Saturday 18 November 2017

YOUTH DREAM

Evin karanlık salonunda oturmuş, mutfaktan gelen romantik ispanyolca müzik ve karışık yemek kokularının eşliğinde '' hadi gari yaz artık yine geç kaldın '' diyerek kendimi masanın başına attım. Biraz yoğun ama bir o kadar da dop dolu bir ay geçirmenin yoğunluyla herkesi selamlarım. 
Burada havalar soğudu( yine mi hava su muhabbeti ! ; Evet , sizi bilmem ama beni direkt olarak etkileyen bir çevresel unsur). Okullar açıldı. İşler güçlerin yaz rehaveti biraz daha kalktı. Biz bu süre içerisinde 2 gençlik değişimi programı tamamladık, 9 ülke katılımcısı ile (Romanya,Litvanya, Estonya, Ermenistan,Macaristan,Ukrayna, Bulgaristan,Fransa, Yunanistan).ve doğrusunu söylemek gerekirse tüm zaman ve enerjimizi çekti diyebilirim. Konunun ayrıntısını ballandıracak olursak ; gençlerin değişim konuları Göçmenlik ve Göç idi. Bu sayede bende pasımı atmış oldum. Uzun zamandır bir gençlik programında yer almamıştım. Program sorumlularından biri olmanın verdiği stres de paha biçilemez bir tetikleme mekanizması oldu tabi. İlk defa ingilizce kullanma zorunlulumun olduğu bir programda kolaylaştırıcılık ve eğitmenlik yaptım.Aşağıda beden dilimden anlayacağınız üzere ilk başlarda biraz sıkıldım ama sonu muhteşemdi ki onu son fotoğrafta görme şansınız olacak.

Ne yaptık peki; Göç'ü anlattık, anlatmalarını istedik. Çünkü herkesin hayatının yakınında, uzağında, içinde bir göç hikayesi ufak yada büyük çapta var. Bazen de zorunlu göçe dair gördüğüm, duyduğum, öğrendiğim insanların nedenlerini ve hikayelerini paylaştım. Bazen eğitim salonu kullandık bazen en yakındaki cayır çimeni :)  
İşin en eğlenceli kısmı tabi ki ekip arkadaşımla birlikte energizer'lerdeki kolaylaştırılık yapmam oldu.Benim için en iştahlı kısmı buydu doğrusunu söylemek gerekirse. Çünkü oyun modülü hazırlamak için kafa patlattık. Energizer'ler bazen aşırı ciddiyet taşıdı ve gençler oynarken tartıştı, öğrendi. Onlardan birinin metaryelleri de aşağıda yer alıyor.
Bu kağıtları gençlere dağıtıp belli süreler ve aktiviteler verip oku- oyna- tartış şeklinde eğlenceli bir modül tamamladık. Bu güzel yazılı kişiyi takdim etmekse ayrı bir zevk benim için.Kendisi kaligrafist olup buradaki eski gönüllü arkadaşlarımızdan birisi ve vaktinin müsait olması dolayısıyla yardıma geldi. Ve bizi güzel yazılarıyla mest edip birde güzel yazı yazmak konusunda minik bir atölye gerçekleştirdi. Tabi ki atölyenin sonu bizim programımızın sonu ile birleşip gençlerin duygu ve düşüncelerini bu şekilde bir workshopla yazılı olarak öğrenmiş olduk. Bu arada güzel yazı sanatına dair ilginiz varsa kendisini instagramda  thegraceofwriting hesabından takip edebilirsiniz. Zira programdan sonra kendisini Londra'ya uğurladık, oradaki bir kaligrafi okulunda bir süre eğitim alması ve çalışması üzerine. Eminim ki ilerleyen günlerde çok daha  lezzetli çalışmalarda bulunacaktır. Bol şans dileklerimi her gün yenilediğim gibi sizinle birlikte bir kez daha yenilemiş olayım  😊
Diğer yandan gençler mükemmeldi hocam; sanki kendim hala o kuşaktan değilmişim gibi...Sahiden değilmişim gibi hissettim kendimden 11 yaş küçük katılımcıları görünce. Ama sanki öyle gibi de değilim dimi😊 (Ortadaki yavu ağzı şortlu insan ben oluyorum 😁 )
Onların ve benim en sevdiğimiz diğer durumsa tabi ki iki program için de düzenlemiş olduğumuz ''italyan makarnası yapma atölyesi'' oldu 😊  Hamur yoğurduk,  yuvarladık, yufka açtık, kestik, kuruttuk ve ertesi gün akşam yemeğinde imece usulü yapılmış olan tüm makarnaları yedik 😵aşağıdaki fotoğrafta da hamarat katımcılarımız var 😏

Bitti mi ? bitmedi elbette daha kültürel gece yapaciğiz :)  Her ülke katılımcısı ülkesinden getirdiği yerel içkiler, yiyecekler ve küçük hediyelerle zamanlarımızı şenlendirdi. Hayatımda ilk defa Estonya ekmeği yedim ki farkı nedir derseniz ; ekmeğin tamamen kara buğdaydan yapılmış olması ve yaklaşık olarak 24 saatlik pişme süresine sahip olması. Lezzetli miydi ? Elbette :) . Düşük ısıda 24 saat pişip hiç bir besin değeri kaybına uğramamış olan ''ekmek'' Lezzetli olmaz olur mu hiç . Ancak itiraf etmek gerekirse beni en çok tatmin edenler ; Yunanistan'lı katılımcıların getirdiği ''Feta'' ( bizim  tam yağlı beyaz peynirin ikiz kardeşi) yaptığı musakka. Ermenistan'lı katılımcıların getirdiği ceviz reçeli ( ki Bitlis'de ve Van'da geleneksel olarak bulabilirsiniz) yaptıkları zeytinyağlı sarma, pilaki ve getirdikleri pestildi Ev özlemi giderdiğimi hissettim. 😊 Tabi bunların üzerine oyun patlatılmaz mı ? Elbette! patlatılır kültür gecesi hocam bu . Herkeslerin şarkılarını, folkunu görmek farzdır. Derken bitirdik bütün bir ay'ı ve programları. Sırada ne var Bilmiyorum.Yaşayıp, görüp, aktaracağım :)


Sağlıcakla.





No comments:

Post a Comment