Yeni yerler görmeyi, yeni
insanlarla tanışmayı, keşfetmeyi, gönüllülük faaliyetleri içinde olmayı hayat
felsefem olarak görmüşümdür. IYACA ile Romanya maceramın başlayacağını duyduğumda müthiş
heyecanlandırmıştım. Biraz sancılı geçen bir vize alma sürecinden sonra düştük
yola. Etrafımda herkes virüsten dolayı ‘‘Acaba gitmesen mi?’’ bakışları ile
bakarken ben bu maceraya başlamıştım bile.
Daha önce yurtdışı deneyimlerim olmuştu ama hep büyük grupların
içerisinde bulunmuştum ve kişisel sorumluluğum yoktu. Bu kez her şeyi ben
yapmam gerekiyordu. Bu yüzden sanki ilk kez yurtdışına çıkıyormuşum gibi bir
his vardı içimde. Bir gece öncesinden İstanbul’a gelerek havalimanında uyuma deneyimini de
tattığıma göre macera başlıyor demektir.
Sabah arkadaşlarımızla buluştuktan sonra
söylenecek tek bir cümle vardı. ‘‘Hadi gidelim.’’ Uçaktayken herkes 2 ayda
yapacağı faaliyetler hakkında düşüncelerini, yurtdışı hayallerini, görmek
istediği yerleri, gitmek istediği ülkeleri konuşuyordu yanındaki arkadaşı ile.
Ve Romanya. Gelmiştik artık ve sabırsızlanıyorduk hayallerimizi gerçekleştirmek
için. Mentorümüzle tanıştıktan
Ciorogarla’ ya doğru çıktık yola. Ciorogarla, şirin, düzel bir doğaya sahip
kasaba sayılabilecek bir yer. bu yerin telaffuz edildiği ile ilgili hepimizin
çeşitli rivayetlerimiz vardı. J
Ve Bükreş’e yaklaşık 20 km uzaklıkta.
Gönül vermiş , gönüllülük için
bir araya gelmiş yedi kişiydik. Birbirini tanımayan yedi insan 2 ay bir arada
yaşayacaktık. İlk kez yemek masasına oturduğumuzda ortak yönlerimizin, yapmak
istediğimiz şeylerin ne kadar fazla olduğunu anlamıştık. Hem bilmediğimiz bir ülkedeydik farklı bir
kültür ile tanışacaktık hem de birbirinden faklı hayat tecrübeleri olan
birbirinden farklı arkadaşlarımız vardı. Tam bir gökkuşağı olacaktık. Anılar
paylaşıldı. Yaşanmışlıklarımızı, tecrübelerimiz anlattık. Çok güzel bir grup
olacağımız birbirimize verdiğimiz frekanstan anlaşılıyordu.
Faaliyet haftamız gelmişti. Etkinlik
tasarımı için ofise gittik. Birbirinden güzel etkinliklerle haftaya hazırdık.
Ertesi gün okulda faaliyetimize başladık. Tanışma etkinlikleri yaptık. Bazı
öğrenciler ile anlaşamıyorduk ama yine de iletişim kurabiliyorduk. Çünkü
gönüllü olarak oradaydık ve sevgi bağı kurmak istiyorduk. Başka bir
ülkede farklı kültürlerdeki öğrenciler ile zaman geçirmek onlarla iletişim
kurmak çok güzel bir duyguydu. Sevginin dili yoktur. Hem öğrenciler eğleniyor hem de biz
eğleniyorduk. İlk günümüz çok keyifli geçmişti. Yarın için sabırsızlıkla yurdumuza
döndük. Ama kötü bir haber aldık. Korona virüs önlemi olarak okullar tatil
edilmişti. L
Etkinliklerimiz olmadığı için
bolca zamanımız vardı ve keşfedilmeyi bekleyen güzel bir şehir, Bükreş vardı. Rastgele
bir metro durağında inip, haritayı açıp görülecek neresi varsa o gün adım adım,
karış karış gezmek en sevdiğimiz şeydi. Her sokağına girip çıkmak, her tüm dokularını tatmak istiyorduk
gittiğimiz yerlerin. Tabi bir de meşhur Old Town’ umuz vardı. Piata Uniri durağında
indiğimizde önce ‘‘Yok mu bir Luca’mız ‘‘ J cümlesi duyulur daha sonra gezmeye başlardık.
Şehrin en hareketli yerlerinden birisiydi Old Town. Tarihi binalar, kafeler,
restoranlar, kitapçılar, canlı müzik, dans
ve daha bir çok şey…
Keşfederken aynı zamanda kültür
de öğreniyorduk. Hayatımda ilk kez bir manastırda seremoniye gitmiştim. Dini
ritüellerine şahit oldum. Din görevlileri ile muhabbet ettik. Hayatımda ile kez
Paskalya Bayramı ritüellerine denk geldim. Yurtta hep birlikte yumurta boyadık
ve yumurtalara şekiller verdik. Paskalya
ritüelini gerçekleştirdik. Paskalya kekinin tadına baktık.
Şehri keşfederken aynı zamanda
birbirimize de alışmış ve kaldığımız Ciorogarla daha güzel bir yer haline
gelmişti. Etkinlikler yapıyorduk hep birlikte. Spor salonumuz vardı. Güzel bir
kampüsü vardı kaldığımız yerin. Büyük büyük çam ağaçları, çimler, karga
sesleri, futbol sahası, koşu yerleri… Hepsi de daha huzurlu bir hale
getiriyordu burayı. Gündüzleri spor yapıyoruz, ağaçların altında kitap
okuyoruz, çimlerde muhabbet ediyoruz. Akşamları
saatlerce voleybol oynuyorduk. Voleyboldan sıkıldığımız spor salonunda
bulduğumuz masa tenisi filesini yemek masamıza kurup mini masa tenisi
oynuyorduk. J Boş
zamanımızda mentorumuz ile birlikte yakınımızda bulunan ormana bir gezi yaptık.
Doğa ile olmak, seslere kulak vermek o kadar keyifliydi ki... Ve çizim
etkinlikleri yapıyorduk yurtta. Topladığımız
taşlarla taş boyama yapıyorduk. Dışarı çıkmadığımız zamanlarda kendimize yeni
hobiler buluyorduk. Bir taraftan da yabancı dilimizi geliştirmek istiyorduk. Para cezalı oyunlar bile oynadık. J
Birbiriniz tanımayan insanlar
artık 7/24 birlikte zaman geçiriyordu. Dikdörtgen masa etrafındaki muhabbetler,
fikir alışverişleri, çay-kahve, yemek yeme, oyunlar ve daha bir çok şey. Ve
herkesten farklı bakış açıları edinmiştim. Nihayetinde unutulmayacak anılar biriktirdik
Romanya’da kaldığımız süre zarfında. Tereddütlerimiz iyi kilere dönüşmüştü.
Özleyeceğimiz birçok anımız oldu. Sohbetlerimiz, oyunlarımız, birlikte
yaptığımız tüm faaliyetler birbirinde keyifliydi.
Yapmak istediğiniz bir şey varsa,
hayal kuruyorsanız tereddütlerden ve korkulardan sıyrılarak adım atın ve
yaşayın. Keyifli, bol eğlenceli ve öğrenceli zamanlarınız olsun.
Bu güzel anıları heybemize
doldurmamızda bize bu fırsatı veren IYACA ailesine sonsuz teşekkürler. J
No comments:
Post a Comment