Friday 29 May 2020

Kovboy Şapkamı Aldım da Geldim...


Nereden başlayacağımı bilmiyorum.. Süslü başlangıçları da hiç sevmem. Nasıl başlayacağımı düşünürken, basitçe bir kaç tuşa basıyorum ve giriş cümleleri ortaya çıkıyor işte. Aynı Romanya projesinin haberini ilk aldığımda olduğu gibi. Yatağıma uzandım ve düşündüm: İki ay farklı bir ülke, farklı insanlar, farklı kültürler ve daha bir dizi farklı şey. Dilleri hakkında hiçbir fikrim yoktu, bir kelime bile bilmiyordum. Belki ingilizce bilen birileri vardır diye düşündüm ama uzun zamandır ingilizce de konuşmuyordum. Bir an tereddüt ettim; "gitmesem mi?" diye ama  bir şeylerin sonunu düşünmeden yapmak huyumdur. Eğer beni dünkü benden daha farklı bir insan yapacaksa ''here we go'' dedim ve hızlıca bavulumu hazırlayıp kahverengi kovboy şapkamı kafama oturtup yola koyuldum.  Evet, işte sonunu bilmediğim bir serüven başlıyordu yine. Havaalanında Romanya'ya beraber gideceğim ekip üyelerime tam zamanında, onların uçağa bineceği anda tanıştım ve uçağa bindik. Bu arada, havaalanının girişinde bavulumu tartırmayı unutmuştum.. ufak tefek aksilikler hayatımızda hep olurlar.. öyle değil mi:). Uçağa bindiğimde heyacanlıydım, daha şimdiden etrafımda yabancı dilde konuşan bir dizi insan vardı. Heyecanım yatışmalıydı. Heyecandan daha da bozulan aksanımla, diğer yolcularla ingilizce ufak sohbetler kurdum. Dediklerini kelimesi kelimesine anlamasam da sohbet iyiydi. Konuştuğum yabancılar da  heyacanlandılar benimle konuşurken. Ansızın yeni bir insanla tanışmanın heyacanıydı bu.. Fazla da sürmedi zaten heyecanlarımız. Ve konuşmamız bittiginde, hala gülümsüyorlardı. Daha sonra, uçağın arkasında kabin çalışanları ile kahve içip biraz lafladık. Bilirsiniz, bir kaç komik hatıra, biraz espri ve birkaç sihir numarası. Kovboy şapkalı adam etrafa enerji saçıyor ve bir ömür unutulmayacak hatıralar bırakıyordu yine.. 

Romanya'ya inmeden heyacanım yatışmıştı sanki, en azından ben öyle düşünmüşüm. Ta ki pasaport kontroldeki memurla karşılaşana kadar. Bir anda, nasıl olduysa işler biraz karıştı ve kendimi adeta Cem Yılmaz skecinde buldum. Karşımdaki kız bir şeyler söylüyor (ufak bir yanlış anlaşılmadan başka bir şey değildi) ben anlamıyorum.. Beynim fazla hızlı çalışıyorken, kızın söylediği kelimeler aklımda büyürken, ağzımdan bir şeyler dökülmeye çalışıyor ve aynı zamanda da arkadaşıma seslenmeye çalışıyorum. Sonra tabii ki halledildi. Sonuç olarak ben bu anıyı ömrüm boyunca unutmuyacağım. Zaten bu akla gelince gülümseten ufak tefek aksilikler olmasa, hayatın ne anlamı var ki... öyle değil mi? Bavulları alıp bize proje boyunca yardımcı olacak mentorumuzla tanışıyoruz, sonra aracımız gelip bizi yurda doğru götürürken kırsal alanlardan geçiyoruz, etraftaki boş arazilerin ve  gözüme çok da yabancı gözükmeyen ağaçların ardındaki ufuk çizgisine bakıyorum ve karşılacağım şeyleri düşünüyorum. Okula vardığımızda ortamı biraz garipsemiştim aslında, pek aklımdaki yere benzemiyordu. Daha önce yatılı okulda kalmamıştım ve bir kasaba okulunun bu kadar büyük ve gizemli görünen bir kampüsü olabileceğini düşünmemiştim. Sonraki birkaç gün başkent Bükreş'i dolaştım ve ortama alışmaya çalıştım.

