Thursday 31 October 2019

Never Too Late For Anything


Hello I’m Turgut Kortemur. I’m 24 years old. I graduated from environmental engineering and now I’m studying master’s degree in environmental technologies. My second year in master’s degree this year and I’m almost 25. I realize I’m late to some things. One of my biggest dreams is like to live abroad… and then I started to research for realizing my dream. What could I do for this? Then by I met EVS, I didn’t want Erasmus because I wanted to experience work life as well. I decided to do EVS that can help people, gain experience and offer oppurtunities for living abroad.
After I did the applications, I was accepted from 4 different project. I chose Lithuania because of the capital of the country (Vilnius) and the work that I want to do. I did interwiev Lithuanian coordinator on Skype and I was accepted. And the advanture began for me. My mentor picked up me from airport when I arrived in Lithuania. Firstly she left me where I’ll stay place and came back with other volunteers in the evening. We went out together and looked around some places. Vilnius didn’t seem unfamiliar to me because it was like that my university town. Mainly student and young people is abundant a place and both of them runs river in the middle.I had a oppurtunity to visit the weekend because of coming on Friday. I went to Trakai and spent funny time with ESN group. I met a lot of people. I started to go to work on Monday, I met detailed with my director and mentor. They told me my responsibilities, what they expect me and they ask me what you expect from us. I said I want to be useful for you, to participate in many projects and to develop myself. Next day, I had English lesson with kids. I described myself, my country, my favourite food and the country where I wanted to go to the most. In the same way, I want from them that. Then I wanted them to draw me and it appeared so funny pictures.
Now, it has been 1 month and I got used to this city. Every passing day is getting more beautiful than previously.


Wednesday 30 October 2019

Gönüllülük Sevmektir


Epey  zaman olmuştu birilerine iyilik yapmanın ne demek olduğunu unutalı. Yaşadığımız hayat telaşesi koşuşturma bizi malesef böyle güzelliklerden mahrum bırakmıştı. Projeye kabul aldığımda düşünüp hayal ettiğim şeylerin çok ötesinde şeyler yaşıyorum. Çünkü buraya geldiğimde edindiğim ilk kazanım birisinin kalbine ne kadar dokunursan birisine ne kadar gülümsersen ona dünyaları veriyor  kendinde bulutların üstünde geziniyorsun. Bizi karşılayan iki sevimli güler yüzlü insan vardı eksiğimiz olmaması adına ellerinden geleni yaptılar. Kaldığımız yerse tam büyük şehirden kaçıp huzuru aramaya gittiğimiz yerler gibi . Fazla oksijenden bazı anlar fazla akıllı bazı anlar fazla salak olabiliyorsunuz . Geldiğimiz ilk hafta çocuklarla tanışmadık henüz okulda değillerdi. Bizde  Romanya'nın güzelliklerini keşfetmeye başladık görülmeye kesinlikle değer bence harika yapılar harika doğalar ve yerler var ama en harikası şu birisini koşulsuz şartsız mutlu edebilmek için çabalamak. Bunu  çocuklar geldiğinde anladım. Bir hafta sonrasında yurda yerleştiler ve hayatımızın yüzde 80lik kısmı artık onlarındı . Ailelerinden uzak oldukları için aile gibi olmayı denedik ve başardık artık yemek yerken bile acaba çocuklar aç mı diye düşünür olduk. Neredeyse uyumadığımız her an onlarla beraberiz bahçede deli gibi koşan top oynayan 23 yaşında 6 tane genç var burada. Sanırım çok eğleniyorum . Okul aktivitelerinde çocuklara sporun, okulun önemini birbirlerine büyüklerine saygılı olmayı aşılamaya çalışıyoruz ne kadar başarılı olduğumuzu bilmiyorum ama ufakta olsa onlara dokunabildiğimizden eminim. Aslında yetenekli onlarca çocuk var yani her çocuk yeteneklidir tabi ki ben kendi keşfettiğim yönlerinden bahsediyorum burada ben bile yeni yeteneklerimden haberdar oldum. Mesela birileri gülsün diye yerlerde kurbağa taklidi yapabilmek konusunda çok başarılıymışım. Çok klişe bir söz söylemek istiyorum sevgi gerçekten dilsizmiş. Birileri ile gülümseyerek göz teması kurarak saatlerce zaman geçirebilirmişsin. Zaman çok hızlı geçiyor bir ay bitti ve ben zamanın durmasını istiyorum. Yaşadığım deneyim için buradan  televizyonda tüm sülalesine selam veren insanlar gibi IYACA'yı selamlamak istiyorum. Iyi ki yolum kesişti ve iyi ki benimle olmayı kabul ettiler. Önümüzdeki bir ay aktiviteler devam edecek ve minik bir yurt dışı seyahati yapacağız  umarım seyahat bize aktiviteler çocuklara çok şey katar.  Öğretmenler  çok tatlılar onlar da bizimle yeni şeyler deniyor birbirimize farklı kültürel miraslarımızı öğretiyoruz. Proje arkadaşlarım galiba 23 senedir falan hayatımda böyle bir alışmak olamaz .Romanya'nın güzelliklerinden bahsetmek istemiyorum arama motoruna yazınca çıkıyor zaten ama arama motorunda çıkmayacak şey burada yaşadığımız hisler. Birilerine değer verip karşılığında mutlu olmalarını görmek muazzam bir şeymiş. Bazı öğrenciler bize armağanlar veriyor bizde onlara kendi yaptığımız kolyelerden veriyoruz. Gol atan futbolcu gibi geçiyoruz her seferinde yanlarından sanırım bize sarılarak bizimle konuşarak sözle anlatamadıkları sevgiden bahsediyorlar. Seni seviyorum Iyaca .Sizi seviyorum Adrian ve Mihai .Sizi seviyorum ekibim. Sizi seviyorum çocuklar. Ve seni seviyorum gülümsemek sayende kazandığım tüm ergen kalpler için . Bu arada ben Esra Romanya’da gönüllüyüm ve giderken gönlümü burada bırakacağım. Hoşça kalın.



