Friday 30 July 2021

How I caught a cold

 Everyone wants a vacation once in a while.

The image of the big, fluffy white clouds wandering above the blue aqua Mediterranean Sea made me rush into reserving a cheap Airbnb room in Antalya. The saying ‘you get what you pay for’ is true. 44 euro for 4 nights in one of the dream locations that people make plans for sounded tempting. I did not even care I would live with another 5 girls in the same room, nor did I care about the common toilets, which to my disappointment, looked nothing like the clean toilets I saw in pictures. But Antalya mattered to me, you know.

Now, not to sound like a crybaby, I loved the fact that the Airbnb was only a stone’s throw from the beach. I absorbed the jaw-dropping scenery every single morning: the mountains were lined up to the right, the crashing sound of the waves against the seashore, the sea breeze rushing through my hair, the heat embracing every single inch of my body.

However, the weather was too hot and humid, and, as every single human being, you need to cool down, be that by drinking too much cold water, a cold beer, or sleeping with the air conditioner open at night. What a liberating feeling it is when one pays only 2 TL for a bottle of cold water. How happy a human being is after a swim in the salty Mediterranean Sea, after drinking cold water and suddenly the body feels like in Heaven. How liberating, how nice to go to sleep after that and enter a cool room. You cannot even think about the consequences of falling asleep under the ‘breeze’ of the well-known, everyone’s summer friend, the air-conditioner. If you also happen to sleep with 5-6 more people in the same room, you will still fall victim to this. They would not care about your needs, so the majority wins.

And here I am now, back to Ankara, carrying a spray and pills with me wherever I go. Here I am, explaining to everyone that I don’t have covid, but only an annoying cold I caught from sleeping with the air-conditioner open at night and savoring the cold beverages on the beach. Why have I spent the last one hour or so writing this? To give you advice: take care of yourself no matter how tempting it is to do everything I have talked about here.

To recap: plan your trip in advance; the pictures on the Airbnb website don’t necessarily show the reality; search for as many accommodation sites as you need and make a wise decision about where you will spend your vacation; if you’re sensitive like me, don’t sleep with the air-conditioner open, don’t drink cold beverages; be careful with your budget (places like Antalya are expensive).

Monday 26 July 2021

Aslema, Ben Öyküm!

   Öncelikle size bulunduğum ülkenin kendi kültürü ile selam vermek istedim. Aslema Tunus halkının lügatinde Selam vermenin en yaygın yoludur.  Bu maceraya atılırken edindiğim ve hala daha edinmekte olduğum tecrübeleri sizlerle paylaşma ihtiyacı hissediyorum.

Bu macera ve gönüllülük hizmetine internette gördüğüm bir ilanla ve bana çıkmayacağı düşüncesiyle başvurmuştum. ESC kapsamında (European Solidarity Corps) 2 aylığına hak kazandığım bu projeye kabul aldığımı duyduğumda hem çok şaşırmıştım hem de çok sevinmiştim çünkü ilk yurt dışı deneyimim olacaktı Doğal olarak hemen internetten gönüllülük hizmeti vereceğim Tunus’un Sousse kentine baktım, kentin yaşamı, sosyal olanaklarını bilgisayar aracılığıyla keşfetmeye çalıştım. Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki insanın içini huzurla dolduran sahilleri, Roma’yı aratmayan amfi tiyatrosu ve daha onlarca tarihi, arkeolojik ve kültürel eseriyle Tunus internette aratabileceklerinizden çok daha büyük bir deneyim sunuyor. Yaşamının ucuzluğu da en az ülkenin güzellikleri kadar şaşırttı beni. 2 Nisan sabahı ilk defa evimden havaalanına doğru yola çıktığımda edineceğim tecrübe hakkında bir fikrim olmadığından bazı tereddütlerim vardı. Biraz rötarlı bir uçuşun ardından Tunus’un başkenti Tunis’e vardığımızda yaşadığımız ufak çaplı bir şok ilk birkaç günümüzü biraz buruk geçirmemize sebep oldu, bende dahil olmak üzere içimizden bazı arkadaşlarımızın valizleri İstanbul’da kalmıştı  ancak gerek IYACA’nın verdiği moral gerekse Tunuslu arkadaşlarımızın desteği ve çabasıyla  sorunsuz bir şekilde atlattık bu dönemi.  Valizsiz geçirdiğimiz dönemler şehri keşfetmemize engel oldu mu derseniz kesinlikle olmadığını söyleyebilirim.