Burası büyülüydü sanki, binalar soğuk savaşın kalıntılarını hala üzerinde taşıyordu. Sokaklarda, bir oraya bir buraya acele etmeden yürüyen ve kulağıma fazlası ile yabancı gelen kelimeleri sarfeden insanlar vardı. İşte tam o sıralarda, insanların gözlerine rastgele çarpan kovboy şapkamla durdum ve anlam veremediğim belli belirsiz bir gülümseme belirdi yüzümde. Sanırım bir yabancı olarak farklı bir kültürü dışarıdan izliyor olmamdan... Daha önce birçok ülkeye vizesiz girebiliyor olmama rağmen yurtdışına çıkmamıştım. Bir nedenden, fazla büyümüştü bu olay gözümde; ama o anda içimdeki kendimi gerçekleştirmiş olma duygusunun, belli belirsiz bir gülümseme ve boş bakış olarak yansımasıydı yüzümde olan şeyler sanırım. Esc For All sayesinde yaşıyordum bu garip duyguları.. İyi ki o haberi aldığım gün sonunu bilmediğim halde kaygılarımın üzerine gidip buraya gelmiştim. Her şey bir rüya gibiydi. Farklı bir kültüre bakıyordum; insanların mimiklerini, beden dilini, yaşayışını izliyordum. Keşif sırasında insanları sadece izlemiyordum. Metroda, otobüste, alışveriş kuyruğunda dilini bilmediğim bu insanlarla İngilizce konuşmaya çalışarak, kültürlerini tanımaya çalışıyordum. Çalışarak diyorum, çünkü bu büyük Avrupa ülkesindeki insanlar da en az benim kadar İngilizce bilmiyorlardı. Gariptir yine de benimle konuşmaya isteklilerdi. Tamam tamam kabul ediyorum, bazen fazla utangaç olan insanlara denk gelebiliyordum ama genelde dostane ve sempatik görüntüm sayesinde onlarda dostane bir tavır takınıyordu. Dedim ya, her şey bir rüya gibiydi sanki. Hani bazen uykudayken evcil hayvanınız veya uyurken etrafınızda olan birisi size değer ve uykuda irkilirsiniz, rüyanızda düşüyormuş gibi hisseder ama uyanmazsınız ve o temas rüyanın işleyişini de değiştirir.
Esc For All projesi kapsamında ilgileneceğimiz öğrenci dostlarımızla tanışma gününü dün gibi hatırlıyorum. Sabah özveriyle hazırlandık ve okula gidiyoruz, ekipce heyecanlıyız. İlk sınıfımıza girdik, birkaç etkinlik organize ettik. Çok geçmeden hem bizim, hem öğrenci dostlarımızın heyacanı yatıştı ve dostluk havası yaratıldı. İkinci sınıfla dersimizi bitirmiş ve tenefüse çıkıyorken, Mentorumuz "toplanmamız lazım" dedi. Bu normal bir toplantı değildi, herkes bunun farkındaydı. Ve işte o bahsettiğim rüyadayken irkilme gelmişti, ilk temas... O ilk boşluğa düşme hissi. Okullar, covid-19 salgın hastalığına önlem alma kapsamında bir süreliğine kapanmıştı. Daha geleli bir kaç gün oldu, iki sınıf ile etkinlik yaptık ve okullar tatil edildi. Evet biraz üzücü bir haber ama en azından kısa süreliğine, belki bir veya iki haftalığına!!!. Sonrasında ekip arkadaşlarımla birlikte eğlenceli ve geliştirici etkinlikler düzenliyor, Bükreşin sokaklarında bazen ekip arkadaşlarımla, bazen tek başıma keşfe çıkıyordum. Tarihi, dini ve kültürel yerleri geziyor, farklı tatları deniyordum. Özellikle, kilise gibi tarihi mekanlar ve yapıtlar fazlası ile dikkatimi çekiyordu. Rüya hala güzel gidiyordu, ama çok geçmeden cafe ve eğlence mekanları da kapatıldı. İkinci temas.. Ve o boşlukta salınma hissi bir daha geldi. Aslında pek sıkıntı değil gibiydi, zaten İlk zamanlar eğlence mekanları ve kafelerinden ziyade kültürünü yakından inceleyebileceğim yerleri;  parklarını, kliselerini ve mezarlıklarını geziyordum. Sonuçta Romanya büyük, tarihi yapı fazla ve zaten bunlar da kısa sürelikmiş!!! Ama bir süre sonra hem okulların hem de mekanların uzun süreliğine kapandığı açıklandı. Rüya sanırım biraz kötüleşiyordu, ardına gelen sokağa çıkma yasağı.. ''oh my god'' daha ne olabilirdi ki? Aslında daha fazla birşey olmadı, bu anlattığım olaylar ilk 3 hafta içerisinde gerçekleşti ve alışverişe çıktığımız zamanlar da gerekli önlemlerimizi aldığımız taktirde gezebiliyorduk. Ne kadar tek yaşamaktan zevk alan bir yapım olsa da; beraber yaşadığım, hayatıma farklı şeyler katan proje dostlarımla birlikte olmaktan hoşlanıyordum. Tamam tamam dürüstçe söylemek gerekirse bazen anlaşamadığımız zamanlarda oldu, ki bu  çok normaldi. Sonuçta hepimiz farklı bir hayatın içinden geldik, farklı yönlerimiz var, olaylara karşı farklı bakış açılarımız var.