Saturday 26 October 2019

Bükreş. Küçük Paris.


Bükreş. Küçük Paris. Kazıklı Voyvoda'dan 1.Carol'a, Tudor Vladimirescu'dan Nikolay Çavuşesku’ya. Bir dönem Osmanlı İmparatorluğunun da hâkimiyeti altında olan, tarihi 1400 lere belgelenen bir şehir.
ESC for All projesine kabul edildiğim haberini aldığımda zihnimde beliren tüm bilgiler bu kadardı. Ancak yaşadığım heyecanı anlatabilecek kelimeler zihnimde belirmemişti. Bu proje ile imkanı kısıtlı gençlerle yapılacak etkinliklerle onları topluma entegre etmeye ve bilgi ve becerilerini geliştirmeye çalışacaktık. Benim için tamamen farklı bir şehirde, farklı insanlarla, farklı bir kültür içerisinde beraber olacağız ve gençler için çalışacaktık. İnsan zihninin kolay tahayyül edemeyeceği bir durum. Yeni insanlar, yeni kültürler, yeni arkadaşlıklar, yeni şehirler, yeni heyecanlar ve yeni anılar...
İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı’nda tomurcuk gibi bir heyecan... Saatler sonra günlerdir beklenen gerçekleşecek... Uçaktan indiğimizde ve Ciorogarla yolu boyunca artan bir heyecan. Yıllardır öğrencilerle beraber olmanın verdiği bir rahatlık ama farklı bir kültür içerisinde olmanın verdiği bir korku ile yapılan yolculuk... Konaklama noktasına ulaştığımızda öğrencilerin bir hafta sonra geleceği haberini almamla içimde bir rahatlama oldu. Bir hafta boyunca ilk defa gördüğüm bu kültürü tanımaya başlayacak ve gençlerin karşısına bir nebze de olsa hazırlıklı çıkmaya çalışacaktım. Bir hafta boyunca tarih ve kültür denizinin içinde boğulmamak için kendimi zorladım.
Her zamankinden farklı olmayan bir sabah. Güneş odama dolmuş, hafif hafif ısıtıyor. Ve bir süre sonra ilk sesler. Kuşların cıvıltısına öğrencilerin sesleri karışmaya başlıyor. Okulda yeni bir hayat başlıyor. Evet, beklediğimiz an, öğrenciler yavaş yavaş okulu dolduruyor. Bu okula ilk defa gelenler ve eski arkadaşlarını yeniden bu ortamda görenlerin heyecanı. Heyecanı gözlerinden görmedim ama seslerinden belli oluyordu. Pencereden bir süre onların heyecanına ortak oldum. Zihnimde liseye gittiğim ilk gün canlandı ve bir anda onlarda kendimi gördüm. Ancak bu hafta öğrencilerle beraber olmayacaktık.
Okulun açıldığı ilk haftayı etkinlik hazırlıkları ve gezi ile geçirdik. Bu bir hafta bize Bükreş, Sinai ve Braşov’da tarihi ve doğal güzellikler içinde müthiş bir tatil oldu. Dünyanın en büyük ikinci sivil yönetim binası olan Parlamento Sarayı’ndan 3.Vlad, namı diğer Kazıklı Voyvoda’nın kalesi Dracula Castle’a, Peleş Kalesi'nden yüzlerce yıllık geçmişe sahip onlarca kiliseye... Hıristiyan