Saturday, 30 October 2021

Tunus'ta Türklere Yoğun İlgi!

 


03.05.2021

Merhaba değerli okuyucular... Bu yazımda sizlere Tunus’ta yapmış olduğum ‘European Solidarity Corps’ gönüllülük aktivitesinden ve elde ettiğim bazı kazanımlarımdan bahsedeceğim. Ben, Ahmet Burak Arık, Hacettepe Üniversitesi iktisat bölümü 3. sınıf öğrencisiyim.

Erasmus+ faaliyetleriyle ilk tanışmam 5-14 Şubat 2020 tarihlerinde Güney Kıbrıs’ın Paralimni şehrinde gerçekleşen ‘Sharing Different History, Shaping Common Future’ adlı gençlik değişimi sayesinde oldu. Projemizi bitirdikten sonra bulunmuş olduğum ortamın atmosferi beni çok etkilemişti ve ESC gönüllüsü olmaya karar verdim fakat bu durum beklediğim kadar hızlı gerçekleşmedi. Çünkü pandemi süreci halen devam etmekte ve Covid-19 virüsü tüm dünyayı kasıp kavurmakta.

Kısıtlama dönemlerinde kendime ayırdığım zaman içerisinde Avrupa’nın dört bir yanında açılan ilgi duyduğum alanlardaki ilanlara başvururken Tunus’un Sousse şehrinde düzenlenecek olan ‘Be Active Be Volunteer’ başlıklı ilanı gördüm. İlan açıklamasını okuduktan sonra benim için farklı ve bir daha yaşanması zor bir tecrübe olacağını düşünerek başvurmaya karar verdim. Aradan geçen bir haftanın sonunda aldığım e-postada kabul edildiğim yazıyordu. Gönderici kuruluşumun ve misafir kuruluşumun istediği belgeleri hazırladıktan sonra uçak biletlerimizi aldık. PCR testlerimizin de negatif çıkması üzerinde Tunus maceramıza başladık.

İlk haftamızda, önlem amaçlı, yaşadığımız şehri terk etmeme ve insanlardan uzak durma kuralından ötürü aktivitelerimize başlamadık. Bundan dolayı birinci haftamız diğer gönüllülerle tanışmakla ve yaşadığımız çevreyi keşfetmekle geçti. Kuzey Afrika’da küçük bir şehre gelecek olmamdan ötürü birtakım imkânsızlıklarla alakalı önyargılarım vardı ancak Sousse şehrinin sahip olduğu güzel ve geniş sahilleri, Tunus halkının Türklere karşı olan sıcakkanlı ve yardımsever tutumu bunları unutturdu diyebilirim. Halkın Türk dizilerine olan hayranlığı sebebiyle sokakta Türkçe konuştuğunuzu duyan insanlar size selam verip Türkçe konuşmak için can atıyorlar.

Aktivitelerimizi gerçekleştirmekten zevk alıyoruz. Çocuklara anasınıfında oyun abiliği/ablalığı yapmak onlara vakit ayırmak bizlere her şeyi unutturuyor. Bunun yanı sıra çiçek bahçesinde belli başlı işler işler yapıp doğayla iç içe oluyoruz. Arapça dersleri alıyoruz. Bir ayın sonunda basit düzeyde Tunus’ta hayatımızı idame ettirecek kadar Arapça öğrendik. İtalyan ve Polonyalı gönüllülerle de birlikte zaman geçirerek birtakım kültürel alışverişlerde bulunduk. Kendi yöremizin yemeklerini onlara tattırdık ve onların kültürel yiyeceklerini deneme fırsatı bulduk. Özellikle akşam yemeği sonrası organize ettiğimiz kahve içme etkinlikleri sayesinde İngilizcemizi geliştirme fırsatı bulduk diyebilirim. Çünkü faaliyetlerimizde İngilizce konuşmamızı geliştirme adına çok bir şey yapamadık. Ne yazık ki birçok Tunuslunun ikinci yabancı dili ülkemizde olduğu gibi İngilizce değil Fransızca…


Şehirlerarası mesafelerin çok uzak olmaması sayesinde bir ayın sonunda birçok şehre gidip oraları gezme imkânı bulduk ve bunların çoğu günü birlik gezilerdi. Coğrafi konumu nedeniyle birçok uygarlığa ev sahibi yapmış Tunus’ta birçok müze ve antik şehir bulunmakta. Arkeoloji ve sanat tarihine ilgi duyan arkadaşlar için bu çok güzel bir durum. Özellikle başkent Tunus’un Kartaca ve Sidi Bou Said bölgesi bizde hayranlık uyandırdı. Tunus’ta adeta Amerikan banliyösü tadında bir bölgeydi. El Jem şehrinde de Roma Colosseum'u görmek bizleri oldukça şaşırttı ve büyüledi.


Tüm bu güzelliklerin yanında bazı olumsuz durumlar da var tabi. Akdeniz ülkesi olmasından mıdır, bilinmez. Birisi size görüşmek için ya da etkinlik için saat verdiği zaman genelde insanlar belirlenen saatten sonra geliyor. Bundan dolayı programınız sarkıyor. Bu tarz konularda rahat ve umursamazlar diyebilirim. Toplu taşımaya sırayla binmek ve kişisel alan kavramı bu coğrafyada sık görülen bir durum değil. Ülkemizdeki gibi şehirlerarası ve şehir içi ulaşım otobüslerle ya da geniş minibüslerle değil louage adı verdikleri 8-9 kişilik dolmuş tarzı  araçlarla sağlanıyor. Yani biraz sıkış tepiş bir ortamda oluyorsunuz. Ayrıca buraya gelmeden önce yemek konusunda çok ümitliydik. Akdeniz ülkesi olmasından dolayı uygun iklim sayesinde taze meyve ve sebze ihtiyacımızı rahat gidereceğimizi düşünmüştük ama yanılmışız. Hemen hemen her yemeğin içinde ton balığı ve yumurta var. Belli bir süre sonra aynı şeyleri yemek insanı sıkıyor. Hijyen konusunda da çok iyi değiller maalesef.


Cep harçlığımız ve yemek paramız toplam 550 dinar. Bu tutar Sousse şehrinde hayatınızı idame ettirmek için yeterli bir para lakin şehir dışına çıkıp gezip tozmak istiyorum derseniz sizin de harcamanıza bağlı olarak her bir ay için 100 Euro yanınıza fazla para almanızı tavsiye ederim (Bu blog 1 Tunus dinarının 3,01 Türk lirasına eşit olduğu zamanda yazılmıştır.).

Her şeye rağmen burada bir ayımızı bitirdik. Yaşanılan her şey sanki düne ait gibi. Şimdiden bir sürü anı biriktirdik. Umarım kalan bir ay da aynı güzellikte devam eder. Esenlikle…



No comments:

Post a Comment