Friday 7 June 2019

2 HAFTA 5 ÜLKE : )

Gezilerle dolu bir aydan daha merhaba : ) Bu ay daha öncede bahsettiğim gibi Easter tatilimiz vardı ve Çek Cumhuriyetinin iki iline, Cesky Krumlov ve Prag’a, gittim. Cesky Krumlov, gezmek için bir günün yeterli olabileceği, masalsı bir şehir. Neden Unesco Dünya Mirası’na girdiğini masalsılığından anlayabiliyorsunuz gerçekten. İkinci durağım ise daha önce de gittiğim Prag’dı. Hem daha önce gördüğüm yerleri, hem de daha önce görmediğim yerlerini gezmeye fırsat buldum bu sefer. Önceki geldiğimde her yeri yeni yıl süsleriyle dolu olan Prag’ı bu sefer de Easter yumurtaları süslüyordu. Bu şehir beni kendisine hayran bırakıyor her seferinde fakat bir yerden sonra, hele de turistseniz, gezdiğiniz yerler bittiğinde canınız sıkılmaya, yeni yerler aramaya başlıyorsunuz. Birçok kez durduğum bu durakta bir daha durur muyum bilmiyorum. Artık daha farklı yerleri görmem gerekiyor sanki.

Easter gezimizin ardından hemen yeni bir gezi planı yapmak istedim Ramazan ayı gelmeden.  Bu sefer arkadaşlarımı ziyaret etmeye, tanıdık bir yüz ile gittiğim yerleri gezmeye karar verdim. Geçen yıl İzmir’de katıldığım bir kampta tanıştığım iki arkadaşımı ziyaret ettim. Neslihan, Budapeşte’de erasmus yapıyor. Daha önce gittiğimde içime ürperti salan bu şehir, tanıdık bir yüz eşliğinde içimdeki bu ürpertiyi aldı götürdü sanki. İki günlüğüne de olsa Türkçe konuşmakta cabası : ) Oradan da Sırbistan’ın başkenti Belgrat’a geçtim. Arkadaşım sırp ve beni kendi aile evinde ağırladı. Oraya gitmeden önce biraz araştırma yapmıştım. İçerisinde en çok Türkçe kelime bulunduran dilin Sıpça olduğunu bilmiyordum. O kadar misafirperver ve gülümseyen bir aileydi ki.. Bu arada Sırbistan Ortodoks mezhebi yaygın olan bir ülke olduğu için onların Easter bayramı Katoliklere göre bir hafta geç oluyormuş onu öğrendim. Dolayısıyla gittiğim her şehirde bu bayramı görmüş oldum : ) Oradayken diller hakkında sohbet etmek çok güzeldi. O kadar çok Türkçe kelime aynı ya da farklı olsada anlaşılabilir ki. Aynı zamanda Sırpça biraz Slovakçaya’da benzediği için burda öğrendiklerimi onlara söylediğimde beni anladılar. Bütün bunların yanı sıra bir de yemek kültürünün benzerliği beni gerçekten şaşırttı. Şimdiye kadar gezdiğim ülkelerdeki en güzel yemekler oradaydı diyebilirim. Börek ve sarma yapmıştı annesi benim için. Farklı bir ülkede, farklı kültürde ve dinde bir ailenin içinde kendi evimdeymişim gibi hissettirdi bana  ve çok güzel bir anı olarak kaldı benim için Belgrade.

Eve geldim ama gezmelerim bitmedi. 1 Mayıs tatil olduğu için buraya çok yakın olan Cesky Tesin’e gittik. Bu şehrin özelliği, buraya yarım saat uzaklıkta ve şehrin ortasında bulunan nehrin aslında iki farklı ülkeyi birbirinden ayırması. Polonya ve Çek Cumhuriyeti. Tamamen aynı görünen, birbirine çok yakın olan bu yer nasıl olurda bir köprüyle birbirine geçiş sağlanır ve anında tabelaların dili değişir. Her hangi bir kontrol olmadan, sadece köprüyü yürürken ülke değiştirmek fikri hala benim için tanıdık bir duygu değil açıkçası : ) 

Gezilerim şu anlık bitti. Bu aralar normal işlerimizin yanı sıra bir de Euroweek dediğimiz, okullara kendi ülkemiz ve kültürümüz ile sunumlar yaptığımız bir etkinliğimiz başladı. Neden başörtü kullanıyorsun, neden çayı küçük bardakta içiyorsunuz?gibi bazıları yeni bazıları bilindik sorularla etkinliklerimizi sonlandırıyoruz. : ) Dur durak bilmeyen farklı etkinliklerimiz, çalışmamızı rutinleştirmiyor. Bu da çok fazla canımızın sıkılmasını önlüyor sanki. Bizim 8 ayımız bitti ama önümüzdeki günlerde ekibimize Vietnam’dan bir gönüllü daha katılacak. Tabii bir de ramazan ayı geldi. Benim için çok normal olan bu sürecin evdeki arkadaşlarım için akıl almaz bir durum olduğunu, onların yüzlerindeki ifadelerinden görüyorum. Türlü türlü sorular soruyorlar, iftar vakti dakikaları sayıp “çok az kaldııı”  diyorlar bizim için : )


Ve böylece zaman; biraz daha farklı, daha yeni etkinliklerle dolup taşarken akıp geçiyor.. Son 4 ayım kaldı. Bakalım daha neler olacak. : )
Görüşmek üzere

No comments:

Post a Comment