Monday, 3 February 2025

Yeni Yıl, Yeni Başlangıçlar, Yeni Ben

 


Bir yıl daha geride kaldı ve yepyeni bir takvimin ilk yaprağını araladım. Yeni yılın ilk dakikalarına Paris’in ışıklar altındaki sokaklarında girdim. O an, zamanın büyülü bir şekilde durduğunu hissettim. Ardından Prag’a doğru uzanan bir yolculuk… Rüya gibi geçen günlerin sonunda, tatlı bir yorgunlukla Slovakya’daki evime döndüm. Yalnızca birkaç gün sonra, diğer gönüllü arkadaşlarım da eve geldi ve sıcak bir akşam yemeği etrafında toplandık. Masanın etrafında kahkahalar yükselirken, herkes tatil anılarını birbirine anlatıyor, yaşanan güzel anlar tekrar tekrar canlanıyordu. Seyahat etmek ruhumu besliyor, ancak dostlarla paylaşılan bir sofranın verdiği huzur bambaşkaydı.












Ocak ayının ikinci haftası Cadca bembeyaz bir örtüye bürünmüştü. Kar, sessizce düşerken, içimde çocukça bir heyecan uyandı. Kardanadam yaptık, iglo inşa ettik; karın içine düşe kalka gülüşlerle dolu anlar yaşadık. Ancak uzun bir tatilin ardından eski düzenime dönmek kolay olmadı. Okulun koridorlarına adım atarken içimde hafif bir yorgunluk vardı. Ama öğrencilerimin gözlerindeki ışığı gördüğüm an, tüm yorgunluğum yerini büyük bir özleme bıraktı.



Ve işte en büyük heyecan: İlk kayak deneyimim!


Denizle büyümüş bir çocuk olarak, kar bana hep uzaktı. Soğuk kış günlerinde deniz özlemi çekerken, kayak yapmak fikri hiç aklıma gelmezdi. Ama bu yıl, sınırlarımı zorlamaya, konfor alanımı terk etmeye karar verdim. Kayak takımlarımı giyip kara ilk adımımı attığımda içimde korku vardı. Buz gibi rüzgar yüzüme çarparken, yere düşeceğimi biliyordum… ve evet, düştüm de! Ama her düştüğümde içimde bir başka cesaret doğdu. Zamanla, kaymanın o büyüleyici hissini yakaladım ve düşe kalka da olsa başardım. Üstelik yalnızca arkadaşlarımla değil, öğrencilerimle de kayak eğitimlerine katıldım. Sınıfın dışına taşan bu paylaşım, öğretmen-öğrenci ilişkimizi güçlendirirken, benim de içimdeki korkuları aşmamı sağladı.





Bu ayın bir diğer güzelliği ise, Çekya’da gönüllülük yapan arkadaşımın ziyareti oldu. Beraber dağ yollarında yürüdük, doğanın sesine kulak verdik. Uzakta bile olsak, dostluğun mesafeleri aşan bir bağ olduğunu bir kez daha hissettim.

Son olarak, gönüllülerin buluşma noktası olan "Mid-Term" toplantısı… Burada, farklı ülkelerden gelen gönüllülerin hikayelerini dinlerken kendi hikayemi daha derinden kavradım. Yalnız olmadığımı, benim gibi hisseden, benim gibi zorluklarla mücadele eden pek çok insan olduğunu görmek içimi ferahlattı. Kendimle baş başa kalmayı, iç sesimi duymayı, neyi gerçekten istediğimi daha iyi anlamayı öğrendim.








Ocak, bana yalnızca karı, seyahati ve yeni deneyimleri getirmedi. Aynı zamanda, kendime doğru atılan büyük bir adımın ayı oldu. Tüm yaşanan zorluklara rağmen, kendimden yeni bir “ben” inşa ettiğimi görmek beni mutlu ediyor. Çünkü artık biliyorum ki, her yolculuk biraz da kendimize yapılan bir yolculuktur.










Friday, 3 January 2025

Aralık'ta Gönüllülük: Yılbaşı Hazırlıkları, Geziler ve Unutulmaz Anlar

 

Evet, çok yoğun bir aya giriş bulunmaktayız. Avrupa turumuz, Türkiye ziyareti, International Christmas, Orava Kalesi gezimiz, Christmas marketler, saç boyama perileri, gingerbreadler, kakao topları ve nicesi.

