Herkese merhaba, Ben E.Bahadır, IYACA’nın uzun dönem ESC gönüllüsü olarak
yaklaşık iki ay önce Macaristan’ın çok da büyük sayılmayacak bir şehrine, Kapoşvar’a geldim.
Gelir gelmez 10 günlük bir karantina sürecinin ardından şehri ve insanları tanımaya çalışırken ilk
ayın nasıl geçtiğini çok anlayamadım. Birinci ayın sonunda kalacağım eve yerleşmiş en
azından muhitimi tanımıştım. Macarlar ve Türkler her ne kadar birbirine birçok konuda
benzeyen iki millet dahi olsa yeni karşılaştığım bu kültüre ve yaşama tarzına alışmak biraz
zaman aldı. Her şeyden önce Türkiye ile olan saat farkına alışmak beklediğimden uzun sürdü.
Belki de bu fark beni günü 26 saat yaşadığımı hissettirdiği için beynim alışmayı reddetmiştir.
Buna hala tam karar veremiyorum. Bildiğim tek şey gün içinde tüm işlerimi bitirip kendime
zaman ayırmak istediğimde saatin henüz 8 olması ve bunun bana verdiği huzurdu. Türkiye’de
yaşamaya alıştığım karmaşık ve koşturmacalı hayat tarzı bir anda yerini hiçbir yere koşmadan
gitmek zorunda kalmadığın, beş metrede bir kırmızı ışığa denk gelsen dahi orada durup
beklemenin seni herhangi bir işinden alıkoymadığı, kalbe, ruha, bedene son derece yararlı bir
hayata bıraktı. Pandemininde etkisiyle iyice yavaşlayan şehir yaşamı kendime gelmem için
çok yardımcı oldu. Artık akşamları eşofmanlarımı giyip evimin 250 metre uzağında göl
kenarında yer alan bir parkta düzenli koşular yapıyorum. Tabi tüm bu sakinlik ve huzur
burada herhangi bir iş olmadığı anlamına da gelmiyor. “Bir işi yapmak isteyen bir yolunu,
yapmak istemeyen ise bir bahanesini mutlaka bulur.” Aynı şekilde bir iş yapmak istediğin
zaman da her koşulda iş vardır. Benim şimdilik yaptığım asıl iş konuşma kulübü organize
etmek. Bunun yanı sıra gençlik çalışmaları ve gönüllülük ile ilgili bilgilendirmeler, Erasmus
Plus ve ESC programının tanıtımı vb. yaygınlaştırma çalışmalarında da görev alıyorum.
Tüm bu süreçte bir gençlik çalışanı olarak hissettiğim en büyük eksiliğimin üzerine düşüyorum.
Yaygın öğrenme yöntemlerinin uygulamaları. Her gün farklı bir yöntem ve teknik deneyerek,
farklı farklı konular üzerinde çalışmalar gerçekleştiriyorum. Bu benim için çok kıymetli bir
deneyim oluyor. Bu zamana kadar sadece kitaplardan veya internet sitelerinden okuyarak
öğrenmeye çalıştığım yöntemleri deneyerek tecrübe ediyorum. Bu sayede hem ben hem
gönüllülük yaptığım kuruluş hem de yerel gönüllüler kazanıyor. Şimdiden bulunduğum yerin
en sevilen insanlarından biri olmayı başardım-ki Macaristan’ın Avrupa’nın en islamofobik
ülkelerinden biri olduğu söylenmesine rağmen.
Sağlıcakla.
No comments:
Post a Comment