Zaten Esc All Projesinin temel amacı farklılıkları bir kenara bırakıp hayatı paylaşmak ve yardımlaşmak. Projenin son haftalarında genelde yurttaydık ve Romanya'daki kurum sagolsun, her türlü imkanımız vardı. Dışarı çıkamasak da, proje dostlarımlarla kampüste geliştirici ve eğlenceli etkinlikler yapıyorduk. Spor hayatıma kaldığım yerden devam ediyordum. İyi bakımlı bir bahçede çimenlerin üzerinde köpeklerle oynuyor, güneşlenip kitap okuyordum. Yurttaki hızlı internet ağı sayesinde iş hayatım da sekteye uğramadı. Bu serüvende yaşadığım iyi kötü her şey hayatıma renkli ve unutulması zor anılar bıraktı. Farklı insanlarla eşyalarımı ve vaktimi paylaştım, İngilizcemi geliştirirken biraz da Romanca öğrendim. Bu deneyimden sonra, ilerleyen zamanlarda gönüllük projelerine tekrar katılmayı düşünüyorum ve aklımda bireysel olarak bir Avrupa turu yapma düşüncesi de var artık. Bu süreçte hayat tuvalime farklı renkler katan proje arkadaşlarıma, Romanya'nın sıcak kanlı halkına ve bu deneyimi tatmamı sağlayan ilgili ve sabırlı "IYACA" ve "SAKURA" çalışanlarına teşekkür ederim.

Deniz Volkan Taşbaş - IYACA Gönüllüsü

Saturday 23 May 2020

Second Months in Lithuania

Hello people from Lithuania!!
Two months already pass, even during the Corona time is still so fast. I think I used to live in Lithuania day by day. İt’s maybe about creating a new comfort zone. The great thing I learn during the quarantine is to not complain about anything, because ı saw that yes it might be isolation but people still can create something and it’s possible to make time is useful. During this time I start to wrote Erasmus project and make the work effective remotely.

Besides, during this month I have visited many beautiful natural places in beautiful Vilnius. Spending time in the nature make the person more relax and happy for my opinion.
Lastly, situation in Lithuania getting normal day by day. Number of Covid-19 cases nowadays very low. (5-9) hopefully by starting summer life will be more enjoyable and normal here. Also ı read on the news that Latvia and Estonia borders will reopen in 15th March. Maybe I can go there and start again to explore new places…


See you next month !
All the Best
Servet Avcı

Friday 22 May 2020

BİLİNMEYEN ROTA – CİOROGARLA

Tam da 2 ay önce başlamıştı bu yolculuk. Covid-19 salgının yeni yeni yayılmaya başladığı bir    Yenibir ülke, bilinmeyen rota işte Ciorogarla… Beklentiler, değişiklikler, endişeler, gözlemler ve sonuç olarak harika bir tecrübe edineceğimden habersizdim tabii ilk zamanlarda. Arkadaşlarımla kaynaşarak ve nasıl bir etkinliğin parçası olduğumuzu anlamaya çalışarak geçirdik. Bu dönemde böyle uzun soluklu bir yurtdışı projesine katılmak benim için büyük bir cesaretti. Fakat denemeye değer olduğunu düşünerek çıktım yola.
Projeyi birlikte geçireceğim arkadaşlarımla havalimanında tanıştım ve Romanya yolculuğu böyle başladı benim için.
Salgının büyümesiyle projenin amacını tam olarak yerine getiremesekte olayın pozitif yönüne odaklandığımda Augustine amcanın; ‘’ Hayat bir kitaptır ve gezip görmeyenler hep aynı sayfayı okur.’’ sözü hayat mottom oldu. Asla aynı sayfada takılıp kalmak istemediğim için çıktım yola. Yeni kültür, yeni insan, yeni dil… Bambaşka bir pencereden baktığını hissettiriyor insana.   Daha özgür, daha korkusuz, daha meraklı, daha özgüvenli ve daha da güçlü. Bu yeni beni daha çok sevdim sanırım. Kısacası yaşadığım bu süreç kim olduğumu keşfetmeme yardımcı oldu.
Ve en güzeli de bu proje bana güzel arkadaşlıklar ve keyifle hatırlayacağım şahane anılar kazandırdı. Adım adım gezdiğimiz Bükreş sokakları günün sonunda içtiğimiz o yorgunluk kahveleri… Sanırım en çokta o anları unutamayacağım.
Son olarak IYACA ailesi ile tanışmamı sağlayan Gülcan TASLAK ‘ a J ve bu güzel deneyimi bana yaşatan IYACA VE SAKURA ‘ ya çok teşekkür ederim. J