dininin, batının kültürünün, Rumen kültürünün, eski komünist rejiminin etkisi ile oluşmuş bir kültür. Yer yer eski rejimin etkisi görülmekle birlikte yaralarını hâlâ sarmaya çalışan bir ülke. Avrupa Birliği standartlarına ulaşmak için çabalayan, hem teorik hem de pratik anlamda seviyesini yükseltmeye çabalayan bir ülke. Parlamento Binası’nın yanında insan kendisini küçücük hissetse de binanın muazzam mimarisi karşısında Nikolay Çavuşesku’ya teşekkür etmeden geçemiyor. Zamanda bir yolculuk ile Kazıklı Voyvoda’nın kalesine gidince tüm o işkence aletlerinin hayrete düşüren teknolojisi ve insanın kulaklarında duyduğu çığlıklar... Gelişimizin üzerinden iki hafta geçti ve hem öğrencilere -özellikle yurtta kalan öğrencilere- hem de ortama alıştık, artık yabancılık çekmiyoruz. Etkinliklerden bağımsız ilk tanışmalar ve eğlenceli telaffuzlar. İlk etkinlik öğretmenler ile tanışma ve fikir alışverişinde bulunma. Öğrencilerle resmi olarak ilk karşılaşmamız ise sınıf ortamında oluyor. Tanışma oyunları, toplar havada uçuşuyor, isimlerimizi öğrenmeye çalışıyoruz. Bir taraftan isimleri ezberlemeye çalışırken diğer taraftan yüzlerini ezberlemeye çalışıyorum. İkinci, üçüncü sınıf derken bir anda bir haftayı geride bıraktığımızı fark ediyorum. Bu süre boyunca öğrenciler ile yaptığımız etkinlikler sonrasında öğretmenler ile Romanya’nın yöresel danslarını, desenlerini, oyunlarını öğrenmeye çalıştık.
Hafta içi gençlerle geçirdiğimiz zamanın heyecanını üstümden atamadan hafta sonlarını ilk defa geldiğim bu şehri tanımak için harcıyorum. Farklı bir kültürde yetişmiş insanların kültürünü anlamaya, beğendiklerimi kabul etmeye çalışırken hafta sonu bitiyor ve öğrencilerle yapacağımız etkinliklerin heyecanı ile ilk dersi beklemeye başlıyorum. Yeni haftaya daha etkin başlayabiliriz çünkü onlarla geçirdiğimiz vakit bizlere çok şey öğretti onlar hakkında. Onların da Erasmus+ ile tanışması, İngilizce dil seviyelerini geliştirmesi, özgüven kazanmaları ve bireyselliklerini kazanmaları için yapılan etkinlikler ile geçen günler... Öğrenmeye ve öğretmek için çabalarken daha fazla öğrenmek, inanın anlatılabilecek bir mutluluk değil. 
“Artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı; öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi.”    Richard Bach 
Bu zamana kadar geçen bir aylık süre zarfında yaşamak için daha fazla neden bulma imkânım oldu.Öğrenmek, öğretmek, keşfetmek, gençlerin hayatına dokunma ihtimali gibi. Gençlerin gözündeki gelecek heyecanını, ışıltısını, mutluluklarını gördükçe daha fazla neden bulabiliyor insan.



