Thursday 14 December 2017

BARİ BARİ

9 aydır italya'da bulunmam sebebiyle en sık karşılaştığım sorular şu ; İtalya'ya dair en çok sevdiğim, kanıksadığım şeyler ve ortak hayat kültürünün olup olmadığı ve benzeri. Ruhunuzun yanaklarında , yeni birşeyi keşfetmenin iştah pembesi bulunup, dudağının kenarından keşfetme salyaları akıyorsa hele ki bir de hayatı çoktan sevmeli yaşıyorsanız bu soruya cevap vermek çok kısa veya kolay olmuyor…Özellikle italya'da heryerin ve herşeyin ayrı bir lezzeti ve çekiciliği var. Bunlardan birini tanımak ve öğrenmek üzerine geçtiğimiz hafta Türkçe karşılığı ile; Puglia Bölgesi Kalkınma İdaresinin konuğu olarak , Bari ve puglia bölgesini tanıtıcı bir tura katıldım. Bari turunun ise italya ve polonya arasındaki dostluk haftasına denk gelmesi şahane bir deneyime sahip olmamızı sağladı. Bari'ye varır varmaz, İtalo Polacca olarak adlandırdıkları dostluk haftasının ilk açılış etkinliklerine katılma şansımızın olması ve şehri iyi bilen bir rehberle tanışmamız gezinin ziyadesiyle tatmin edici olacağını ilk günden sezdirdi bizlere. İlk etkinlik olarak İtalo Polacca Haftası'nın açılış programına katıldık ve iki ülke arasındaki dostluk haftasının spesifik olarak Bari'de kutlandığını ve bunun sebebinin ise Bari'li bir prensesin Polonya'lı bir Prensle evlenmesi gerçekleştirildiğini öğrendik. Bir nevi ''tarihi marka değeri'' olarak ele alındığını söyleyebilirim. Çünkü bu hafta boyunca Bari'de iki ülke arasındaki tarihsel ve güncel ilişkilere dair oturumlar, tiyatrolar ve küçük çaplı gösteriler gerçekleşiyor. Bu etkinlikler içinse çok sayıda olmasa da , azımsanmayacak kadar polonyalı gruplar ve bazı onur konukları Bari'yi ziyaret ediyor. Bizim katılımcı olduğumuz grupta ise Polonya'dan gelen 1 Belgesel Yönetmeni ve Yazar, 3 Kültür araştırmacısı Polonyalı kadın bizlerle birlikte Bari'yi ve Puglia'yı tanımaya koyuldu. İlk programın arkasından ''Tiyatro Kısmet Opera'' denilen opera'ya davetliydik. ''kısmet'' in türkçe ile aynı manada kullanılması ise benim için sürpriz oldu. 


