Evin karanlık salonunda oturmuş, mutfaktan
gelen romantik ispanyolca müzik ve karışık yemek kokularının eşliğinde '' hadi
gari yaz artık yine geç kaldın '' diyerek kendimi masanın başına attım. Biraz
yoğun ama bir o kadar da dop dolu bir ay geçirmenin yoğunluyla herkesi
selamlarım.
Burada havalar soğudu( yine mi hava su
muhabbeti ! ; Evet , sizi bilmem ama beni direkt olarak etkileyen bir çevresel
unsur). Okullar açıldı. İşler güçlerin yaz rehaveti biraz daha kalktı. Biz bu
süre içerisinde 2 gençlik değişimi programı tamamladık, 9 ülke katılımcısı ile
(Romanya,Litvanya, Estonya, Ermenistan,Macaristan,Ukrayna, Bulgaristan,Fransa,
Yunanistan).ve doğrusunu söylemek gerekirse tüm zaman ve enerjimizi çekti
diyebilirim. Konunun ayrıntısını ballandıracak olursak ; gençlerin değişim
konuları Göçmenlik ve Göç idi. Bu sayede bende pasımı atmış oldum. Uzun
zamandır bir gençlik programında yer almamıştım. Program sorumlularından biri
olmanın verdiği stres de paha biçilemez bir tetikleme mekanizması oldu tabi.
İlk defa ingilizce kullanma zorunlulumun olduğu bir programda kolaylaştırıcılık
ve eğitmenlik yaptım.Aşağıda beden dilimden anlayacağınız üzere ilk başlarda
biraz sıkıldım ama sonu muhteşemdi ki onu son fotoğrafta görme şansınız olacak.
Ne yaptık peki; Göç'ü anlattık,
anlatmalarını istedik. Çünkü herkesin hayatının yakınında, uzağında, içinde bir
göç hikayesi ufak yada büyük çapta var. Bazen de zorunlu göçe dair gördüğüm,
duyduğum, öğrendiğim insanların nedenlerini ve hikayelerini paylaştım. Bazen
eğitim salonu kullandık bazen en yakındaki cayır çimeni :)
İşin en eğlenceli kısmı tabi ki ekip
arkadaşımla birlikte energizer'lerdeki kolaylaştırılık yapmam oldu.Benim için
en iştahlı kısmı buydu doğrusunu söylemek gerekirse. Çünkü oyun modülü
hazırlamak için kafa patlattık. Energizer'ler bazen aşırı ciddiyet taşıdı ve
gençler oynarken tartıştı, öğrendi. Onlardan birinin metaryelleri de aşağıda
yer alıyor.
Bu kağıtları gençlere dağıtıp belli
süreler ve aktiviteler verip oku- oyna- tartış şeklinde eğlenceli bir modül
tamamladık. Bu güzel yazılı kişiyi takdim etmekse ayrı bir zevk benim
için.Kendisi kaligrafist olup buradaki eski gönüllü arkadaşlarımızdan birisi ve
vaktinin müsait olması dolayısıyla yardıma geldi. Ve bizi güzel yazılarıyla
mest edip birde güzel yazı yazmak konusunda minik bir atölye gerçekleştirdi.
Tabi ki atölyenin sonu bizim programımızın sonu ile birleşip gençlerin duygu ve
düşüncelerini bu şekilde bir workshopla yazılı olarak öğrenmiş olduk. Bu arada
güzel yazı sanatına dair ilginiz varsa kendisini instagramda thegraceofwriting hesabından
takip edebilirsiniz. Zira programdan sonra kendisini Londra'ya uğurladık,
oradaki bir kaligrafi okulunda bir süre eğitim alması ve çalışması
üzerine. Eminim ki ilerleyen günlerde çok daha lezzetli çalışmalarda
bulunacaktır. Bol şans dileklerimi her gün yenilediğim gibi sizinle birlikte
bir kez daha yenilemiş olayım 😊
Diğer yandan gençler mükemmeldi hocam;
sanki kendim hala o kuşaktan değilmişim gibi...Sahiden değilmişim gibi
hissettim kendimden 11 yaş küçük katılımcıları görünce. Ama sanki öyle gibi de değilim dimi😊 (Ortadaki yavu ağzı şortlu insan ben oluyorum 😁 )
Onların ve benim en sevdiğimiz diğer
durumsa tabi ki iki program için de düzenlemiş olduğumuz ''italyan makarnası
yapma atölyesi'' oldu 😊 Hamur yoğurduk, yuvarladık,
yufka açtık, kestik, kuruttuk ve ertesi gün akşam yemeğinde imece usulü
yapılmış olan tüm makarnaları yedik 😵aşağıdaki
fotoğrafta da hamarat katımcılarımız var 😏
Bitti mi ? bitmedi elbette daha kültürel
gece yapaciğiz :) Her ülke katılımcısı ülkesinden getirdiği yerel
içkiler, yiyecekler ve küçük hediyelerle zamanlarımızı şenlendirdi. Hayatımda
ilk defa Estonya ekmeği yedim ki farkı nedir derseniz ; ekmeğin tamamen kara
buğdaydan yapılmış olması ve yaklaşık olarak 24 saatlik pişme süresine sahip
olması. Lezzetli miydi ? Elbette :) . Düşük ısıda 24 saat pişip hiç bir besin
değeri kaybına uğramamış olan ''ekmek'' Lezzetli olmaz olur mu hiç . Ancak
itiraf etmek gerekirse beni en çok tatmin edenler ; Yunanistan'lı
katılımcıların getirdiği ''Feta'' ( bizim tam yağlı beyaz peynirin ikiz
kardeşi) yaptığı musakka. Ermenistan'lı katılımcıların getirdiği ceviz reçeli (
ki Bitlis'de ve Van'da geleneksel olarak bulabilirsiniz) yaptıkları zeytinyağlı
sarma, pilaki ve getirdikleri pestildi Ev özlemi giderdiğimi hissettim. 😊 Tabi bunların üzerine oyun patlatılmaz mı
? Elbette! patlatılır kültür gecesi hocam bu . Herkeslerin şarkılarını, folkunu
görmek farzdır. Derken bitirdik bütün bir ay'ı ve
programları. Sırada ne var Bilmiyorum.Yaşayıp, görüp, aktaracağım :)
Sağlıcakla.
No comments:
Post a Comment