Herkese tekrardan merhaba, daha önceki blogumda sizlere kim
olduğumdan, AGH projelerinden, ilk iki hafta içinde şehire dair izlenimlerimden
ve yaptıklarımdan kısaca bahsetmiştim. Şimdi ise projemi tamamlamış, 2 ay
Moldova’da yaşamış ve Türkiye’ye dönmüş olarak ikinci ve son bloğumu yazıyorum.
Bu blogumda ise proje içeriğinden ziyade yaşayarak edindiğim
tecrübelerimi paylaşmak istiyorum.
Öncelikle şehirde yaşadığım zorluklardan bahsetmek
istiyorum. Bu sayede, sizler de katılmaya karar verirseniz göz önünde
bulundurmanız gereken zorluklardan haberdar olursunuz. En önemli zorluk dil
bariyeriydi. Rutin alışverişlerde almak istediklerimi anlatmak olsun, yol
tarifleri olsun, Türkiye’de olmayıp Moldova’da çok alışılagelmiş davranışları
özümsemek olsun, dil bilmeden bu işleri halletmek gerçekten zorlay
ıcıydı. Bu
sorunu ise Moldova’nın konuşulan dili olan Rusçayı öğrenmeye başlayarak hallettim.
Kiril alfabesi kullanılan bir yere gidiyorsanız kesinlikle alfabeyi okumayı
öğrenmenizi tavsiye ederim çünkü bazı restoranlarda size direkt kiril alfabeli
menü getiriyorlar.