Tiyatro ise tarihi Petruzzelli Opera Binası'nda gerekleşti. Yapımına 1898'de başlanıp 1903'de hizmete sunulan bina aynı zamanda Bari'nin ünlü mekanlarından biri olarak kabul edilen Opera Binası Bari'nin önemli ve büyük Sanatsal etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. İlk iki etkinliğin ardından sıra herkesin sabırsızlıkla beklediği akşam yemeğindeydi zira hepimiz çok acıkmıştık. İtalya'da alışamadığım 2 durumdan birisi akşam yemeğinin çok geç saatlerde yenmesi, ikincisi ise sabah kahvaltının alışık olduğumdan farklı olarak sadece kahve ve kruvasan,bisküvitt vb. şeyler içermesi alışabildiğim bir yeme tarzı değil. Ancak yemeklerden söz etmek ise ayrıca keyif aldığım bir konu. Basit ancak lezzetli yemeklerin bulunması, çoktan seçmeli lezzetleri bir arada olması sofranızı az yemekle çok keyifli bir hale dönüştürebiliyor. Ürünlerin yerelde üretilmesinden dolayı kalitesinin yüksek ve fiyatını ucuz kılması da bu bölgenin benim için olan değerini ilk günden itibaren zirvede tutuyor.
Bölge demişkende; Puglia Bölgesi, Güney İtalya'nın en büyük ikinci bölgesi.(birinci büyük bölge ise Sicilya). Bari ise Puglia Bölgesi'nin başkenti niteliğinde. Bölge'nin anlamı ise yönetim sisteminin ''özerk bölgesel yönetim sistemi''nden dolayı anlam kazanıyor. Çünkü bu durum italya'nın genelinden farklılaşmaları ve kendi yerel yaşam tarzlarını, kültürlerini ve üretimlerini markalaştırmaları için bir nevi fırsat oluşturuyor veyahut Bölgesel yönetimle, özellikle kalkınma alanında iyi çalışmayı başarmış olmaları dolayısıyla kendi fırsatlarını kendilerinin yarattığını söylemek, italo polacco haftası etkinliklerine de şahit olmuş biri olarak çok da zor değil.Ancak tüm bunlarının yanı sıra aşamadıkları durum işsizlik ve kalifiye beyin göçü.
Bunun ayrıntılarını ise ertesi günki ilk buluşma noktamız olan Castello Normanno Svevo 'da rehberimiz Sonia'dan öğrendik. İtalya'da endüstriyel üretimin istihdam anlamında yeterli olmaması ve diğer Avrupa Birliği ülkerinden ucuz iş gücü göçünün olması nedeniyle genç ve kalifiye iş gücü daha çok Fransa ve İngiltere'ye göçmeyi tercih ediyor. Rehberimiz Sonia'nın dediğine göre son 12 yıl içinde sadece Bari'den yaklaşık olarak 6 milyon kalıcı beyin ve kalifiye iş gücü kaybı yaşandığı kayıtlar altına alınmış. İtalya'da kalmayı tercih eden insanların ise endüstriyel ve tarımsal iş alanlarına dahil olmalarının haricinde özellikle kadınların kendi mutfaklarında ürettikleri taze makarna, konserve, kurabiye ve tatlıları satarak kendi istihdam olanaklarını kendilerinin yarattığına eski Bari sokaklarında gezerken şahit olduk çok defa. Ki bu bizim ortaklaştığımız yaşam pratiklerinden birisi, ev temelli iş. Bari Vecchia adını verdikleri eski Bari, çok sayıda dar ve dolambaçlı sokağa sahip. Bu sokaklardan geçerken kadınların kendi mutfaklarında gerçekleştirdiği üretimleri görmek, kapı önüne koydukları kurutma tablaları içindeki makarnaların yarattığı görsel çekicilik ve bir sonraki sokağa dönerken bir yerlerden sızıp gelen keyifli italyanca şarkının sesine ve taze makarnanın kokusuna kapılıp adımlarınızı kontrolünüzden çıkarmak, Bari Vecchia'yı gezerken zihninizin damarlarınızda hissedebileceğiniz büyük keyif ve özgürlük bence. Sokakların nereye çıkıyor olduğunu bilmiyor olmanızın hiç bir önemi yok çünkü sokaklar illa ki sizi Colonna Della Giustizia denilen Türkçe'si ile 'adalet heykeli'' nin olduğu küçük meydana götürüyor.

Bu meydanı çevreleyen binalar aynı zamanda Ikea tarafından koruma altına alınmış durumdalar. İkea her yıl binaların bakımını gerçekleştirip, çevre temizliğini yapıyor ancak binaların çok eski olmasından dolayı bu bakım uzun süreli koruma sağlayamıyor. Meydan da ise küçük çaplı aile işletmelerini mevcut. Bunlardan birisi ise meydanı geçtikten hemen sonraki sokakta bulunnan Bari'nin son halk fırını. İnsanlar evlerinde yaptıkları, hamur işlerini cuzzi ücretler karşılığında bu fırında pişirebiliyorlar ve fırının sahipleri de ayrıca kurabiye ve makarna satışında bulunuyor ancak ekonomik olarak sürdürülebilirliğinin sağlanması zor olduğudan Puglia Bölge Yönetimi bu son halk fırınını ekonomik olarak; kira, vergi, fatura vb. harcama kalemler ile desteklemeye çalışıyor. Fırının bulunduğu sokaktan direk olarak ilerleyince de Cattedrale di San Sabino denilen Bari Katedralinin ve 1865 itibaren hizmet veren eski şekerlemeci, Dolciumi 'nin olduğu meydana çıkılıyor. Katedral, Aziz Nikola Bazilikası kadar popüler olmasa da eski Bari'yi gezerken her yerden görebileceğiniz yüksek bir kuleye sahip. Cattedrale di San Sabino, 1062'de Bizans imparatorluğu tarafından yaptırılmasına yardım ediliyor.Ancak 1156 da I.William tarafından ağır tahribata uğratılıyor. Akabinde ise1170 de Romanesk tarafından yeniden inşaa ediliyor. Katedralin içerisinde, Canosa psikoposu Saint Sabinus tarafından korunmaya çalışılan eserler, vaftiz küveti ve Fransalı Eporita Saragozza 'nın büstü bulunuyor.


