Wednesday 26 December 2018

Biriken Anılar


Bir ay daha geçti. Sanki daha dün ikinci blog yazımı yazmışım gibi hissediyorum. Bu kadar hızlı geçen zamanda aynı zamanda ne kadar da çok şey yapmışız diye düşünmeden edemiyorum. Hepsi son bir ay içinde mi yaşandı gerçekten?
Bratislava, Viyana, Budapeşte: Slovakya, Avusturya ve Macaristan’ın başkentleri. Dört günlük küçük tatilimizin, bir o kadar güzel ve yorucu gezisi. Yeni yerleri, kültürleri gözlemlemeyi seven biri olarak gerçekten güzel bir deneyimdi benim için. Birbirine birer saatlikte olan bu yerler, yolculuk sırasında sanki Ankara içinde farklı bir ilçeye gidiyormuş gibi hissettirse de, değişen tabelalardaki diller, ülkenin ekonomisin çok rahat bir şekilde sosyal ortamlara yansıması, bana farklı bir yere geldiğimi farkettiren unsurlar oldu. Bratislava, yaşanılabilir bir başkent, Viyana inanılmaz güvenilir bir ortama sahip, lüks ama bir o kadar da yapay bir güzelliği varmış gibi hissettiren başkent, Budapeşte ise içime biraz ürperti, korku salan başkent.
Vietnam’dan Yen, Honduras’tan Junior ve Kamboçya’dan Vireak ile beraber gittik gezimize. Onların projesi 2 aylık kısa dönem proje olduğu için belki de fazla yoğun bir gezi oldu ama yine de çok eğlendim. Benim için ilk, kısa bir izlenim oldu. Viyana mesela, kesinlikle tekrar tekrar gitmek isteyeceğim bir yer. Ama turistik yerleri için değil, gidemediğim Freud Müzesi ve psikoloji ile ilgili diğer müzeleri ziyaret etmek için. Çünkü, her ne kadar oradaki dili anlamasam bile beni motive ediyor bütün bu şeyler; kendi alanımda kendimi daha çok geliştirmeye. Zira, gördüğüm Freud parkı bile yetti hayallerimi yeşertmeye.
Bu 3 başkent gezisinin ardından 2 hafta geçmemişken, ev arkadaşım ve Ön-Varış eğitiminde tanıştığım ve gerçekten çok sevdiğim arkadaşım ile Krakow(Polonya)’a gittik. Krakow; en büyük nazi kampının olduğu, acılarla dolu, ve tamda bu yüzden 2. Dünya Savaşın’da kampların ana yeri olduğu için oraya dokunulmayan, savaştan en güzel bir şekilde çıkan, Polonya’nın eski başkenti. Şehir gerçekten güzel ama sanırım benim için önemli olan yeni tanıdığım insanlar ile birlikte vakit geçirmiş olmamdı. Ön-varış eğitiminde tanıdığım arkadaşım ile tekrar görüşmek beni çok mutlu etti. Bu kadar kısa bir süre içinde birisi ile bu kadar iyi anlaşabileceğimi, kendimi çok yakın hissedebileceğimi hiç hayal edemezdim. Ve o şimdi kendi projesini yarıda bırakıp ülkesine dönmek zorunda kaldı ama umarım bir gün bir yerlerde hayat bizi tekrar karşılaştırır. Kim bilir belki birbirimizi ziyaret ederiz, zira kendisi Türkiye’yi çok merak eden ve sürekli Türk dizileri izleyen tatlış kız.
Bir yandan ben gezilere gidip farklı kültürleri öğrendikçe, bir yandan da oldukça yoğun haftalar içinde biz derneğimin yabancı ortaklarını ağırlayıp birlikte zaman geçiriyoruz. Miyanmar, Endonezya, Hindistan, Portekiz ve Ekvador’dan gelen misafirlerimiz vardı. Dünyanın çok farklı noktalarından, çok farklı kültürleri; kendi ağızlarından dinlemek gerçekten paha biçilemez benim için. Çünkü belki de araştırsam bile bulamayacağım bilgiler öğreniyorum bazen. Bu paha biçilemez bir duygu benim için..
Yazımın en başında da dediğim gibi, zaman çok hızlı geçiyor. Ben burada yeni planlar, yeni hayaller kurmaya devam ederken kısa dönem arkadaşlarımızın projesi sona erdi bile. Geldiler ve gittiler sanki… Kamboçya’dan, daha önce adını bile duymadığım Honduras’tan ve yemek kültürünü öğrendikçe şoka girdiğim ama aynı zamanda da orada ziyaret edeceğim bir evim olan Vietnam’dan arkadaşlarım olduğu için kendimi gerçekten şanlı hissediyorum.
Evimizin Christmas hazırlıklarına ve yeni yıl şarkılarına eşlik ettiği bu günlerden ve yılbaşı tatilimizde gideceğim Prag (Çek Cumhuriyeti) ile Fransa maceralarımdan gelecek ay bahsetmek üzere, hoşça kalın. 

No comments:

Post a Comment