Tunus’ta zaman geçirdikçe insanlarının aslında Türkleri ve özellikle Türk dizilerini ne kadar sevdiklerine gözlerimle şahit oldum. Bazen Türkçe konuşmaya çaba göstermeleri bazense bizimle dizileri tartışmayı istemeleri yüzümüzü güldüren faktörler oldu. Temel kelimeleri ezberlediğiniz takdirde özellikle marketlerde ve pazarlarda alışveriş yaparken kendilerine özgü selamlama ve uğurlama cümleleri duymayı çok seviyorlar. Böylece yaşadığınız ortamda daha rahat benimsenebilirsiniz. Arapça ve Fransızcanın birlikte kullanıldığı bir ülke olarak istediğiniz zaman size uygun olanı kullanmak size kolaylık sağlayacaktır.

Etkinliklerden bahsedecek olursam pandemi dönemi şüphesiz ki Tunus’u da etkilemiş durumda ama buna rağmen düzenli olarak 2-4 veya 4-5 yaş arası kreşlere gidip çocuklarla vakit geçiriyoruz, şarkılar söyleyip oyunlar oynuyoruz, yine haftada birkaç gün çiçek bahçesinde onlarca çeşit bitkinin ve hatta hayvanın içerisinde huzurla doğaya vakit ayırıyoruz. Tatilimiz pazartesi ve salı günleri oluyor onun dışında etkinliklerde ve haftada 2 saat aldığımız Arapça dersleriyle meşgul oluyoruz. Aldığımız temel Arapça dersleri kendimizi ifade edebilmemiz ve yabancılık çekmeme konusunda oldukça yardımcı ve iyi düşünülmüş bir aktivite. Sahil temizleyip bazı spor faaliyetlerinde bulunarak buradaki vaktimizi en etkili şekilde geçirmeye çalışıyoruz.

Bize sunulan etkinliklerin dışında bizden bir hafta sonra Tunus’a gelen İtalyan gönüllülerle kuvvetli bir dostluk bağı kurmaya çabalıyoruz hatta bu konuda bir adım atmak için bir yemek yarışması bile düzenledik. Kendi kendimize yarattığımız bu aktivite sonucunda o kadar çok eğlenip yakınlaştık ki kesinlikle yaptığımıza mutlu olduğumuz bir aktivite idi.

Benden şimdilik bu kadar... Gelecek ay görüşmek üzere!

Bislema!

Öyküm 




Tunus'ta Hüzünlü Son Ayımız

Tunus’taki son ayımızdan herkese merhaba! Burada son ayımız o kadar hızlı ve dolu dolu geçti ki ilk ayımıza göre birçok yeri kavramış, arkadaşlıklarımız daha samimileşmiş ve kültürüne de alıştımıştık. Son ayımın bir kısmını  sürekli dışarıda geçirdim, burada  yasaklar kalktığı için bir çok yer açılmıştı ve hepsinin tadını çıkardım, bu ay mentörümüz çok fazla faaliyet için görevlendirmedi çünkü yasaktan dolayı uzun bir Süre eve hapsolmuştuk ve hemen ardından Sahara gezisine gidildi .Burası Afrika ülkesin de bulunduğu için Sahara’ya ulaşım mümkündü ve keşfi çok büyüleyiciydi .Aslında burası Afrika olmasına rağmen, bitki örtüsü Akdeniz iklimi ve hava koşulları biraz dengesiz yine de çöl iklimi koşulları da hissediliyor. 

Sahradan dönüldükten sonra, bulunduğumuz yere yakın olan başka şehirlere gezmeye gittik. Birçok yer genel olarak birbirine benziyor, sahili ve denizi oldukça güzel ve temiz. İnsanlar çoğu zamanını sahilde geçiriyor ve bende öyle yaptım aslında. Kumu incecik ve çok duru taşsız bir sahili var. Tunus halkı eğlencelerine çok düşkün ve ufak şeylerle bile mutlu olup eğlenebiliyorlar bu benim çok hoşuma gitmişti. Bizim sürekli gittiğimiz bir bar vardı ismi ‘’Tulum’’ ağaçların için de küçük çok salaş ve samimi bir ortamdı orda bir çoğumuz çok güzel arkadaşlıklar edindik. Bize hiç yabancılık hissettirmediler zaten Türklere karşı genel olarak bir hayranlıkları var ve çok seviyorlar.  