Katedral ziyaretinin ardından günün ilk yarısını tamamlayarak, öğlen yemeği için yakındaki klasik italyan restoranına doğru yol aldık.uzun yemek saatlerinin meşhur olduğu italya'da yaklaşık olarak 4 saatlik bir zaman diliminin ardından kendimizi Bari sokaklarına atıp kaldığı yerden şehri gezmeye devam ettik. Gitmek istediğimiz ilk yer etnografya müzesi isen restoaranın konumunun bize verdiği şansı kullanarak Bari'nin meşhur alışveriş caddesi olan Via Sparano'yu turlayıp yeni yıl hazırlıklarının cadde üzerindeki vitrinlerde yarattığı hareketlilik ve enerji değişimini sadece görmekle yetindik çünkü etnografya müzesiden sonra gidilmesi gereken bir kaç ayrı nokta daha mevcuttu.  Via Sparano üzerinde yürümeye devam ederken gözümün 3 katlı bir binaya takılıp kalmasıyla arkadaş grubumu kaybettim. Binada asılı bulunan demlik görünümlü objeler oralarda bir yerlerde çay var signali verdi ve demleme çay içmeyeli epey uzun bir zaman olduğundan grubu vehayut geziyi umursmadan dükkana doğru yöneldim. Demli çay bulamadım :) ama kendimi kokularında kaybedebileceğim, yaklaşık 150 çeşit çay ve çay malzemesinin satıldığı küçük bir çay dükkanı buldum. bir kaç paket çayı alıp dükkandan çıkınca grubu kaybettiğimi fark ettim.sokaklarda 20-25 dakikalık bir arayışın ardından sokakta devriye gezen 2 polis memurundan yardım istemek durumunda kaldım.
Grup arkadaşlarımı ararken farkında olmadan müzenin olduğu yerden epey uzaklaştığım için beni motorsikletle müzeye kadar bırakıp, grubumun doğruluğundan emin olmak içinse rehberimizle konuşuncaya kadar müzenin önünden ayrılmadılar sağolsunlar. İtiraf etmek gerekirse, gün içinde gezmenin dışında 5 dakikalığına olsada motorsiklete binmiş olmakta ayrı bir güzellik oldu benim için:) Etnografya müzesinin ardından, tek sıra halinde uzanan binaların ve dar sokaklarından aralarından geçip küçük bir anıtın önünde durduk. Anıtın yapılış hikayesini öğrendikten sonra içimin denizleri köpüklü köpüklü dalgalandı biraz.  Şimdiye gezmiş olduğumla anlattığı kısım eski Bari ve civarıdaki tarihi ve kültürel yerlerle alakalıydı ancak takdir edersiniz ki Bari gibi büyük bir şehrin bir de ''modern'' ve yeni olarak adlandırdıkları kısım var. Eski Bari ve yeni Bari sakinleri arasında ciddi bir ekonomik ve eğitimsel sınıf farklılığı durumu söz konusu imiş 2000'li yıllara kadar. Yeni Bari'de nispeten mali olarak daha kuvvetli ve ''eğitimli'' insanlar ikamet ediyorlarmış Eski Bari'de ise sosyoekonomik ve sosyokülttürel olarak biraz daha düşük seviyeli insanlar.
Bu iki ayrı görünen tek şehrin ise uzlaşma konusunda ciddi sıkıntıları varmış 2000 yılına kadar. Ciddi çatışmalar ve anlaşmazlıklar yaşanmış. 2001 yılında iki şehir ''yapılaşması'' arasında çıkan silahlı kavganın üzerine sokaktan tesadüfen geçen 16 yaşındaki çocuğun çatışmanın ortasında kalıp, kurşunlardan birinin kendisine isabet etmesi üzerine ölmesinin ardından bu 2 şehir yapılaşması ''barış'' ilan edip çatışma ve ayrıklık düzenine son vermeyi istemişler. Ve 1 yıl sonra da bu heykel ölen genç çocuğun, Michele Fazio anısına öldüğü noktaya dikilmiş. Puglia Bölge Yönetimi tarafından Eski Bari'ye olan sosyal kalkınma yatırımlarının artması ile de şuan herhangi bir sosyolojik sorun veyahut çatışma durumu söz konusu değil-miş, rehberimizden aldığımı bilgiye göre.  Michele Fazio anıtından sonra rüzgarın sesi, yeniyıl ışıklandırmasının aydınlattığı sokaklarla rotamızı Basilica di San Nicola 'ya yani Aziz Nikolas Bazilikası'na çevirdik. Puglia-Romanesk mimarisi konusudaki en ünlü yapıtlardan birisi Aziz Nikolas Bazilikası. Tarihi oldukça eski, 12 .yüzyıla dayanıyor. Tarihin Antalya Demre'nin bir de ortak noktası bulunuyor. Aziz Nikolas Antalya'nın Demre ilçesinde ölüyor ve şuan Demre'de bulunan Aziz Nikolas Kilisesi kendisi için yapılıyor ancak Bari'den giden denizciler Aziz Nikolas'ın kemiklelerini çalarak Bariye getiriyorlar. Tekneden indirip 2 ineğin çektiği arabaya yükleyerek taşımaya başlıyorlar. 

