Ekim ayına Trenčín gezimiz ile başladık. Tarih kokan taş
sokaklardan geçip Trenčín Kalesi’ne ulaştık. Yükseğe inşa edilen bu kalede tüm
şehir ayaklarımızın altındaydı. Küçük evler, nehir ve yeşillikler ile dolu bir
şehirdi. Merkezde bulunan ağzından su çıkan heykel ise hepimizi güldürdü.
Her şey güzel gidiyor derken yirmilik dişim hayatıma biraz
daha renk katmak istedi. Yüzümün yarısı inanılmaz derecede şişti ve ağrıyordu.
Dişçiye gitmeye korkan ben evden getirdiğim antibiyotikler ile durumu çözdüm.
Bu ay Keric web sitesi için fotoğraflarımızı çektik. Ayrıca
dernek binasının önünde yer alan panoya da resimlerimizi astık. Ayrıca bu
panolarda gerçekleştireceğimiz etkinliklerin afişleri yer alıyor. Mesela her
Perşembe akşamı Language cafede ücretsiz olarak İngilizce konuşma kulübümüz
var. Ben o saatlerde Nina’nın verdiği Almanca derslerine katılıyorum. Burada
gönüllüler ayrıca kendi dillerinin derslerini veriyorlar. Türkçe hariç L
Okul ve kurslarımız tam gaz devam ediyor. Öğrencilerle iyice kaynaştım. Beraber hikâyeler paylaşıyoruz. Havalar da güzelken Bratislava’yı gezdik. Old Town’da bulunan meşhur Man at work heykeli ile fotoğraflar çekildik. Bu bronz heykel Slovakya başkentinin yaya bölgesinin yenilenmesini kutlamak için 1997'de yapılmış. Flagship restoranda ise Slovakların meşhur yemeği halušky yedik. Patates ve unla yapılan bir hamurun küçük parçalar halinde suda haşlanması ve peynirli krema ile karıştırılması ile yapılıyor. Üzerinde ise küçük et parçaları bulunuyor. Gerçekten leziz.
Soğuk havalar başlamadan bir de Viyana’yı gezelim dedik. Slovakya’nın sınır komşusu ve bize oldukça yakın. Müze gibi bir şehirdi. Tarihi yapılar, faytonlar, binaların iç dekorasyonları hepsi güzel bir bütün oluşturmuşlardı. Burada Weißgerberviertel’i de ziyaret ettik. Rengarenk binaların üzerindeki ayna ve mozaikler ile ünlü.
Bu ay Keric ekibimiz ile Terchová’ya hikinge gittik. Benim
ilk tecrübemdi ve ne yalan söyleyeyim zorlandım biraz. Gördüğümüz minik
şelalelere, ağaçlardaki sonbahar görüntüsüne ve minik hayvanlara değdi.
23 Ekim akşamı Mirka’da halušky partisi yaptık. Nasıl
halušky yapılacağını öğrendik. Hem plastik bir apart hem de geleneksel yöntem
ile hamurlar küçük parçalar halinde kaynar suya atılabiliyor.
Ve son olarak yoğun geçen bu ayın son gezisi olan Prag’ a
gittik. O da sınır komşumuz olduğu için bize yakın. Açılışı Prag’ın ünlü restoranlarından
olan Lokál dlouhááá’ da gelenekle bir yemek yiyerek yaptık. Eriyen özel bir
peynirin kızartılması ve haşlanmış patates ile servis edilmesinden oluşuyordu.
Astronomik Saat Kulesi, birçok müze, dans eden heykel, Prag kalesi ve
katedralleri ziyaret ettik. Ama bu şehirde benim favorim tabi ki de Pietro
Gelato’da yediğim dondurmalı trdelník. Aslında Macar tatlısı olsa da Prag’ da
oldukça popüler. Prag’dan sonra Brno’ya geçerek ekim ayını bitiriyoruz.