Bükreş.
Küçük Paris. Kazıklı Voyvoda'dan 1.Carol'a, Tudor Vladimirescu'dan Nikolay
Çavuşesku’ya. Bir dönem Osmanlı İmparatorluğunun da hâkimiyeti altında olan,
tarihi 1400 lere belgelenen bir şehir.
ESC for
All projesine kabul edildiğim haberini aldığımda zihnimde beliren tüm bilgiler
bu kadardı. Ancak yaşadığım heyecanı anlatabilecek kelimeler zihnimde
belirmemişti. Bu proje ile imkanı kısıtlı gençlerle yapılacak etkinliklerle
onları topluma entegre etmeye ve bilgi ve becerilerini geliştirmeye
çalışacaktık. Benim için tamamen farklı bir şehirde, farklı insanlarla, farklı
bir kültür içerisinde beraber olacağız ve gençler için çalışacaktık. İnsan
zihninin kolay tahayyül edemeyeceği bir durum. Yeni insanlar, yeni kültürler,
yeni arkadaşlıklar, yeni şehirler, yeni heyecanlar ve yeni anılar...
İstanbul
Sabiha Gökçen Havaalanı’nda tomurcuk gibi bir heyecan... Saatler sonra
günlerdir beklenen gerçekleşecek... Uçaktan indiğimizde ve Ciorogarla yolu
boyunca artan bir heyecan. Yıllardır öğrencilerle beraber olmanın verdiği bir
rahatlık ama farklı bir kültür içerisinde olmanın verdiği bir korku ile yapılan
yolculuk... Konaklama noktasına ulaştığımızda öğrencilerin bir hafta sonra
geleceği haberini almamla içimde bir rahatlama oldu. Bir hafta boyunca ilk defa
gördüğüm bu kültürü tanımaya başlayacak ve gençlerin karşısına bir nebze de
olsa hazırlıklı çıkmaya çalışacaktım. Bir hafta boyunca tarih ve kültür
denizinin içinde boğulmamak için kendimi zorladım.
Her zamankinden
farklı olmayan bir sabah. Güneş odama dolmuş, hafif hafif ısıtıyor. Ve bir süre
sonra ilk sesler. Kuşların cıvıltısına öğrencilerin sesleri karışmaya başlıyor.
Okulda yeni bir hayat başlıyor. Evet, beklediğimiz an, öğrenciler yavaş yavaş
okulu dolduruyor. Bu okula ilk defa gelenler ve eski arkadaşlarını yeniden bu
ortamda görenlerin heyecanı. Heyecanı gözlerinden görmedim ama seslerinden
belli oluyordu. Pencereden bir süre onların heyecanına ortak oldum. Zihnimde
liseye gittiğim ilk gün canlandı ve bir anda onlarda kendimi gördüm. Ancak bu
hafta öğrencilerle beraber olmayacaktık.
Okulun
açıldığı ilk haftayı etkinlik hazırlıkları ve gezi ile geçirdik. Bu bir hafta
bize Bükreş, Sinai ve Braşov’da tarihi ve doğal güzellikler içinde müthiş bir
tatil oldu. Dünyanın en büyük ikinci sivil yönetim binası olan Parlamento
Sarayı’ndan 3.Vlad, namı diğer Kazıklı Voyvoda’nın kalesi Dracula Castle’a,
Peleş Kalesi'nden yüzlerce yıllık geçmişe sahip onlarca kiliseye... Hıristiyan
dininin, batının kültürünün, Rumen kültürünün, eski komünist rejiminin etkisi
ile oluşmuş bir kültür. Yer yer eski rejimin etkisi görülmekle birlikte
yaralarını hâlâ sarmaya çalışan bir ülke. Avrupa Birliği standartlarına ulaşmak
için çabalayan, hem teorik hem de pratik anlamda seviyesini yükseltmeye
çabalayan bir ülke. Parlamento Binası’nın yanında insan kendisini küçücük
hissetse de binanın muazzam mimarisi karşısında Nikolay Çavuşesku’ya teşekkür
etmeden geçemiyor. Zamanda bir yolculuk ile Kazıklı Voyvoda’nın kalesine
gidince tüm o işkence aletlerinin hayrete düşüren teknolojisi ve insanın
kulaklarında duyduğu çığlıklar... Gelişimizin
üzerinden iki hafta geçti ve hem öğrencilere -özellikle yurtta kalan
öğrencilere- hem de ortama alıştık, artık yabancılık çekmiyoruz. Etkinliklerden
bağımsız ilk tanışmalar ve eğlenceli telaffuzlar. İlk etkinlik öğretmenler ile
tanışma ve fikir alışverişinde bulunma. Öğrencilerle resmi olarak ilk
karşılaşmamız ise sınıf ortamında oluyor. Tanışma oyunları, toplar havada
uçuşuyor, isimlerimizi öğrenmeye çalışıyoruz. Bir taraftan isimleri ezberlemeye
çalışırken diğer taraftan yüzlerini ezberlemeye çalışıyorum. İkinci, üçüncü
sınıf derken bir anda bir haftayı geride bıraktığımızı fark ediyorum. Bu süre
boyunca öğrenciler ile yaptığımız etkinlikler sonrasında öğretmenler ile
Romanya’nın yöresel danslarını, desenlerini, oyunlarını öğrenmeye çalıştık.
Hafta içi
gençlerle geçirdiğimiz zamanın heyecanını üstümden atamadan hafta sonlarını ilk
defa geldiğim bu şehri tanımak için harcıyorum. Farklı bir kültürde yetişmiş
insanların kültürünü anlamaya, beğendiklerimi kabul etmeye çalışırken hafta
sonu bitiyor ve öğrencilerle yapacağımız etkinliklerin heyecanı ile ilk dersi
beklemeye başlıyorum. Yeni haftaya daha etkin başlayabiliriz çünkü onlarla
geçirdiğimiz vakit bizlere çok şey öğretti onlar hakkında. Onların da Erasmus+
ile tanışması, İngilizce dil seviyelerini geliştirmesi, özgüven kazanmaları ve
bireyselliklerini kazanmaları için yapılan etkinlikler ile geçen günler...
Öğrenmeye ve öğretmek için çabalarken daha fazla öğrenmek, inanın
anlatılabilecek bir mutluluk değil.
“Artık
yaşamak için bir nedenimiz olmalı; öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi.” Richard Bach
Bu zamana
kadar geçen bir aylık süre zarfında yaşamak için daha fazla neden bulma imkânım
oldu.Öğrenmek, öğretmek, keşfetmek, gençlerin hayatına dokunma ihtimali gibi.
Gençlerin gözündeki gelecek heyecanını, ışıltısını, mutluluklarını gördükçe
daha fazla neden bulabiliyor insan.
No comments:
Post a Comment