Selanik’ten tekrar merhaba. İlk iki blog yazımda
Yunanistan’ın Selanik kentinde gerçekleştirmekte olduğum projemden detaylar
vermeye çalışmıştım. Bu sefer biraz farklılık yap buradaki günlük yaşamdan,
insan ilişkilerinden ve elbette Yunanistan güneşinden söz etmeye çalışacağım. Başta
anlamakta zorluk çeksem de elbette adaptasyonum da aynı oranda zorlu geçse de
zamanla ve tecrübe ettikçe insanların neden bu kadar rahat olduklarını ve
sosyal anlamda gerginliğin değil aksine anlayışın ve saygının nasıl bu kadar
toplumda hâkim olduğunu anlamaya yavaş yavaş başladım. Çalışma koşullarının zorluğu
ve ekonomik krizin derinliği gözle görülür bir şekilde belirgin olsa da burada
insanlar günlük hayatlarında konfor alanını sağlamakta oldukça başarılılar. Kahve
ve simit ile başlanan bir günde deniz kenarında gerçekleştireceğiniz kısa bir
yürüyüşün ardından nereye oturursanız oturun önünüze güzel bir yemek geleceğinden
emin olduğunuzu düşünün. Karşınızda eşsiz manzarası ve olanca
büyüklüğüyle Olympos dağı hemen üzerinizde beyaz kanatlarıyla martılar uçmakta.
Bundan daha rahatlatıcı bir şey düşünemiyorum.Elbette bunun yani sıra dernekte (Fix in art)
yapmış olduğumuz çalışmaların verdiği özgüven ve insanların ne olursa olsun
takındıkları destekleyici tavır Yunanistan’daki günlük hayata adapte olmamın
başlıca nedenlerinden elbette. Havaların ısınmasıyla birlikte toplu gerçekleştirilen
plaj etkinlikleri ile ara sıra diğer gönüllü arkadaşlarla yaptığımız kamp etkinlikleri
de kendi konfor alanımdan çıkmamda ve hayatı daha iyi tanımamda epeyce yardımcı
oldu. Bu seferlik
biraz kısa bir yazıyla sizlerle oluyorum ancak bir sonraki yazılarımda sizlere
deneyimlerimi daha detaylı anlatmaya çalışacağım. Umarım anlattıklarım faydalı
oluyordur ve elbette herhangi bir konu üzerinde yardıma ihtiyacı olan olursa
memnuniyetle yardımcı olacağımı da belirtmek isterim. Bir sonraki buluşmamıza
kadar hoş çakalın.
No comments:
Post a Comment