1 Aralık’ta aldığım kâğıttan yılbaşı ağacı hediyemle başlayalım. Natália’nın hediyesi, kendisi yapmış. 25 Aralığa kadar her gün bir süs boyama görevi verdi bana. Matilde ile odamızda güzel bir yer bulup astık. Ardından ger gün beraber süslerimizi boyadık. Okullardan hediye verilen süsleri de astık. Keric’in en büyük yılbaşı ağacını yapmış olduk.


Bu ayki Keric ekibiyle gezi rotamız Orava Kalesine idi. Orava Kalesi, Tatar akınlarından hemen sonra, 13. yüzyılın ortalarında eski bir müstahkem kalenin yerine inşa edilmiş. Kale aynı zamanda burada çekilen filmlerle de ünlü; örneğin 1922 yılında Alman yapımı Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi filmi. Kaleye girişte bizi hayalet karşıladı, beyazlı kadın. Efsaneye göre, çok zalim ve kötü biri olarak bilinen tanınmış bir şövalye olan Dončo'nun karısıymış. Ayrıca kalede yüzlerce doldurulmuş hayvan görmek mümkün. Bazıları bu bölgeye özel hayvanlarmış. Ama bu kalede en dikkatimi çeken şey, uçan yılbaşı ağacı. Tavana asılmış bu ağacın anlamını sorduğumda ise eski zamanlarda evlerin küçük ve ailelerin kalabalık olmasından kaynaklı alan sıkıntısı çekmeleri olduğunu öğrendim. Geleneksel olarak elma, ceviz ve ahşap süsler ile dekore edilmişti. 

5 Aralık gecesi ayakkabılarımızı temizledik ve kapı önüne koyduk. Burada önemli geleneklerden biriymiş ve sabahında ayakkabılarımızın içerisinde çeşitli şekerler bırakılmıştı. Aşamında ise klasik müzik konseri için Žilina’ya gittik. Gitmişken Žilina’da bulunan Christmas markete uğradık ve yerel, oldukça büyük bir çeşit pişi yedik.

Ve tabi bu ayın olmazsa olmazı gingerbreadler. Binlerce gördüm desem yeridir. Hem okulda hem de host ailem ile beraber yapma fırsatım da oldu.


 

Uzun zamandır planladığımız yılın en önemli etkinliği olan International Christmas zamanı geldi. Bu etkinlikte gittiğimiz okullardaki öğrenciler Keric’e geldi. Biz gönüllüler gruplara ayrıldık ve farklı odalarda etkinliklerimizi belirledik. 10-15 kişilik gruplar halinde gelen öğrencilerle 20 dakika boyunca belirlediğimiz etkinliklerimizi gerçekleştirdik. Bizim Öykü ile beraber planladığımız etkinlik kakao topları yapmaktı. Daha doğrusu öğrencilere yaptırmak. Oldukça keyifli bir o kadar da zahmetli geçti. Tatil öncesi Keric ekibi ile akşam yemeği yedik ve birbirimize aldığımız secret Santa hediyelerimizi verdik. 


19 günlük tatilimizin ilk durağı Bratislava Christmas market oldu. Şehrin merkezinde oldukça düzenli ve şirindi. Buradan otobüs ile Budapeşte’ ye geçtik. Siz siz olun tren kullanın, biz trafiğe yakalandık. Akşam vardığımızda ilk durağımız St. Stephen’s Basilica’sı oldu. Saat başı yansıtılan görüntülere denk geldik. Sabahına oldukça hasta bir şekilde uyandım maalesef. Parlamento Binasını ziyaret edip hostele dönmek zorunda kaldım. Sonraki gün çok güzel ve ünlü bir cafe olan New York Cafe’ye gittik. Gittik fakat girmemiz bir buçuk saati buldu. Uzun bir sıranın ardından bizi byüleyen cafeye nihayet girdik. Beklediğimize değdi. Budapeşte’ de diğer favorim Fisherman’s Bastion oldu. Hava yağmurlu olsa da çok şeker bir Christmas marketi, manzarası ve renkli yapısıyla çok güzeldi. 





24 Aralık günü Berlin’e geçtik. Tabi çoğu yer kapalıydı. Alexanderplatz’a gittik, biraz gezip sadece dönerciler açık olduğu için döner yedik. Müzeleri, katedrali, Brandenburg Kapısı, Sony centerı ve duvarları gezdikten sonra Amsterdam’ a geçtik.

