Herkese merhabalar
, özgürlüğümü doruklarına kadar hissettiğim bu İtalya macerama hepiniz hoş
geldiniz . Gerçekten pek çok aksiyona ev sahipliği yapan bu yolcuğum ilk olarak
uçakta arkadaşlar edinerek ,beraber Bologna seyahatimiz ile başladı .Bologna
belki de en çok Avrupa kenti hissiyatı aldığım şehir oldu. Uzunca gezmeyi ne
kadar istesem de yağmurum yağması ile benimde Bologna planlarım şimdilik suya
düşmüştü. Hayatım boyunca hiç alışık olmadığım tren sistemi ile EVS projemin
başlayacağı şehre gitmem gerekiyordu. Venedik’e kadar pek bir sorunla
karşılaşmamıştım ancak Venedik-Treviso arası adeta bir kabusa dönüşmüştü,
trenimi bulamıyorum ve danışabileceğim kimse yoktu saat geç olmuştu. Türkiye
ile kıyasladığım zaman insan çalıştırmak yerine çoğu işi makineler ile
hallediyor olmaları hoşuma gitmişti ancak zor durumda kaldığınızda makineler
yardımcı olamıyor. Kayboldum korkusu ile treni bulma çabalarımda şans yüzüme
gülmüştü ve Treviso trenimi bulup projemi hayata geçireceğim şehre sonunda ulaşmıştım.
Gerçekten yorucu bir yolculuğun ardından tek istediğim dinlenip beni nasıl bir
projenin beklediğini görmekti. EVS açılımının çevrilmiş hali ile birlikte
Avrupa Gönüllü Hizmetleri, katılımcıların konaklama ve besin ihtiyaçlarına
kadar karşılayan ve birbirinden eğlenceli etkinliklere ev sahipliği yapan projedir.
Projeler genel olarak hoşuma gitmişti ve projeleri yaparken elimden geldikçe öncelikle kaldığım şehir,
devamında ülkeyi kültürel ve şuan ki konumları çerçevesinde gözlemlemeye özen
göstermiştim. İtalya’dan bahsettiğimiz zaman size söyleyebileceğim ilk şey
İtalyanlar ve Türkler dış görünüş bazında çok benzerler. Özelden genele
açılmamız gerekir ise Treviso şehir olarak çok tatlı ama bir o kadarda küçük,
iyi bir arkadaş grubuyla çok eğlenceli aktiviteler bulabileceğiniz bir şehir.
Treviso’nun tartışmasız en iyi özelliğini Venedik’e aşırı yakın olması, tren
ile çok ucuz bir fiyata 30-40 dakika arası Venedik’e gidebiliyorsunuz. Bu bilgi
bizi benim ilk İtalya içi seyahatime getiriyor, Venedik yolcusu kalmasın !
Venedik gerçekten
ayak bastığım andan itibaren beni etkisi altına alan bir şehir, fotoğrafçılığa
olan ilgimden ötürü biraz hayal kırıklığına uğramış olsam bile Venedik hala
İtalya’nın en değerli ve en güzel şehirlerinden biri. Sabahın erken saatlerinde
ulaştığım için Venedik en sessiz ve tenha haliyle beni karşılamıştı. Bu maceramda canım hangi yöne
gitmek isterse oraya gidecektim ki Venedik bu tarz bir maceraya en açık şehir, daracık
sokakları ve sokak aralarında size eşlik eden deniz. Sokaklarının birbirine
aşırı benzemesi ile kaybolmuştum ama sorun yok bir şekilde yolumu bulacağımdan
emin olarak en ufak bir paniğe kapılmadan yoluma devam ediyordum, en fazla
başıma ne gelebilirdi ki.Başıma en fazla ne gelebilir ki diye düşünürken 2 gencin
Türkçe olarak hakkımda konuştuğunu fark ettim ve onlara doğru yönelerek Venedik
gibi bir şehirde bile hemen Türkler ile karşılaşmış olmanın komik ve mutlu
edici hali ile selamlaştık. Almanya’dan gelen bu iki gurbetçi kardeşim
piyasalara sürmek üzere oldukları türkü albümlerinden bir şarkılarına klip
çekimleri için Venedik’te olduklarını ve benimde klip çekimlere yardımcı olmamı
istediler, merak etmeyin klipte oynamadım elbette. Klip çekimi sırasında teknik konularda bu iki türkü
sevdalısı arkadaşıma elimden geldiğince yardımcı olduğum sırada kendimi Venedik
gibi bir şehirde tek başıma geziyorum ve Almanya’da gurbette olan iki kişinin
klip çekmesine yardımcı oluyordum, evet bence de başıma daha saçma bir olay
gelemezdi…Belki de gelmiştir, İtalya maceramın henüz başlangıcında benim bu
anımı bu yazımı okuyarak benimle paylaşan herkese çok teşekkür ediyorum.


No comments:
Post a Comment