Friday 18 October 2019

Italya'nın kuzeyinde maceralar


Italya'nın kuzeyinde, Treviso'da 1 yıllık evs sürecimde aylar ayları hızla kovalarken deneyimleme sürecim keyifle devam ediyor. Çalışıyorum, geziyorum, dans ediyorum, sürekli yeni ve renkli insanlarla tanışıyoruum, harika arkadaşlıklar kuruyoruum, bu parayla ne kadar hayatta kalabilirim challengeları yapıyoruum. Sınırları her türlü zorlamadan olmasın çünkü.
Dernek etkinliklerinde çok etkilendiğim ve elimden geleni yaparsam kendimi de etkileyebileceğim türden bir projeye başladık: Kitlesel fonlama. Hemen detay vereyim: Tanzanya'daki bir köy için gofundme üzerinden kitlesel fonlama kampanyasına başladık. (Gofundme tarzındaki websitelerini bilmeyenler için: Bir amaç için websitesi üzerinden para toplanıyor, hedeflenen para miktarını ve açıklamanı yazıyorsun, insanların senin kampanyan için bağış yapmasını sağlıyorsun…) Bir kerelik bağış toplanıp uzun yıllar köyün yaşamını iyileştirecek bir kampanya. Traktör ve yiyecek kurutucu gibi ihtiyaçları var. Örneğin 20'lik paketini 45 cent'e sattıkları mangoyu mevsim dışında tanesini 20 cent'e satabiliyorlar, eğer bozulmazsa... Yiyecek kurutucuyla yılın her zamanında satıp geçimlerini saglamaya devam edecekler ve yiyecek israfını da alt etmiş oluyorlar. Bize de insanlara yardımcı olmaya çabalamanın verdiği oralardan esen manevi huzur rüzgarı değmiş oluyor.
Geçimlerini sağlayabilecek, dolaylı olarak diğer ihtiyaçlarını karşılayıp bölgenin hayat kalitesini arttıracak tek seferlik değil, hayat boyu etkisini artırarak sürdüren bir yatırım olacak.Düzenlemesini çok yeni bitirdik burada da paylaşayım belki aranızda küçük destekler atmaya hevesli sevimli mübarekler vardır: www.gofundme.com/f/DryerTractorForTanzaniaFamily
Kitlesel fonlama kampanyası planlarken ve geliştirirken araştırma, pazarlama becerilerine yüklenmek gerekiyor ki pazarlama en sevdiğim. Burda zaten toplumsal bir fayda niyeti var ve bu belirli kesimi ikna etmek için yeterli. Ama ortada bunun gibi "yeterli" bir sebep olmadan da küresel şirketlerin canavarca sürükleyen pazarlama kampanyaları gibi insanların dahil olmak için yarışacağı pazarlama kampanyaları hazırlayacak kadar kendimi geliştirmek istiyorum. Masum amaçlar için canavarca sürükleyen pazarlama kampanyaları... Gelecekteki şirketimin ismini de bulmuş oluyorum galiba. 
Ayrıca mail yoluyla uluslararası partner bulmaya çalışmak da ofis işlerimizden. Dernek Türk gönüllülerin uğrak yeri olduğu için ofiste bir hayli ilginç izler var onlardan kalan. Fotoğrafları paylaşıyorum.
Hepimize eğlenmekten fenalaşacağımız günler diliyorum.






Thursday 17 October 2019

SLOVAKYA’DAN ILK YAZI


Yaşadığı süre boyunca sürekli bir şeylere koşturan, hep dünyada barış sağlama hayali kuran bir kızın serüveninin ilk yazısı bu. Size 1 yıllık projesinden, anılarından bahsetmek için tee Slovakyalardan yazıyor.
Geldiğimde ilk bir hafta bile “Hala çok tuhaf” derken duyuyordum kendimi. Neyse şaşkınlığımı üstümden attım ve bu yazıyı yazarken ilk defa üşenmiyorum 
3 Eylül sabahı İstanbul’da havaalanından başlayabilirim heralde. Check-in, pasaport kontrolü vs. 2 saat sonra kendimi Viyana’da valiz beklerken buldum.  Büyük bir mücadele sonucunda diğer Türk gönüllüyle Viyana’dan bir otobüsle Bratislava’ya ve sonra Zilina’dan aktarmalı bir trenle Cadca’ya ulaştık. Normal saatimizden iki saat geç gelsek de bu hayatta gördüğüm en minnoş ev sahiplerimiz bizleri karşıladı ve bir yıl geçireceğimiz şehirin ilk uykusunu uyumak üzere evlerimize gittik. İlk haftamızı oryantasyon amaçlı aile yanında geçirmek bizim için en doğru karardı heralde. Geldiğimdeki ilk İngilizce konuşma çalışmalarımı hatırlıyorum da konuşamıyordum resmen. Bir hafta sonra mentorum Zuzana sayesinde daha rahat anlıyor ve iletişim kuruyordum. İnsanların sorduklarını anlaması ya da senin uygun cevaplar vermen iç rahatlatıcı.