Burada yemek kültürü gerçekten çok gelişmemiş ve biz bir yer keşfettik, Chappatici, sürekli oraya gittik. Her yer de pizza, chaneb, chappati ve kuskus dükkanları var başka hiçbir çeşit yok. Çoğu aynı zaten yani içerikleri, ton balığı çok fazla tüketiliyor bu yemeklerle. Ben en çok Chappatiyi sevdim ve hep onu yedim. Bar çıkışı Tunuslu arkadaşlarımız ile buradaki ünlü bir Chappatici var oraya gidiyorduk.

Bizim gibi proje için gelen iki İtalyan grup vardı onlarla da hep beraber vakit geçirdik oyunlar oynadık. Onların da bizim gibi gönüllülük faaliyetleri son ay çok azalmıştı ve çok kalabalık olduğumuz için kısım kısım gidebildik faaliyetlere. Dönüşümlü aramızda gittik. Ve muhtemelen çok kalabalık olduğumuz için gönüllülük faaliyetlerinde hepimiz sınırlı aktif olabildik.

Genel olarak diyeceklerim bu kadardı, bir daha şansım olsa tekrar burada bulunmak ve buradaki Kinder Garden gönüllülük faaliyetinde bulunmak isterdim. Buradaki çocuklarla ilgilenmek çok güzeldi ve insanlar çok samimi.

Bir daha ki sefere görüşmek üzere TUNUS.


 


Tunus'tan Selamlaar!

Ben Gülay, size burada geçen bir aylık süreçten izlenimlerimi aktarmak istiyorum. Dönüp geriye baktığımda bu bir ay benim için dolu dolu ve çok hızlı geçti diyebilirim. Gezilecek, görülecek çok yer ve bizimse sadece 2 ayımız vardı! İlk kez yurtdışına çıkıyorum ve Tunus’a adım atar atmaz gerçekten farklı bir kültürle karşı karşıya kaldığımı hissettim. Yeni bir yaşam tarzını benimsemem ve uyum sağlamam düşündüğümden de çabuk oldu diyebilirim. Buranın insanlarının sıcakkanlılığı ve yardımseverliğinin de buna etkisi var desem yalan olmaz. Yerli halk özellikle Türkleri çok seviyor ve “arkadaş” olarak hitap ediyorlar. İnsanlar burada Arapça, Fransızca ve İngilizce konuşuyorlar. Özellikle Fransız kültürü ve dilinin etkisi çok büyük. Yemeklerine gelirsek, baharatlı ve acılı yemekleri ilk aşamada göze çarpıyor. “Harissa” denilen bir çeşit acı türünü her yemeğe ekliyorlar. Dışarıda verdiğimiz şiparişlerde özellikle olmamasını belirtmemiz gerekiyor. Aslında ben harissayı sevdim ve hatta evdeki yemeklere katmaya başladım diyebilirim. Sanırım Türkiye’ye dönerken yanıma alacağım şeylerden biri. İçeceklere gelirsek tabii ki burada ayran bulunmuyor ve hatta bilmiyorlar bile. Buna ek olarak sanırım çay hiç görmedim. Burada çayı naneli tüketiyorlar ve sallama şeklinde satıyorlar.

Kaldığımız ev ise rahat ve tatillik bir kesimde. Deniz birkaç dakikalık mesafede sık sık yüzmeye gidebiliyoruz. Aslında hava sıcak fakat nemli değil bu yüzden ben sıcaklığı üst düzeyde hissedemiyorum. Sanırım Türkiye’ye dair en çok özlediğim şeylerden biri çamaşır makinesi. Hayatımda ilk defa gördüğüm çok eskiden kullanılan garip bir çamaşır makinesi kullanılıyor. Ben kullanıyorum (hatta eğlenceli bile diyebilirim) ama sonrasında çamaşırları kendim sıkmak durumunda kalıyorum. Haliyle bu biraz yorucu olabiliyor. Ayrıca beyaz tişört yanınıza almamanızı tavsiye ederim. Güneşten dolayı lekeler oluşabiliyor ve yıkanınca geçmeyebiliyor. Hep beyaz tişört giyen biri olarak bu duruma ne kadar üzüldüğümü siz düşünün…