Amsterdam’ da hem binerken hem de inerken bileti okutmak korkunçtu. İnerken zamanımız yetmediğinden fazla durak gittiğimiz de oldu. İlk durağımız olan Zaandam’daki değirmenleri gördük.







2025'E SLOVAKYA'DA MERHABA DEMEK...

Aralık ayı sona erdi, yeni yıl hepimize şans ve mutluluk getirsin. Bu Aralık ayı, hayatımın en unutulmaz anılarını biriktirdiğim, derin bağlar kurduğum ve kendimi daha da geliştirdiğim bir dönem oldu. O kadar çok şey yaşadım ki, hangisinden başlasam bilemiyorum.

Öncelikle Christmas anılarımı paylaşmak istiyorum. Burada Aralık ayı, sanki bir masal diyarındayım gibi hissettirdi. Christmas hazırlıkları, yeme-içme telaşı, yeni yıl beklentileriyle dolu bu ay, Slovakya'daki evimi gerçekten de evim gibi hissettirdi. Ayın başında oda arkadaşımla birbirimize "Advent Calendar" aldık ve her sabah o küçük kutuları heyecanla açarak Christmas'ın gelmesini heyecanla bekledik. 


Bu ay, Christmas geleneklerini ilk defa deneyimlediğim için çocukça bir heyecan vardı içimde. Okullarda düzenlenen etkinliklerde öğrencilerimin rengârenk kostümlerle şeker ve hediyeler dağıtması, arkadaşlarıyla birlikte şarkılar söylemeleri beni büyüleyen bir manzarayı gözlerimin önüne serdi. Öğrencilerimin bu geleneksel aktivitelere katılmasına tanık olmak, büyük bir anlam taşıyordu. Tatil öncesinde yaptığımız Christmas yemeği ise unutulmazdı; her ülkeden getirilen lezzetlerle dolu bir sofrada, sevdiklerimizle paylaştığımız o anılar her şeye bedeldi.

Aynı hafta, host ailemle de buluşma şansım oldu. Seyahat tutkumdan dolayı bana aldıkları seyahat çantası ve küçük hediyelerle kalbime dokundular. Buradaki yaşamıma iyice alışmış hissediyorum ve bu his, her geçen gün içimi daha da büyük bir mutlulukla dolduruyor. Christmas günü ise Berlin'de oda arkadaşımın ailesini ziyaret ettim. Nina'nın evinde, ailesiyle tanışma ve onlarla vakit geçirme fırsatı bulmam benim için çok özel bir deneyimdi. Annesi, babası, büyükannesi, büyükbabası ve kedileriyle birlikte, o büyülü Christmas yemeğinde bana sofralarını ve sevgilerini açtılar. O anlarda, kendi ailemi ne kadar özlediğimi daha derinden hissettim.





Christmas yemeğimizin ardından, aylardır hayalini kurduğum o büyük yolculuğa çıktım. 16 gün sürecek bu unutulmaz serüvende, yanımda yalnızca düşüncelerim ve bir sırt çantası dolusu eşya vardı. Her anısı, güzellikleri kadar zorlayıcıydı. İlk defa tek başıma bir yolculuğa çıkıyor ve her adımda büyük bir deneyim yaşıyordum. Bu serüven beni sınıyor, ama aynı zamanda güçlendiriyordu.

Her yeni şehirde, her yeni şansında, kendi benliğime bir adım daha yaklaşıyordum. Bratislava, Budapeşte, Berlin, Eindhoven, Amsterdam, Rotterdam, Brugge, Brüksel, Paris ve Prag... Her birinde farklı hikayeler, yeni insanlar ve tatlarla tanıştım. Tanıştığım insanların gülümsemeleri, tattığım yeni lezzetlerin verdiği heyecan ve gözlerimin önünde açılan manzaralar beni farklı dünyalara sürükledi. Her şeyde yeni bir anlam, her adımda yeni bir umut vardı



Yılbaşı gecesi, Paris'ın o büyük ihtişamı altında, Eyfel Kulesi'nin gölgesinde yeni yılı karşladım. Işıkların şehrin üzerinde dans ettiği o an, kalbimde tarif edilemez bir heyecan, büyük bir umut hissettim. Yeni yıla girerken dilediğim tek şey, bu yılın da yolculuğum gibi yeniliklerle, güzelliklerle ve unutulmaz anılarla dolu olmasıydı. Paris'in büyüsü altında, önümde uzanan yeni yılın bana getireceği her şeye açığım ve büyük bir heyecanla bekliyordum.