Sunday 17 May 2020

Korona Günlerinde Bükreş


Yurt dışına çıkmanın hayalini yıllarca kurmuştum. IYACA sayesinde hem bu hayalim gerçek olacaktı hem de birçok insanın hayatına dokuna bilecektim. Ancak herkes gibi benim de korkularım ve tereddütlerim oldu; Dilini, kültürünü bilmediğim bir ülkede hiç tanımadığım insanlarla 2 ay boyunca kalmak ve bunun yanısıra tüm dünyanın sorunu olan Korona... Korkular ne olursa olsun bu deneyimi yaşamaya değerdi! Belgeleri topla, vizeyi al, bavulu hazırla derken Romanya yolculuğu başlamıştı. İstanbul'da başlayan yolculuğumuz yaklaşık 1,5 saat sürmüştü ve artık Romanya'daydık. Mentorumuz bizi karşıladı ve telaffuzunu bilmediğimiz Ciorogârla'ya, kalacağımız yurda gittik. Geriye projenin işleyişini öğrenmek ve bolca eğlenceli bir gönüllülük dönemi geçirmek kaldı.

Fakat ne yazık ki etkinliğin 2. gününde Romanya'da önlem amaçlı okulların ve resmi kurumların kapatıldığını öğrendik. Etkinlik yapamadığımız günlerde Bükreş'i keşfetme fırsatımız oldu. Mentorumuz bize Bükreş haritası verdi ve harita avına çıktık. Old Town'daki tarihî binaları tek tek gezdik, Romanya'nın hem tarihi hem de kültürünü öğrenmeye çalıştık. ( Keşke binaların içine girme imkanımız da olsaydı... ) Özellikle CEC Bank binasına hayran kaldığımı söylemeden geçemeyeceğim, her ayrıntısıyla muhteşem ve görkemli bir bina :)
Romanya hükümetinin aldığı tedbirler artınca haliyle biz de yurtta daha fazla vakit geçirmeye başladık. Rumence derslerimiz bir yandan devam ederken boş vakitlerimizde voleybol, futbol, masa tenisi oynadık, taş boyama yaptık, resim çizdik, kitap okuduk ve bol bol müzik dinledik... Tabi gezmeyi de ihmal etmedik. Maskelerimizi ve dezenfektanlarımızı kuşandık, Bükreş'in her köşesini adım adım gezdik.

Romanya'ya veda vakti gelmişti. Geriye dönüp baktığımda Korona'ya rağmen verimli bir gönüllülük süreci geçirdiğimizi düşünüyorum. Bol bol eğleneceğiniz, yeni şeyler keşfedeceğiniz bir gönüllülük deneyimi dilerim.

Özgün Forlar – Romanya, Esc Gönüllüsü

BEKLENMEDİK TECRÜBE

Merhabalar,
Hayatında hiç topluluğa bile katılmamış ben, nasıl oldu anlamadan gönüllülük için kendimi Romanya’da buldum. İsterdim ki yaptığım aktivitelerden, tanıştığım farklı insanlardan bahsedeyim, ama ne yazık ki bunları gerçekleştiremedim. Büyük beklentilerle gittiğim Romanya’da öğrencilerle geçireceğim vakti, gezeceğim yerleri düşünürken o da ne! Coronavirus...
İlk günlerde Bükreş’in birkaç yerine gittikten sonra okullar tatil edildi ve sokağa çıkma yasağı geldi. Bizim için kötü sonuç olmuştu. Sadece market alışverişi için dışarı çıkıyor, kalan tüm zamanı yurtta geçiriyorduk. Halimizden memnun olsak da suya düşen planların burukluğu vardı. Bir süre bu şekilde hevessiz geçti. Daha sonra iki ay boyunca yurtta kalacağımızı anladık ve aile hayatına geçiş yaptık. Tüm gün birlikte yedik, oturduk, eğlendik, sıkıldık ve dertleştik.Toplulukla birlikte yaşamayı, hareket etmeyi ve düşünmeyi öğrendik. Çok uzun zamanda oluşabilecek samimiyeti çabucak elde ettik. Oyunlar, sohbetler, ufak tefek aktiviteler... Her zaman birbirimize destek olduk. Belki bu macera beklentilerimi karşılamadı ama Türkiye’de altı tane kardeşim oldu. Gönüllülük maceramın en kötü sonucu bile bana çok şey kattı.