Hammam Sousse, Port El Kantaoui, Monastir, Hergla gibi birçok turistik yeri gezdim. Vee bayıldım! Özellikle Hergla’nın beyaz badanalı, mavi kapılı ve rengarenk çiçekli evlerinden gözlerimi uzun bir süre alamadım. Tabii bu evlerin arkasında dalgalanan denizin görkemini de unutmamak gerek. Daha gezmek-görmek istediğim çok yer var ve lockdownın bitmesi sabırsızlıkla bekliyorum.  Keşfe çıktığımız zamanlarda genelde ulaşım asla bizim için sorun olmuyor. Hem ucuz hemde kolay bir şekilde seyahat edebiliyoruz. Ulaşım “Louage” adını verdikleri minibüslerle sağlanıyor ve gerek şehiriçi gerekse şehirlerarası seyahatlerde çok hızlı bir şekilde ulaşım gerçekleşiyor. Saat 22.00 dan sonra yasaklar başladığı için araç bulmak zor olabiliyor fakat bu aşamada da taksi kullanmayı tercih ediyoruz. Ayrıca taksi de gerçekten çok ucuz bir ulaşım aracı diyebilirim ve çevrede çok fazla taksinin olmasından da bunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz.

Buradaki kuruma ve aktivitelerimize gelirsek, şu an lockdown olması nedeniyle aktivitelere ara verdik fakat geçtiğimiz süreçteki aktivitelerden bahsedebilirim. “Flower Garden” da gerçekleşen aktivitelere ikişerli gruplar halinde gidiyorduk. Burada Muhammed abi adında çok sevdiğimiz bir bahçıvan var ve ona yardım ediyoruz. Çiçekleri suluyoruz ya da çiçek tohumlarını topluyoruz. Doğayı seven bir insan olarak ellerimin suya toprağa değmesi beni bir hayli mutlu ediyor. Haftada iki kez spor aktivitemiz oluyor. Sahil temizliği yaptıktan sonra koç ile “petanque” ya da plaj voleybolu oynuyoruz. Aslında benim en sevdiğim aktiviteler bunlar, çok eğleniyoruz ve tüm enerjimi atıyoruz bu oyunlarla. Bazen İtalyan gönüllülerle müsabakalar da yapıyoruz. Böylelikle oyunlar daha rekabetçi ve eğlenceli hale geliyor. Haftada bir gün Arapça dersleri görüyoruz ve etkisi bizim için gerçekten büyük oluyor. Özellikle alışveriş yaparken fazla ödememek için birçok terim öğrendik. Bunun dışında temel kavramları öğrendik ve derdimizi anlatacak kadar Arapça bilgimiz oldu diyebilirim. Hatta ben minibüs tabelalarını okumaya başladım ve ne nereye gidiyor diye sormama gerek kalmadı. Bunlar dışında buluşarak oyun veya konuşma kulübü tarzında gerçekleştirdiğimiz etkinliklerimiz oldu. Bu aktiviteler birbirimizle kaynaşmamız ve tanışmamız açısından gerçekten faydalı oldu. Hatta buradaki kurumun Tunuslu gönüllüleriyle de vakit geçirme fırsatımız oldu. 

Projeye dahil olmayan tamamen isteğe bağlı birkaç aktivitemiz daha oldu.  Mesela bir festivalde yayınlanmak üzere kısa film için gönüllü olanlarla bir çekim gerçekleşti.  Benim için farklı bir deneyimdi ve çok eğlendim! Ekstra olarak bir radyo programına davet edildik ve orada sohbet havasında birkaç saat yayın yaptık. Kendimizden, deneyimlerimizden bahsettik. Hatta şarkılar bile söyledik! Buna benzer birçok aktivite gerçekleşti. Hatta burada bir nişana davet edildik. Buranın kültürünü tanımak için güzel bir fırsattı ve kaçırmadık. Gerçekten özel bir gündü bizim için. Tunus hakkında daha söyleyebileceğim birçok şey var aslında. Ama özetleyecek olursam, Tunus beklentilerimin kat be kat üzerinde bir yer oldu. Burayı, insanlarını ve yaşam tarzlarını çok sevdim. Bazen keşke 2 aydan fazla kalabilseydim diyorum. Daha burada deneyimleyeceğim, gezeceğim, göreceğim ve keşfedeceğim o kadar çok şey var ki…

