Evet şimdi
gelelim yolculuğuma bu projeyi nereden bulduğuma ve projemin neyle ilgili
olduğuna. Ben projemi
European Solidarity Corps’un database’indeki projelerden buldum sonra onlar
benimle irtibata geçti. Facebook üzerinden mülakat yaptık ve beni projeye kabul
ettiklerini söylediler (Tabi ki bu süreç hemen olmadı diyebilirim, sayısını hatırlayamadığım kadar projeye
başvurmuş olabilirim. Ama asla vazgeçmedim bu konuda kendimle gurur duyuyorum , her araştırmamda ne gibi şeyler
eklesem de daha dikkat çekici olurum diye araştırdım, gerçekten de çok
faydasını gördüm diyebilirim.). Ev sahibi kuruluş tamam. Peki gönderen kuruluş?
Ankara’da yaşadığım için, hemen Ankara’daki gönderici olabilecek kuruluşları
araştırdım ve bu konuda çok şanslı olduğumu belirtmek istiyorum en iyi
kuruluşlardan birini bulmuştum, IYACA. Neden kendimi şanslı gördüm çünkü bu
konuda çok deneyimlilerdi ve onlarla konuştuktan ve süreç hakkında daha fazla
bilgi aldıktan sonra kafamda hiçbir soru işareti kalmadı diyebilirim. Ve evet
benim gönderici kuruluşum olmayı kabul etmişlerdi. Bundan sonra gönderen
kuruluş ve ev sahibi kuruluş arasında bir mail köprüsü kurdum ve rahatlıkla
iletişime geçtiler. Ve bütün işlemleri
hallettikten sonra artık yola çıkabildim. Önce Zagreb’e indim oradan projemin
olduğu şehre geldim. Ormoz/ Slovenya. Küçük ama harika manzarası olan ve şaraplarıyla
ünlü bu küçük yemyeşil şehirde tam bir ayımı doldurmuşum ve gerçekten ne ara
geçti zaman hiç anlayamadım. Bu bir aya o kadar çok şey sığdırdım ki.
Çalıştığım yer kalenin içinde Mladinski Center Ormoz olarak geçiyor ismi.
Gençler ve çocuklar okul çıkışında buraya gelip çeşitli oyunlar oynuyorlar,
kendilerine atıştırmalık bir şeyler hazırlıyorlar ve benimle konuşuyorlar.
Türkiye’ye dair, Türkçeye dair bir sürü sorular soruyorlar. Bazen de biz kurum
olarak gidip ilk okulda ve lise de sunum yapıyoruz farklı workshoplar
düzenliyoruz. Bende dört kere Türkiye ile ilgili sunum yaptım. Onlara Türk
kültürünü anlattım birkaç kelime öğrettim. Bir kerede anaokuluna gittim.
Oradaki çocuklara Nasreddin Hoca’nın masallarından okudum, onlara Türkçe çocuk
şarkısı öğrettim (sadece 1 den 5 e kadar saymayı öğrenmiş olsalar da bence bu
da bir başarı ) Yetişkinlere yönelik olarak da Türk gecesi
düzenledik, onlara kısır, simit ve tatlı yaptım. Sonrasında da Türkiye’den
getirdiğim kahveyle Türk kahvesi yaptım sonrasında fal bakmayı anlattım,
onların fallarına bakmaya çalıştım Burada 10 yıl öncesine kadar Meksika
dizileri fenomenmiş, şimdi ise Türk dizileri yükselişteymiş. Benim Türkiye’den
geldiğimi duyan insanlar hemen tanışmak ve Türkçe öğrenmek için yanıma
geliyorlar. (Türk dizileri sayesinde bu küçük yerde bir ayda ünlü oldum
diyebilirim.
Şimdilik
yazıma burada son vereyim son beş ayım umarım en az bu kadar güzel ve eğlenceli
geçer.
Zaman çok
hızlı akıyor eğer gönüllülük yapmak gibi planlarınız varsa hemen araştırmaya
koyulun ve asla hayallerinizden vazgeçmeyin.
Adijo!
No comments:
Post a Comment