilerine uyguladık. Anket sorularının sonucunda Romanya gençlerinin çoğu seçime gideceklerini açıkladı. Seçimden sonraki haftada ise lise öğrencileriyle devlet yönetimi ile ilgili aktiviteler hazırladık ve uyguladık. Öğrenciler aktivite sırasında kendi düşüncelerini ve fikirlerini ifade etti.
Hafta sonları proje grubumuzla yeni yerleri keşfetmek için aynı zamanda yeni insanlarla kaynaşmak için Braşov, Alba Iulia ve Sibiu şehirlerine seyahat ettik. Çerçevesi muhteşem dağlarıyla süslenen Braşov şehri, tarihi eserleriyle, rengârenk binalarıyla ve temiz havasıyla insana huzur veriyor. Dağın yukarısında Braşov yazısı mevcuttur ve dağa tırmanma yeri veya dağın zirvesine hızlıca ulaşmak için teleferik vardır.  Bunun dışında dağın ortasında kocaman park yapılmıştır. Oraya gitmek için de merdiven vardır. Biz merdivenle parka çıktık. Braşov’un gecesi de inanılmaz güzel, her yerler ışıklarla dolu ve gece hayatı canlıdır. Ertesi gün Bran kalesini ziyaret ettik, gitmeye değerlik güzel bir yerdir. Transilvania’nın Drakula kalesi denir ve gerçek tarihi hissettirir. Bu arada Braşov’a trenle gittik. Tren yaklaşık 4-5 saat sürüyor. Romanya’da şehirlerarası kara yolu ulaşımı kalabalık olduğu için tren yolu çok kullanılıyor.  
Alba Iulia ve Sibiu şehirlerine iki günümüzü ayırdık. Oralara gitmek için de ‘Bla Bla Car’ uygulamasını kullandık. Çünkü bu uygulamada ulaşım diğer ulaşımlara göre biraz ucuz olabilir. Ama yine de tren ya da otobüs fiyatlarıyla karşılaştırmak gerekir. Alba Iulia şehrine sabahın köründe gittik ve öğlene doğru şehri tamamen gezdik. Çünkü küçük tarihi bir şehir ve en çok burayı sevdim. Şehir kalenin içinde kurulmuş ve kale yıldız şeklindedir. Kalenin kenarında gezerken geçmişi hissettim. Kalenin ortasında bir sürü ihtişamlı manastır ve kiliseler vardır. Öğleden sonra Sibiu şehrine geçtik. Sibiu şehri Braşov şehrine çok benziyor ancak tarihi binaları daha eski ve korunmuş haldedir. Turistlerin sayısı çok olduğu için konaklama yerleri de biraz pahalıdır. Şehir çok hoş, Macarlar ve Almanlar çoktur. Braşov ve Sibiu şehirlerindeki binalar Alman stilindedir ve Alman etkisini daha çok görebildik. Genelde gezdiğimiz şehirler çok ilgi çekici ve güzeldi.
Benim için bu proje sadece özel gelişimim için değil, mesleki gelişimim ve sosyal hayatım için büyük bir katkıda bulundu. Size de insanlara kaynaşın, yeni maceraları arayın ve her zaman konfor alanınızın dışına çıkın derim. Hayat tecrübesini kazanmakta riske girmekten girememek daha tehlikelidir. Nereye girsek gidelim, nereyi keşfetsek keşfedelim gittiğimiz yerlerden ziyade gittiğimiz yerdeki insanlar önemlidir, çünkü güzel yerleri güzel insanlar yaparlar. Onun için yeni insanı tanımak yenidünyayı tanımaktır.

Bu arada, maceralarımın devamını bekleyin. Görüşmek üzere arkadaşlar!  

No comments:

Post a Comment