Bana göre her yönüyle yaşanılması gereken bir tecrübe. Bunca kötü duruma rağmen pişman değilim. Aynı koşullarda tekrar deseler, yine varım!
Furkan Demirci – Romanya, Esc Gönüllüsü

Friday 15 May 2020

Polonya'dan Sevgilerle

Merhabalar Herkese,
Hayatta çoğu şey hatta belki de her şey, planladığımız gibi gitmeyebiliyor, ama planladığınızın

dışında gelişen her durum size ve hayata dair yeni perspektifler kazandırıyor. Polonya’daki gönüllülük sürecimin özeti niteliğinde yukarıdaki satırlar. Ben Polonya’ya gittiğim tarihte ne ülkemizde ne de Polonya’da görülmüş covid-19 vakası yoktu. Ama yaklaşık 2 hafta sonra Polonya’da sosyal hayatı minimum seviyeye indirdiler,dolayısıyla her türlü sosyal alan kapatıldı. Şanslıyım ki, 2 tane şehir ziyaret edebildim. Bunlar Gdansk ve Sopot oldu. İleride bu şehirleri kesinlikle birkaç kez daha ziyaret edebilmeyi umuyorum. Özellikle Gdansk’ın mimari güzelliği beni büyülemişti. Gönüllülük sürecimde, böyle olağanüstü bir durumla karşı karşıya kalmak, açıkçası zordu. Ama birçok şeyle savaşmayı ya da belki barışmayı, bakış açımı daha fazla pozitif yöne çekebilmeyi, ve yaşadığımız her anın değerini başka hiçbir koşulda ya da deneyimde edinemeyeceğim kadar farkına vardım. Malum, bazı şeylerin değeri  onları kaybedince daha net anlarsınız.
Ayrıca, bambaşka bir kültürün bu olağanüstü durumda nasıl tedbir aldığını gözlemledim. Polonya halkı, durumun ciddiyetinin hemen farkına varıp, bütün kuralları uyguladılar. Bir arada olmak fiziksel olarak yan yana bulunmak değil de, aynı şeyi umut edip bununla mücadele etmek de olabiliyormuş. Gönüllülük sürecimi daha normal şartlar altında geçirseydim, daha çok gezecektim evet, ama bu yolculukta değerinin farkına vardığım şeyleri ve bana edindirdiği kazanımlarım elimde olmayacaktı. Bu yüzden bu deneyimi iyi ki yaşadım.

Umarım gönüllü olmak isteyen herkes bir gün sonunda binlerce deneyim olan bu yolculuğu deneyimleyebilir.

Zeynep Yılmaz, Polonya!!!



HAYALLER ve HAYATLAR


Yurtdışında gönüllülük deneyimi kazanmak içiktım yola, ancak beni bekleyen süprizleri hiçde hesaba katmamışım...
Yeni deneyimler, eğlenceli zamanlar… Bir sürü hayal kurdum. Güzel dileklerle yola çıktım. Farklı kültürlerle tanışmayı, yeni dostluklar kurmayı, kültürel yemekleri tatmayı diledim.
 Biraz hayaller hayatlar oldu sanki. Romanya'da proje dönemimiz korona virüse denk geldi ve hiçbir şey hayal ettiğim gibi olmadı. Zamanımın çoğunu yurtta benimle aynı şeyi dileyen arkadaşlarımla geçirdim. Dışarı çıkma yasağı vardı. Sadece zorunlu durumlar için dışarı çıkabildik. Bazen küçük kaçamaklar yaptık tabi ki ama bu zamanlarda da kimseyle herhangi bir etkileşim yaşamadan Bükreş sokaklarında öylece dolaştık. Böyle dile getirince hayal kırıklığı yaşamışım gibi hissedilebilir, aslında öyle olmadı.

