Peki, Romanya, bir Schengen ülkesi değil. Yani Romanya vizesiyle veya oturum kartıyla doğrudan Schengen ülkelerine giremiyorsunuz; bunun için tekrar Schengen vizesi almanız gerekiyor. Ben de oturum kartımı alır almaz işe koyuldum. Bükreş’teki konsolosluklara teker teker e-mail atıp aradıkları şartları ve vize ücretlerini öğrendim. Daha sonra oturum kartımla bir bankaya gidip hesap açtım. Bir gün elime birkaç tane kağıt aldım ve rota oluşturmaya başladım. Hangi ülkeden başlasam ve nereye gitsem diye birkaç tane rota hazırladım. Schengen vizesine başvuru da aranan önemli şartlardan biri ise ilk giriş ülkesinden başvuru yapmak. Bazı ülkeler en az bir yıllık geçerliliği olan oturum izni aradığı; bazıları vize ücretini ve bazıları ise hesapta gösterilecek para miktarını yüksek tuttuğu için pek şansım kalmamıştı esasında. Geride tek bir seçenek vardı: Avusturya. Avusturya’dan rota çizmek çok daha kolay ve hesaplı oluyordu. Ayrıca Avusturya’dan ayrılış itibaren en az üç aylık geçerli oturum izni olması yeterliydi. Bu sebeple vize başvurumu Avusturya’dan yaptım. Uçak biletlerimi, hostel rezervasyonlarımı, banka hesap dökumanını ve Romanya’da ESC projesi ile kaldığımı kanıtlayan belgeleri aldım ve konsolosluğun yolunu tuttum. Evraklarımı iki kişi toplam bir saatte inceledi. Ee, 12 günlük vize için bir saat görüşmeye girip çıkınca kesin vermeyecekler diye sızlanmaya başlamıştım ki birkaç gün sonra vizemin hazır olduğunu söylediler. Böylelikle 20 Mart günü atladım uçağı ve soluğu Viyana’da aldım. Viyana’dan Barcelona; Roma, Budapeşte, Prag ve son olarak Krakow’a gittim. Kimi zaman check in saaitini kaçırdığım zaman havalimanında sabahlamak zorunda kaldım. Yürümekten ayaklarım yara olmuştu ve en son Krakow’da yorgunluktan bütün günü parkta oturup Bükreş’e geri dönmeyi bekleyerek geçirdim.
(Viyana’da ilk günümden şehrin en ünlü ve işlek caddesi olan Graben Caddesi’nden bir fotoğrafım)
Uçak biletlerini Ryanair ve Wizzair gibi ucuz uçak biletleri ile ünlü olan firmalardan aldım ve hepsine toplamda 80 Euro ödedim. Ortaokulda öğrenciyken Dan Brown’un kitaplarını okur ve Roma’ya gitme hayali kurardım. Aradan seneler geçtikten sonra kendimi aniden Roma’da buldum. Üstelik şans eseri Vatikan Müzesi’ne de girmiş bulundum. Gördüğüm en görkemli müzeydi diyebilirim. Bir de evden işe giderken bile neredeyse bavul taşıyacak olan ben on gün boyunca tek bir sırt çantası ile karış karış gezdim. Kaldığım hostellerde, sokaklarda farklı insanlarla tanıştım ve bazen dillerini bile bilmediğim insanlarla bir şehri adımladım. Yağmuruyla çamuruyla; kimi zaman yorgun kimi zaman uykusuz kimi zaman fazla enerjik ruh halimle mükemmel bir geziydi. Eğer bir gün uzun dönem gönüllüsü olup Romanya’ya gelirseniz kesinlikle oturum kartınızı alır almaz işe koyulun derim J
Mart ayına damgasını Avrupa turum vurdu belki de ama bu ay Bükreş Ulusal Opera Binası’nda sadece 25 lei vererek operaya gittim. Ve son olarak Romanya’nın en güzel şehirlerinden biri olan Braşov’a kısa bir yolculuğum oldu. Opera biletlerine Opera Binası’nın sitesinden alabilirsiniz. Son olarak Braşov’da Centrul Vecii’de buradayken yediğim en lezzetli papanaşiyi yediğimi ve ulusal tren firması olan CFR ile değil rakip firmalardan biriyle daha konforlu, hızlı bir yolculuk yaptımı da eklemeliyim.
No comments:
Post a Comment