Slovakya’da ilk geçirdiğim haftasonu sonrasında artık bir yıl diğer gönüllülerle beraber yaşayacağım evime geçmemiz gerekiyordu. 
Ev yaşantısına alışmaya başlamışken iki gün sonra varış eğitimi için ben ve 4 arkadaşım Terchova’ya gittik. 5 gün süren eğitim sonucunda beynimin içinde yer kalmamıştı diyebilirdim size. Verilen bilgiler sayesinde hem kendimi daha iyi farkettim hem de geliştireceğim projelere fazlasıyla katkı sağladı. 
Eğitimden döndüğümüzden beri ise fazlasıyla yoğun geçiyor günlerimiz. Gelelim evdeki yaşama; Fransa, Avusturya, Ekvador, Vietnam, İngiltere ve bu hafta Myanmar ve Hindistan’dan gelen kısa dönem yeni gönllülerle şu an evde 11 kişi kalıyoruz. Çok kalabalık gelebilir kulağa çünkü öyle. J Ama bu durum bizi hiç kötü etkilemeyip aksine avantajlarını önümüze sunuyor. Bunun en güzel yanı da her gün farklı bir dilde farklı kelimeler öğreniyoruz. 
Her gün bir şeyler öğrenirken aynı zamanda öğretiyoruz. Öğretme demişken Ekimin ilk haftasında görevlendirildiğim okullarımla tanıştım ilk görüşme o kadar güzel geçti ki bir senenin ne kadar mükemmel geçeceğini anlamış oldum. Bunun yanında dernekte 8 tane öğrenciğimin olduğu bir sınıfım var. Her hafta farklı bir konu belirleyip eğlenceli bir şekilde ders işliyoruz. Ben ingilizce öğretirken aynı zamanda Slovakça, diğer gönüllü arkadaşlarımdan da Fransızca ve İspanyolca dersleri alıyorum. Yani Türkiye’ye dönerken 5 dil ile dönebileceğim. 
Bir yandan bir şeyler öğrenmeye ve öğretmeye çalışırken bir yandan da gezmeye çalışıyorum. Denedim hepsi bir arada oluyormuş. Bu süre zarfında yaşadığım yer olan Cadca’ya yakın olan Zilina, Martin gibi küçük şehirleri ve gördüğünüzde yapılarla büyüleneceğiniz Bratislava’yı gezme şansım oldu. Tren gerçekten harika bir seyahat aracı; daha hızlı giderken ray sesleri büyülüyor sizi ve bir sürü anı biriktiriyorsunuz kompartımanlarda.
İlk ayın nasıl bittiğini anlamadım bile. Zaman gerçekten uçuyor burda. Bir dahaki ay bissürü macerayla görüşmek üzere 




Wednesday 16 October 2019

Buenos Dias!

Buenos Dias!

Bu satirlarimi Ispanya`nin ucuncu buyuk sehri olan Valencia`dan yaziyorum. Valencia`ya trenle tam olarak 33 dakika uzaklikta olan harika bir kasabada yasiyorum. Burasi ne cok kucuk ne cok buyuk. Aradiginiz her seyi rahatlikla bulabilirsiniz. Cevresinde doga yuruyusleri yapabileceginiz portakal agaclariyla cevrili sira daglar mevcut. Boyle bir dogal yasam ortamindayken bir bakmissiniz yarim saat sonra bir metropoldesiniz.
Projem 3 Eylul`de basladi. 1 aydan biraz fazladir ev sahibi kurulusumun ofisinde gonullu olarak calisiyorum. Kurumun sosyal medya gonderilerinden sorumluyum ve iletisim departmaninda kendimi fazlasiyla gelistirecegimi dusunuyorum. Ayni zamanda avrupa gonulluluk projeleri ve degisim projeleriyle ilgili her konuda ofise yardimci olmaya calisiyorum. Benim, EVS`ye yeni adiyla ESC`ye(european solidarity corps) basvurmayi dusunen arkadaslara tavsiyelerim olacak. Ayni zamanda projeye basvururken izledigim yollardan bahsetmek istiyorum. Oncelikle basvuracaginiz projenin icerigini benimsemis olmaniz gerekiyor,gercekten size gore mi, size ne katacak ve siz projeye ne katacaksiniz? Butun bunlardan sonra motivasyon mektubunuzu, gercekten kendinizi o projenin icindeymis gibi dusunerek yazmanizi ve hatta gorsellerle suslemenizi oneririm. Eger ESC ile yurtdisina cikmak istiyorsaniz ( ki harika tecrubeler katan bir erasmusplus deneyimi) pes etmeden kendinize uygun projeler kesfedip surekli basvurmaniz gerekiyor.Kendinize guvenin, neden siz olmayasiniz ki? Kabul aldiktan sonra gonderici kurulusunuz burada devreye girecek ve IYACA sayesinde Ankara`ya dondukten sonra da yurtdisindan buraya gelen insanlarla surekli iletisim halinde kalabilecegim.
Ispanyaya gelirsek; insanlar cok sicak kanli bu nedenle kendimi evimde gibi hissettim. Ama ne yazik ki ingilizce konusan bir yerli bulmak cok zor. Mecburen 9 ayda ispanyolca ogrenmek zorunda kalacagim. ☺ Bu hayatinizda duyacaginiz en tatli zorluk olsa gerek..
Buraya ESC projesi icin hazirladigim motivasyon videomun youtube linkini birakacagim. Belki sizlere ilham kaynagi olur. Bir sonraki yazida gorusmek uzere degerli gonulluler.




