Thursday 27 June 2019

Dzien Dobry!



      Adını şu an bile telaffuz edemediğim bu kasabada 6. Ayımı doldurmak üzereyim.
Trzcianka, Polonya’nın batı kısmında Poznan şehrine 100 km, Berlin’e ise 250 km civarında…
    
      Gelmeden önce ne kadar uzun bir süre gibi görünse de günlerin nasıl geçtiğini anlayamadan proje süresinin yarısı bitti bile. Projeye kabul ve vize ile ilgili süreçlerim hızlı işlediğinden Polonya’daki yeni yaşamım hakkında kaygılanmak için hiç fırsatım olmamıştı. Ancak uçaktan indiğimde farkına vardım; 1 yıl gibi azımsanamayacak bir süreyi bana tamamen yabancı bir ülkede ve kültürde geçireceğimin…
    
       Hayatımda ilk defa yurt dışına çıkan biri olarak, Polonyalı insanların sıcakkanlılığı ve yardımseverliği sayesinde bu küçük kasabaya ulaşmam hiç zor olmamıştı. Uçağım Varşova’ya inmişti ve benim Varşova’dan buraya ulaşabilmem için başka bir kasabadan aktarma yapmam gerekiyordu. Trende Polonya ve Polonyalılara dair ilk izlenimlerimi oluşturan küçük bir anım oldu. Ben aktarma yapacağım yeri biletimde dikkatli bir şekilde incelerken yanıma 60-70 yaşlarında bir adam oturdu. O sırada kondüktöre bir soru sordum ve İngilizce bilmediğini söyledi. Bir yabancı olarak yan koltukta oturan adamın dikkatini üzerime çekmiştim bile. J Soru yağmurları başladı tabi ( Dünyanın bütün dedeleri aynı galiba… J ) siyasetten eğitime kadar 10-15 dakikalık keyifli bir sohbetin ardından Trzcianka’ya nasıl ulaşacağımı, aktarma yapacağım yeri sordum. Yanımdan kalkıp gitti. 5 dakika sonra döndüğünde elinde küçük bir kağıt; biletimle ilgili tüm detayları yazmıştı. Tek tek anlattı ve lehçe olan kısımların telaffuzlarını bana ezberletti. Trenden inerken bana iyi şanslar dilemeyi ve tekrardan hoş geldin demeyi de ihmal etmedi. Bu olay Polonya ile alakalı ön yargılarımın dahi oluşmasına fırsat vermeden ülkeye adapte olmamı epeyi kolaylaştırdı ve benim için unutulmaz bir anı oldu.
      
      Dürüst olmak gerekirse bu on yedi bin nüfuslu kasabaya ilk geldiğimde bir yılımı burada geçirecek olmam beni bayağı tedirgin etmişti. Ama geldikten on gün sonra kendimi Polonyalı bir ailenin evinde Christmas yemeğinde buldum. O günden sonra onlardan biri olduğumu hissetmeye başlamıştım. Şimdi ise buraya olan aidiyetim günden düne artıyor.
    
     Polonya’ya ve ilk zamanlarıma dair hislerimi anlatabildiğime inanarak biraz da projeden bahsetmek istiyorum. Burada Türkiye’deki mantığıyla ilkokul ve ortaokuldan oluşan iki kademeli bir devlet okulunda gönüllülük yapıyorum. 6-15 yaş gurubu öğrencilerle çalışıyorum. Ancak zamanımın çoğu 6-9 yaş grubuyla geçiyor. İlk zamanlar aklımda onlarca soru vardı. Ama bunlardan en önemlisi, çocuklarla nasıl anlaşacağımdı…
Çocuklarla zaman geçirdikçe anladım ki onları anlayabilmek için aynı dili konuşmak gerekmiyor; gözlerindeki neşe ve sevgi ile istedikleri her şeyi anlatıyorlardı. Hatta zaman içinde onlardan lehçe öğrenmeye başladığımı fark ettim.

    Proje sayesinde elde ettiğim kazanımlar sayarak bitmez ama benim en önemli olarak gördüklerimin başında çocuklarla çalışma becerisi kazanmış olmak geliyor ki bu mesleğim gereği benim için önemli adımlardan birisiydi. Keza farklı bir kültüre yaşam tarzına adapte olabilmiş olmak benim kendimi tanıma ve keşfetme yolumda en değerli kazanımlarımdan birisi oldu. Kalan 4 aydan fazla sürede kazanımlarımın katlanarak artacağına inanıyorum..

      Projeye katılmam için benden desteğini esirgemeyen ve bir şekilde burada bulunmamı sağlayan Iyaca’ya teşekkürü borç bilirim..
Görüşmek üzere.. Do widzenia… J

No comments:

Post a Comment