Projemin
yarısı, altıncı ayım bitti burada. Her ne kadar dilini bilmesem de, yinede
burada beni buraya ait hissettiren ya da olumsuzlukların yanında “yinede”
dedirten bir sürü iyikilerimi biriktirmeye devam ediyorum sanırım.
Derneğim
dünyanın her yerinden gelen misafirleri vardı ayın başında. Myanmar, Hindistan,
Endonezya, Ekvador, Bolivya, Portekiz, Çek Cumhuriyeti’nden. Sanki
belgesellerden çıkıp birbirimizle sohbet ediyor gibiydik. Bizim hayatımızın
olmazsa olmazları ( süt, çikolata, yoğurt, kıyafetlerimiz;çok sıcak olduğu için
ayakkabı kullanılmıyor, montu sadece buraya geldikleri için almışlar vs.) , o
insanların hayatlarının en ufak bir parçası bile değil onu gördüm bu sefer ki
sohbetlerimde. Biliyorum farklı hayatların olduğunu ama birebir sohbet etmem
bambaşka oluyor gerçekten. Dünyada neler oluyor onu anlıyorum. Dünya’nın her yerinde
tanıdık yüzler edinmek gerçekten paha biçilemez bir duygu. Gidebilir miyim
bilmiyorum ama en azından gidersem arayabileceğim insanların olması mutlu
ediyor insanı.
Projeyle birlikte sene başında
geziye gittiğimiz yere gittik yine. Mala Fatra. Buzun üzerinde nasıl yürünür,
aynı yerdeki ortam nasıl değişir onu gördüm gezimizde. Projeden sonra ise
patronlarımız ve bütün gönüllüler buranın en yüksek dağı olan High Tatras’a
yürüyüşe gittik. Gördüklerime inanamadım resmen. Sene başında kendi kendimize
gelmiştik buraya. Harika manzarası olan, içinde insanların kayık
kiralayabildiği göl, şimdi insanların üzerinde yürüdüğü bir göl olmuştu resmen.
Nasıl olurda bu derece donabilir bir göl. Normalde tümsekli olan dar yürüyüş
yolları, kar ile birlikte insanlar için kayak pisti olmuştu. Anlayacağınız
yazın başka, kışın bambaşka güzel olan iki yer. Bir an düşünmüştüm zaten gittim
ben oraya diye ama iyi ki de gitmemezlik yapmamışım.
Rutinlerimin
arasında, gittiğim okuldaki öğretmen beni ailesiyle birlikte akuaparka gitmeye
davet etti. Farklı insanlar görmeye çok alışık olmayan bu küçük ülkede, sanırım
haşema giyen birisinin bu kadar dikkat çekmesini normal karşılamalıyım : ) Fakat insanlar arasında bu derece soğukluğun
olduğu bir kültürde, aile etkinliğine çağrıldığım için gerçekten şanslı
hissediyorum kendimi. Ve hissediyorum ki bu öğretmen ile kurduğum bağ
Türkiye’ye döndüğümde de devam edecek. Ve kim bilir belki de ben
onu misafir ederim kendi evimde, ülkemde : )
No comments:
Post a Comment