Tuesday 15 October 2019

Romanya'dan Ilk Izlenimler!

Merhabaaaa :) Ben Asena.
1 aydır Romanya'nın Bükreş şehrinin Ciorogarla kasabasındayım.İlk günden yazmaya başlıyorum.Bu projeye secildiğimde tatlı bir heyecan oluştu.Yurtdışında hiç tanımadığım 5 farklı insanla 2 ay gecirecektim.Havaalanında arkadaşlarla buluşunca  hemen kaynaştık.Proje sorumlumuz Adrian bizi Bükreş havaalanından aldı ve 2 ay yaşayacağımız Giorogarla kasabasına yola koyulduk.Kasabaya varınca 2 ayımı burada gecireceğim için cok mutlu olmuştum cünkü doğası harikaydı.
 Geldiğimizde daha okullar açılmadığı için boşluğumuz vardı.Biz de şehir turu yaptık.Projemiz gereği haftanın 1 günü ofise gidiyoruz ve neler yapabileceğimizi konuşuyoruz.Diğer 3 gün okulda lise çağındaki öğrencilerle aktivitelerimiz oluyor ve Cuma günleri Rumence dersi alıyoruz.Basit cümleler kurmaya başladık bile.Okuldaki öğretmenler bizlere çok iyi davranıyorlar.Kendi yöresel danslarını öğretiyorlar,biz de öğretmenlere kendi yöremizden danslar öğretiyoruz.Dil konusunda sıkıntı yaşamıyoruz burdaki gençlerin çoğu İngilizce konuşabiliyor.
 Daha şimdiden 3 şehiri gezdik.Adrian bizi Sinai ve Braşov şehrine götürdü.Bir gece Braşov da konakladık.Peleş Castle,Drakula Şato kesinlikle görülmesi gereken yerlerden biri biz bayıldık.Zaman buldukca gönüllü arkadaşlarla müzelere gidiyoruz.
  Cocuklar bize çok alıştı.Gördükleri yerde gelip sarılıyorlar.Akşamları yurtta kalan cocuklarla saklanbaç,istop,yakartop oynuyoruz.Bütün günlerimiz dolu dolu ve eğlenceli geciyor.İyi ki bu projeye secilmişim ve burdayım.Teşekkürler İyaca... 1 ay sonra tekrar görüşmek üzere:)





Friday 4 October 2019

Sevgili ESC meraklısı, hoş geldin!


Bükreş’te yapmakta olduğum kısa dönem ESC hakkında paylaşacağım deneyimlerim umarım senin motivasyonunu artırır ve program hakkında bilgi edinmeni sağlar. Uzun soluklu bir projenin 1. Grubu olarak bir ay önce yola çıktık. Uzun süredir çocuklarla çalışabileceğim bir proje arıyordum ve IYACA aracılığıyla amacımın birinci adımını gerçekleştirmiş oldum. Sonunda buradaydım.
Ev sahibi kuruluşun bizi havalimanında karşılamasıyla maceramız başlamış oldu. 1. Grup olmamız okullar açılmadan kısa bir süre önce gelmemize sebep oldu ve bu bize buranın kültürünü tarihi dokusunu keşfetmemiz için büyük bir fırsat verdi. İlk hafta ev sahibi kuruluşumuzun yönlendirmesiyle eğlenceli bir şekilde Bükreş’in tarih kokan sokaklarında dolaşma fırsatı bulduk. Kesinlikle görülmesi gerektiğini söyleyebilirim.
Daha sonraki zaman diliminde bizim kaldığımız yurdun üst katına öğrencilerin gelmesiyle ilk adımlarımızı atmaya başladık. Başta bize karşı oldukça çekingen olan öğrenci grubu şu an bizimle zaman geçirmek için her gün yanımıza geliyor. Bizde onları göremediğimiz zaman neredeler acaba diye sorgular olduk, küçük kardeşlerimiz gibi oldular. 
Sınıf içi etkinliklere çeşitli tanışma aktiviteleriyle başladık ve arkadaşlarımızla ve ev sahibi kuruluşumuzla yaptığımız toplantılarımızda planladığımız şekilde eğitici ve öğretici farklı aktivitelerle devam ettik. Sabah kahvemi içerken onlarca öğrencinin selam verdiği bazılarının sarılmadan geçmediği bir ilişkiye sahibiz şu anda. Ne kadar sevgi verirsen o kadar karşılığını alıyorsun, belki de katlarca fazlasını.
Henüz projenin yarısını tamamlamış olmama rağmen şimdiden nasıl burayı bırakıp döneceğim diye düşünmeye başladım. Bana bu fırsatı tanıyan ve emeği geçen herkese tek tek teşekkür ediyorum. Bilhassa benim bu konuda motivasyonumu sağlayan ve sorularıma sıkılmadan cevap veren geçmiş IYACA gönüllüsü canım arkadaşım Elem’e blog yazımda yer vermeden edemem. Teşekkürler dostum. 

