Wednesday 2 October 2019

Romanya’nıın Ciorogarla bölgesinden herkese selamlar

Iyaca’nın facebook sayfasında projeyi görüp başvurumu yaptım. Başvurumu yaptıktan bir hafta sonra projeye kabul aldığımı öğrendim. Proje için tüm katılımcılarla birlikte whatsapp grubu kuruldu. Whatsapp grubunda yapılacak tüm hazırlıklar paylaşıldı. Bordo pasoportlu olduğum için vize almam gerekiyordu ve araya kurban bayramı tatili girdiği için vaktim kısıtlıydı ama yetişeceğine inanıyordum. Bu yüzden tüm evrakları eksiksiz hazırlayıp konsolosluğa gidince durumu anlattım sağolsunlar uçuştan 4 gün önce vizemi verdiler. Sonrasında hazırlıklarımı yapmaya başladım. Daha önce birçok kez yurtdışına çıkmıştım ancak hiç tanımadığım insanlarla ve hiç tanımadığım bir yerde 2 ay kalacak olmak benim için değişik bir deneyim olacaktı. Uçuş günü 1 eylül geldi. Sabiha Gökçen havalimanında projede beraber görev alacağım ekip arkadaşlarımla tanıştım. Herkes sıcakkanlı ve sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibiydi.Uçağımıza bindik ve yolculuğumuza başladık.
Evet 1 saat süren yolculuk sonrası Bükreş’teydik. Mihai ve Adrian(İkiside çok enerjik ve sıcakkanlı insanlar) bizi havalimanından aldı ve kalacağımız yurda getirdi. . (Yurt okulun içinde olduğu için bizim için projeye başladığımızda çok büyük bir rahatlık olacağının farkındaydım).  Yurda geldiğimizde ev sahibi kurumumuzda stajyerlik yapan bir Türk(Sabriye) birde Malezyalı(İrfan) arkadaş ile tanıştık.İkiside pırlanta gibi kalbe sahip insanlar.
İlk hafta genelde ev sahibi kuruluşun ofisindeydik. ESC ve haklarımız konusunda bilgiler aldık. Sonrasında bize hazine avı haritası verdiler. Bu haritada gidip görmemiz gereken Bükreşte ki müzelerin yerleri işaretlenmişti. Açıkcası araştırırken kaybolmak kayboldukça farklı yerler görmek eğlenerek gezmenin farklı bir yoluymuş bunu öğrenmiş oldum. Yine aynı haftanın içinde Bükreş’te bir çok müzeye daha gittik. Gelecek hafta okullar açılacakdı bu yüzden haftasonu neler yapabiliriz diye arkadaşlarımla beyin fırtınası yaptık. Pazartesi günü ofise gidip Adrian ile neler yapabileceğimizi Adrian’ın bizden beklentilerini öğrendik ve bizim için etkinliklerde kullanacağımız malzemelerin listesini verdik kendisi daha sonra bizi Sinaia,Braşov ve Bran’e götüreceğini söyledi. Benim için çok sevindirici bir haberdi çünkü çocukluk hayalimi gerçekleştirecektim. Evet Bran Castle(nam-ı değer Drakula Kalesi) gidecektim. Gezimizin ilk günü Peleş Castle ve Braşov’un Old Town’ını gezdik. İkinci gün ise Bran Castle a gittik. Burada ki özel oda olan işkence aletlerinin olduğu kısım benim için gezinin en heyecan veriydi.Gezimizi tamamlayıp yola çıktık ve geri Ciorogârla’ya yurdumuza döndük.
Evet büyük gün geldi. Çocuklarla tanışacak ve onlarla eğlenceli aktiviteler yapıp onlara rol model olmanın verdiği  sorumluluk ile açıkcası çok heyecanlıydım. İlk gün açıkcası beklediğimden iyi geçmişti. Önce bir energizer ile başlıyor sonrasında birbirimizin adlarını öğrenebilmemiz ve bağ kurabilmek için etkinlikler yapıyorduk. Gün geçtikçe çocuklar bize biz onlara alışmaya başladık. Şöyle bir bakınca benimde şu an lisede okuyan bir kız kardeşim var kafa yapıları, dinledikleri müzikler, giyim tarzları Türkiyede ki liselilere çok benziyor.
Akşamları kaldığımız yurdun üst katında kalan çocuklarla saklambaç, vampir-köylü, yakar top, İstop, futbol gibi oyunlar oynuyor onlara poğoça kekler yapıp aramızda ki bağları her geçen gün dahada güçlendiriyorduk.Bu olay bize okuldayken yapacağımız etkinlikler için prova oluyordu. İşin eğlenceli kısmı onlar pek ingilizce bilmiyor bizde rumence bilmiyorduk ama yinede anlaşmaya çalışmak yeri geldiğinde el hareketleriyle anlatmak dahada eğlenceli olmasını sağlıyordu.
Evet ilk ayımızı tamamladık. Sanırım 2. Ayımız daha eğlenceli ve aktiviteli geçecek. Bu blogu okuyan herkesin bilmesini istediğim bir şey var. Nereye giderseniz gidin ön yargısız gidin. Oradaki insanlara değer verin. Emin olun çoğu siz bir adım attığınıza size doğru iki adım atıyor.


No comments:

Post a Comment