Karakterleri, hayalleri, meslekleri birbirinden farklı yedi kişi iki ay birlikte vakit geçirince güzel şeyler öğreniyorsun. Daha önce hiç merak etmediğin belki sevmediğin konular hakkında bilgi sahibi oluyorsun. Daha fazlasını öğrenmek için hırslanıyorsun. Birkaç gün öncesine kadar tanımadığın, farklı olduğunu düşündüğün insanlarla aile oluyorsun. Onlar için endişe ediyorsun. Romanya bana güzel dostlar kazandırdı. Farklılıklarıyla sevmeyi öğretti. Orada edindiğim dostum Mihai sayesinde bana Bükreş'te de bir evim olduğunu gösterdi.
Bu deneyimler ve güzel anılar için oradaki arkadaşlarıma teşekkür ederim. En çokta soğuk havaya rağmen benimle saatlerce yıldızları izleyen dostuma teşekkür ediyorum… Korona virüs bize kendimizi ve yanımızdaki dostlarımızı tanımamız için zaman tanıdı. Güzel şeyler keşfettik. İyi ki varsınız..
Sena Arzuman – Iyaca Volunteer, Romania



Thursday 14 May 2020

Salut Noua Aventură- Merhaba Yeni Macera

Yeni yerler görmeyi, yeni insanlarla tanışmayı, keşfetmeyi, gönüllülük faaliyetleri içinde olmayı hayat felsefem olarak görmüşümdür.  IYACA ile Romanya maceramın başlayacağını duyduğumda müthiş heyecanlandırmıştım. Biraz sancılı geçen bir vize alma sürecinden sonra düştük yola. Etrafımda herkes virüsten dolayı ‘‘Acaba gitmesen mi?’’ bakışları ile bakarken ben bu maceraya başlamıştım bile.  Daha önce yurtdışı deneyimlerim olmuştu ama hep büyük grupların içerisinde bulunmuştum ve kişisel sorumluluğum yoktu. Bu kez her şeyi ben yapmam gerekiyordu. Bu yüzden sanki ilk kez yurtdışına çıkıyormuşum gibi bir his vardı içimde. Bir gece öncesinden İstanbul’a  gelerek havalimanında uyuma deneyimini de tattığıma göre macera başlıyor demektir.  

Sabah arkadaşlarımızla buluştuktan sonra söylenecek tek bir cümle vardı. ‘‘Hadi gidelim.’’ Uçaktayken herkes 2 ayda yapacağı faaliyetler hakkında düşüncelerini, yurtdışı hayallerini, görmek istediği yerleri, gitmek istediği ülkeleri konuşuyordu yanındaki arkadaşı ile. Ve Romanya. Gelmiştik artık ve sabırsızlanıyorduk hayallerimizi gerçekleştirmek için.  Mentorümüzle tanıştıktan Ciorogarla’ ya doğru çıktık yola. Ciorogarla, şirin, düzel bir doğaya sahip kasaba sayılabilecek bir yer. bu yerin telaffuz edildiği ile ilgili hepimizin çeşitli rivayetlerimiz vardı. J Ve Bükreş’e yaklaşık 20 km uzaklıkta.