 






 


Korona Günlerinde Tunus Macerası

Tunus’a gelmeden önce haliyle kafamda soru işaretleri vardı. Açıkçası beklentimi düşük tutmaya çalıştım, çünkü hayal kırıklığına uğrayabileceğimi sadece otantik bir gezi olabileceğini düşündüm. Ama Tunus’ta bulunduğum sürede bu önyargımın gereksiz olduğu kanısına vardım. 1 ayın sonunda Tunus macerasının bana güzel anılar bıraktığını ve güzel arkadaşlıklar edinmemi sağladığını rahatlıkla söyleyebilirim. Türkiye’yi özlemedim diyemem ama Tunus’u da özleyeceğimden eminim. Şimdi bu düşüncelerimin sebebini sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle Tunus çok doğal güzelliklere sahip olan, sıcak kanlı insanları olan (bazen sizi tanımasalar bile sohbet eden insanlar), muhteşem tarihi eserleri olan, Türk yemeklerini değişmem ama güzel ama bir o kadar da baharatlı yemekleri olan bir ülke. Size tavsiyem Harissa adlı baharatını az koydurtun çok acı ve yemeğin tadını baskılayan bir baharat. Buraya gelince bol bol yüzme fırsatı bulduk, güneşlendik, farklı turistik bölgeleri gezdik. Tarihi eserleri ziyaret ettik. Kolezyumu ziyaret ettik ki gladyatör filminin çekimleri burada yapılmış. Güzel bir gün oldu ve bol fotoğraf çekildik. Gladyatörler ve Kolezyumun tarihi hakkında bilgi aldık. Gün sonunda yorgun bir şekilde lovaj adı verilen dolmuşlarla eve geldik yorgunduk ama değmişti… Osmanlıdan kalma kale, cami ve çarşıları ziyaret ettik. Gerçekten hoştu. Tunus’un ilk başkanı Habib Burgiba’nın mezarını ziyaret ettik ve kendisi seküler, rasyonel, vatansever bir lider olduğunu öğrendim. Özetle Tunus’un Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Tunus’un sosyo-kültürel yapısını kuran önemli bir lider. Tabi biz bu geziyi diğer katılımcı Tunuslu, İtalyan ve Türk arkadaşlarla birlikte gerçekleştirdik ki bu durum bu tarz projeleri daha güzel yapan bir fırsat bence. 

Tunus ayrıca kültürel gezi yapabileceğiniz gibi gece hayatını da bol yaşayan bir ülke. Burada insanlar eğlenmeyi seviyorlar. Çeşitli gece kulüpleri, barlar ve restoranlara ev sahipliği yapan bir ülke. Açıkçası oldukça da şaşırdım bu duruma, çünkü Müslüman bir ülke yani muhafazakâr olacaklarını düşündüm fakat eğlenmeyi ve gezmeyi seven bir ülke. Öyle ki bizde daha ilk günden bu duruma adapte olduk ve daha önceden Tunus’a gelen Türk arkadaşların davetine icabet ettik yorgun olsak da daha ilk günden güzel bir gece kulübünde kurtlarını döken insanların arasına karıştık. Tabi eğlence mekanlarının girişleri ön kapıdan sahilden değil, her proje birlikte gittiğim Erdinç arkadaşıma selam olsun J ve bize yardım eden kibar otel görevlisine de. Çünkü o olmasa 3 km yürümemiz gerekecek ve ön kapıdan girecektik. Tunus’un damak zevki genelde baharatlı ve çoğunlukla tavuk kullanılıyor fakat Türkiye’deki gibi et restoranları bulmanıza da imkân var ve çok kaliteli salataları var. Sonuçta Tunus bir Akdeniz ülkesi ve bol zeytin ağacı var haliyle zeytinyağlı salataları da oldukça fazla ve lezzetli. Ekmekleri lezzetli ve porsiyonlar bol. Tabi Tunus Dinarınızı idareli kullanın bence çünkü et restoranları azcık pahalı tahmin edebileceğiniz üzere. Her gün yapabileceğiniz bir aktivite değil ama arada kendinizi şımartıp, et restoranlarına gitmenizi tavsiye ederim.

