Thursday, 1 August 2019

HUMANS OF IYACA



Bu yıl haziran ayının 7-14 tarihleri arasında, Madrid’in Toledo isimli şehrinde, ‘Un-Labelling - Erasmus+ Training Course’ adlı eğitim programına katıldım. İspanya, IYACA sayesinde hayatımda tattığım ilk, harika ve unutulmaz bir yurtdışı deneyimi oldu, ki ayrıca IYACA ve başkanımız Serdar Dobur’a , ikizim Ayhan Gorga’ya ve bu Madrid macerasında bana eşlik eden Ünsal Şerbetçioğlu’na çok ama çok teşekkür ediyorum. Hayatımda ilk kez dediğim birçok şeyi orada deneyimledim ve o bir haftayı hem dolu dolu hem de almış olduğumuz eğitimin amacını kavrayarak ve neyin önemli olduğuna dikkat ederek geçirdim. Eğitimin son günü trenle Toledo’dan ülkemize dönmek üzere Madrid’e döndük. Uçağımıza üç saate yakın bi zaman vardı. Yetişiriz düşüncesiyle Madrid’de bi yerde oturma kararı aldık. Arkadaşlarımızla biraz daha zaman geçirmek istiyorduk, hemen ayrılmak istemedik. Bu arada bi kafeye oturalım dedik ama Türkiye’de ki gibi olmadığını farkettik. İstediğin şekilde masayı birleştiremiyorsun, doluysa bile bekletmiyorlar ve Toledo’da deneyimlediğimiz kadarıyla saat akşam dörtten sonra kafeler kapatılıyor, bizi artık kapatıyoruz diye uyarmışlardı J . Bu arada fiyatlar terasta ya da kafe içerisinde oturmanıza göre değişiklik gösteriyor. Ağzımız açık kala kala yeni şeyler öğreniyorduk J . Oturacak kafe arayışımız biraz vaktimizi almıştı ama neyse ki sonunda oturmuştuk. Son muhabbetlerimizi ederken, saatin geldiğini anlayınca apar topar kalktık. En yakın metro istasyonuna geldik ve metroya bindik. Metro arıza yaptı ve biz üç-dört duraktan sonra indik. Uber çağıralım, en azından yetişiriz diye düşündük. Uberi çağırdık ama Uber bizim önümüzden geçiyor ve durmuyordu. Yazıyoruz anlamıyordu ve bulamıyordu ayrıca Türk vatandaşıymış sanırım. Ben konuşmak istedim ama sonra cevap vermedi. 20 dakika onunla uğraşınca bu sefer gerçekten uçağı kaçırma riskini düşündük ve hemen taksiye atladık.. Taksiden indik ve herkes valizleri elinde koşturuyordu. Benim uçağım herkesten önce olunca önce benimkini halletmeye çalıştık ama zaten boarding time kaçırmıştım. Hayatımda hiç öyle koştuğumu hatırlamıyorum, elimde valizler, el bagajım, pasaportum.. Bu arada yanımda iki arkadaşım daha var, biri Letonya’dan Marija, biri de İtalya’dan Silvia idi. Bi ara telaştan herkes kendi dilini konuşuyordu, çok komikti. J. Kontrolden geçtim, bu arada İspanyollar İngilizce konuşmuyorlar fazla, o yüzden Silvia kolay bir şekilde geçmemde ve sorularını cevaplarken de yardımcı oldu. Birbirlerimize sarılamadan ayrıldık… Sonra ben kapıyı buldum, daha açılmamıştı ve baya sıra vardı. Aklımda bir sürü soru vardı, boarding time kaçırmışım, valizim elimde, kilo kontrolü yapılmadı, kaç kilo olduğunu ve ne kadar para ödeyeceğimi bilmiyordum ama bir yandan da uçağa yetiştiğime seviniyordum. Neyse sırada bir Türk buldum ve anlattım, kapıya gidince anlatırsın merak etme diye beni teselli etti. Kapıya geldim, valizimi bi görevli ölçtü ve dedi ki 50 euro vermeniz gerekiyor dedi. Dedim ‘’NE!’’ , sonra cüzdanıma dönerken sırt çantamı gördü, valizimi el bagajım sanmış…… Neyse tekrar ölçtü, hallettik ve valizimi en son Ankara’da aldım. Çok şükür atlatmıştım! Herkese söylüyorum, boarding time ı kaçırdığınızda valizinizi kapıda da alıyorlar, sadece kaç kilo olduğunu bilmeniz yeter ki garanti olsun ekstra ücret vermezsiniz. Neyse uçağa bindim, İstanbul’a indim. E İstanbul’da da aksiyon biter mi? Madrid’de telefonumun ekranında iki saat vardı, biri Türkiye biri Madrid saati idi. Otomatik olarak kendi almıştı. Türkiye’ye döndüğümde yine otomatik kendi alır diye düşündüğümden, kontrol etmedim. Ankara uçağına üç saatim vardı. Yemeğimi yedim, kahvemi içtim, dinlendim. Sonra birden Ankara’ya gidecek uçağın anonsunu duydum. Bir daha sefer varmış demek ki vay be diye düşünürken, kendi uçağımın numarasına baktım. Ben numarayı okurken anonstan da o numara okunuyordu. Tekrar dedim ‘’NE!’’. Meğerse saatim bi saat geriymiş, otomatik olarak almamış. Tekrar bi koşturmacalar ve neyse ki daha kapı açılmamıştı. Koltuğuma oturduğumda vay be demiştim, ne gündü. Harika ve unutulmaz aksiyonlarla dolu bi gündü. Şuan arkadaşlarımla konuştuğumda gülerek anlatıyoruz.J


IREM GORGA- VOLUNTEER OF IYACA





No comments:

Post a Comment