Eylül ayının son günlerinde, yeni bir maceraya atılarak Finlandiya’ya geldim. Bu
benim ilk yurtdışı deneyimimdi ve bu yolculuğu bir gönüllülük projesiyle
gerçekleştiriyor olmak tarif edemeyeceğim mutluluk ve heyecanı içinde barındırıyor.
ama bu deneyimin bana sunduğu farklılıklar, her şeye değdiğini gösteriyor.
Geldiğim hafta şehrin atmosferi bir festivalle canlanıyordu. Proje derneğimizin düzenlediği bu festival, İrlanda kültürüne odaklanmıştı. Finlandiya’yı keşfetmeden önce, İrlanda’nın müziği, dansı ve eğlenceli atmosferiyle tanışma fırsatım oldu. Festival yaklaşık bir hafta sürdü ve bu süre boyunca unutulmaz anılar biriktirdim. Festival'de birkaç görevde yer aldık. Bu sayede de insanlarla olan etkileşimimiz biraz arttı. İrlanda’da popüler olan bir şarkıcının konserine katıldık, canlı İrlanda danslarını izledik ve geleneksel İrlanda müzikleriyle tanıştık. Festivalin enerjisi ve farklı kültürleri bir araya getiren ruhu beni derinden etkiledi. Bu kültürel yolculuk, farklı geleneklere olan ilgimi daha da artırdı.
Ekim ayı ilerledikçe Finlandiya’yı daha yakından tanımaya başladım. Ayın sonunda Kokkola’da düzenlenen bir eğitim kampına katıldık. Burada dünyanın dört bir yanından gelen gönüllülerle bir araya geldik, birbirimizin hikayelerini dinledik ve çeşitli etkinliklerde birlikte yer aldık. Kamp, yeni arkadaşlıklar kurduğum ve unutulmaz anılar biriktirdiğim bir deneyim oldu. Ayrıca ilk sauna deneyimimi burada yaşadım. Finlandiya’nın geleneksel sauna kültüründe, sıcak saunadan sonra buz gibi göle dalmak önemli bir ritüel. Hava ve su ne kadar soğuk olursa olsun, saunadan sonra bu ferahlatıcı şok gerçekten eşsiz bir his veriyor.
Kampın benim
için en büyüleyici anlarından biri ise kuzey ışıklarını ilk kez görmemdi.
Gökyüzünde dans eden bu yeşil ve mor ışıklar, doğanın büyüleyici gücünü
hissettirdi. Tüm bu güzellikleri toplu olarak deneyimlemek, bu anıyı daha da
özel kıldı.
Aralık ayına geldiğimizde Hailuoto adasına yaptığımız yolculuk, Finlandiya’nın doğasıyla daha derin bir bağ kurmamı sağladı. Buzla kaplı denizin üzerinden geçerek adaya ulaşmak, sanki başka bir dünyaya adım atmak gibiydi. Adada çiftlikleri ziyaret ettik, yerel halkla sohbet ettik ve projelerimiz hakkında fikir alışverişinde bulunduk. Kış aylarının soğuk ve karanlık atmosferi burada belirginleşiyordu; öğleden sonra saat üçte hava kararıyor ve her yer bembeyaz karla örtülüyordu.
Yine Aralık ayında ilk hikaye anlatımı etkinliğimizi düzenledik. Katılım az olsa da hazırlık sürecindeki heyecan ve etkinlik sırasında edindiğim tecrübeler, gelecekteki projeler için büyük bir motivasyon kaynağı oldu. Şu anda yeni etkinlikler planlamaya ve projelerimize yön vermeye devam ediyoruz.
Bu konuya değinmeden geçemeyeceğim. Finlandiya’nın doğal güzellikleriyle tanışmak, bu deneyimimin en huzur verici yönlerinden biri oldu.
Finlandiya’nın geniş ormanları, dingin nehirleri ve sayısız adaları insana
derin bir sakinlik sunuyor. Burada doğanın bir parçası olduğunuzu
hissediyorsunuz. İnsan, sadece çevresindeki güzellikleri değil, kendi iç dünyasını
da keşfetme fırsatı buluyor. Bu dingin atmosfer, hem ruhunuzu dinlendiriyor hem
de yaşamın temposundan bir an olsun uzaklaşmanıza olanak tanıyor. Doğanın sunduğu
huzur ve dinginlik, Finlandiya’yı daha da özel kılıyor. Finlandiya’nın doğası, sakin insanları ve büyüleyici
atmosferi her gün bana huzur veriyor. Nehirlerin, ormanların ve sayısız adaların
ortasında doğayla bir bütün olduğumu hissediyorum. Zaman zaman eksilere düşen
hava sıcaklıkları ve donmuş göller, alışmam gereken farklılıklar yaratıyor.
Günlerin kısa olması bazen ruh halimi etkiliyor, ama her yeni gün farklı bir
güzelliği keşfetme şansı sunuyor.
Bu yolculuk
bana her kültürün ve yaşam biçiminin bize farklı bakış açıları sunduğunu öğretti.
Finlandiya’da geçirdiğim bu ilk üç ay, dünyaya daha geniş bir pencereden bakmamı
sağladı. Önümüzdeki dört ay boyunca daha fazla deneyim yaşamak ve bu unutulmaz
yolculuğa devam etmek için sabırsızlanıyorum.
No comments:
Post a Comment