Wednesday 2 October 2019

Romanya’nıın Ciorogarla bölgesinden herkese selamlar

Iyaca’nın facebook sayfasında projeyi görüp başvurumu yaptım. Başvurumu yaptıktan bir hafta sonra projeye kabul aldığımı öğrendim. Proje için tüm katılımcılarla birlikte whatsapp grubu kuruldu. Whatsapp grubunda yapılacak tüm hazırlıklar paylaşıldı. Bordo pasoportlu olduğum için vize almam gerekiyordu ve araya kurban bayramı tatili girdiği için vaktim kısıtlıydı ama yetişeceğine inanıyordum. Bu yüzden tüm evrakları eksiksiz hazırlayıp konsolosluğa gidince durumu anlattım sağolsunlar uçuştan 4 gün önce vizemi verdiler. Sonrasında hazırlıklarımı yapmaya başladım. Daha önce birçok kez yurtdışına çıkmıştım ancak hiç tanımadığım insanlarla ve hiç tanımadığım bir yerde 2 ay kalacak olmak benim için değişik bir deneyim olacaktı. Uçuş günü 1 eylül geldi. Sabiha Gökçen havalimanında projede beraber görev alacağım ekip arkadaşlarımla tanıştım. Herkes sıcakkanlı ve sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibiydi.Uçağımıza bindik ve yolculuğumuza başladık.
Evet 1 saat süren yolculuk sonrası Bükreş’teydik. Mihai ve Adrian(İkiside çok enerjik ve sıcakkanlı insanlar) bizi havalimanından aldı ve kalacağımız yurda getirdi. . (Yurt okulun içinde olduğu için bizim için projeye başladığımızda çok büyük bir rahatlık olacağının farkındaydım).  Yurda geldiğimizde ev sahibi kurumumuzda stajyerlik yapan bir Türk(Sabriye) birde Malezyalı(İrfan) arkadaş ile tanıştık.İkiside pırlanta gibi kalbe sahip insanlar.
İlk hafta genelde ev sahibi kuruluşun ofisindeydik. ESC ve haklarımız konusunda bilgiler aldık. Sonrasında bize hazine avı haritası verdiler. Bu haritada gidip görmemiz gereken Bükreşte ki müzelerin yerleri işaretlenmişti. Açıkcası araştırırken kaybolmak kayboldukça farklı yerler görmek eğlenerek gezmenin farklı bir yoluymuş bunu öğrenmiş oldum. Yine aynı haftanın içinde Bükreş’te bir çok müzeye daha gittik. Gelecek hafta okullar açılacakdı bu yüzden haftasonu neler yapabiliriz diye arkadaşlarımla beyin fırtınası yaptık. Pazartesi günü ofise gidip Adrian ile neler yapabileceğimizi Adrian’ın bizden beklentilerini öğrendik ve bizim için etkinliklerde kullanacağımız malzemelerin listesini verdik kendisi daha sonra bizi Sinaia,Braşov ve Bran’e götüreceğini söyledi. Benim için çok sevindirici bir haberdi çünkü çocukluk hayalimi gerçekleştirecektim. Evet Bran Castle(nam-ı değer Drakula Kalesi) gidecektim. Gezimizin ilk günü Peleş Castle ve Braşov’un Old Town’ını gezdik. İkinci gün ise Bran Castle a gittik. Burada ki özel oda olan işkence aletlerinin olduğu kısım benim için gezinin en heyecan veriydi.Gezimizi tamamlayıp yola çıktık ve geri Ciorogârla’ya yurdumuza döndük.
Evet büyük gün geldi. Çocuklarla tanışacak ve onlarla eğlenceli aktiviteler yapıp onlara rol model olmanın verdiği  sorumluluk ile açıkcası çok heyecanlıydım. İlk gün açıkcası beklediğimden iyi geçmişti. Önce bir energizer ile başlıyor sonrasında birbirimizin adlarını öğrenebilmemiz ve bağ kurabilmek için etkinlikler yapıyorduk. Gün geçtikçe çocuklar bize biz onlara alışmaya başladık. Şöyle bir bakınca benimde şu an lisede okuyan bir kız kardeşim var kafa yapıları, dinledikleri müzikler, giyim tarzları Türkiyede ki liselilere çok benziyor.
Akşamları kaldığımız yurdun üst katında kalan çocuklarla saklambaç, vampir-köylü, yakar top, İstop, futbol gibi oyunlar oynuyor onlara poğoça kekler yapıp aramızda ki bağları her geçen gün dahada güçlendiriyorduk.Bu olay bize okuldayken yapacağımız etkinlikler için prova oluyordu. İşin eğlenceli kısmı onlar pek ingilizce bilmiyor bizde rumence bilmiyorduk ama yinede anlaşmaya çalışmak yeri geldiğinde el hareketleriyle anlatmak dahada eğlenceli olmasını sağlıyordu.
Evet ilk ayımızı tamamladık. Sanırım 2. Ayımız daha eğlenceli ve aktiviteli geçecek. Bu blogu okuyan herkesin bilmesini istediğim bir şey var. Nereye giderseniz gidin ön yargısız gidin. Oradaki insanlara değer verin. Emin olun çoğu siz bir adım attığınıza size doğru iki adım atıyor.


