Wednesday, 20 November 2019

MERHABA! HI! AHOJ! HOLA! BONJOUR! HALO!


Öğrenmeye devam ettiğim 5 dilde sizleri selamladıktan sonra yazıma geçebilirim.
Sonbaharı daha da derin hissettiren ve benim için yılın en güzel ayı olan Ekim’in özeti nasıl yaparım bilemiyorum ama öncelikle fazlasıyla sevgi, eğitim ve seyahat dolu bir ay olduğunu söyleyebilirim.
İlk hafta geçen yazımda da söylediğim gibi mükemmel bir hızla okullarla tanışma süreci başladı.     
Koskoca yorucu bir hafta sonrasında7 Ekim’de doğum günümün olması büyük şanstı benim için ve sonrasında aldığım hediyelerim, sadece bir aydır tanıştığım insanların verdikleri değerlerle karşılaşmak şansımın ne kadar fazla olduğunu gösterdi. O kadar şanslıyım ki bu zamana kadar çalmak istediğim enstrüman bundan sonra yol arkadaşım olarak sadece aklımda değil, gitarımın yanına eklenip yanımda olmaya devam edicek. Evet ukulele, beraber yaşadığımız iki ayla beraber ev arkadaşlarımın en güzel hediyesiydi. Şimdiden bir sürü akord, şarkı öğrendim bile.
Her gün yaşadığım farklı deneyimlerim her gün Suna’ya farklı bir özellik katıyor. Çünkü burada sadece Slovakya’yı değil kendimi de keşfediyorum. Her hafta verdiğim dersler, okullarda yaptığım kendimi ve ülkemi anlatan sunumlar, her gün yeni tanıştığım insanlar, her gün öğrendiğim yeni kelimeler ve ay sonunda gezdiğim yeni yerler sonucu farkettim ki her ay birbirinden verimli, mutlu geçiyor.                  
Bu ay yaşadığımız diğer önemli davetlerden biri de derneğimizin uluslararası olan toplantısıydı. İlk gün konuşulan konunun “Irkçılık” olması fazlasıyla ilgimi çekti ve program sonunda farkettim ki kendime bu konuda daha fazla bilgi ekleyip, kelime dağarcığımı geliştirmeliyim. Gün sonunda hep beraber olacağımız bir yemeğe gittik ve fazlasıyla uluslararası olan bir masada İngiltere’den gelen Hanna ile benim hayatım, Türkiye, çalıştığım proje ve İngilizcem hakkında konuştuk. Geldiğimden beri daha iyi konuşmaya çalışmak için katıldığım dersler ve her gün kurduğumuz iletişim beni fazlasıyla geliştirmiş olacak ki ondan aksanımın çok iyi olduğunu ve akıcı konuştuğumu duydum. Buradaki iletişimde en önemli olan nokta ise İngiliz birisiyle konuşuyor olmam çünkü aksanları o kadar üst düzeydeki bazen anlamam zaman alabiliyor.
Ve bunların haricinde her Salı gittiğim ve giderken mutluluğu en derinden hissetiğim bir derneğim var; Struzielka. Dernek engelli bireyler için var olup her yaştan insana ev sahipliği yapıyor. Fransa’dan gelen diğer gönüllü arkadaşım ile her Salı günü gidip onlarla beraber keyifli zaman geçirmek ve onların hayatında pozitif etkiler yaratmaya çalışıyoruz. İlk hafta onlarla tanıştık ve ikinci haftamızda ise sonbahar mevsiminde olduğumuzdan dolayı yapraklar ve sonbahar renkleriyle takım çalışması yaptık hep beraber.      
Halloween kutlamaları ve okul tatiliyle ay sonunda 5 günlük tatilimiz vardı ve nasıl plan yapıp değerlendirsek diye düşünürken zaman o kadar hızlı geçmiş ki planı yapmış ve tatilin ilk günü kendimizi Slovakya’nın en yüksek konumuna, High Tatras’a doğru ilerlerken bulduk.
Bu konuma çıkmamız 5 saati buldu ve sürenin sonunda biraz donmuş bir halde de olsak 2250 metre yükseliğinde bulunan hosteldeydik. Ve geceyi Slovakya’nın en yüksek konumunda uyuyarak geçirdik. Sabahın ilk ışıkları üzerimize yansıdığında saatler 06.00 bulmuştu ve o an anladım ki ne istersem onu yapabilirim.
5 günlük tatilin her gününü dolu geçirmeye çalışarak High Tatras’tan sonra Poprad, Presov, Kosice ve Levoca şehirlerini gezdik ve 5. günü evde dinlenerek yeni eğitim haftasına hazırlanarak geçirmeye karar verdik. Gezdiğimiz her şehirde en az 3 tane kebapçı gördüğümü de söylemeden geçemeyeceğim. Nasıl bu kadar yayılabildiğini anlayabilmiş değilim açıkçası.      
Son olarak “Orada ne yiyiyor, ne içiyor bu kız?” diye soranlar var. Burada da her sebze, meyve, domates salçası kısacası yemek yapabileceğiniz her şey var :) En önemlisi kış mevsimini önemli kılan kestane var burada daha ne olsun :)          
Bakalım ilk haftası hızına yetişemediğim kadar planlı geçen Kasım ayının devamı nasıl olacak?
Yeni maceralar için gelecek ayki yazımı beklemeyin siz de benim macerama katılın. Unutmayın ki hiçbir şey için geç değil.




No comments:

Post a Comment