Ancak inekler şuan Bari'de Aziz Nikolas Bazilikası'nın olduğu yere gelip duruyor ve hareket etmiyorlar. Akabinde ise Bari'liler Aziz Nikolas'ın orada gömülmek istediğine inanarak kemiklerini bugün ki Basilika binasının bulunduğu yere gömüp kendisi için kilise yapıyorlar ve akabinde büyük Bazilika inşa ediliyor. Aziz Nikolas Bazilikası Hristiyanlar için önem arz ediyor. Yıl içerisinde bir çok Hristiyan'ın buraya gelip ibadet ettiğini söylüyolar. Ancak Bazilika içinde ve dışında benim ilgimi en çok çeken şey, çocuklar için kilisenin bahçesine kurulan beyaz dilek havuzu. Yeni yıl ve Noel'in yaklaşmasından dolayı kilise bahçesine beyaz büyük bir branda seriliyor.

Bu brandanın üzerine çocuklar mumlar ile melek silueti oluşturmaya çalışarak, brandanın üzerine Noel için dileklerini yazıyorlar veya renkli kalemler ile çiziyorlar. Bu sayede ''Noel Baba'ya'' dileklerini ileteceklerine inanıyorlar-inanmak istiyorlar.  Bazilika ziyareti ve dilek havuzunun keyifli görüntüsünün akabinde günü kapatmak üzere otele geri dönmeye karar verdik. Ancak yol üzerinde en benim ve bir çok arkadaşımın favori işletmelerinden birine rastlayarak yolu biraz ertlemek istedik.  

İtalya'nın en çok sevdiğim şeylerinden biri ''gelato''. Mevsim ne olursa olsun ve nerede olursam olayım, bulduğum yerde hiç bir dondurma tezgahını selamsız bırakmam. Hele bir de Martin Nucci ise. Enfes dondurmalar, tatlılar, kurabiye ve kahveler için gördüğümüz yerde camına sarılmak istediğimiz bu işletme zincirinin şubesini elbette es geçmeyecektik. Usulce içeri girip kahve ve puglia bölgesinin geleneksel tatlısı olan pasticciotti ve bir kuple dondurma siparişlerimizi verdik. Muhabbet ve tatlının ruhumuzda yarattığı etkiye dayanarak keyifle otele geri döndük. Akşam yemeği ve muhabbetinin bitmesini beklemeden odama çekildim. Çünkü ertesi sabah 5 de Lecce'ye geri dönmem ve bir takım evrak kürek işlerimi halletmem gerekiyordu. Bunun ani haberi üzerine bulunduğum gruptan özür dileyerek, Poggiardo'da buluşma sözleri üzerine Bari'den ayrıldım. 1,5 gün için oldukça yoğun ve doyurucu bir programdı.Ancak bitmemişti ve Poggiardo'da devam edecekti.



No comments:

Post a Comment