Gönül vermiş , gönüllülük için bir araya gelmiş yedi kişiydik. Birbirini tanımayan yedi insan 2 ay bir arada yaşayacaktık. İlk kez yemek masasına oturduğumuzda ortak yönlerimizin, yapmak istediğimiz şeylerin ne kadar fazla olduğunu anlamıştık.  Hem bilmediğimiz bir ülkedeydik farklı bir kültür ile tanışacaktık hem de birbirinden faklı hayat tecrübeleri olan birbirinden farklı arkadaşlarımız vardı. Tam bir gökkuşağı olacaktık. Anılar paylaşıldı. Yaşanmışlıklarımızı, tecrübelerimiz anlattık. Çok güzel bir grup olacağımız birbirimize verdiğimiz frekanstan anlaşılıyordu.
Faaliyet haftamız gelmişti. Etkinlik tasarımı için ofise gittik. Birbirinden güzel etkinliklerle haftaya hazırdık. Ertesi gün okulda faaliyetimize başladık. Tanışma etkinlikleri yaptık. Bazı öğrenciler ile anlaşamıyorduk ama yine de iletişim kurabiliyorduk. Çünkü gönüllü olarak oradaydık ve sevgi bağı kurmak istiyorduk.  Başka bir ülkede farklı kültürlerdeki öğrenciler ile zaman geçirmek onlarla iletişim kurmak çok güzel bir duyguydu. Sevginin dili yoktur.  Hem öğrenciler eğleniyor hem de biz eğleniyorduk. İlk günümüz çok keyifli geçmişti. Yarın için sabırsızlıkla yurdumuza döndük. Ama kötü bir haber aldık. Korona virüs önlemi olarak okullar tatil edilmişti. L
Etkinliklerimiz olmadığı için bolca zamanımız vardı ve keşfedilmeyi bekleyen güzel bir şehir, Bükreş vardı. Rastgele bir metro durağında inip, haritayı açıp görülecek neresi varsa o gün adım adım, karış karış gezmek en sevdiğimiz şeydi. Her sokağına girip çıkmak,  her tüm dokularını tatmak istiyorduk gittiğimiz yerlerin. Tabi bir de meşhur Old Town’ umuz vardı. Piata Uniri durağında indiğimizde önce ‘‘Yok mu bir Luca’mız ‘‘ J  cümlesi duyulur daha sonra gezmeye başlardık. Şehrin en hareketli yerlerinden birisiydi Old Town. Tarihi binalar, kafeler, restoranlar, kitapçılar, canlı müzik, dans  ve daha bir çok şey… 
Keşfederken aynı zamanda kültür de öğreniyorduk. Hayatımda ilk kez bir manastırda seremoniye gitmiştim. Dini ritüellerine şahit oldum. Din görevlileri ile muhabbet ettik. Hayatımda ile kez Paskalya Bayramı ritüellerine denk geldim. Yurtta hep birlikte yumurta boyadık ve yumurtalara şekiller verdik.  Paskalya ritüelini gerçekleştirdik. Paskalya kekinin tadına baktık.
Şehri keşfederken aynı zamanda birbirimize de alışmış ve kaldığımız Ciorogarla daha güzel bir yer haline gelmişti. Etkinlikler yapıyorduk hep birlikte. Spor salonumuz vardı. Güzel bir kampüsü vardı kaldığımız yerin. Büyük büyük çam ağaçları, çimler, karga sesleri, futbol sahası, koşu yerleri… Hepsi de daha huzurlu bir hale getiriyordu burayı. Gündüzleri spor yapıyoruz, ağaçların altında kitap okuyoruz, çimlerde muhabbet ediyoruz.  Akşamları saatlerce voleybol oynuyorduk. Voleyboldan sıkıldığımız spor salonunda bulduğumuz masa tenisi filesini yemek masamıza kurup mini masa tenisi oynuyorduk. J Boş zamanımızda mentorumuz ile birlikte yakınımızda bulunan ormana bir gezi yaptık. Doğa ile olmak, seslere kulak vermek o kadar keyifliydi ki... Ve çizim etkinlikleri yapıyorduk yurtta.  Topladığımız taşlarla taş boyama yapıyorduk. Dışarı çıkmadığımız zamanlarda kendimize yeni hobiler buluyorduk. Bir taraftan da yabancı dilimizi geliştirmek istiyorduk.  Para cezalı oyunlar bile oynadık. J
Birbiriniz tanımayan insanlar artık 7/24 birlikte zaman geçiriyordu. Dikdörtgen masa etrafındaki muhabbetler, fikir alışverişleri, çay-kahve, yemek yeme, oyunlar ve daha bir çok şey. Ve herkesten farklı bakış açıları edinmiştim.  Nihayetinde unutulmayacak anılar biriktirdik Romanya’da kaldığımız süre zarfında. Tereddütlerimiz iyi kilere dönüşmüştü. Özleyeceğimiz birçok anımız oldu. Sohbetlerimiz, oyunlarımız, birlikte yaptığımız tüm faaliyetler birbirinde keyifliydi.
Yapmak istediğiniz bir şey varsa, hayal kuruyorsanız tereddütlerden ve korkulardan sıyrılarak adım atın ve yaşayın. Keyifli, bol eğlenceli ve öğrenceli zamanlarınız olsun.
Bu güzel anıları heybemize doldurmamızda bize bu fırsatı veren IYACA ailesine sonsuz teşekkürler. J

Tuesday 12 May 2020

Life is Short, Birds are Flying!!!


Sometimes everything starts based on a dream, real dream. I guess now the dream has come true, I am in Lithuania… A country very far away from Turkey and very different. Not just only the culture but also people, life style, weather and especially which is very important for me is the food !
Some people asked me here, “why did you choose Lithuania?“ Let me explain; because I wanted to be out of my comfort zone and force myself… Lithuania is a good place for that adventure I guess.