Tuesday 1 October 2019

MERHABA!☺


1 Eylül’de başlayan Romanya gönüllülük projemden bahsetmek istiyorum sizlere.. Çok ani bir kararla geldim; korku, heyecan, sevinç, ilk deneyim tecrübesizliği kısacası her türden duyguyla birlikte hazırladım valizimi. Ama sonuç tüm olumsuz hislerimi kaybettirdi çok şükür. Hazırlık aşamasından kısaca bahsedersek yeşil pasaportum olduğu için vize sürecim olmadı, başvuru formu, sigorta kaydı vs. her biri kolayca halledilebilir işlemlerdi. Zaten IYACA birçok şeyi sizin adınıza halletmiş oluyor sağolsun. ☺
Bizim projemiz lise çağındaki imkanı kısıtlı çocukları okula ve okumaya teşvik etme amacıyla eğitici ve eğlendirici etkinlikler yapmak. İlk 2 haftamızda henüz okullar açılmamıştı o yüzden ekip arkadaşlarımla daha yakından tanışma ve kaynaşma fırsatımız oldu. Bu da çocuklarla etkinlikler yapmaya başladığımız zamanlarda çok faydalı oldu. Kendi ailemde 6 kişilik ve şimdi yeniden 6 kişilik bir ailem daha oldu gönüllük esasında. ☺ Çocuklarımızın bize alışması da çok kısa zaman aldı. Yani  sayısı fazlaca olan Romen bir ailem de oldu.
Burada okulun pansiyonunda kalıyoruz. İlk zamanlar ‘yurt’ diye bahsederken artık ‘evimiz’ dediğimiz bir pansiyon.. Üst katımızda birkaç tane okul öğrencisi kalıyor. Aradaki yaş farkından mı yoksa analık duygusundan mı bilmem ama hepsi yavrum gibi. ☺ Sürekli karnınız aç mı, çay/kahve ister misiniz gibi sorularla bir anne edasıyla kucaklıyoruz onları. Bu yaşıma kadar ne derece başarabildim bilmiyorum ama hedefim hep ‘iyi’ olmak. Bükreş’in Ciorogarla kasabasında başlayan gönüllülük projemde de hedefim burada kendini bile yeni fark etmeye, keşfetmeye başlayan çocuklarımızın hayatlarına dokunup sayısız güzel hikayenin mimarlarından olmak ve bunu yaparken kendimi her gün keşfedip daha iyi bir insan olma yolunda kendi inşaatımı daha da güçlendirmek kesinlikle hayatımda aldığım en anlamlı ve en güzel tecrübelerden biri olacak. 2 ay kalacağım burada ama her gün kendimin daha iyi bir versiyonu olmayı ve daha iyi bir dünya için her zaman gönüllü olma vizyonumu IYACA’ya borçluyum.
İlk yurtdışı deneyimimdi. Bükreş, Sinaia, Braşov şimdilik bu şehirleri gezebildik her biri birbirinden güzel ve gezmeye, görmeye değer yerler gerçekten. Hanemde bir sürü güzel insanla tanışmış ve bir sürü güzel anılar biriktirmiş olarak döneceğim. Bu anlatılamaz derecede güzel bir duygu. Türkiye’yi özlemiş olsam da buradan ayrılacak olmanın sızısı şimdiden düştü içime. Daimi olabilecek dostluklar, sımsıkı bağlar kurduk ve bu yüzden ayrılık her zamanki gibi zor olacak.
Dilerim dünyanın daha iyi bir yer olması için tüm insanlar karşılık beklemeden ve kalpten gönüllü olur. Ve bu gönüllülüğün sonucunda Hz. Mevlana’nın da dediği gibi ‘’Kalbimizle yaptığımız her şey bize geri dönecektir.’’
Sevgiyle kalın…