Tunus ayrıca güzel sahillere ev sahipliği yapan bir Akdeniz ülkesi dolayısıyla bol bol yüzün ama deniz analarına dikkat edin fazla miktarda sahillerde deniz anası var. Sebebi ise ne yazık ki kirlilik. Maalesef Akdeniz’deki kirlilik Tunus’taki sahillerde fazla miktarda denizanası olmasının sebebi. Denize girdikten sonra da eve gidince hızlı duş almaya çalışın. Çünkü turistik bölgelerde 9’dan sonra su kesintileri yaşanabiliyor özelliklede yaz mevsiminde. Temel sebep suyu idareli kullanmak. Yani bilinçli bir su kesintisi çünkü su kıtlığı yaşanan bu ülkede suyun idareli kullanılması gerekiyor. Benim gözlemlerim bu kadar umarım keyifle okumuşsunuzdur. Eksikler var fazla yok tamamen samimi fikirlerim. ESC düşünceniz varsa tamamen sizin kararınız ama Tunus’a gelmek güzel bir deneyim oldu benim için tavsiye ederim, gezin görün derim :) 







Monday 5 July 2021

KISA DÖNEM (ESC) TUNUS PROJESİ

Öncelikle Tunus’u neden tercih ettiğimden bahsetmek istiyorum. İlgimi çekmesinde en büyük etken bir Afrika ülkesi olmasıydı bir tarafı çöl iken diğer tarafı deniz ile çevrili. Fransızlar tarafından Sömürge ülkesi olduğu için Fransız ve Arap karışımı bir ülke, ana dillerinde bu iki dil karışımı ve oldukça zor bence, mesela üç sayısı onlar için bir harfe dönüşmüş. Gelmeden önce araştırmıştım ve bu detaylar benim çok ilgimi çekmişti. Buraya ilk geldiğim gün garipsemiştim baya fakat çok istekli olduğum için yaşadığım küçük sorunları bile görmezden geldim .Sorun yaşamamın sebebi ise Tunus halkı gerçekten aşırı şekilde rahat ve umursamaz insanlar herkes kendi halinde sorun çözme de çok iyi değiller . Sonrasında buradaki bizimle ilgilenen yetkili kişi evlerimize yönlendirdi, denize çok yakın bir yerde ve tatil köyü gibi küçük bir yer çok gelişmemiş bir kasaba gibi. Ben böyle samimi ve sessiz yerleri çok sevdiğim için çabuk uyum sağladım ama tabi yemekleri hariç. Marketlerde sadece belli meyve sebze satılıyor ve mutlaka kuru hurma ver adım attığınız yerde. Meyve, sebze ve  özellikle kuruyemiş burada oldukça ucuz. Hatta geleneksel yaş bademli ve naneli, aşırı tatlı olan çayları oldukça popüler çoğu kafelerde bu tercih ediliyor. Kahvaltılarda şekerli ve tatlı tüketmeyi çok seviyorlar, kruvasan ve kahve vazgeçilmez bir alışkanlık olmuş onlar için. Sokaklarda tavşan, tavuk vs. satıyorlar bir de sepet sepet küçük bir kokulu çiçek, sapı bile yok sadece yaprak halinde ama harika kokuyor. Kuskus dedikleri yöresel yemekleri var çoğunlukla kuskus ve makarna yiyorlar .Balık ta burada oldukça ucuz ve çok seviliyor . Yemek konusunda gözlemlerim bu şekilde gelelim diğer konulara.