It’s already more than a month I have been living here. Compare to first days I am more integrated into the country and now it’s more easy for me to survive here of course with the support of friends. I am sure that you are hearing this a lot “time is so fast“ yes it is, that’s why exactly you have to try to be out of your safe place: comfort zone and do something for other, not always for you and for your family or people you know. I call it volunteering, it’s mean doing something for others without expecting something-about feeling, because you feel good. It’s “European Solidarity Corps“. Actually nowadays we need a lot of solidarity in order to save life’s in order to handle those difficult days … I am sure all those dark days will pass and everything will be alright, spring will come and the flowers will blooming.
So now it to continue when I start, I have start in Vilnius, some people don’t know where it is, it’s in Lithuania, it is a capital city of Lithuania. This city of day will be a place of many moments for me and all those moments will became a memory. A moment to remember. İt’s started already…
The day I arrive I put my stuff in the room and after ı start to discovering of beautiful Lithuania. Firs I was in Shopping trying to see differences between Turkey and Lithuania. Then I was in the natural areas, then it the center, then in historical places. My discovering process is still continue and I think it won’t finish soon…
In the second week I was in Trakai and Kaunas. These two different places was amazing. I have many useful information about Lithuanian culture and history.
Also before the quarantine I had a chance to organize a workshop with my coordinator and other volunteers. We was in Ozas shopping center, we shared our volunteer experiences with Lithuanian locals.
Now everything’s going smoothly well, most of the time we are at home and working remotely. Staying at home in those days is the best idea. Hope for better days always ahead and I think here the situation will be normal soon...
This is all for now, I hope next month I will have more stories to tell …
All the best and stay healthy,
Servet Avcı - Iyaca Volunteer in Lithuania

Ah Corona Vah Corona


Avrupa Dayanışma Programı(ESC) ile gönüllülük projesine katılmak için yola çıktım…
Nasipten öte yol gitmezmiş diye bir atasözü var bilmem bilir misiniz? Şu an içinde bulunduğumuz durumu özetleyen tek cümle bu olsa gerek. Büyük hayaller ile yola çıktığımız projemizde her ne kadar proje bakımından istediklerimizi yapamasak da hayatımızda asla unutmayacağımız tecrübelere ev sahipliği yaptı Ciorogarla. Çocukken kaçak göçek yapılan şeylerden daha fazla zevk ve heyecan duymamızın altında yatan şeyin her an yakalanma korkusu olduğunun farkına vardık en basiti. Uçağın tekerlerini yere koyduğu andan itibaren ilk birkaç gün yurt dışında olduğumuzun pek farkına varamadık tam farkına vardık her şey güzel giderken pat diye önümüze Covid-19 çıktı.

İlk pazartesi bütün planlamalarımızı yapmış Salı günü ilk etkinliği yaptıktan sonra koordinatörümüzden o kötü haberi almıştık okulların mayıs başına kadar kapalı olacağını söylemişti bize. O an ki ruh halimizi anlatamam sadece sonraki birkaç günümüz ne yapacağız şimdi diye düşünerek geçmişti. Ardından hadi yaşadığımız yeri ve çevresini keşfetmeye çalışalım diye düşündük. En büyük arzumdur benim bilmediğim bir yerde yaşanan o kaybolma hissini yaşamak ancak Bükreş’te bunu pek yaşayamadık çünkü nerdeyse bütün sokaklar Old Town’a çıkıyordu. İzin kâğıtlarıyla dışarıya çıkmak, akşam 8’den önce evde olma zorunluluğu, her yerde maskeli insanlar ve daha niceleri. İnanın buraya gelmeden önce biri deseydi bunları yaşayacaksınız inanın zerre inanmazdım.
Kendi aramızda yaptığımız etkinlikler renk kattı aslında bu tecrübeye en basiti birbirimizin doğum günlerini kutlamamız, Paskalya bayramında yumurta boyarken yaşadığımız o heyecan, rutin haline getirdiğimiz voleybol geceleri ve daha niceleri. İşte geldik gidiyoruz. Planlanan şeyleri yapamasak ta seni asla unutmayacağım Ciorogarla.
Gönüllülük programında kendimi geliştirmedim diyemem, tecrübe ettiğim yeni şeyler var ama daha iyisi için uzun ince bir yola çıkmaya hazırım…Bekle beni Esc Gönülülük projesi, koranadan sonra geliyorum...