Burada şehirler arası ulaşım oldukça kolay en uzak şehir 2 saatlik bir sürede gidebiliyorsunuz ve buranın başkenti de Tunus. Gezebileceğiniz birçok plajlar ve doğa harikası yerler var tarihi yapılar olarak Sousse’nin merkezinde birçok yapılar var. El Jam denilen şehrinde ise Game Of Thrones filminin çekildiği kocaman bir yapıt var oldukça  büyüleyiciydi. Biz Sousse şehrinde konaklıyoruz ve gönüllülük faaliyetinde bulunuyoruz. Faaliyetlerimiz ise genelde hafta da 4 gün oluyor ve Kinder Garden ya da Flower Garden da oluyor. Bazı günlerde paint ve plaj da çöp toplamaya gidiyoruz ve buradaki montörümüzün düzenlediği aktivitelere gidiyoruz. Aktivitelerimiz şu şekildeydi  ;  plajda yoga derslerimiz oldu, golf oynamaya gittik, plajda voleybol ve futbol maçları yapıldı ama tabi pandemiden dolayı belli düzenlemeler çerçevesinde gerçekleşti. Ayrıca burada golf baya ünlüymüş ve uluslarası yarışmalar düzenleniyormuş ve çok büyük bir sahası var mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Ulaşım ise oldukça kolay ve ucuz, taksi ve küçük minibüsler ile kolaylıkla seyahat edebilirsiniz. Kaldığımız ev ise çok iyi sayılmaz birçok eksiğimiz var ve oldukça kalabalık kalıyoruz. Burası gelişmemiş bir şehir olduğu inin teknolojik alet yetersizliği var mesela burada hala merdane kullanılıyor, elektrik süpürgesi yerine faraş kullanılıyor. Evlerin içi genelde mermerden oluyor ve birçok ev malzemesi ahşaptan tercih ediliyor. Hava şartları çok hızlı değişim gösteriyor akşamları baya soğuk gündüzleri ise çok sıcak oluyor. Buraya gelirken bazı zorlukları göz önünde bulundurarak geldim ve keşfetmeyi kendim hiç bilmediğim bir ülkede mücadele etmeyi öğrendim ve bunlar her şeyden önemli bence. Ve zaten burada belli günler Arapça dersi alıyoruz ve günlük kendimizi ifade edebileceğimiz kadar öğretiliyor. Ben ama bir şekilde iletişim kurup hallediyorum işlerimi şanslıyım bu konuda. Her anın tadını çıkarıyorum ve faaliyetleri yaparken severek yapıyorum bazen sınav zamanına denk geldiğinde izin alıp katılım sağlamıyorum ve montörümüz anlayış gösteriyor. Dışarıdan eve Tunus halkını getirmemiz yasa ve bizim de gitmemiz. Onun haricinde katı kurallarımız yok. Ben tarihi yapıt gezmekten çok hoşlanmıyorum bu yüzden sokaklarda ya da faaliyet içindeyken iletişim kurarak keşfetmeyi seviyorum zamanımı daha çok buna ayırıyorum. Hep farklı meslekteki ve yaşıtlardaki insanlarla iletişim kurdum burada, dil gelişimi ve kültürleşme için oldukça etkili bence. Genelde grupla takılmaktansa kendim keşfediyorum detaylara takılabiliyorum çünkü. Fakat ramazan boyunca kısıtlama geldi ulaşım araçlarına maalesef evdeyiz bir süredir.  Tunus’taki bir ayım bu şekilde geçti ve oldukça memnunum burayı çok sevdim. Maddiyat olarak 550 dinar verildi bize biraz yetersiz oluyor ucu ucuna yetişiyor ücret 100 dinar daha fazla olsa çok çok daha iyi olabilirmiş. Şimdilik diyeceklerim bu şekilde her şey yolunda ve tavsiye ediyorum gelmek isteyenlere.

Lockdown

    My impulsive and definitely not completely thought-through decision to come to Ankara for my short-term ESC project might have been one of the best ones ever, and I’m not exaggerating a bit. My initial plan which I made in late February was to arrive in Turkey in March, however, after we talked with IYACA we agreed to start my project in May. I've been impatiently waiting for two months when before few days my long-awaited departure to Ankara I got the news about the upcoming 17 days long nationwide lockdown and I was given the option to postpone my project again, this time for another month, meaning I would start in June. I was done waiting, way too excited about finally coming to Turkey so I took the risk and decided to come directly to the lockdown. Was it difficult? Yes, it was. Was it worth it? Yes, it definitely was. 

The first month of my stay in Ankara has been both a challenge and a blessing. I was the only newcomer to the volunteer community in the month of May, which made the conditions of the project a bit extraordinary, but at the same time, I was very lucky about the people I met in Ankara who made this place feel like home. We spent most of the lockdown days inside but also doing the food delivery volunteer work which has been an emotional and truly eye-opening experience for me. After the lockdown ended I wanted to explore a bit of Turkey and what city would be the best to start my travels other than Istanbul. We agreed to meet with my old friend from a youth exchange who gave me a tour of this lovely city (gonna skip the talk about how Istanbul is amazing, because we all know it. It is simply breathtaking and definitely has earned a huge place in my heart.)

I find it a bit difficult to put everything I managed to experience in just a month into words, but in conclusion, I can say that all of the things I've been through here made it an unforgettable learning journey and I seriously can't wait for what's coming next.